• her şeyden önce, bazı yanlış anlamaları baştan düzelterek açıklamaya çalışacağım. birincisi, her türlü askeri darbe, amasız bir şekilde, kötüdür ve her şeyden önce halka zarar verir. ikincisi, aşağıdaki değerlendirmelerim, sizin de göreceğiniz gibi, herhangi bir özel bilgi ya da duyuma dayanmamaktadır. üçüncüsü, bu değerlendirmeler şu ya da bu siyasi kesime herhangi bir fayda sağlama amacıyla değil, bir durum tespiti için kaleme alınmıştır.

    bir askeri darbe girişimini daha yeni atlattık. ancak bütün somut göstergeler bir ikincisinin hızla yaklaşmakta olduğunu gösteriyor.

    1) gerek dünyada gerekse ülkemizde bütün askeri darbeler bir finansal/iktisadi krizin arkasından gelmiştir. son bir yıldır, artık bir çok kişinin teslim edeceği gibi, bütün ekonomik göstergeler kötüye gitmektedir. bu koşullarda durgunluğun bir krize dönüşmesi artık sadece bir vesileye kalmıştır. bu kriz neticesinde artacak şikayet ve beklentilerin ilk adresi, maalesef, gene ordu olacaktır.

    2) ülkemizde ordu neredeyse üçüncü selimden bu yana adeta bir siyasi parti gibi işlev görmektedir. kendi kültürü, kendi mantalitesi ve kendisi için tarif ettiği çıkar ve hedefleriyle ülke siyasetindeki var oluşu, bütün yasal değişiklik ve tasfiyelere rağmen hala devam etmektedir. ordu'nun hangi amaçla darbe yapacağının ya da o sırada kimden yana gözükeceğinin fazlaca bir önemi yoktur. son fetö tasfiyelerinin, iktidara siyasi ve ideolojik olarak yakın bir grubun tasfiye edilmesi anlamında bu süreci hızlandırdığı dahi söylenebilir. son tasfiyelerin, ordu içerisinde var olan kurumsal tepki ve sıkıntıları daha da artırması ise ayrı bir faktördür.

    3) var olan iktidar, batı ile olan bağlarını neredeyse koparma noktasına gelmiştir. bu durumun başta abd olmak üzere hegemon güçler üzerinde yaratmakta olduğu etkiyi tahmin etmek zor değil. bu durum, 1950'li yıllardan beri her şeyden önce bir nato gücü olan ordu üzerinde, iktidarı dizginleyici yönde adımlar atması yönündeki kışkırtmaları artıracaktır. var olan suriye, ırak ve pkk operasyonlarının ordu içinde yarattığı tepkiler de bunda katalizör işlevi görecektir.

    4) sanıldığının aksine, geniş halk kesimlerinin ve başta iş alemi olmak üzere çıkar gruplarının var olan iktidarla ilgili endişeleri giderek artmaktadır. eğer bu sıkıntılar, bir şekilde demokratik yollarla hafifletilmez, ağır baskı koşulları giderilmezse, son çare olarak böyle bir müdahale için uygun atmosferin yaratılmasında, 15 temmuzun aksine, destekleyici işlev göreceklerdir.

    5) var olan siyasi partilerin birisi -hdp- tasfiye edilme sürecine sokulmuş, birisi içeriden fethedilmiş -mhp- olup, ana muhalefet partisi de toplumda herhangi bir heyecan ya da umut uyandırmaktan uzaktır. meclis işlevsiz, yargı bağımlı, bürokrasi sindirilmiştir. bu da, sanılanın aksine, iktidarın meşruiyet zeminini daraltmak anlamında, bir askeri darbe girişimini kolaylaştırıcı işlev görmektedir.

    6) son beş yılda, iktidar, birlikte yola çıktığı nerdeyse bütün gruplarla yollarını ayırmıştır. ab 'ne girileceği ve demokrasinin güçlendirileceği vaatleriyle iktidara destek olan sol liberal unsurlar ayrılmış, iktisadi kalkınma bekleyen merkez sağ kesimler küstürülmüş, milliyetçiler tasfiye edilmiş, "çözüm süreci" adına destek veren kürt kesimler eski yerlerine dönmüş, hızlı kalkınma ve kurumsallaşma vaadi ile destek veren iş aleminin büyük bir kısmı korkutulmuş ve nihayet fetöcüler de hapse atılmıştır. artık sadece erdoğan sevgisine dayanan iktidarın, toplumsal ve siyasi tabanı çok zayıflamış, entelektüel ve ideolojik tutarlılığı kalmamıştır.

