*

  • meksika'nin guneybatisindaki yerlilerin haklari icin mucadele veren maskeli ve pipolu altkumandan* marcos onderligindeki zapatista orgutu. ejército zapatista de liberación nacional'in kisaltilmisi. zapatista ulusal kurtulus ordusu anlamina geliyor, isimleri.
    isimleri ilk defa 1994 noel'inde chiapas eyaletinin baskentini basmalariyla duyuldu. ozellikle medyayi, interneti kullanislariyla ve avrupali aydinlarla olan diyaloglari ile sempati toplamayi basariyorlar.
  • müthiş yaratıcı eylemlere imza atan grup. bir keresinde meksika askeri üssüne hava saldırısı düzenlemişlerdi.
    hakim bir tepede önceden basılan bildirileri uçak yaparak üsse atmışlar.
  • adı üzerinde, ezlnlerin sesi, nefesi.
  • haziran ayında bütün dünyaya yayınladıkları mektupta kırmızı alarma geçtiklerini açıklayan örgüt. bütün dünyaya gönderilen mektup şu şekildedir:

    meksika halkına: dünya halklarına:
    erkek ve kız kardeşler:
    zapatista ulusal kurtuluş ordusu, bugün itibariyle,
    tüm isyan bölgesinde genel kirmizi alarm ilan etmiştir
    buna dayanarak, sizlere şu bilgileri veriyoruz:
    bir - şu sıralarda, "caracole"ler ile oventik, la realidad,
    morelia ve roberto barrios'taki zapatista yerellerinde
    yer alan güzel yönetim büroları'nın yanı sıra, farklı
    asi zapatista özerk belediyeleri'ndeki otoritelerin bütün
    karargahlarının kapatılma işlemleri gerçekleştirilmektedir.

    iki - ayrıca kendilerini korunma altına almak amacıyla,
    farklı güzel yönetim cuntaları ve özerk otoritelerin üyelerinin
    tahliyesi de gerçekleştirilmektedir. şu an için ve belirsiz
    bir zaman süresince, çalışmalarını gizli ve göçer biçimde
    yürüteceklerdir. bugüne kadar içinde bulundukları koşullardan
    farklı koşullarda bulunsalar da, hem projeler hem de özerk
    yönetim işlevini sürdürecektir.

    üç - farklı "caracole"larda basit kamusal sağlık hizmeti
    faaliyetleri sürdürülecektir. bu hizmetlerden siviller
    sorumlu olacaklar ve ezln / ccri-cg onlarla gelecekteki
    tüm eylemleri arasına mesafe koyacaktır, ve bizler hükümet
    güçlerinden onlara sivillere olduğu gibi davranmasını ve
    yaşamlarına, özgürlüklerine ve şahsi eşyalarına saygı
    göstermesini talep ediyoruz.

    dört - zapatista yerellerindeki kamusal işlerle meşgul olan
    ve kışlalarda bulunan düzenli birliklerimizdeki tüm ezln
    üyeleri silah altına alınmaktadır. benzeri şekilde,
    "sesi olmayanların sesi" radyo isyancı'nın [insurgente]
    fm bandı ve kısa dalgadan yaptığı tüm yayınlar,
    belirsiz bir zaman süresince askıya alınmıştır.

    beş - bu açıklamanın yayımlanmasıyla eş-zamanlı şekilde,
    barış kamplarında ve kamusal projelerde çalışan ulusal
    ve uluslararası sivil grupların isyan bölgesinden
    acilen ayrılmaları gerekmektedir. aksi halde, eğer
    kendileri özgürce kendi iradeleriyle kalmaya karar
    verirlerse, kendi sorumluluk ve risklerini üzerlerine
    alarak "caracole"larda toplu halde kalabilirler.
    yaşça küçük olanların ise ayrılmaları zorunludur.

    altı - ezln, öncelikle, ilk kurulduğu günden bu yana katılım
    göstermiş olan sivil topluluklara teşekkür ederek, zapatista
    bilgi merkezi'nin (ciz) kapandığını duyurur. ezln / ccri-cg,
    söz konusu bu kişileri ezln'nin gelecekteki olası eylemlerinin
    sorumluluğundan resmen muaf tutmaktadır.

    yedi - ezln, 1994'ten beri bize yakın olan bütün kişilerle
    sivil, siyasi, kültürel, yurttaş ve hükümet- dışı kuruluşları,
    dayanışma komitelerini ve destek gruplarını gelecekteki olası
    eylemlerinin sorumluluğundan muaf tutar. yerli haklarının ve
    kültürünün anayasada tanınması için yürüttüğümüz sivil ve barışçıl
    zapatista yerli mücadelesinde neredeyse 12 yıldan beri bizi
    içtenlikle ve dürüstçe destekleyen herkese teşekkür ediyoruz.

    demokrasi!
    özgürlük!
    adalet!

    güneydoğu meksika dağlarından.
    gizli devrimci yerli komitesi -
    zapatista ulusal kurtuluş ordusu genel komutanlığı.

    astkomutan isyancı markos

    meksika, 2005 yılının altıncı ayı.

    ispanyolca orijinali ezln / ccri-cg tarafından yayımlandı
    ************************************
    ingilizcesi irlandesa
    ************************************
    türkçesi batur özdinç/ainfos

