• anlattigi konuya hakimeyeti o kadar ileri sevidedir ve kendini o kadar konuya kaptirarak o kadar ogrenciyi bilgi bombardimanina tutarak anlatir ki sosyoloji derslerinin vazgecilmezlerinden olan ogrencinin derse katilimi ve yorum yapmasi biraz geride kaliverir. herhangi bir yorum yapabilmek icin cok ayip bir sekilde sozunu kesmek zorunda kalirsaniz yuzundeki 'seni dinlemiyorum ve neden sozumu kestigini de anlayamiyorum' ifadesiyle basbasa kalabilirsiniz. elbette bu zihninden gecenleri butunuyle ogrencilerine anlatabilmeye ogretmeye ve aydinlatmaya duydugu muthis istahin yani sira konusunun genisligi ve derinligiyle de alakali oldugundan kendisini haksiz bulmak da zorlasir.
  • mübareğin sesine uyku iksiri katılmıştır sanki, bu hocadan ders alıpta uykusu gelmeyen bir zat tanımıyorum.
  • bilgi üniversitesi'nden ayrıldığı için üzüldüğüm değerli bir hocamdır. benim sosyoloji gibi sözel bir dersi anlamamı sağlamıştır.
  • bilgi' den ayrılıp ayrılmadığından emin olamadığım akademisyen. bu dönem için sociology of everyday life* dersini verecek insan olarak gözüküyor sistemde.

    edit: dersine pek gitmesemde, bugün kendisinin hala bilgide ders verdiğinden emin olduğum akademisyen.
  • şu cümleyi yazacak kadar cahil bir akademisyen: "soğuktan titreyen çocuk yaşta bir pkk'lıya askerin kendi montunu çıkarıp vermesi ekranlara yansıyor. aslında güvenlik güçleri arasında sıradan sayılan bu tutumlar ilk defa televizyonlara çıkıyor."

    şaka gibi değil mi? neymiş askerin şefkatli elleri sadece tetiğe gitmez. arada sever de… "sıradan"mış bu tarz şeyler...

    ilk önce mantıki bir soru sorayım bu sosyolog/akademisyene: "sürekli yapılan bir şey, tam da sürekli yapıldığı için ekstradan bir ilgi, bakış, gösteri malzemesi yapılmaz/olmaz".

    tsk bunu sürekli yapsaydı neden bir gösteri malzemesine döndürürdü bu olayı (ki doğru mu değil mi bil(e)miyoruz).

    siz unutmuş, unutmaya çalışmış ya da hiç araştırma gereği duymamış olabilirsiniz ama kürtler bırak yaşayan gerillalara neler yapıldığını, cenazelerine dahi yapılanları size ve sizin gibilere rağmen unutmaz.

    çok merak ediyorsan böyle bir görüntü de var sayın hoca: (bkz: http://www.youtube.com/watch?v=4poab845ozc)

    bu da taraf'tan: (bkz: http://www.taraf.com.tr/haber/kirli-resim.htm), (bkz: http://gundem.milliyet.com.tr/…/1449834/default.htm)

    bu da sadece bir çocuk (hadi pkk örgütüne mensup da olsa bir çocuk): (bkz: http://www.youtube.com/watch?v=ajcwste5uzy)

    bunlar da seçmeler: (bkz: http://bp0.blogger.com/…te/s1600-h/kelle1if1[1].jpg)

    (bkz: http://kurdtime.blogspot.com/…i-gerilla-kuruna.html)

    (bkz: http://kurdtime.blogspot.com/…ar-kafa-kartryor.html)

    hafızamız, sizinki gibi, iktidarın belirlediği eksende unutma ve hatırlama mutabakatına tabi değil.

    bırak gerilayı, uğur kaymaz'ın vücudundan, yaşından daha fazla kurşun çıkalı bir kaç sene oldu. neymiş "şefkatmiş", neymiş "aman iktidar aygıtları bak üzülüyor ve eleştiriyoruz sizi lütfen şefkatli icaatlarınızı topluma gösteriniz böyle…" he … he

    yazısında uludereyi aklayacak ya! türkiye'deki muhafazakar iktidara yaranmak, yaklaşmak isteyen her "aydın"ın yaptığı gibi ortada olan vahim bir durumu komplolarla açıklamaya çalışıyor.

    sizin gibi akademisyenlerin olduğu bir ülkede akademik kariyer yapmaya çalışmaktan utanıyorum ama tam da bu utanç beni motive ediyor. sırf sizin gibilere "dur!" demek için….
  • aşağıdaki metinleri bir makalesinde kullanmış şahsiyettir:

    "talcott parsons'ın teorik yaklaşımıyla düşünüldüğünde, küreselleşmenin ilk olarak modernleşme sürecinin bir uzantısı olarak yorumlandığı düşünülebilir."

