*

  • kavram olarak ele alındığında, henüz çok hücreli bir canlı olmaya çalışmadan uzaya gitmeye kalkan bir amip örneğini akla getiren bir konudur. memleketin alt yapısı, eğitimi, gelir dağılımı ve daha nice işleri dururken, "çağdaş dünya"nın alameti farikalarından olan "internet"in türkiyenin her kentinde (ve hatta kanalizasyon sistemi olmayan kentlerde bile) cafeler kılığında arzı endam eylemesi, doğal evrimini merdivenleri onar yüzer atlamak suretiyle sekteye uğratmak zorunda kalan bir kısım insanımızın chat vasıtasıyla birbirlerine yazmalarına*, akabinde birbirlerini bıçaklamalarına varmıştır ki bu ülkemizin çağdaşlaşma, başka bir deyimle "muasır medeniyetler" seviyesine varma yolunda önemli bir adımdır. çağdaşlaşmanın bittabii ki önemli bir olgu olduğunu, amma ve lakin "kime göre", "neye göre" ve "nasıl?" sorularını da irdelenmeden girişildiğinde kolaylıkla yukarıdaki kıssadan hisseye dönüşebileceğini belirtmekte fayda vardır.
  • köy enstitülerinin kapatılması son darbe olmuştur. donanımsız, gerzek nesiller yetiştiriyor türkiye neredeyse elli yıldır.
  • niyazi berkes'in yazmış olduğu harika bir eser.
    okumak gerek
  • ilk olarak 1964’te ingilizce olarak yayımlanan türkiye’de çağdaşlaşma kitabı cumhuriyet’in 50. yılında türkçe’ye çevrilmiştir. kitapta 18 yüzyılın başından cumhuriyet dönemine kadar yaşanan çağdaşlaşma süreci anlatıyor. niyazi berkes önsözde kitabın amacını şöyle tanımlıyor; “ bu yapıtın başta gelen amacı, sözü edilen yüzyıllar içinde geçen iç ve dış olayların nasıl zorunlu olarak bir ulus birimine dayalı cumhuriyet rejiminin gelmesi doğrultusunda aktığını göstermektir.”

    kitap ile ilgili nacizane incelemem için;

    https://kelimelerinzihni.wordpress.com/…agdaslasma/
  • başarılı etimolojik bir girişten sonra aziz pavlus'a kadar geri giden metin. alanım değil ancak yazım dili bayat malesef. metnin çeviri süreci veya yayıma hazırlanma süreci ile ilgili de olabilir elbette.
  • her türk gencine lisede ve üniversitede -evet iki kez- ders olarak okutulması gerekilen kitap.
  • • kitap incelemesi •

    türkiye'de çağdaşlaşma
    niyazi berkes
    iş bankası

    atı, arabanın önüne koşmak

    ilk olarak ingilizce yazılmış olsa da, türkçedeki en ünlü eserlerden olan bu kitabın asıl önemi, bana göre, birtakım tarihî olaylar hakkında (ıı. mahmut dönemi, tanzimat dönemi, namık kemal, vb.) verdiği bilgilerdir. yoksa, teorik çerçevesi cılız ve de yanlıştır. en azından günümüzden bakınca…

    eserinin ilk halini 1964 yılında yazan (the development of secularism in turkey) niyazi berkes, türkçeye “çağdaşlaşma” olarak tercüme ettiği sekülerizm kavramını yalnızca din ve devlet işlerinin ayrılması olarak değil, hayatın her alanında geleneklerden kurtulmak olarak tanımlar. ona göre çağdaşlaşma meselesi bakımından bu ikinci anlam (gelenekleri yıkmak) birincisinden daha önemlidir. ayrıca yazar için osmanlı devletinde atılan demokratik ve anayasacı adımlar (sened-i ittifak, meşrutiyetler, vb.) ulusal bir cumhuriyete ulaşmaya “yazgılıydılar”.

    öncelikle çağdaşlaşmanın, gelenekleri büyük oranda ve anlaşılır bir biçimde ortadan kaldıran bir süreç olduğunu kabul ediyorum. fakat gelenekleri ortadan kaldırmanın çağdaşlaşmayı getirdiğini kabul etmiyorum. ayrıca çağdaşlaşmanın “ciddi” öncülerinden hiçbirinin sırf gelenekleri ortadan kaldırmak için harekete geçtiklerini de sanmıyorum. oysa berkes böyle düşündüğünü belirtiyor. berkes'in yaptığı “atı, arabanın önüne koşmaya”, sonuçların birinden yola çıkarak nedene ulaşmaya, yaşadığı dönemin baskın anlayışını yansıtan bir ayna olmaya benziyor. kabul edelim ya da etmeyelim, türkiye'nin çağdaşlaşma yolunda aldığı mesafede, gelenekleri ve dini baştacı eder görünen hükümetlerin de payı büyüktür.

    bununla birlikte tarihin bir amacı olduğunu da söyleyemeyiz. osmanlı'daki modernleşme çabalarının cumhuriyet ile sonuçlanacağının hiçbir garantisi yoktu. bu sonucu doğuran, belki de daha çok, uluslararası şartlardı.