    7) mevcut iktidar, bu tehlikeyi bertaraf edebilmek için, elindeki her türlü araçla milliyetçiliği yükseltmeye çalışmaktadır. ancak, bu tür kaynaşmaların ilk belirtileri daha şimdiden ortaya çıkmaya başlamıştır. bu açıdan, 10 kasım'da genelkurmay'ın herkesi anıtkabir'e çağırması çok anlamlıdır. bu şekilde, generaller aslında kendi altlarına ve topluma bir mesaj vererek, atatürkçülüğü sahiplenmeye devam ettiklerini göstermek istemişlerdir. ancak, daha da ilginç olanı, bütün üst kademenin apar topar şırnak'a gönderilip etkinliğin iptal edilmesidir.

    ezcümle, var olan belirtiler hiç de olumlu bir tabloya işaret etmemektedir. bazı iktidarlar hem otokratik olup hem de istikrarlı bir yönetimi sürdürebilmeyi başarabilir. daha da kötüsü, ülkemiz böyle bir ülke değildir. var olan derin fay hatları, iktidarın mevcut ideolojisi ile, totoliter de olsa, böyle bir yönetimi uzun süre devam ettirebilmesine izin vermeyecektir. ortaya çıkacak sosyal ve siyasi patlamalarda ise, maalesef gözler gene orduya çevrilecektir.

    mecburi edit ve not:

    bu başlık altına yazılanları bir sınıflandıralım:

    1) "geçti o devirler artık, türkiye'de olmaz o işler diyenler";

    2 eylül 2015 ve 19 şubat 2016 tarihli entry'lerimde de 2016 yılı için böyle bir hareketin yaşanma ihtimalinin yüksek olduğunu söylemiştim, gene benzer yazarlar aynı otomatik yanıtları vermişlerdi.

    ayrıca türkiye'de nelerin "artık geçmiş" olduğu da benim için merak konusu olmaya devam ediyor. 15 temmuz'dan bu yana sosyal, siyasal, ekonomik ya da uluslararası iliskiler bakımından neleri düzelttik de artık geçti bunlar? işlerin her anlamda daha da kötüye gittiğini gösteren çok fazla işaret var.

    genelde insanlarda şu an var olan her şeyi geleceğe projekte ederek basit bir analoji yapmak gibi bir tembellik var. işler kötüleşirken var olan eğilimlerin ve dengelerin hep aynı kalacağını düşünmek, en azından saflıktır.

    2) "ordu'da darbe yapacak kimse kalmadı" diyenler.

    darbeler, ortada darbe yapalım diye dolaşanlar var ya da darbe yapmak isteyenler öyle planladıkları için değil, koşullar olgunlaştığı için başarılı olur.

    türkiye'de 2010 yılından bu yana bir yönetememe sorunu vardır. demokratik ülkelerde bu gibi sorunlar demokrasi içerisinde halledilir. ancak türkiye, artık bütün demokratik kanalların tıkandığı, olağanüstü hal altında khk'larla yönetilen bir ülkedir. bu denklemden bir sonuç çıkabileceğini tahmin etmek için einstein olmaya gerek yok.

    3) " batı ülkeleri ya da abd istemeden o işler olmaz" diyenler.

    washington post'ta yayınlanan habere göre, türkiye, 2017 yılında darbe olması ihtimali en yüksek olan 5 ülke arasında sayılıyor ve 2017 yılında türkiye'de yapılacak darbenin başarıya ulaşma ihtimali %40 olarak değerlendiriliyor.

    bilenler bilir, washington post amerikan derin devletinin sesi, adeta resmi gazetesidir ve son derece ciddi bir yayın organıdır.

    washington post'ta çıkan orijinal haber için:
    (bkz: https://www.washingtonpost.com/…y-to-occur-in-2017/)

    washington post'taki haberin türkçe'de haber yapılmış hali için: (bkz: http://www.diken.com.tr/…an-ulkeler-arasinda-saydi/)

    4) entry'nin, referandum öncesi akp'lilerin algı operasyonu çabası ya da dünkü hürriyet'te çıkan genelkurmay haberi için yazıldığını zannedenler.

    entry'nin yazılış tarihi, başlıkta da görüleceği üzere, 14 kasım 2016 olup, o tarihte ne referandum vardı ne de genelkurmay açıklaması.

    kaldı ki, entry'yi ya da diğer başlıklardaki entry'lerimi okuyanlar, bunun böyle olamayacağını kolaylıkla görebilirler.

    5) entry'yi, referandumda hayır diyeceklerin, kaybedeceklerini anladıkları için, şimdiden bahane üretme çabası olarak görenler

    entry'nin referandumun gündeme gelişinden çok önce yazılmış olduğunu belirtmiştim. ayrıca, referandumda evet çıkmasının öyle çok da çantada keklik olmaması bir yana, gelebilecek bir askeri rejimin en başta bu hayır diyeceklerin üzerine gideceğinden şüphe duymuyorum.