    "toplumu bireylerin dışında, bireylerden bağımsız olarak işleyen bir sistem gibi görmek sosyolojiyi pozitif bilimlere yaklaştıran ilk anlayışın temelini oluşturur."

    "toplum bireylerin toplamına indirgenemez ..."

    "ekonomik sistem, politik sistem, eğitim sistemi, sağlık sistemi, aile yapısı, finansal yapılar, medya sektörü bireyi şekillendirir. toplumsal aktörler tarafından inşa edilmiş olan bu yapılar çok uzun süre içinde kurumsallaştığından, bütünsel sisteme yeni dahil olan aktörler mevcut kurumları kendilerine verili, katı ve müdahale alanları dışındaymış gibi algılarlar. insan yapısı oluşumlar, insanın gücünü aşan ve hatta insanı kontrol ve baskı altına alan adeta insan ötesi bir gücü temsil etmeye başlarlar."

    "her türlü hızlı değişim veya isyancı değişim toplum organizması aleyhine ortaya çıkan bir pataloji veya hastalık olarak algılanır."

    "modernleşme teorisi batı dışı toplumların az gelişmişliğini bir türlü geçmişten ve geleneksel olandan kopamamakla, bilimsel ve teknolojik gelişmelere açık olamamakla ve sosyal yapılarının modernleşmeye engel olacak derecede içe kapalı olmasıyla açıklamaya çalışmıştır."

    "modernleşme teorisi az gelişmişlik problemini tamamen batı dışı toplumların iç dinamikleriyle açıklamaya çalışarak batı'nın kolonileştirme döneminden beri kendisine ait stratejik yöntemlerini bu sorunsalın dışında tutmuş, batı avrupa ve amerika'yı az gelişmişlik sürecini oluşturan küresel aktörler olarak görmemiştir."

    "... marx'ın ve weber'in ortak tarafı batı'yı dinamik, yenilikçi, girişimci doğu'yu ise geleneksel, durağan ve muhafazakâr görmelerinde yatar."

    "...ordu, hükümet, üniversite ve kilise." ("toplumu ayakta tutan dört büyük sütun" olarak sayılıyor)

    "modern insan manastırını orduda bulabilir." (sanırım huntington alıntısı)

    "mccarthy döneminin olayları ve amerikalı araştırmacılara fon sağlayan federal kurumların bazı yazarları kara listeye alması o yıllarda bütün paradigmaların eşit yayılma şansına sahip olmadıklarını da gösterir."

    "modernleşme belirli zihinsel ve toplumsal dönüşümleri hem faydalı hem kaçınılmaz olarak görmüştür: bilimsel bilinç, seküler bakış açısı, ilerleme doktrini, araçsal aklın üstünlüğü, olgu-değer farklılaşması, bireyci benlik kavrayışı, sözleşmeye dayalı toplum anlayışları, piyasa güdümlü sanayi ekonomilerinin ortaya çıkışı ve kurumsallaşması, bürokratik devlet anlayışı, hukuksal ilkeler, medya, artan hareketlilik, okur yazarlık ve kentleşme gibi."

    "parsons'ın işlevselci sistem teorisi metodolojik pozitivizmden çok eylemci insan sorunsalına eğilen teoriler tarafından ciddi eleştirilere tâbi tutulmuştur. kişilerin yaratıcı ve özgür seçim potansiyellerinin önemsizleştirildiği, fiziksel ve toplumsal olarak değer ve normlar tarafından sınırlandırıldığı, aktörün yapıların kuklasına dönüştürüldüğü ve belirlendiği, yapısal işlevselciliğin muhafazakâr bir ideoloji olduğu yönünde hem sembolik etkileşimcilik akımından hem de fenomenoloji ekolünden karşı fikirler ileri sürülür. seçici, aktif ve bağımsız aktör sistemsel belirlenimciliğe kurban edilmektedir."