    *[ed./çev. notu: "caracole", "sosyal merkez" anlamına gelmektedir.]
  • aşağıda ezln'nin kırmızı alarm ile ilgili bu ay yayınladığı üç bildiri bulunmaktadır.

    i.

    meksika halkına: dünya halklarına:
    erkek ve kız kardeşler:
    zapatista ulusal kurtuluş ordusu, bugün itibariyle, tüm isyan bölgesinde genel kirmizi alarm ilan etmiştir buna dayanarak, sizlere şu bilgileri veriyoruz:
    bir - şu sıralarda, "caracole"ler ile oventik, la realidad, morelia ve roberto barrios'taki zapatista yerellerinde yer alan güzel yönetim büroları'nın yanı sıra, farklı asi zapatista özerk belediyeleri'ndeki otoritelerin bütün karargahlarının kapatılma işlemleri gerçekleştirilmektedir.

    iki - ayrıca kendilerini korunma altına almak amacıyla, farklı güzel yönetim cuntaları ve özerk otoritelerin üyelerinin tahliyesi de gerçekleştirilmektedir. şu an için ve belirsiz bir zaman süresince, çalışmalarını gizli ve göçer biçimde yürüteceklerdir. bugüne kadar içinde bulundukları koşullardan farklı koşullarda bulunsalar da, hem projeler hem de özerk yönetim işlevini sürdürecektir.

    üç - farklı "caracole"larda basit kamusal sağlık hizmeti faaliyetleri sürdürülecektir. bu hizmetlerden siviller sorumlu olacaklar ve ezln / ccri-cg onlarla gelecekteki tüm eylemleri arasına mesafe koyacaktır, ve bizler hükümet güçlerinden onlara sivillere olduğu gibi davranmasını ve yaşamlarına, özgürlüklerine ve şahsi eşyalarına saygı göstermesini talep ediyoruz.

    dört - zapatista yerellerindeki kamusal işlerle meşgul olan ve kışlalarda bulunan düzenli birliklerimizdeki tüm ezln üyeleri silah altına alınmaktadır. benzeri şekilde, "sesi olmayanların sesi" radyo isyancı'nın [insurgente] fm bandı ve kısa dalgadan yaptığı tüm yayınlar, belirsiz bir zaman süresince askıya alınmıştır.

    beş - bu açıklamanın yayımlanmasıyla eş-zamanlı şekilde, barış kamplarında ve kamusal projelerde çalışan ulusal ve uluslararası sivil grupların isyan bölgesinden acilen ayrılmaları gerekmektedir. aksi halde, eğer kendileri özgürce kendi iradeleriyle kalmaya karar verirlerse, kendi sorumluluk ve risklerini üzerlerine alarak "caracole"larda toplu halde kalabilirler. yaşça küçük olanların ise ayrılmaları zorunludur.

    altı - ezln, öncelikle, ilk kurulduğu günden bu yana katılım göstermiş olan sivil topluluklara teşekkür ederek, zapatista bilgi merkezi'nin (ciz) kapandığını duyurur. ezln / ccri-cg, söz konusu bu kişileri ezln'nin gelecekteki olası eylemlerinin sorumluluğundan resmen muaf tutmaktadır.

    yedi - ezln, 1994'ten beri bize yakın olan bütün kişilerle sivil, siyasi, kültürel, yurttaş ve hükümet- dışı kuruluşları, dayanışma komitelerini ve destek gruplarını gelecekteki olası eylemlerinin sorumluluğundan muaf tutar. yerli haklarının ve kültürünün anayasada tanınması için yürüttüğümüz sivil ve barışçıl zapatista yerli mücadelesinde neredeyse 12 yıldan beri bizi içtenlikle ve dürüstçe destekleyen herkese teşekkür ediyoruz.

    demokrasi!
    özgürlük!
    adalet!

    güneydoğu meksika dağlarından.
    gizli devrimci yerli komitesi -
    zapatista ulusal kurtuluş ordusu genel komutanlığı.

    astkomutan isyancı markos

    meksika, 2005 yılının altıncı ayı.

    ii.

    en son açıklama aşağıda…markos kırmızı alarm için en azından bir neden veriyor: “yeni bir adım” atarak her şeyi riske edip etmeyecekleri konusunda karar verecekleri genel istişare sırasında saldırıya uğramamaları için bir savunma önlemi…
    gizli devrimci yerli komitesi - zapatista ulusal kurtuluş ordusu genel komutanlığı’nın açıklaması
    meksika. 20 haziran 2005. meksika halkına: dünya halklarına:
    erkek ve kız kardeşler: bir - duyurulduğu üzere, 19 haziran’dan itibaren zapatista ulusal kurtuluş ordusu isyan bölgesinde genel kırmızı alarm yürürlüğe koymuş bulunmaktadır. genel kırmızı alarm’ın nedeni, gizli devrimci yerli komitesi - ezln genel komutanlığı’nın, isyancı birliklerine, tüm komutanlarına, bölgesel ve yerel sorumlularına ve destek tabanlarına istişare çağrısı yapmasıdır.

    bu kırmızı alarm ihtiyati bir savunma önlemidir. anımsanacağı üzere, şubat 1995’te, ezln iç istişare yürüttüğü sırada, hükümet güçlerinin saldırısına uğramıştı. o zamanki ihanet (o sıralarda federal idarenin başında bulunan ve bugün uluslarüstü şirketlerin hizmetinde olan) ernesto zedillo ponce de león ve (o sıralarda hükümet sekreteri olan ve bugün salinas pliego’nun hizmetinde bulunan) esteban moctezuma barragán tarafından gerçekleştirilmişti.

    iki - bu iç istişare sırasında...

