• bir cengiz bektaş şiiri.

    yolların karıştığı yerde
    birdenbire
    bardaktan boşanırcasına
    yağdın yüreğime

    toprağın ve benim
    yüreğimiz kabarık
    toprak güneşi düşünüyor ben
    ne güzel düşünüyorum seni bilsen
  • yagmur sonrasının başladıgını dillendiren kuşlardır. yagmurun bitmek üzere oldugunu hep birlikte bagırıp şarkı söyleyerek haber verirler. dinlemesini bilene.
  • istanbulun çok samimi, sıcak ve bir o kadar da hüzünlü bir şekilde ele alındığı mükemmel bir ibrahim sadri şiiridir.

    sözleri de şu şekilde efenim:

    yağmur sonrası karanlıkta bir şehir
    içinde ben.
    şarkılar çalıyor taksilerin teyibinden
    giderken sen...

    tüyleri ıslak kuşlar su içiyorlar çeşmelerden
    kimsenin umrunda değiliz,
    ne aşk
    ne ben.

    bir şey olmamış, bir yerinden vurulmamış gibidir şehir.
    her gidiş niye birbirine benzer.

    arabaların camlarını siler tinerci çocuklar
    bir sigara parasına ömrümü anlatırım
    belki onlar dinler

    çekip gidişin hangi şarkıya benzer
    bulup çıkarırız karanlıkta bir şehrin içinden
    çocuklarla beraber
    neden kimsenin umrunda değiliz
    neden
    ne aşk
    ne ben

    islık çalmayı bilseydim
    birazda kahretmeyi
    hayır aç değilim diyebilmeyi
    canım istemiyorlarla çekip gitmeyi
    denizi seyretmeyi kıyıdan
    martılardan dilek tutmayı becerebilseydim
    belki kolay olurdu sensizlik
    belki benide alırdı koynuna hasretin derin boşluğu.

    yapabilseydim,kapıyı ardından ben kapayabilseydim
    camlara vurabilseydim öfkesini sensizliğin
    kırıp dökebilseydim senin gibi
    bir de ayrılığı sevseydim olurdu sanki

    şu senin gidişin biraz üzmeliydi yağmur sonrası bu şehri
    elimi tutmalıydı beyoğlu
    koluma girmeliydi üsküdar
    geçer demeliydi bakinin kahvesi
    sinema afişleri gönlümü almalıydı
    göz kırpmalıydı fatihin ana caddesi
    en azından kadıköy biraz ağlamalıydı
    olur demeliydi galata
    samatya yanımda yürümeliydi tren raylarıyla
    saçlarımı okşamalıydı kasımpaşa
    aşk böyledir demeliydi bakırköy mesela
    yüzüme rüzgarını sürmeliydi eyüp sultan
    eminönü oturmaya gelmeliydi bütün kuşlarıyla
    tophane demli bir çay söylemeliydi en kırılgan anımda.
    yağmur sonrası bu şehri kolkola geçmeliydim bütün arkadaşlarla

    bir şiir yazabilmek için kocaman yalnızlığa
    bunun için isterdim bu şehri yanımda

    yağmur sonrası karanlıkta bir şehir
    içinde ben
    şarkılar çalıyor taksilerin teyibinden
    giderken sen...

    şuradan dinleyebilirsiniz.
  • çocukluğumda benim için mis gibi toprak kokusuyken, şimdi yerinden oynayan eğreti kaldırım taşlarının arasına biriken sular nedeniyle daha dikkâtli yürüme zorunluluğudur.
  • jehan barbür'ün neden'inde geçer..

    toplanmamış bir oda benle hayat
    sen?
    yağmur sonrası..
  • mükemmel nemli bir hava bırakır ardında.

    o havayı içine çekerek koşarsın, koşarsın. bacakların ısınmış ve yanmaya başlamıştır. burnun akmaya başlar hafiften. sonra tükürüğün kurumaya başlar. ciğerlerin yanıyordur en sonunda.

    ciğerini yakan o çok nemli, soğuk hava.. hele de akdeniz kenarında doğmuş ve aşinaysanız o havaya. ve şimdilerle iç anadolu'da bunun tadını alıyorsanız.

    çok değerlidir. koşarsınız, normal temponuzu da aşarsınız.

    ciğerlerinizi yakma isteği, zevke dönüşür. durduğunuzda kalbiniz çoktan, atabileceği en yüksek üç basamaklı ritimlerde atıyordur.

    hissedersiniz. damarlarınızda geziyordur artık.

    yaşarsınız. bulutlar ruhunuz olmuştur...
  • (bkz: the bungalow)
  • toprak kokusu... çamur, arabaların üzerine sıçrattığı su birikintisi
  • sarah jio'nun ülkemizde yayınlanan ikinci kitabı.

    ikinci dünya savaşında bora bora adalarında geçen bu roman, aşkı, dostluğu ve savaşın acımasız yüzünü anlatan güzel bir kurgu. hatta kurgudan çok gerçek gibi.

    aynı zamanda sizi döneminin ünlü ressamlarından paul gauguin'le de tanıştırıyor.

    bu romanın favori şarkısı ise; edith piaf- la vie en rose.

    beni en çok etkileyen sarah jio kitaplarından biri olan bu kitap gerçekten de aldığı övgüleri sonuna kadar hakediyor.

    "ben ona yalnızca bir parçamı verirken, o tüm kalbini vererek bütün hayatını bana adamıştı. benim kalbimdeyse, içinde sönmeyen bir mumun yandığı, kilitli bir oda vardı."

    "sadece kendin ol. ve kalbinin sesini asla kulak ardı etme. o sesi dinlemek canını yaksa ya da aklını karıştırsa bile."

    "hayatında hiçbir zaman bir rol oynayamazsın. özellikle de aşk söz konusu olduğunda."
hesabın var mı? giriş yap