    "... wallerstein küresel sosyal sistemin birliğini ekonomide bulmuştur ve modern dünya sistemini kapitalist dünya ekonomisi olarak ilân eder. bu bakış açısıyla toplumsal hayatın siyasî ve kültürel özellikleri ekonominin bağımlı işlevleri gibi görülür. ... ancak ihmal edilen şudur ki, ulus devletler dünya ekonomisinde rekabet eden yegâne yapılar değildir. etnik farklılıklar, toplumsal cinsiyet tanımları ve ırkçılıklar küresel iş bölümünde işlevsel olmadıkları taktirde ortadan kalkacak da değildir." (ilk kısım i.wallerstein'a, ikinci kısım p.beyer'e referansla)

    "... siyasî olarak da etkili olan ulusal, uluslararası, ulus ötesi alanlarda ekonomi biliminin ve ekonomistlerin küresel yükselişiyle -özellike amerika'da- küreselleşme denilince akla ekonomik küreselleşme gelmektedir."

    "... küreselleşme mitolojisinde daha büyük olan daha iyiymiş gibi gözükür, yerellik hatta tarih silinmiş gibidir."

    "aslında ... yerlileşme söylemi küreselleşmenin önemli niteliklerinden biridir ve bu anlamda küreselleşen bir yerlileşme söylemi de söz konusudur."

    "fransız entelektüelleri ve siyasetçileri arasında üstü kapalı bir biçimde fransız toplumunun, kültürünün ve dilinin bütünlüğüne karşı büyük bir anglo-amerikan ya da anglo-sakson tehditin yan anlamlarını içeren bir kavram olarak küreselleşmeyi kullanma eğilimi ortaya çıkmıştır."

    "küreselleşme hem ulus-üstü hem ulus-altı bölgeselcilikleri kuvvetlendirmektedir."

    "küreselleşme bir taraftan hegemonya ile eş anlamlı olmuş, diğer taraftan da bölgeselleşme fikriyle beraber gelişmiştir."

    "demokratik olduğu varsayılan kavramlaştırmaların ardında çok dar anlamlı bir demokrasi anlayışı vardır."

    "... 'demokrasi tehditle ve şantajla getiriliyor. böylece kendi kendini sabote ediyor. özgürlükten yana özerk bir karar değil artık sözkonusu olan, küresel bir buyrukla karşı karşıyayız. ...'" (baudrillard'dan alıntı)

    "giddens ... modernliğin zaten küreselleştirici bir doğası olduğunu düşünmektedir."

    "... küreselleşmenin yerinden edici güçleriyle yerelin yeniden yerleştirici güçleri arasında sürekli bir itici ve çekici ilişki vardır."

    "dünyanın farklı kültürleri karşımıza adeta vahşi bir yaratık dürtüsüyle her an birbirinin boğazını sıkmaya hazır, insanlık dışı kategorilermiş gibi çıkıyor."

    "modernliği, salt batılı merkezin köklerine tutunarak tehlikeli biçimde saflaştırmaya, arındırmaya veya aryanlaştırmaya çalışmak ise kültürel bir ırkçılıktır."

    not: "küreselleşme, modernleşme, modernlik" başlıklı, şubat/02'de yayımlanmış bir makaleden yazımı aynen korunarak alınmıştır.
  • aşağıdaki metinleri de bir başka makalesinde kullanmış şahsiyettir:

    "baudrillard'a göre bu çağda 'böyle bir barbarlık nasıl mümkündür sorusu yanlıştır'."

    "... '...ilkel şiddet hem daha vecd hâli içindedir hem de daha çok kurban etmeyle ilgilidir. bizim şiddetimiz, aşırı modernliğimizin ürettiği şiddet olan terördür'." (jean baudrillard'a atıfla ve ondan alıntıyla)

    "... 'islam ve modernlik hiç bu kadar yakınlaşmadı' ..." (nilüfer göle'nin ikiz kulelere saldırı bağlamında yaptığı yorum)

    "'... simgesel güç silahların ve paranın gücünden üstündür.'" (yine jean baudrillard'a atıfla onun sözü)

    "gerçekte ... herşeyi pazarlık edilebilir, parası ödenebilir bir değişim değerine indirgiyor." (küreselleşmeden söz ediliyor)

    "hakikatten daha gerçek sembollerimiz var, sembol üretmeye kodlandık ..."