    - ezln önderliği, neredeyse 12 yıl süren savaş ve direniş boyunca, destek tabanlarının, sorumlularının ve aktivistlerinin, isyancılarının, fedakârlığını, gönüllülüğünü ve kahramanlığını takdir edecektir. yaptığımız tüm güzel şeyler ve eriştiğimiz [başarılar] onlara aittir. yapılan hataların sorumluluğu ise yalnızca zapatista önderliğine aittir.

    - ezln / ccri-cg, üyelerine, örgütümüzün içinde bulunduğu safhanın değerlendirmesini ve şu anki ulusal durumun analizini sunacaktır. ayrıca - hareketimizin en üst komutasını oluşturan - destek tabanlarına, mücadelemizde yeni bir adım, diğer şeylerin yanı sıra erişilen [başarıları] az çok riske atan ve zapatista yerellerinin üzerilerindeki zulüm ve tacizleri arttıracak olan bir adım önerilecektir.

    - ezln, bu fırsattan istifade üyeleriyle konuşarak, 1 ocak 1994’te verdiği sözüne geri dönmektedir. şu an, tüm zapatistalar, üzerinde istişare edilecek yeni adım eğer çoğunluk tarafından uygun görülürse, ezln ile devam edip etmeme konusunda ahlaki açıdan serbesttirler.

    üç - bu iç istişarede karara varıldığı zaman, ulusal ve uluslararası kamuoyu sonuçlarından haberdar edilecektir.

    demokrasi!

    özgürlük!

    adalet!

    güneydoğu meksika dağlarından.

    gizli devrimci yerli komitesi - zapatista ulusal kurtuluş ordusu genel komutanlığı.

    astkomutan isyancı markos

    meksika, 2005 yılının altıncı ayı.

    iii.

    ezln’nin, hükümet yada paramiliterleri “alenen bilinen mevcut önderliğinin bir kısmını yada tamamını” ortadan kaldırsa bile, bunların yerine örgütün devamlılığını sağlayacak yapılar oluşturduklarını belirten açıklaması.

    zapatista ulusal kurtuluş ordusu’nun gizli devrimci yerli komitesi açıklaması

    meksika. 20 haziran 2005
    meksika halkına: dünya halklarına:
    erkek ve kız kardeşler:
    birinci ve tek - sizlere şunu bildiririz ki, 2002’nin ortasından bu yana ezln siyasi-askeri yapısını yeniden örgütleme süreciyle uğraşmaktaydı. bu içsel yeniden örgütlenme tamamlanmış bulunuyor.

    şu anki önderliğimizi ortadan kaldırabilecek yada bizleri bütünüyle imha etmeye çalışabilecek bir saldırıdan veya düşman eyleminden kurtulmamız için gerekli koşullara sahip bulunmaktayız.

    hükümet güçleri ve paramiliterleri tarafından gerçekleştirilecek bir saldırı durumunda yapılacak işlerin ve alınacak önlemlerin yanı sıra, emir-komuta zincirleri ve sorumluluk silsilesi de kesin biçimde saptanmış bulunmaktadır.

    ezln / ccri-cg, şunun da bilinmesini ister ki - ister hapis, ister ölüm, isterse ortadan kaybolmaya zorlama yoluyla olsun - alenen bilinen mevcut önderliğinin bir kısmını yada tamamını kaybetse bile, zapatista mücadelesinin önderliğini sürdürme koşulları yerli yerinde durmaktadır.

    hepsi bu kadar.

    demokrasi!
    özgürlük!
    adalet!

    güneydoğu meksika dağlarından.

    gizli devrimci yerli komitesi - zapatista ulusal kurtuluş ordusu genel
    komutanlığı.

    astkomutan isyancı markos

    meksika, 2005 yılının altıncı ayı.
  • kırmızı alarmdan hemen önce ve kırmızı alarmın verilme nedeni olan toplantılardan hemen sonra yapılan iki açıklama şöyle:

    bu hemen önce:

    ezln: bir açıklama ve/veya belki de bir veda mektubu
    zapatista ulusal kurtuluş ordusu
    meksika. 21 haziran 2005.
    ulusal ve uluslar arası sivil topluma:
    bayan, bayım, genç kişi, erkek, kız:
    bu bir veda mektubu değildir. zaman zaman öyle, yani veda mektubuymuş
    gibi
    görünebilir, ama öyle değil. bir açıklama mektubu. en azından buna
    girişeceğiz. bu, önce bir bildiri olacaktı, ama bu biçimi tercih ettik,
    çünkü iyi ya da kötü, sizlerle konuştuğumuzda hemen her zaman kişisel
    bir
    tonu yeğledik.

    bizler zapatista ulusal kurtuluş ordusu’nun erkekleri, kadınları,
    çocukları
    ve yaşlılarıyız. belki bizleri anımsıyorsunuz – 1 ocak 1994’te silahlı
    bir
    ayaklanma başlattık ve o günden bu yana, unutulmaya karşı bir savaş
    yürütüyoruz ve çeşitli hükümetlerin bize karşı sürdürdükleri başarısız
    imha
    savaşına karşı direniyoruz. meksika denilen bu ülkenin en uç köşesinde
    yaşıyoruz. “yerli halklar” denilen köşede. evet, aynen öyle, çoğul.
    çünkü
    burada saymayacağımız nedenlerden dolayı bu köşede çoğul her şey için
    kullanılmakta: acı çekiyoruz, ölüyoruz, savaşıyoruz, direniyoruz.