    çağdaşlaşmanın (batılılaşma ile bir tutulmasında hiçbir mahsur yoktur) her zaman tek bir amacı olmuştur: ingiltere ve fransa kadar güçlü olabilmek (20. yüzyılda buna bir de abd eklenmiştir). diğer bir deyişle, bu ülkeler tarafından işgale uğramadan, onurlu bir şekilde yaşayabilmek… sosyalist devrimlerin yapılmalarındaki amaç bile temelde budur. 20. yüzyılda bu amaca erişmek ya da erişeyazmak, gerekli acımasızlığı ve iradeyi gösterebilen milletlere nasip olmuştur ki bu milletlerin sayısı hiç de fazla değildir (sanayileşmek uğruna köylülüğü mahvetmek, anormal çalışma saatleri, vb.). günümüzde ise çağdaşlaşma (=modernleşme=batılılaşma) hâlâ bir ideal olarak varlığını korusa da, batılı olmayan dünyada itibarı eskiye nispetle düşmüştür. teknik ve teknolojik imkânların tüm dünyaya yayılmasının bunda etkisi muhakkak olmalıdır. adına kalkınma denilen toplum mühendisliğinin çağının geçmesinin de… başka sebepler de tartışılabilir. bugün neredeyse tüm doğu, batı dışındaki bir batı'dır.

    bizden önceki nesillerin türk çağdaşlaşmasına, atatürk'e ve dünyaya bakışlarını okumaya değer.; ama benimsemeye değer mi, emin değilim.
  • “sözü edilen usûlü'l-hikem fi nizâmi'l-ümem'in amacı, osmanlı devlet kuruluşunun bozulmasının, avrupa devletlerinin güçlenmelerinin nedenlerini araştırmak, kalkınmak için osmanlı devletinin neler öğrenmesi ve alması gerektiğini belirtmektedir. yazar, önce üç siyasa düzenini anlatir: monarhiya, aristokrasiya, demokrasiya. bunları tanımlama biçiminden bellidir ki, ibrahim bunların asıl üçüncüsü ile ilgilidir. batı'da kendisinden az önce yaşamış devrimci düşünürler gibi o da sözünü ettiği demokrasi, parlamento, halk egemenligi yöntemlerinden ihtiyatla söz ettiği, yargısını sakladığı halde, üç düzen içinde onu üstün gördüğünü gözümüzden saklayamamıştır. o zamanki avrupa'da en ileri ulusların demokratik düzende bulunan uluslar olduğunu(hollanda ve ingiltere' yi gösterir) bunların yasalarının tanrı'dan gelme şeriat ilkelerine göre değil, akıl yoluyla bulunmuş ilkelere dayandığını da sözlerine katar.
    ibrahim müteferrika, avrupa yasa düzenlerini tanimladiktan sonra, bunlarin dayandığı militer kurumlan ve askerlik yöntemlerini ele alir. bunlardan öğrenilecek yanlar olduğu tezini güçlendirmek için avrupa devletlerinin ve en son moskof devletinin (o zaman henüz "rusya" terimi yoktu; moskovya, daha sonraki rusya devletinin topraklarının ortalarinda ve moskova şehri çevresinde, isveç, polonya ve tatar hanlığı ile çevrili küçük bir kara devleti idi) nasıl güçlendiğini, bunların karşısında osmanlı devletinin nasil zayıf bir duruma düştüğünü ve biricik çarenin bunların yöntemlerini benimsemekte olduğunu anlatır.

    ibrahim'in yeni coğrafya buluşlarıyla avrupa ticaretinin dünya ölçüsünde genişlemekte olduğunu, amerika kıtasının bulunuşunun önemini bildiği de görülüyor. bundan ötürü, fizik ve astronomi gibi bilimlerle bugünkü jeopolitik anlamındaki coğrafya bilgisinin devlet yönetimindeki önemi üzerinde durur. bu bilgilerin gelişmediği bir ülkede güçlü bir devlet olamayacağını anlatır. dünyadaki değişikliklerin farkında olmayan, coğrafya bilgisinden yoksun olan adamların elinde devlet yönetmek pusulasız gemi yürütmek gibi bir şeydir. avrupalıların yeni kıtadaki ve eski kıtayı çevreleyen denizlerdeki gelişmelerine karşılık (risâle-i islâmiye'sinde papalık'a karşı kurtarıcı bir güç olarak bel bağladığı) osmanlılığın ve bütün islâm dünyasinin derin bir cehalet içinde kalmasının tehlikelerini anlatır. böyle kişilerin yönetiminde islâm ülkelerinin bir gün avrupa devletlerinin egemenliği altına gireceğini haber verir. avrupa'dan ders alan, oradaki gelişmelerin en yararlı olanların seçmesini bilen petro'nun nasil başarı kazandığına işaret eder. osmanlı devleti de aynı şeyi yapmazsa ileride osmanlı ülkelerinin rusya karşısında güçsüz ve yoksul kalacağını da haber verir.
    bu vesileyle ibrahim, ilk defa olarak avrupa'da yeni askerlik kuruluşlarını (nizamların, ordonnance'larını), bu kuruluşların gerektirdiği silâh değişikliklerini, taktik ve strateji yeniliklerini anlatırken "nizam-i cedit" terimini kullanır. bu terimi ilk kez kullanan odur. "nizam" terimi eski bir osmanlı terimidir; "dünyanın değişmemesi gereken geleneksel düzeni" demektir. ibrahim geleneksel düzen anlayışı yerine çağdaş düzen kavramını ilk getiren adamdir.”

    -niyazi berkes'in “türkiye'de çağdaşlaşma” adlı eserinden alıntıdır.-

    (bkz: türkiye'de çağdaşlaşma)
    (bkz: niyazi berkes)
    (bkz: ibrahim müteferrika)
  • (bkz: #158425487)
hesabın var mı? giriş yap