    "enformasyon, teknoloji ve imgelerin dolaşım yeteneğiyle birlikte, terörist gövdeler yoğun gözetim altında tutulan toplumlarda farkedilmeden etrafa yayılırlar."

    "... harekete esir zaman kavramı ..."

    "maskeleri istediğiniz kadar düşürün zannın ve sanmanın ötesinde, olmayan bir gerçekliğin ardında hiç bir şey görülemez."

    "... göstergelerin ötesine geçemeyiz ..." (yazarın kendisine referansıyla)

    "hakikat üzerine mücadele hakikat adına değildir, 'hakikatin ekonomik ve siyasi rolü' ile ilgilidir." (foucault'ya referansla)

    "bilginin sürekliliğinde ve iletilmesinde en önemli şey, insan öznesi üzerinde kalıcı izler bırakması bazen de yaralar açmasıdır ..."

    "... en ufak bir olumsuzluğu boğmaya çalışmak ..." (baudrillard'a ait bir ifade)

    "... kültürün tam olarak siyaseti ürettiğini ..."

    "batı resim sanatındaki harem, hamam ve köle pazarı sunumları çoğunlukla gözleme dayanmaz."

    "... ı.dünya savaşından önce grace ellison'ın, bir ingiliz gazetesine gönderdiği avrupai bir salonu andıran ve bir türk evinin iç mekânını gösteren fotoğrafı şu gerekçeyle geri çevrilir: 'ingiliz halkı bunu bir türk iç mekânı olarak kabul etmez'." (neil macmaster ve toni lewis tarafından aktarılıyormuş)

    "huntington, 11 eylül'den sonra bir milyar kadar insanın 'kendi kültürlerinin üstünlüğüne iyice inandıklarını, güçlerinin yetersizliğiyle ise saplantılı hâle geldiklerini' söyleyecek ..."

    not: "oryantalizm, belirsizlik, tahayyül, 11 eylül" başlıklı, ağustos/02'de yayımlanmış bir makaleden, yazımı korunarak alınmıştır.
  • aşağıdaki metinleri de daha bir başka makalesinde kullanmış şahsiyettir:

    "... kamusal alanın toplumsal pratiklerle yaratılmakta olan dinamik dokusu ..."

    "... kamusal ve özel arasına kesinlik arzeden sınırlar çekmek kolay değildir ve bu kavramsal ayrımların ideal kurgular oldukları gözden kaçmamalıdır."

    "... cinsiyeti temel almayan çoğu yorum cinsiyet ayrımı gözetmektedir."

    "doğa-özel alan-kadınlar ve kültür-kamusal alan-erkekler ayrımı aslında ideolojiktir."

    "okeley'e göre çingene erkekleri kendi kültürleri içinde baskınken yabancılar karşısında suskundur." (ben judith oakley'nin kastedildiğini sanıyorum!)

    "... aralarında bir ilişki olduğunu reddetmeden, kamusal alan tâbiri fizikî kamusal mekân kavramından da ayrıştırılmalıdır."

    "... kahvehânenin bu coğrafyada, müslüman toplumların tarihinde, özellikle de osmanlı istanbul'unda, avrupa'dan çok daha önce toplumsal ifade biçimlerinin şekillendiği ve güçlü bir kamusallığın üretildiği sosyal kurum olarak ortaya çıkması ..."

    "... 'daha az kural', 'daha az çatışma' anlamına gelmez."

    "kamusal mekânlarda, diğerlerinin eş zamanlı varlığı esnasında doğrudan etkileşim benliğin oluşumunda önemli bir yere sahiptir."

    "kamusal mekânlardaki görece anonimliğe rağmen hiçbir mekânın toplumsal bakımdan nötr özelliklere sahip olduğu iddia edilemez. mekan stratejik ve siyasî anlamlar taşıyan toplumsal bir üründür ... ." (henri lefebvre'e refere edilerek)

    "mekânsal yapılar toplumsal sınırları zayıflatma ve güçlendirme yeteneğine sahiptir."

