• filmekimi 2015 programında yer alan bir film.

    trailer: https://vimeo.com/122307707

    filmekimi'nde belirtilen konusu: çağdaş japon sinemasının ustası kore-eda’nın son filmi, yoshida akimi’nin aynı adlı çoksatar çizgi romanından uyarlanmış. büyükannelerine ait bir evde oturan üç yetişkin kız kardeş: fazlaca içen, bankacı yoşi; bebek gibi davranan çika ve en olgunları, hemşire saçi. yıllardır görmedikleri babalarının cenazesinde onlu yaşlarındaki utangaç üvey kız kardeşleri suzu’yla tanışırlar. kızla hemen kaynaşan üçlü, suzu’yu yanlarına almayı teklif eder. dört mevsim boyunca dört kız kardeş birbirlerine bağlanacak, aile olmayı yeniden öğrenecektir. klasik japon tarzını benimseyen bu sakin ve dokunaklı aile dramı, cannes’da altın palmiye için yarışmıştı.
  • filmekimi 2015 kapsamında gösterilen, gerek konusu gerekse içindeki naifliği ile klişelerden uzak, aile olmaya dair güzellemeler yapan film. şu zamanlarda biraz olsun huzur bulabilmek için seyredilebilir.
  • hem görsel olarak, hem de konusu itibarıyla, insanın içini huzurla dolduran, bitmesin istenen film.
  • gerçekten de 2 saat sürse de bitmesi istenmeyen bir film. öyle güzel yazılmış, çekilmiş ve oynanmış ki bitmesin isteniyor. oyuncuların birbirleriyle kimyasının tutup aile olduklarına inandırmaları ve yönetmenin o atmosferi oluşturabilmesi bunda etken. oyuncular iyi oynamışlar, filmi daha da etkileyici hale getirmişler. hirokazu kore-eda aile kurumunu filmlerinde iyi işleyen birisi zaten. kendisine ödül getiren like father like son mesela. bu filmde çocukları karışmış iki ailenin çocuklarını değiştirmeleri üzerinden bir öykü anlatmıştı. aile kurumunu, aile bireylerinin birbirleriyle ilişkilerini anlatmayı seviyor besbelli. bunu da iyi yapıyor. kalkıp life father like son ve umimachi diary için mükemmel filmler diyemem. çünkü değiller ama sorun değil, iki film de etkilemeyi başarıyor. ben özellikle bu filmi (umimachi) daha çok sevdim. zira önceki filmindeki drama burada yok. sıcak, huzurlu bir film. insan o karakterlerle o mekânda yaşamak istiyor, ki bu hissi yaşatan filmleri seviyorum.

    film, üç kız kardeşin yıllardır görmedikleri babalarının cenazesine gitmeleri ve burada küçük üvey kardeşleriyle tanışmalarıyla başlıyor. daha sonra bu üvey kardeşi ailelerine dahil ediyorlar ve beraber yaşayıp gidiyorlar. öyle büyük, dramatik ya da trajik olaylar yaşanmıyor. kore-eda 2 saat boyunca bu 4 kardeşin birbirleriyle ve erkeklerle ilişkilerini ve iş hayatlarını (küçüğün okul hayatını) anlatıyor. yönetmenin önceki filmlerini de izlemek gerek.
  • atmosferi, oyuncuları, konusu ve kurgusu ile olduğunuz yeri unutturan, japonya sokakları ve evlerinde güzel bir 2 saat geçirmenize vesile olan mükemmel bir japon filmi.

    http://www.imdb.com/title/tt3756788/?ref_=nv_sr_1
  • insana tası tarağı toplayıp kamakura'ya yerleşme hayalleri kurduran film.

    konu olarak bir mesaj kaygısı taşımadığından ve insan ilişkilerine de filmin esas konusu olmasına rağmen çok derine girmeden değindiği için nereye varacak diye düşünmeden, bir bakıma dizi izliyor gibi, zaman zaman ara vererek izledim. hikaye çok sıcak, özellikle hep bir ablaya sahip olmak istemiş kişiler için izlemesi çok keyifli olacaktır. mekan olarak geleneksel japon tarzında bir ev seçilmesi de film süresince diyaloglar arasında sıkça geçen ve türkçe'de tam bir karşılığı olmasa da japonca'da nostaljik hissettiren durumlar için kullanılan "natsukashii" ifadesini tamamlıyor adeta.

    çok büyük beklentilere girmeden izlendiğinde huzurlu hissetmenizi sağlayacak, bittiğinde sanki filmdeki gibi boş bir yaz gününde eski bir evin bahçeye bakan verandasında arkadaşlarınızla oturmuş, bütün günü tatlı bir aylaklıkla geçirmişsiniz hissi bırakacak güzel bir film.
  • ismi ingilizceye garip cevrilen filmlerden. zannedersem mangasi japonya disinda fazla bilinmediginden pazarlamasi zor olacagi icin tatava yapmadan "our little sister" diye uydurup gecmisler.