    şimdi, iyi bildiğiniz üzere, ’94 başlangıcının şafağından bu yana,
    -önce
    ateşle, ardından da sözcükle sürdürdüğümüz- mücadelemizi, çabalarımızı,
    yaşamımızı ve ölümümüzü münhasıran meksika’nın yerli halklarına,
    haklarının
    ve kültürlerinin tanınmasına adadık. bu, doğaldı – biz zapatistalar
    ağırlıklı olarak yerlileriz. daha doğrusu maya yerlileri. ama buna ek
    olarak, bu ülkede yerliler –ulus’un büyük dönüşümlerinin temelini
    oluşturmalarına karşın- halen en çok saldırıya uğrayan ve en fazla
    sömürülen
    toplumsal gruptur. kimseye merhamet göstermedikleri askerî savaşları ve
    “siyaset” kisvesi altında yürütülen savaşları –yağma, fetih, itlaf,
    marjinalleştirme, cehalet savaşları- yerlilere karşı olanlardır. bize
    karşı
    yürütülen savaş o denli yoğun ve acımasızdı ki, yerlinin ancak yerli
    olmaktan vaz geçtiğinde… ya da öldüğü zaman marjinalleşme ve yoksulluk
    koşullarından kaçınabileceğini düşünmek, rutin hale gelmişti. ölmemek
    ve
    yerli olmaktan vaz geçmemek için savaştık. sırtlarımızda yükselen bu
    ülkeye
    –diri ve yerli olarak- ait olmak için savaştık. belirleyici anlarında
    üzerinde yürüdüğü (hemen her zaman yalın) ayakları olduğumuz ulus.
    toprağı
    meyveye durduran, her şeyi olanların onca böbürlendiği büyük binaları,
    yapıları, kiliseleri ve sarayları inşa eden kolları ve elleri olduğumuz
    ulus. söz, bakış ve tarzla, yani kültürle kökü olduğumuz ulus.

    yaralı olduğumuz için mi hakaretler yağdırıyoruz? belki de, yılın
    altıncı
    haziran’da olduğumuz için. sadece ayaklanmamızın, tepedeki otoriterlik
    nedeniyle sağır ve dilsiz olan bir ulus’a “işte buradayız!” diye
    haykırmaktan ibaret olmadığına işaret etmek istiyoruz. o, aynı zamanda,
    “biz buyuz ve bu olmaya devam edeceğiz… ama artık saygınlıkla,
    demokrasiyle,
    adaletle, özgürlükle” demekti aynı zamanda. bunu iyi biliyorsunuz,
    çünkü
    başka şeylerin yanı sıra, o günden beri bizlere eşlik ediyorsunuz.

    ne yazık ki, bu yola adanmış 7 yıldan sonra, 2001 nisanı’nda, tüm
    partilerden (öncelikle de pri, pan ve prd) siyasetçiler ve kendi
    deyişleriyle “birliğin üç dalı” (başkanlık, kongre ve mahkemeler)
    meksika’nın yerli halklarının hakları ve kültürünün anayasal
    tanınmasını
    reddetmek üzere bir ittifak oluşturdular. ve bunu yükselen ve bu amaçla
    bir
    araya gelen büyük ulusal ve uluslar arası harekete aldırmadan yaptılar.
    medya dahil büyük çoğunluk, hesabın kapatılmasından yanaydı. ama
    siyasetçiler kendilerine para getirmeyecek hiçbir şeyi önemsemezler;
    yıllar
    önce san adrés anlaşmaları imzalandığında ve cocopa anayasal reform
    önerisi
    taslağı hazırladığında kabul ettikleri öneriyi, bu kez reddettiler.
    reddettiler, çünkü aradan kısa bir zaman geçtiğinde herkesin
    unutacağını
    düşünüyorlardı. ve belki pek çok insan unuttu, ama biz unutmadık. bizim
    belleğimiz var ve onlardı: pri, pan, prd, cumhurbaşkanı,
    milletvekilleri ve
    senatörler ve anayasa mahkemesi. evet, yerli halklar günümüzde bu
    ulus’un
    yumuşak karnı olmayı sürdürüyor ve 500 yıldır aynı ırkçılığın acısını
    çekiyorlar. seçimlere (bir başka deyişle onlara kâr sağlayacak
    konumları
    güvence altına almak için) hazırlandıkları bugün ne söyledikleri önemli
    değil: çoğunluğun iyiliği için hiçbir şey yapmayacaklar; para olmayan
    hiçbir
    şeye kulak vermeyecekler.