    "eski kahvehâneler bir çok mekânın yanında medreseyle de ilişkisellik içindeydi ve eğitici rolleri nedeniyle bir tür benzetme yoluyla osmanlı'da 'mekteb'i irfan' hatta daha farsî gelenekte 'medresetü'l ulema' ... olarak anılmaktaydı." (ali dawud'a referansla)

    "... 'allah benim sadece evin içinde kalmamı isteseydi, neden örtünmemi emretti, demek ki dışarda bulunmam gerekiyor' ..." (yazarın kendi savı olarak değil)

    "... 'aileden ayrılma cesaretini göstermek' gibi ifadeler kapalı bir takdir duygusunu yansıtır."

    "'entel' kelimesi 80'lerden sonra ortaya çıkmış, aktif siyasetten, siyasî mücadeleden çekilmiş, ama daha çok beyoğlu'nun bazı kamusal mekânlarında, sanat, edebiyat, felsefe üzerine bolca retorik ve söylem üreten, solcu olmayan ama daha solda duran ve sokaktaki adamın pek de kolay anlayamayacağı kavramlarla konuşan, ama konuştuğu konular üzerine çok da derin bir hâkimiyeti olmadığını düşünebileceğimiz, bir tür light entelektüele karşılık gelmektedir."

    "... 'ismet özel'in kitapları başlıbaşına cemaat gibi bir şey oluşturuyordu. insanlar kendilerini bu mekânlarda o'nun şiirleriyle tanıtırlardı'. (kendilerini özellikle "müslüman entel" olarak tanımlayan insanların takıldığı mekânlar bağlamında)

    "dinin ve dilin metafizikten çok ideolojiye yakın olduğu 80'lerdeki radikal islâm yeni aktörler arasında etkinliğini yitirdikçe katılımcılar kendini ancak bir davaya adanmışlık halinden çıkararak daha batılı bir özneleşme sürecine dahil olurlar."

    "... 'modernliğin sıkıntıları' (malaise of modernity) ..." (charles taylor'ın sözü)

    "söz konusu olan sufî olmak değil, modernlik karşısında sufizmden alabildiğini almak."

    "herhangi bir mekânın çözümlenmesinde sözlü ve sözlü olmayan işaret sistemlerinin kavranması büyük öneme sahiptir."

    "... '... ve yaşamak çeşitleniyordu. ...'" (beyoğlu kafelerinin bir müdaviminin, bu tarzdaki yaşama biçimine dair sözlerinden)

    "goffman için benliği sunma davranışının özünde, kendini belirli bir niteliğe sahipmişçesine temsil etmenin, istenilen niteliğe gerçekten sahip olmak kadar önem taşıdığı gerçeği yatar. belirli bir kimlik iddiasında bulunmak için yalnızca o kimlikte olmak yeterli değildir, goffman'a göre 'belirli bir kişi olmak, yalnızca gerekli özelliklere sahip olmak değil, ait olunan toplumsal grubun bağlı olduğu davranış ve görünüm standartlarını karşılamaktır'." (erving goffman'a atıfla)

    "... her biri farklı bir izleyici karşısında etkin hâle getirilen bir 'yüzler' repertuarı ..."

    "goffman'a göre, bölge davranışının yanı sıra vurgulama ve dramatizasyon (canlandırma) da bazı temel gerçekleri değil, durumla ilgili olmayan bazı olguların üstünü örtmek için yapılandırılır."

    "... davranış her zaman niyetle doludur."

    "... tüm içten olmayan davranışlar sahne davranışlarıdır, ama sahne davranışlarının hepsi içten olmayanlar değildir." (goffman'a ait bir yorum olarak)

    "... kendini belirli bir niteliğe sahipmişçesine temsil etmek, istenilen niteliğe gerçekten sahip olmak kadar önemlidir."

    "... kamusallığın çoğunlukla ihmâl edilen göze ve bakışa ilişkin doğası ..." (nilüfer göle'ye göndermeyle)

    "... gözleri kaçırmak, süzerek bakmak, bakışla olumsuzlamak, bakışa maruz kalan kişide hoş görmeyen tepkilerle yüzleşme korkusu yaratır."

