yabancılaşmak ^*

• zaman gectikce fransizlasmak ya da filipinlesmek.
• moderen çağ hastalığı, illeti.. eskiden böyle miydi ya: bir horasan'ı bilirdik, hadi bir de maveraünnehir'i, o kadar.. tey tey..
• (bkz: dışlak) (ara: dışlak*)
• (bkz: praxis)
• albert camus'nun yabanci adli kitabinin ana temasi...roman kahramani mersault bu dunyadaki tum ahlaki degerlere ve sosyal gerekliliklere oylesine yabancılasmıstır ki, annesinin cenazesinin ardindan arkadaslariyla sinemaya gider , denize girer ve sonrasında bir arabi oldurur.mahkemede yargıcların onu idama mahkum etmesinin esas sebebi bir katil olmasindan cok bu dünyanin kavramlarina, etigine olan duyarsizligi ve edilgenligi yani yabanciligidir...
• sık sık yapılan bir eyleme ara vermekten ötürü başa gelen hadise.
• aidiyet yoksunluğu.
• sade ve alakalı bir anlatım için (bkz: people are strange)
• aynadaki yüze uzun uzun bakıldığı halde, o yüzün hiç bir his uyandırmaması, yüzdeki kıpırtıları hissedemenin şaşkınlığı ile şaşkalmak. daha da kötüsü "...'ürkek'ten cevval'e' başlığı atılabilirdi onun hikâyesine. böyle bir başlığı gören hiç kimse onun şimdi korkusuz olmasının artık ürkek olmamasından değil, ha ürkek ha cevval olmuş, ikisininde onun için zerrece önem taşımıyor olmasından kaynaklandığını anlayamazdı." cümlesinin bulunduğu kitabı açtığında bu cümle ile burun buruna gelmek.
  (bkz: araf)
• beynin ya da kalbin , ya da ikisinin birden ^*dış dünyayla ve birbirleriyle bağlantısının kesilmesi. gelen iletilerin görünmez bir duvara çarpıp parça parça olması.