    biz zapatistalar bir şeyden gurur duyuyorsak o da söze önem
    vermemizdir;
    dürüst ve ilkeli söze. tüm bu süre boyunca sizlere, taleplerimizi elde
    etmek
    için diyalog ve müzakere yolunu deneyeceğimizi söyledik. barışçı
    mücadelede
    büyük çabalar göstereceğimizi söyledik. yerli mücadelesi üzerinde
    odaklanacağımızı söyledik. ve öyle de oldu. sizlere ihanet etmedik. bu
    soylu
    davaya cömertçe katkıda bulunduğunuz yardımların tümü, yalnızca buna
    kullanıldı, başka hiçbir şeye değil. hiçbir şeyi başka bir alanda
    kullanmadık. meksika’dan ve dünyadan aldığımız tüm insanî yardım
    yalnızca
    zapatista yerli cemaatlerin yaşam koşullarının iyileştirilmesinde ve
    yerli
    hakları ve kültürünün tanınması yönündeki barışçı girişimlerde
    kullanıldı.
    alınanlardan hiçbir şey silah elde etmede ya da savaş hazırlıklarında
    kullanılmadı. yalnızca buna ihtiyacımız olmadığından değil (ezln askerî
    kapasitesini 1994’ten bu yana olduğu gibi korudu), ama her şeyden önce,
    yardımlarınızın bir şey için olduğunu söyleyip, başka bir şey için
    kullanmak
    dürüstçe olmayacağı için. adaletli ve saygın bir barış için alınan
    yardımın
    bir milimi bile savaş için kullanılmadı. savaşmak için yardıma
    ihtiyacımız
    yoktu. barış içinse, evet.

    tabii, sözümüzü meksika’daki ve dünyadaki başka mücadelelere gönderme
    yapmak
    (ve kimi durumlarda onlarla dayanışmamızı ifade etmek) için kullandık;
    ama o
    kadar. ve pek çok kez, daha fazlasını yapabileceğimizi bilmemize
    karşın,
    kendimizi engellememiz gerekti, çünkü çabalarımız –sizlere de
    söylediğimiz
    gibi- münhasıran yerlilerle ve onlar için di.

    kolay olmadı. 1,111’lerin yürüyüşü’nü anımsıyor musunuz? 1999’daki
    5000’lerin consulta’sını? 2001’deki yeryüzünün rengi yürüyüşünü? o
    zaman
    campesino’lara (köylüler), işçilere, öğrencilere, öğretmenlere,
    çalışanlara,
    eşcinsellere ve lezbiyenlere, genç insanlara, kadınlara, çocuklara,
    yönelen
    haksızlıklar ve nefreti görüp duyduğumuzda neler hissettiğimizi varın
    siz
    düşünün. yüreğimizin neler hissettiğini düşünün.

    acı, öfke, bize ait olduğu için tanıdığımız bir kızgınlık duyduk. ama
    bu kez
    ötekinde olduğu için bizi etkiliyordu. ve daha genişlemeyi istememizi
    sağlayan, daha kolektif, daha ulusal olmasını esinleyen “biz”i duyduk.
    ama
    hayır, sadece yerli demiştik, buna sadık kalmalıydık. sanırım tarzımız
    böyle; sözümüze ihanet etmektense ölümü yeğleriz.

    şimdi başka bir şeyler söyleyip yapabilmek üzerine yüreğimize
    danışıyoruz.
    eğer çoğunluk evet derse, o zaman bunu yapmak için olanaklı her şeyi
    yapacağız. her şeyi, gerekirse ölmeyi de. dramatik görünmek
    istemiyoruz.
    sadece ne kadarına talip olduğumuzu açığa çıkartmak için söylüyoruz
    bunu.
    bir başka deyişle, “bize bir konum, bir miktar para, bir vaat, bir
    adaylık
    verilmesine kadar” değil.

    belki birileri, altı ay önce, “ne kayıpsa kayıptır”la başladığımızı
    anımsayacaktır. şu halde, kayıp olanı bulmaya çalışıp çalışmayacağımıza
    karar verme vakti geldi. bulmak değil, inşa etmek. evet, “başka bir
    şeyi
    inşa etmek”.

    son birkaç güne ait bildirilerden bazılarında, bir iç danışmaya
    girdiğimizi
    sizlere duyurmuştuk. kısa sürede sonuçları alacağız ve sizi bunlardan
    haberdar edeceğiz. o zamana dek, size mektup yazma fırsatını
    değerlendiriyoruz. sizlere hep içtenlikle seslendik; yüreğimiz ve
    koruyucumuz olana, votan zapata’ya, zapatista cemaatlere, kolektif
    komutamıza da.