    6) askeri darbeleri çok sevdiğimi zannedenler.

    gerek bu başlıkta gerek diğer başlıklarda uzun uzun anlatmaya çalıştım. herhangi bir gelişmenin olma ihtimalini tartışmak başka, bu gelişmeyi istemek bambaşkadır. böyle düşünen arkadaşların logical fallacies (mantıksal safsatalar) alanında biraz okumalarını tavsiye ediyorum.

    en iyi darbe bile en kötü demokrasiden daha kötüdür ve esasen eğer bu konuları tartışmaz da kulağımızın üstünde yatmaya devam edersek, aziz nesin'in "ah biz eşekleri'nin akibetine uğrama ihtimalimiz çok yüksek.

    6) sen kimsin, bu konuda uzman mısın diyenler.

    herhangi bir konuda fikir belirtmenin sadece uzmanlara ait sayılması bence faşizmin başka bir tanımıdır. kaldı ki, insan ve toplumla ilgili konularda sadece uzmanların konuşması doğru olsaydı, başta böyle yazan arkadaşların entry'leri olmak üzere, ekşi sözlüğün varlık sebebi ortadan kalkardı. ayrıca, evet, bu konuda, yani siyaset biliminde uzmanım.

    7) değil entry altındaki yorumları, entry'nin kendisini bile okumadan bininci kez "komutan logar sen misin" diye kendi meşrebince şakalaşıp eğlenenler ya da durduk yerde küfredip durmayı maharet sayanlar.

    sizler ülkemizin neden bu hallere düştüğünün ayaklı birer kanıtısınız. iyi ki varsınız, yoksa neyi neden yapmamak gerektiği ile ilgili olarak elimizde bir ölçüt, bir kılavuz bulunmayacaktı.
  • gece 00.30 ile 03.30 arası telefonları kapatın diyorlar ya kesin darbe var...
  • güzel ve haklı analizlere rağmen;

    15 temmuzda da görüldü ki mevcut iktidarın en büyük ve yılmaz destekçisi küçük esnaftır. boşuna tuğralı doblo geyiği dönmüyor, bu araçlar esnaf araçlarıdır. toplumun bu kısmının desteğini çekmesinin tek bir yolu var, o da 90'lı yıllardan aşina olduğumuz seviyede bir ekonomik krizdir. öyle bir ekonomik krizde askeri darbeye gerek olmayacak, darbe sandıkta oy pusulaları ile vurulacak.
  • "bir askeri darbe girişimini daha yeni atlattık. " dan sonrasını okumadığım feryat.
  • olabilecek durumdur. guvenemiyorum turk milleti sonucta.
  • "ılımlı islam" yolu ile ortadoğu'nun şekillendirilerek batı karşıtı siyasi akımların dizginlenmeye çalışılması 2000'li yılların popüler eğilimiydi.

    ancak, tıpkı afganistan'da, ırak'ta ve suriye'de olduğu gibi, görüldü ki, yola batı taraftarı olarak başlayan bütün siyasi islamcı akımlar, yolun sonunda batı ile kavga ediyorlar.

    türkiye'de de böyle olmuştur. kendileri ile kavgalı hale gelen iktidardan kurtulmak isteyen batılı güçlerin ilk bakacağı yer gene ordu olacaktır.
  • aşağıdaki düşüncelerim şahsi kanaatimi yansıtmaktadır, baştan söyleyeyim;
    son 10 kasım anıtkabkir ziyaret krizinde gördük ki, akp orduyu atatürkçü çizgiden uzaklaştırma eğiliminde. mevcut durumda aslında yüzyıllardır süregelen batılılaşma hareketinin önüne set koyuyor. anti demokratik uygulamalar ve bütün muhalefete fetöcü terörist deme eğiliminde gibi görünüyor.

    bir askeri darbenin önündeki en önemli engel kendi halkı değil uluslararsı meşruiyet kazanamama korkusudur.

    türkiye için herhangi bir darbe sonrası nato abd veya diğer batılı devletlerin tutumu birinci derecede önemlidir. bu konuda kritik nokta akp nin batıdan uzaklaşma eğiliminde olması ve diğer ülkelerin de arka planda gardını alması denebilir. bir yandan bakarsanız ekonomik değer üretemeyen bir ülkeyiz ama cografi anlamda kritik bir bölgedeyiz.

    bu bağlamda değerlendirildiğinde uzak olmayan ihtimaldir.

    sivil veya askeri her türlü darbe ve tek adamcılık asla tasvip edilemez!

    bir darbe denemesi olup da başarısız olursa, abdulhamid dönemini, bu yaşadığımız dönemi de mumla ararız bu da biline.
  • darbe yapacak asker mi kaldı.
hesabın var mı? giriş yap