    suzu hirose bu film vizyona girdiginde 17 yasinda olmasina ragmen filmde ortaokul cocugunu gayet cocuk gibi canlandirabilmis. (filmdeki karakteri 14-15 yaslarinda - filmin cekimi 2 yil surmediyse)

    kadro yine kore-eda yildizlar karmasi gibi. kiki kirin ve lily franky standart geliyor. *

    kaho'yu bu filmde baya begendim. tokyo vampire hotel'de itici gelmisti. bunda canlandirdigi karaktere cuk oturmus. a$iri ba$arili casting.
  • aile..
    kore-eda'nın* her filminde takıntılı şekilde irdelediği kavram..
    hatırladığım filmlerinden benim babam benim oğlum(soshite chichi ni naru)'da ve arakçılar(manbiki kazoku)'da yönetmen tıpkı bu filmde olduğu gibi, aile neye denir, kan bağı aile olmaya yeter mi sorularını sorarak, "kan konuşmaz"ı vurgular.
    fakat bu vurgulamayı abartıya kaçmadan, didaktizme düşmeden öyle zarif, öyle dikkatli yapar ki, olur da, birkaç damla gözyaşı dökerseniz kendinizi suçlarsınız.; "amma sulu gözlüyüm."*

    izledikçe, insandan insana sevgi, sorumluluk, şefkatten bir yol olduğuna, terk edilen kızlardan yıllar içinde gönüllülük temelinde bir aile oluştuğuna şahit oluruz.
    bu 3'lü genç kız ailesine babalarının başka bir kadından, hem de uğruna terk edildikleri kadından olan kızı katıldığında hiçbir uyumsuzluk yaşanmaz. eskisi gibi acılar konuşulmaz, o evde acılar sembollerle ifade edilir ve çoğu zaman hüzünlü tebessümlerin ardına gizlenmiştir.
    uzun ve meşakkatli bir ömür yaşamış gibi, yaşından ve boyundan büyük bir olgunluğa sahip küçük kız kardeş bağra basılır. zaman geçtikçe yaralar mahcup, ortaya çıkar. yaralar tanıdıktır, aralarındaki bağı güçlendirir.

    bu kızlar henüz küçükken terk edilmişlerdi, babalarının ardından anneleri gitmişti. büyükannelerinin de göçüşünden sonra onun bahçeli evinde güneşin tadını çıkarıyor, bahçedeki erik ağacının erikleriyle, büyükanneden öğrendikleri gibi erik şurubu yapıyor, onları itinayla tasnifliyor, bu arada bir yerlerde çalışarak hayatlarını kazanıyor, terk edenlere inat, büyüklerden miras kalan gelenekleri ve insana vefayı terk etmiyorlardı.

    umimachi diary veya our little sister'da kırgınlıkların, içte kopan fırtınaların kimseyi incitmediğini, acılara ve kayıplara karşın sevginin tek panzehir olduğunu görüyorsunuz.
    kore-eda, arakçılar'ı bu filmden sonra çekti, buradaki vurguyu tıpkı soshite chichi ni naru'da olduğu gibi arakçılar'da daha sert yapacaktı; aile nedir ki? siz kimi severseniz ailenizdir; size sevgi ve emek veren kimlerse, ailenizdir.
    hatta arakçılar'daki bir replik(aklımda kaldığı kadarıyla) kore-eda'yı daha net ifade eder" bazen aileni seçmek daha iyidir."
    senaryosu, akimi yoshida'nın umimachi günlüğü'ne dayanan 2015 yapımı film, altın palmiye için yarışmış, oyunculukları ile dikkat çekmişti.
  • filmin imdb sayfasında en faydalı eleştiriler sıkıcı diye başlıyor. şoklara girdim. filmde hiçbir şey olmuyormuş, şikayet bundan. ben o kadar beğendim ki anlatamam. koreeda sinemasıyla iyi ki tanışmışım dedirtti yine ve yeniden.

    koreeda gerçek hayattan kaçıp toz pembe bir dünya yaratmıyor. onun dünyasında da metresler, üvey anneler, üvey kardeşler, sorumsuz babalar var. fakat koreeda bu dünyayı bile baştan aşağıya şiir gibi bir güzellikle sunuyor. çünkü sevginin çerçevesinden bakıyor her zaman. bir önceki entrynin üzerine aslında söylenecek çok şey yok, gerçekten aile dediğimiz kişiler sevip kabul ettiğimiz insanlar. filmde aslında bunca kötü şey olmasına rağmen size şiir gibi ve güzelliklerle dolu bir film izledim hissini veren de bu. ortaya konmuş muazzam bir sevgi ve zarafet var. insan inanamayıp dünya bu kadar güzel bir yer değil diye düşündüğünde zaten işlenen dünyanın da pespembe olmadığını fakat sevgi çerçevesi içine girince yumuşadığını fark ediyor. bu izlediğim üçüncü koreeda filmi ve sinemasının yumuşaklığına gerçekten aşık olduğumu söyleyebilirim. sözde içinde hiçbir şey olmayan bu filme bir şans verebilirsiniz.
  • izlediğim en naif filmlerden biri.
    dört kardeşin evine, terasına, duygularına ortak oluyorsunuz iki saat boyunca.
    sıcacık bir studio ghibli animesi gibi. gerçek ve şiirsel. sinemada görmeyi sevdiğim bir drama sunuş biçimi var. yönetmeni gözümden kaçmış. *
hesabın var mı? giriş yap