    "...goffman, üniformaların toplumsal konumu iletme özelliklerinden dolayı, bu kıyafetleri kullanma durumunda olanları şahıs-dışı statüsüne (non-person status) getirdiğini düşünür ... ." (goffman'a referansla)

    "örtülü kadın müslüman erkeğin muhayyilesinde 'bir roman kahramanı, bir büst, bir portre gibi sabit ve mükemel' biçimde ... kurgulanır." (küçük tırnak içi simone de beauvoir'dan sanırım)

    "islâm'ın sembolü ve 'göstereni' olarak örtü de kendi başına anlamdan yoksundur, kamusal alanda erkeklerin varlığı söz konusu olduğunda değer kazanır."

    "... islâmi öznellik gerçek ve muhayyel arasında kalan bir çelişkinin alanıdır."

    "örtü maskelenemeyen bir farklılık yaratır."

    "simmel için kişiler arası mesafe aktörlerin birbirlerine ilişkin mevcut bilgilerinin miktarıyla ters orantılıdır." (georg simmel kastediliyor)

    "... derin angajmanlara girmeden yeni kimlik keşiflerine açılan eğilimler ..."

    not: "örtünme pratiği ve toplumsal cinsiyete ilişkin mekânsal bir etnografi" başlıklı, mayıs/03'te yayımlanmış bir makaleden, yazımı tamamen korunarak alınmıştır.
  • aşağıdaki metinleri de daha daha başka bir makalesinde kullanmış şahsiyettir:

    "halkın %50'si, tahran'ın %72'si oy kullanmayı reddetmiştir." (o dönem yapılan seçime ilişkin)

    "... 'red' değil de sadece 'reform' tabiri kullanılabiliyor." (iran rejimindeki atılımlar bağlamında)

    "şu anda tek değişim potansiyeli 'sosyo-kültürel alandadır' ve islâmcılığa meydan okuma daha çok 'mekânsal performanslara ilişkindir'."

    "son yıllarda üniversiteye giren öğrencilerin yarısından çoğunu genç kızlar oluşturuyor."

    "... performatif bir metafor ..."

    "... üniversite mezunu bir genç kız, saçlarına rüzgârın temas etmesine ilişkin bir özlemi gidermek için tahran'ın kuzey sonundaki dağa çıkarken etrafta çok az insan olduğu için başını açtıktan sonra sivil polis tarafından engellenmesi üzerine, büyük bir fiziksel çabayla kendisinden başka kimsenin olmadığı bir noktaya yani dağın çıkabileceği en yüksek noktasına tırmanıp saçlarını rüzgâra bırakarak bu hissi tecrübe ettiğinden bahsetmiştir."

    "kadınların bedeni siyasî, ahlâkî veya söylemsel nesnelere indirgenemez."

    "zorunlu örtünme aslında kadın bedeni üzerinde tek bir görselleştirme rejimi kurarak iktidarın hegemonik gücünü ispat etme çabasını içerir."

    "gençler arasında sürüp giden yeni yaşam biçimi oluşturma çabalarını, belirli bir mekânsallığa sahip dönüştürücü performatif süreçler olarak görmek önemlidir."

    "... mahrem-kamusal zıtlığının yarattığı kültürel şizofreni ..."

    "etkileşim ve iletişim öncelikle aktörlerin kendileri gibi diğer aktörler tarafından 'tanınmasına' (basitçe görülmesine değil) yol açar ve bu 'tanınma' onların yaşama ve var olma, kendileri için bir tarz geliştirme, modadan farklı anlamlar çıkarma, yaşam biçimi oluşturma gibi yeni kültürel unsurları keşfetmelerine yardımcı olur."

    "... batı'nın kültürel unsurlarını benimsemek her mekân, dönem ve toplumda aynı anlama sahip değildir."

    "... tahran'da cuma namazları dinî bir atmosfer yaratmaktan çok adeta siyasî bir propagandaya dönüşüyor ve cemaatin sayısındaki düşüşü engellemek için insanlara namaza katıldıkları takdirde maddî yardım yapıldığından bile bahsediliyor."

    not: "gençlik, gündelik yaşam, beden-mekân siyaseti ve iran" başlıklı, şubat/04'te yayımlanmış bir makaleden, yazımı korunarak alınmıştır.
hesabın var mı? giriş yap