• 17 nisan 1993, cumartesi.

    annem, babam ve ben arabayla seyir halindeyiz. babam cumartesi kalabalığına girmemek, kestirmeden gitmek adına bir yerlere sapıyor. sapmasıyla 4-5 saatlik araba esaretimiz başlıyor. hipodromun bulunduğu geniş caddenin başındayız. cadde geniş ama arabalar ilerlemiyor, bırakın ileri gitmeyi geri de dönemiyoruz, arada derede sıkışıp kalıyoruz. ne olduğunu anlayamadan geçen saatler... babamın aklına geliyor sonunda, at yarışlarında bir problem var herhalde diyor. bomba geliyor bizlerin aklına. milim milim ilerlerken insanların akın halinde hipodromdan çıktığını görüyoruz. saatler sonra evimize vardığımızda özal'ın öldüğü ve at yarışlarının yastan iptal edildiğini öğreniyoruz. benim hayatıma etkisiyse masumca pazartesi günü olacak olan matematik sınavımın da özal yası nedeniyle ertelenmesi beklentisi... ama matematik konusunun yas tutmadığını hemen akabinde, 2 gün içinde öğrenmiş oluyorum.
  • gensys'in kaya i$ hani'ndaki ofisinde turbo pascal 6.0'la dreamview kodu yaziyordum. $irkete suay diye biri geldi "duydunuz mu cumhurba$kanimiz olmu$" dedi. sonra dim soft'a gittigimde millet tv'den haberleri izliyordu. sonrasini hatirlamiyorum. bu kadarini nasil hatirladigima da $a$iriyorum.
  • insandaki kişisel hatıraları bir şeylere endeksleyerek beyin korteksine depolama güdüsünün lambadan çıkan bir cine dönüştüğü bir hal olmuştur şahsımda şu anda.benim hikayemse şu:

