• gursel korat'in 1994 tarihli, 104 sayfalik ciftaslan dortlemesinin ilk kitabi.
  • kitabın girişinde albert camus'nun bir sözüne yer verilmiştir.

    '' bütün büyük olayların,büyük düşüncelerin önemsiz bir başlangıçları vardır.''
  • "vücudumuzdaki her şey zamanla yaşıttır, bu nedenle benim hem otuz dört yaşında hem de altı milyar yaşında olduğum doğrudur. zamanın geçisi, duruşlara benziyor. zaman geçip gitti derken maddenin biçim ve yer değiştirdiğini söylemiş oluyoruz yalnızca; çünkü zaman bir soyutlamadan başka bir şey değil. bu yüzden olmalı, kapadokya nın geçip gitmiş zamanına, en az biçim değiştirdiği yerlerden girip çıktığımda kendimi "tarihsel kurgu yapayım derken tarihsel zaman bulmuş düş definecisi" gibi hissetmem. dil ve zaman ilişkisi bir yazarın "arkeolojik arka planı"dır; oradan hiçbir anlamı olmayan böcek ölüleri de çıkar, bir heykel de. günlük dilde ikona diyoruz, yer altı şehirlerinden sözediyoruz, haydar, vasili veya dimitri adlarını söyleyip geçiyoruz. oysa "tarihsel bilinçaltı"nı biraz kazıyınca, doğada hiçbir şeyin yok olmadığını, yalnızca "biçim değiştirdiğini" anlamamız kolaylaşıyor. tıpkı bir noktadan diğer bir noktaya yer değiştiren hava akımı gibi: yel gibi. zaman gibi. zaman yeli gibi."

    çok güzeldir, çok. okumadıysanız mutlaka bir yerlerden bulup okuyun.
  • bitirildikten sonra insana, neredeyse tüm kapadokyanın, oyunu sahneden inmiş/indirilmiş bir dekora indirgendiğini hissettiren roman. kaldı ki, aynı dekoru iğneyle kuyu kazarcasına, gürsel korat, taşkapıdan taçkapıya kapadokya adlı kitabıyla inşa etmişti.

    (bkz: #47464380)
    (bkz: #26710765)
  • gürsel korat o yılları çok güzel anlatmış bu kitabında. üçlemeymiş bu seri ben daha birincisini okudum ve bayıldım.

    moğolların anadolu saldırısı karşısında yöredeki din ve mezhep ayrılıkları bir kenara bırakılır, zaman birlik olma zamanıdır.

    "işitemediğimi anladığım zaman yaşadığım korkuyu anlatamam. sessizliği cehennem sandım. aziz peder, tanrının cehenneminde acaba salt sessizlik olan yerler var mıdır?"

    "vasili bütün seçkinler gibi siyaseti bir satranca benzetiyordu, dimitri ise genel bir bakışla yetiniyor, siyaseti bilek güreşi olarak görüyordu."

    "şurası açıktı ki tek yumruk halinde duran düşmana karşı, kendi içinde hiçbir zaman uzlaşamayacak ayrılıklar taşıyan bir insan topluluğuna önderlik etmek çok güçtü. "

    "sevdiklerimiz ya biz doğarken, ya biz giderken ya da biz ölürken yanımızda olmalıdır."

    "düşündükçe daha karamsar, öğrendikçe daha kötümser oldum."

    "insanların akla tahammül edemediğine tanık olmak çok acı. akılsızlık seviliyor. "
  • kapadokya'ya yeni giden, yakın zamanda gidecek olan, ya da çok sevip defalarca gitmiş olanlar için 3 bölümden oluşan roman.
  • okumaya başlayınca birbirinizi bulduğunuza sevindiğiniz kitaplar vardır hani. benim için böyle bir kitap oldu zaman yeli. hatta içinde haydar'ı görünce kendi kendime güldüm.
    gürsel korat doğru ağızlardan anlatarak hikayenin içine çekmeyi başarıyor. sona dogru boğazımda bir yumru oturdum kaldım. daha uzun olsun isterdim. şimdi güvercine ağıt ile devam edicem.

    ayrıca bunu seven bunu da sever (bkz: yargu)
  • okuyucuyu, söz edilen zamana sürükleyen başarılı bir tarihi kurgu. ben tarihi romanlarda ilk bunu ararım, gürsel korat bunu çok iyi başarmış.
  • "nesim-i zaman" adıyla farsçaya çevrilen kitap.
  • gürsel korat’ın yazmış olduğu ve ilk kez 1994 yılında yayınlanan, kapadokya yöresinde geçen harika bir roman.

    memleketim kapadokya yöresinde geçtiği ve iyi kötü coğrafyasını tanımamdan dolayı büyük keyif alarak okudum. kitabın anlattığı hikaye çok akıcı ve iyi olunca neredeyse tek oturuşta bitirdim. kitap 122 sayfa. çok iyi bir hafta sonu okuması olabilir. alın çayınızı ya da kahvenizi, bu güzel hikayenin içerisine girin.

    geç okuduğum için pişmanlık duydum. herkesin okuması dileğiyle.

    arka kapak yazısı;

    “geçmiş neydi? yaşanıp bitmiş bir düş. zaman neydi? şimdi.”

    “insan sevmeyen zalimler nasıl tanrı adına hükmederler?” diyen sağır bir kilise ressamı ile kör bir latin askerinin zamanın tozunu attıran macerasıdır anlatılan...

    selçuklular’ın safında babailere karşı çarpışıp esir düşen kör leon ile sağır dimitri’nin sıradışı arkadaşlığı, basit ama yıkıcı nedenlerle bir efsaneye dönüşür. beyinden ırgatına, papazından dervişine yörenin bütün çaresiz insanlarını ateşleyen bu efsane , hiçbir şeye inancı kalmamış emir haydar’ı bile değiştirir: dinleri-mezhepleri kaynaştıran, kapadokya’nın yeraltı şehirlerini umutla aydınlatan ve “insanca” yaşamı müjdeleyen bir “dünya depremi”dir bu.

    “zamanın geçişi, duruşlara benziyor. zaman geçip gitti derken maddenin biçim ve yer değiştirdiğini söylemiş oluyoruz yalnızca; çünkü zaman bir soyutlamadan başka bir şey değil” diyen gürsel korat’tan, zamanın tarihsel bilinçaltını kazıyan ve onu “yeniden kuran” bir roman.
hesabın var mı? giriş yap