    güç ve zor bir karar olacak, tıpkı yaşamımız ve mücadelemiz gibi. dört
    yıl
    boyunca, halklarımıza kapı ve pencereleri sunabilecek koşulları
    hazırlamakla
    uğraştık; öyle ki, günü geldiğinde, herkes, hangi pencereden bakacağını
    ve
    hangi kapıyı açacağını seçebilmesini sağlayacak tüm bileşenlere sahip
    olsun.
    ve bizim yolumuz bu. bir başka deyişle, ezln önderliği yönetmez; bunun
    yerine yolları, adımları, eşlik etmeyi, yönü, hızı, hedefi arar. birkaç
    tane. sonra da halklara yolları sunar ve onlarla birlikte şu ya da bu
    yolu
    izlediğimizde neler olacağını tartışır. çünkü, üzerinde ilerlediğimiz
    yola
    bağlı olarak, iyi olabilecek şeyler de vardır, kötü olabilecek şeyler
    de. ve
    sonra onlar –zapatista cemaatler- düşüncelerini söyler ve tartıştıktan
    sonra
    ve çoğunluk olarak nereye gideceğimizi kararlaştırır. ve emri verirler
    ve
    ezln önderliği, işi örgütlemek, o yolu yürümek için ne gerekiyorsa
    hazırlamak zorundadır. tabii ezln önderliği yalnızca onlara ne olduğuna
    bakmaz, aynı zamanda halklara bağlı olmak ve onların yüreklerine
    dokunmak,
    söyledikleri gibi, onlarla bir olmak zorundadır. sonra hepsi bizim
    bakışlarımız, bizim kulağımız, bizim düşüncelerimiz, bizim yüreğimiz
    olur.
    ama ya, şu ya da bu nedenden dolayı, önderlik hepimiz gibi bakmıyor,
    veya
    duymuyor, veya düşünmüyor veya hissetmiyorsa? ya da bir kısım
    görülmüyor,
    başka bir şey duyulmuyor, diğer düşünceler düşünülmüyor ya da
    hissedilmiyorsa? herkese danışılmasının nedeni budur. herkese
    sorulmasının
    nedeni budur. herkesten onay alınmasının nedeni budur. çoğunluk hayır
    diyorsa, o zaman önderlik başka bir yol aramak, ve biz kolektif olarak
    bir
    karara varana dek halklara başka bir yol sunmak zorundadır. başka bir
    deyişle, halk yönetir.

    şimdi kolektifi oluşturan bizler bir karara varacağız. lehte ve
    aleyhteki
    noktaları tartıyorlar. neyin yitirilip neyin kazanılacağını dikkatle
    hesaplıyorlar. kaybedilecek olanın az olmadığı görülürse, buna değip
    değmeyeceği kararlaştırılacak.

    belki bazı kişilerin tartılarında elde ettiklerimize fazlaca ağırlık
    verilecek. belki başkalarınınkinde, toprağımızın ve göklerimizin
    iktidarın
    aptalca açgözlülüğüyle tahrip edildiğini görmenin verdiği öfke ve
    utanç,
    daha ağır basacak. her durumda, bir külhanbeyi çetesi patria’mızı
    (vatan
    –ç.) ona ve herkese varoluşunu sağlayan şeyden, saygınlıktan yoksun
    bırakırken, edilgin kalıp salt seyretmekle yetinemeyiz.

    ah, evet, şimdi önümüzde pek çok dönemeç var. size belki de son kez,
    destek
    vaadinizi iade etmek için yazıyoruz. yerli mücadelesinde
    kazandıklarımız az
    değildi ve bu da, -size hem özel, hem de kamusal olarak söylediğimiz
    üzere-
    yardımlarınız sayesinde oldu. sanırız biz zapatistaların, bu noktaya
    kadar
    sizlerle birlikte inşa ettiklerimizden, hiçbir utanca yer
    bırakmaksızın,
    gurur duyabilirsiniz. ve sizin gibi insanların yanımızda yürümüş
    olmasının
    bizler için bir onur olduğunu bilin.

    şimdi başka bir şey yapıp yapmayacağımıza karar vereceğiz, ve sonuçları
    uygun zamanda kamuoyuna açıklayacağız. şimdi –spekülasyonların önüne
    geçmek
    için- bu “başka bir şey”in bizim tarafımızdan herhangi bir askerî
    saldırı
    eylemi olmadığını açıklıyoruz. kendi adımıza biz, saldırgan askerî
    mücadeleyi yeniden başlatmayı ne planlıyor ne de tartışıyoruz. 1994
    şubat-mart’ından bu yana, tüm askerî mevcudiyetimiz savunmaya yönelik
    olagelmiştir. hükümet de, kendi adına, federal kuvvetler ya da
    paramiliterleri eliyle saldırı savaşı hazırlıkları yürütüp
    yürütmediğini
    açıklamalıdır. ve pri ve prd de, chiapas’da destekledikleri
    paramiliterlerle
    bize karşı saldırı planlayıp planlamadıklarını açıklamalıdır.

    eğer zapatista çoğunluğun kararı bu yönde olursa, bize şimdiye dek
    münhasıran yerli olan mücadelemizde omuz vermiş olanlar, herhangi bir
    utanç
    ya da pişmanlık duymaksızın, comandante tacho’nun, iki buçuk yıl önce,
    2003
    ocağında san cristóbal de las casas meydanında değindiği “başka bir
    şey”den
    kendilerini uzaklaştırabilirler. ayrıca, şu andan itibaren bu ilişki
    kesmeyi
    doğrulayan ve iş başvurularında, cv’lerde, kahve sohbetlerinde, yayın
    kurullarında, yuvarlak masa toplantılarında, kapalı tribünlerde,
    forumlarda,
    sahnelerde, cilt kapaklarında, dipnotlarda, kolokyumlarda,
    adaylıklarda,
    teselli kitaplarında ya da gazete sütunlarında kullanılabilecek ve,
    bunlara
    ek olarak, her mahkemede savunma kanıtı olarak gösterilebilecek bir
    bildiri
    yayınlanmıştır (gülmeyin, bu olayın bir içtihadı var: 1994’te, kötü bir
    hükümet tarafından tutuklanan –ve zapatista olmayan- bazı yerliler,
    ccri-cg’nin bu kişileri ezln’nin yaptıklarından aklayan bir mektubu
    sayesinde yargıç tarafından serbest bırakılmışlardı. bir başka deyişle,
    avukatların dediği gibi “bunun içtihadı var.”)