    o zamanlar anadolu'nun her kentini sarmış rus pazarlarının birinden futbol topu almaya gitmiştik bir arkadaşla. şerefsiz herif başka birinin topunu patlatmıştı,topunu patlattığı hıyar ağası ise ''aynısından isterim ama'' diye tutturmuştu,arkadaş ''sen de gel,ben çok iyi bilmiyorum o ibnenin topunu'' demişti bana.koca rus pazarında topun aynısını aramaya koyulmuştuk.ojeli,boyalı saçlı,kartlaşmış rus karılarına derdimizi anlatmaya çalışıyorduk. o topun aynısını bulamadık.sanki bok var anasını satayım;kıçı kırık,kalitesiz bir top işte...
    show tv'de galiba bir lig maçı vardı,tam onu beklerken haber geldi ''özal öldü'' diye.ben de maç olmayınca beldesan speeder bisikletime binip eve gittim.babaannem ağlıyordu özal öldü diye.meğer babamı 12 eylül öncesi üniversiteye gönderememişler eskişehir'e.evin tek oğlu,öldürürler diye;özal o günleri bitirmiş,keşke daha önce gelseymiş de babam tahsilini yarım bırakmasaymış diye düşünmekteymiş babaannem.sonra da gidip topu patlayan şerefsizle konuştum topu bulamadık diye;çirkeflik yaptı,dövüştük,ağzına sıçtım;sonra bakkaldan gidip istediği bir topu aldık ama...
  • yamulmuyorsam beşiktaş-bursaspor maçı vardı ve ölüm haberinden sonra lig maçları ertelenmişti. gün boyunca pek etkilenmemiş gibi görünsem de atv haberde yayımlanan bizimcityde bir bulutun üstünde el sallayarak yükselen turgut özalı görünce odama gidip sessizce ağlamıştım.
  • bir arkadasi hastanede ziyarete gitmistik. aslinda benim dogrudan ziyaret edilen kisiyle alakam yoktu, ziyarete birlikte gittigimiz kisi ile alaklanma icindeydim. neyse donus yolunda ogrendik, tabi alakamizi ertelemek durumunda kalmistik. cebimde tasidigim siyah kurdelalari paylastik, sol pazularimiza taktik. acikcasi derin bir uzuntu kaplamadi icimi. ozal'in cnn international'a verdigi roportajlar ve aksaninin komikligi aklima geldi. o gun alakalanmis oldugum kisiye ne mi oldu? evlenmis sanirim iki cocugu varmis. ozal olmese sonuc degisir miydi? kimbilir, kelebek etkisi diye bisi var.
  • ankara ted kolejinin hali sahasinda mac yapiyorduk. devre arasinda ogrendik ozal'in vefat ettigini. mactan sonra lig maci izleyecektik ama butun maclar iptal edilmisti.
  • ilkokul 3'e giden küçücük bünyemle kadıköy dörtler dersanesinde seviye tespit sınavındaydım.. sınav çıkışında rahmetli annem ile bir beyaz eşya mağazasının vitrinindeki tv'den izlemiştik, aynı amerikan filmlerindeki "felaket haberlerini beyaz eşya dükkanındaki tvden izlemek" konsepti gibi.. anlamsız gelmişti ilk başta, "e ölmüş adam işte, nedir?" demiştim.
  • daha cia'den emekli olmamistim o donem.. dogu avrupa ulkelerinden birinin devlet baskanini temizlememiz gerektigini ogrendik.. ilk ucakla ortama akmistik.. sonra hap falan koyduk adamin ickisine.. kalpten gitti susu verdik.. cok aksiyonlu donemlerimizdi o zaman.. hey gidi hey... bi dakka lan.. hangi ulkeydi bu ozal..?
  • hiç unutmuyorum o gün ankara'da beşiktaş-bursaspor maçı vardı ve biz staddaydık. çocukluk dönemi işte günlerce bu maçı beklemiştik ve çok heyecanlıydık. harçlık biriktirilmiş bilet alınmış ve itiş kakış maça girebilmiştik. ankara'da beşiktaş maçları başkadır. senede sadece 2 sefer gelir. bursaspor ile yapılacak o maç ise bir ceza neticesinde ankara'da oynanacaktı. herneyse..maçın başlama saati çok yaklaşmıştı. ama ters giden birşeyler vardı. hava inanılmaz bir şekilde kapanmış, rüzgar tüm şiddetiyle esmeye başlamıştı. stadda ki bayrakları sanki yerlerinden söküp götürecek zannetmiştik. evet evet ters giden birşeyler vardı. " allahım hayır nolur aksi bir şey olmasın, şu maçı seyredelim" diye dua etmiştim. çocukluk işte! maç saati gelmesine rağmen takımlar sahaya çıkmamıştı. dakikalar geçiyor ama ortada kimse yok. o dönemlerde walkman, radyolu cep telefonu falan olmadığından insanlar koca koca radyoları yanlarında getirirlerdi. o radyoların birer birer açıldığını ve etrafa yayın yapmaya başladıklarını hatırlıyorum. normal yayın akışı kesilmişti ve sadece hüzünlü bir müzik yayını duyabiliyorduk. biraz sonra stadın bayrakları yarıya inmeye başladı. hemen arkasından da ölüm haberini aldık. maç ertelenmişti. ne olursa olsun bu karar yanlıştı. hala da aynı şekilde düşünürüm. maçın yattığına mı , bileti bulamayışıma mı yoksa türkiye'de bir döneme damgasını vuran bir liderin herşeyden önce bir insanın ölümüne mi yanayım bilememiştim. uzun süre kendime gelemedim. neyse sonradan biletimi bulmuş ve maçı izlemiştim. ama turgut özal'ın ölümünün yanında bir beşiktaş-bursa maçının değersiziliğini ancak birkaç sene sonra anlayabilmiştim. çocukluk işte..
  • ilkokul 3 e gidiyordum. daha kolej sinavlari anadolu sinavlari havasina girmemis, okulun ne manaya geldigini anlamadigim caglardaydim. ayni gun haftasonuna geldigi icin kuzenim annesiyle o gun bize yatiya kalmak icin gelmislerdi. kuzenim ve ben kah amiga 500 de maceradan maceraya kosuyor, kah birbirimize sacma sapan fikralar anlatip kikirdiyorduk. ogleden sonranin saatlerinde su anda hatirlayamadigim bir sebep sonucunda ben kuzenimi kafama giydigim mavi bir donla kovalarken odama annem girmis, gozleri yari yasli bir sekilde

    "cocuklar, bakin turgut ozal olmus, siz hala boyle soytarilar gibi kosturup bagiriyorsunuz ayip degil mi?"

    diye haykirip iceri gitmisti. ilk basta olayi tam olarak kavrayamasam da 5 dakika icerisinde belki hayatimda ilk defa hayatini kaybeden bir insana sayginin ne demek oldugunu biraz da olsa anlamis, benden 2 yas kucuk olan kuzenime uslu uslu oturup televizyondan haberleri izleyip gulmememiz gerektigini anlatmistim. gece yataga yattiktan sonra cumhurbaskaninin ailesinin ne kadar uzuldugunu dusunup ayni zamanda kafamda mavi donla kosturup durdugum icin ozur dilemistim.
hesabın var mı? giriş yap