• internet deyince mirc ve icq anlaşılan (anladığım değil bak) yıllara denk gelen lise yıllarında tahallüs ettiğim, doğru düzgün bir hikayesi olmayan*, sonradan da yassı balık yan going düsturuyla kullanılagelmiş kendisinden pek hazzetmediğim mahlasım. bir ara vapour diye kısalttım vapur, kayık, taka dediler, hatta uçurdular, türkçe'ye çevirip buhârî diyeyim dedim, hadis âlimi zannedip fetvâ sordular, bir iki dile daha çevirdim daha beter oldu. arada bir türkçe'ye vurgu yapan cümleler karaladığım oluyor, suçumu hafifleteyim dedim biraz.
  • nadiren yazan, fakat yazdıkları zarflı fincanda ikram edilen kahve gibi bir yazar.
  • uzun zamandır hakkında yazmak istiyor fakat erteliyordum.. neyi bekliyordum allah bilir..

    bu mahlasın ardındaki kişiyi yakinen tanımıyorum.. yemek yiyişini, maç seyredişini, hakkında %100 emin olduğu bir konuyu savunuşunu, darbe aldığında verdiği tepkileri, büyük sevinçlerini ve acılarını, açmazlarını ve tereddütlerini görmedim.. ama vaporizedman perdesinin arkasında duran ademevladını seviyorum..

    yazdıkları mı sebep buna, yoksa onları yazış biçimi mi..? bilmiyorum.. galiba ikisi de değil..

    satırların arasında gizli olanı görmeye çalışmak gibi bir edepsiz halim var ki onun satırları arasında gözetlediklerim mest ediyor ruhumu.. oturduğum yerden gizli gizli izlerken satır aralarını, bilmeyerek veya özellikle verdiği açıkları seyretmek keyif veriyor..

    çok renkli biri ve -sanırım en sevdiğim yanı- bu çok renkliliği birbirine zıt olup yıpratan cinsten değil.. çok da cafcaflı olmayan, sakin ve sade bir renk cetvelinde gayet ahenkli bir tarzda dizmiş, taşıdığı, yüklendiği, el attığı tüm renkleri.. sonra, hepsinin karmasıyla güzel ve benzersiz bir ral kodu oluşturmuş.. zevkle ve defaatle çevire çevire okuyorum yazdıklarını..

    peki safi huzurdan, dengeden mı ibaret..? yok, öyle görünmüyor.. o rengi bulandırmadan korumak kolay iş değil.. pek çok karmaşaya gebe olmalı devamlı..

    bundan ötesini yazmaya utanırım.. bizde kalsın..

    daha çok yazsın mı..?

    bu serseriye, yazdıklarını görüp mesaj ışığını yakmak, bahaneyle sohbet edebilmek için fırsat versin evet.. ama yazsa da, yazmasa da seviyoruz onu.. bilsin..

    aslında sevmek yukarıdan aşağıya veya aynı düzlemde mümkün.. aşağıdan yukarı doğru sevgi biraz edebi aşıyor.. en azından biz eski kafalılar için.. o yüzden hoş görsün bizi..
  • çok yazmanın, çok konuşmanın kendine getirici olmasından ziyade kendinden götürücü olmasına inanmasam durup dinlenmeden yazsın isterim.

    satırlarındaki muhteşem organize edilmiş dağınıklığa gömülmek çok lezzetli. yazdığı nadir ânlarda ekran rengârenk parlıyor. bir kelimenin peşine düşüp dağlar ardındaki şehirlerin yollarında dört nala koşarken, peşi sıra o'nu takip ediyoruz. sayesinde yürüdüğümüz bu yolda o'nun işaretiyle gördüklerimiz, duyduklarımız yanımıza kâr kalıyor. hâl böyle olunca yazdıklarından ziyade asıl yazmadıkları zihnimizin bir köşesinde dönüp duruyor.

    güzeli anlatmak ne zor, ne imkansız...insanlık macerasını türlü coğrafyadan devşirdiği minyatürlerle anlatan, kadim zamanlardan kalma ağır bir kitabın sayfalarını çevirmek gibi vaporizedman'ı okumak. acaba şimdi hangi hikâyeyi anlatacak merakı, çok hikaye anlatan ama bir hikâyesi olmayanlarla dolu zamanlarda müthiş bir zevk. asla süslü ve teatral bir masal anlatıcısı gibi değil. görmüş geçirmiş, üstelik görüp geçirdiklerinden de geçmiş, kuyusundaki sâdası sözüne yansıyan, anlattıklarında da bu aksin sahiciliği olan izan sahibi.
hesabın var mı? giriş yap