• dilenci isteği.
  • eskiden, yolların yapılması için toplanan vergi, yol vergisi..
    (bkz: kopru gecis ucreti)
  • yolculuk sırasında harcanmak için ayrılmış para.
  • bazen şirketlerin maaşınıza ek olarak sağladığı yan haklardan bir tanesidir. beni de bu aralar ciddi düşüncelere sevk edendir.

    yaklaşık 3 hafta önce yeni bir işe başladım. harici olarak yol parası veremeyeceklerini ama bir plazada bulunduğumuz için, araçla gelirsem otoparkı kullanabileceğimi söylediler. şimdi düşünüyorum, toplu ulaşım ile ortalama yarım saatte iş yerime varıyorum ve gidiş iki, dönüş tek vesait olmak üzere toplam 3 kez akbil kullanıyorum. eğer araba ile gidecek olsam, işe varış sürem trafik sebebiyle bir saati aşabiliyor. bir de günlük akaryakıt harcamamla akbil harcamam arasında ciddi bir fark var. e cepten çıkacak olduğu zaman hesap ediyorsunuz tabii.

    yani özetle, şuana kadar toplu ulaşım daha mantıklı görünüyor değil mi?

    peki... bir de şu açıdan bakalım: sabahları otobüse bindiğinizde 'sen kalk ben oturacağım' tribine giren yaşlı teyzeler, siz gömülmüş kitabınızı okurken birilerinin size hitaben 'bu gençler de artık kimseye yer vermez oldu' minvalinde imalı imalı lafları, kendi aralarında yer kavgası yapan insanlar, otobüsten veya metrodan inme vaktiniz geldiğinde inmenize müsaade etmeyen sonra siz 'pardon, geçebilir miyim?' dediğinizde 'bayan herkes inecek ne bu sinir' gibi cevaplar almanız, otobüs şöförünün sizin adınıza kararlar alıp, akbili olmayan insanlar için 'aa bu ablanın varmış sizin için bassın' diye sizi zorlaması, orta kapıdan bindiğinizde, içerideki insanların ajana dönüşüp sizi akbil bastınız mı diye takip etmesi ve kart uzatan insanların gözünüzün içine bakıp 'siz de verin kartınızı' demesi. hayır ben kaçakçı değilim ama son durakta oturduğum için oraya kadar devam etmek durumundayım ve o esnada otobüs boşalacağı için rahat bir zamanda kendim hallederim diye düşünüyorum, kaldı ki bizim durağın toplam 3 hattı vardır ve her şöför son durakta binen o bir avuç insanı tanır, sorun çıkmaz.
    başıma gelen en ilginci iki vaka ise:
    ikili koltuğun cam kenarına tek başıma otururum, yanıma genç ve güzel bir kız biner. yolculuk başladıktan beş dakika sonra kız 'bismillahirrahmanirrahiimmm' diye çığlıklar atmaya başlar ve besmeleyi 15 kez üst üste bağırarak tekrarlarken bir yandan da benim elime sarılır ve beni tutmaya çalışır. herkes şaşkına döner ama müdahale etmekten korkar, zira kıza ne olduğunu kimse anlamamıştır. ben, kızı kolumdan kurtararak 'napıyorsun? iyi misin? polisi arayayım mı?' diye sorular sorarım, bana sadece bismillah diye bağırarak cevap verir ve hala ısrarla ellerimden tutmaya çalışır. oturduğum yer koridor tarafı olmadığı için kendimi kurtaramam ve ayağa kalkarak telefonumu elime alıp 155 tuşlamaya çalışırken kız durur 'gerek yok aramayın, oluyor bana arada öyle' der ve yolculuğun devamında gayet sakin ve sessiz yerinde oturur. ne olduğunu şaşıran ben, tüm günü o anı aklımdan çıkartamayarak geçiririm. beni mi kandırdı? yardıma mı ihtiyacı vardı? polisi arasa mıydım? ne yapsaydım? hırsızlık mı yapmak istedi? ne bok olduysa, ben onu hala anlamadım ve o anı arada bir hala yaşar ve ürperirim.

    ikincisi ise, sabah yine son duraktan binerim, o an sadece ben varımdır. içeri girince şöförün arkasında bulunan ikilide bir adam oturuyordur. ilk bakışta normal görünse de, sonrasında adamın kafasını tutamadığını, kendine hakim olamadığını, sürekli yere doğru devrildiğini fark ederim. hemen şöföre haber veririm. şöför gelir, adamı bir yoklar 'iyi misin?' der. adam 'iyiyim sıkıntı yok' deyince de bir daha ilgilenmez. yolculuk boyunca aynı otobüse belki 50 kişi biner, adam hala devrilmeye, ayılıp bayılmaya devam eder, kimse onun yanına oturmaz ama kimse de onunla konuşmaz. ben şöförü tekrar uyarırım 'bir şey olmaz' cevabı alırım. baktım içinden çıkamıyorum, polisi arar durumu izah ederim. polis yolda olduğunu ve otobüsü gördüğü anda durduracağını söyler ama polis gelene kadar benim inmem gereken durağa varırız ve ben inerim. sonra adama ne olduğunu bilemeden tüm günü yine kendi kendime konuşup 'allah allaaah' diyerek geçiririm.

    yani bazı saçma sapan durumlarda insanlar aşırı gereksiz duyar kasmaya çalışırken (mesela yer verme konusu veya inmek isteyene karşı asabiyet, vs.), asıl müdahale etmeleri gereken durumlarda o denli pasif kalmaları ki 'alalhım şuanda bunu sadece bana mı gösteriyorsun? diğerleri görmüyor mu?' hissine kapılmam.

    şimdi tekrar soruyorum, işe arabayla mı gideyim yoksa toplu taşımayla mı? siz söyleyin. ben bu döngüden kendimi kurtaramadım sözlük.
  • artık herkesin belini büken maliyet kalemi. toplu taşıma kullansanız da beliniz bükülüyor, aracınızı kullansanız zaten iş bambaşka yerlere gidiyor. ama kimse yol parasını konuşmuyor.
hesabın var mı? giriş yap