    ama yüreklerinde yeni sözümüzün –küçük de olsa- bir yankısını bulanlar
    ve
    seçtiğimiz yol, adım, hız, eşlik ve hedefin çağrısını hissedenler,
    belki,
    “başka bir şey” olduğunu bilerek yardımlarını yenilemeye (ya da
    doğrudan
    katılmaya) karar verebilirler. aynen öyle; hilesiz, ihanetsiz,
    ikiyüzlülükten, yalanlardan uzak.

    kadınlara teşekkür ediyoruz. bize yardım eden, bize eşlik eden ve pek
    çok
    kez acılarımızı ve adımlarımızı paylaşan tüm kızlara, yeniyetmelere,
    genç
    kadınlara, señorita’lara, señora’lara ve ihtiyarlara (ve 12 yıl boyunca
    birinden diğerine değişenlere). bize yardım edip bizimle yürüyen,
    meksikalı
    ya da başka ülkelerden, hepsine. yaptığımız her şeyde siz büyük
    çoğunluktunuz. belki de sizlerle, herkes kendi yerinde ve tarzında
    olmak
    üzere ayırımcılığı, aşağılanmayı…ve ölümü paylaştığımız için.

    kendini hükümet görevleri, harcırahlar, güçlülerin “yerlilere ve
    hayvanlara
    layık” dedikleri pohpohlamalara satmayan ulusal yerli hareketine
    teşekkür
    ediyoruz. sözümüze kulak verenlere ve sözlerini bizden esirgemeyenlere.
    yuvasını, yüreğini bizlere açanlara. saygınlıkla direnenlere ve
    direnmeyi
    sürdürenlere, yeryüzünün bizim oluşturduğumuz rengini yükseklere
    taşıyanlara.

    meksika’nın ve dünyanın genç erkek ve kadınlarına teşekkür ediyoruz. o
    ’94
    yılında çocuk ya da yeniyetme olup, kulaklarını ve gözlerini kapatmadan
    soyluca büyüyenlere. gençliğe erişenlere ya da takvimden kopartılan
    yapraklara karşın orada kalıp koyu tenli ellerimize isyanlarının elini
    uzatanlara. gelip saygın yoksulluğumuz, mücadelemiz, umudumuz ve çılgın
    girişimimizle günlerini, haftalarını, aylarını, yıllarını paylaşmayı
    seçenlere.

    eşcinsellere, lezbiyenlere, transseksüellere, cinsiyet-ötesi kişilere
    ve
    “kendi tarzındaki herkese” teşekkür ediyoruz. gizlenmenin bir kusur
    olmadığı
    bilinciyle farklılığa saygı mücadelelerini bizimle paylaşanlara.
    cesaretin
    testosteronla hiç mi hiç ilişkisi olmadığını gösterenlere ve bizlere
    tekrar
    tekrar aldığımız saygınlık ve soyluluk derslerinin en güzellerinden
    bazılarını verenlere.

    meksika’dan ve dünyadan, yerliler için mücadelemize omuz veren
    aydınlara,
    sanatçılara, bilim insanlarına teşekkür ediyoruz. pek az hareket ya da
    örgüt, arkasında bu denli zeka, deha ve yaratıcılığın (her zaman
    eleştirel,
    ve onlara bunun için teşekkür ediyoruz) desteğinin bulunmasıyla
    övünebilir.
    sizlere hep kulak verdiğimizi ve görüşlerinizi paylaşmadığımız
    zamanlarda
    dahi sizleri saygı ve dikkatle dinlediğimizi, taşıdığınız ışıktan bir
    şeylerin karanlık yollarımızı aydınlatmada yardımcı olduğunu zaten
    biliyorsunuz.

    gördüklerini ve duyduklarını tüm dünyaya hakikate bağlı kalarak duyuran
    ve
    seslerimize ve yolumuza, onları çarpıtmaksızın saygı gösteren dürüst
    basın
    emekçilerine ve saygın medyaya teşekkür ediyoruz. mesleğinizin
    icrasında
    yaşadığınız, yaşamlarınızı riske attığınız, saldırılara uğradığınız ve
    bizler gibi, adalet bulamadığınız bu zor günlerde sizlerle
    dayanışmamızı
    ifadelendiriyoruz.

    ve kimseyi ihmal etmeden, dürüstçe ve içtenlikle bize yardımcı olan
    herkese
    teşekkür ediyoruz.

    bu mektubun başında, bunun bir veda olmadığını söylemiştim. ama öyle
    görünüyor ki, kimileri için bu bir veda. diğerleri için ise, ne
    olacaksa, o,
    yani bir vaat… çünkü kayıp olan, artık görülebiliyor….

    vale. selamlar ve yürekten yüreğe, her şey için teşekkürler.

    ezln zapatistaları adına.

    meksika güneydoğusu dağlarından.

    isyancı subcomandante marcos

    meksika, 2005 yılının altıncı ayı.

    not – artık futbol oynamaktan söz etmediğimizi görebiliyorsunuz. ya da
    salt
    bunu düşünmediğimizi. çünkü bir gün milano internazionale’siyle
    oynayacağız.
    biz, ya da bizlerden geriye kalanlar.

    bu da hemen sonra:

    gizli devrimci yerli komitesi - zapatista ulusal
    kurtuluş ordusu genel komutanlığı'nın açıklaması.

    meksika.
    26 haziran 2005.

    meksika halkına:
    dünya halklarına:

    bir - ezln / ccri-cg, on binlerce kişiden oluşan
    destek tabanıyla istişaresini tamamladığını bildirir.
    20 ila 26 haziran tarihleri arasında, güneydoğu
    meksika eyaleti chiapas'taki binden fazla yerli
    topluluğunda toplantılar ve kongreler
    gerçekleştirildi.

    iki - bu kongrelere katılarak zapatista önderliğinin
    raporlarını dinleyenlerin % 100'ü yerliydi ve % 100'ü
    meksikalı erkekler ve kadınlardan, ergenlerden, ezln
    destek tabanından oluşuyordu. ayrıca ulusal duruma
    ilişkin bir analiz ve mücadelede yeni bir adım önerisi
    de dinlenildi.

    üç - avantajlarını ve dezavantajlarını, tehlikelerini
    ve risklerini tahlil edip tartıştıktan sonra, herkes
    öneriye ilişkin yaklaşımını bireysel, özgür oylarıyla
    ifade etti.

    dört - sonuçlara göre % 98'den fazlası yeni adımı
    onayladı ve % 2'den daha azı öneriyi desteklememe
    kararı aldı.

    beş - bu anlamda, üyelerinin geniş bir çoğunluğunun
    onayı ve desteğiyle, ezln, ulusal ve uluslararası
    nitelikli yeni bir siyasi girişim başlatacaktır.

    altı - iç istişarede neyin tahlil edilip
    tartışıldığını bildirmek amacıyla, - onaylanan yeni
    girişimi açıklama ve buna katılma çağrısı yapmanın
    yanı sıra - ezln / ccri-cg, önümüzdeki birkaç gün
    içerisinde, "altıncı selva lacandona bildirgesi"nin
    parçası olan bir dizi metni kamuoyuna açıklayacaktır.

    demokrasi!
    özgürlük!
    adalet!

    güneydoğu meksika dağlarından.

    gizli devrimci yerli komitesi - zapatista ulusal
    kurtuluş ordusu genel komutanlığı.

    astkomutan isyancı markos

    meksika, 2005 yılının altıncı ayı.
  • inter milan ile oynayacakları maç ile ilgili marcos ve massimo moratti arasındaki mektuplaşmanın ingilizce çevirileri aşağıdaki gibidir. isteyen linki de takip edebilir.
    http://chiapas.indymedia.org/…hp3?article_id=113483

    originally published in spanish by the ezln
    ************************************
    translated by irlandesa

    [letter from massimo moratti follows]

    zapatista army of national liberation
    mexico
    may 25, 2005

    to: massimo moratti, president of the milan international f.c.
    milan, italy

    from: subcomandante insurgente marcos
    ezln
    chiapas, mexico

    don massimo,

    we have received the letter in which you inform us that your football team, the international f.c., has accepted the fraternal challenge we made to you. we appreciate the kindness and honesty of your response. we have learned through the media of statements by the inter's management, coaching staff and players. they are all simply more examples of the nobility of your hearts. know that we are delighted to have met you along our now long path and that it is an honor for us to be a part of the bridge which unites two dignified lands: italy and mexico.

    i am letting you know that, in addition to being spokesperson for the ezln, i have been unanimously designated head coach and put in charge of intergalactic relations for the zapatista football team (well, in truth no one else wanted to accept the job). in this role i should, perhaps, make use of this letter to move forward in fixing details about the match.

    perhaps, for example, i might suggest that, instead of the football game being limited to one match, there could be 2. one in mexico and another in italy. or one going and one on return. and the trophy known the world over as "the pozol of mud" would be fought for.

    and perhaps i might propose to you that the game in mexico would be played, with you as visitors, in the mexican 68 olympic stadium, in cu, in df, and the stadium receipts would be for the indigenous displaced by paramilitaries in los altos of chiapas. although then, obviously, i would have to send a letter to the unam university community (students, teachers, researchers, manual and administrative workers) asking them to lend us the stadium, not without previously solemnly promising them that we wouldn't ask them to remain silent…and then imposing don porfirio's word on them.
    and perhaps we might agree, given that you would already be in mexico, that we would hold another game in guadalajara, jalisco, and that the proceeds would go to provide legal help for the young altermundistas unjustly imprisoned in the jails of that mexican province and to all the political prisoners throughout the country. transportation would not be a problem, because i have read that someone here in mexico, generous as before, has offered his help.

    and perhaps, if you are in agreement, for the games in mexico the ezln would turn to diego armando maradona and ask him to be referee; to javier el vasco aguirre and to jorge valdano and ask them to act as assistant referees (or linesmen); and to sócrates, midfielder who was from brazil, to be 4th referee. and perhaps we might invite those two intergalactics who travel with uruguayan passports: eduardo galeano and mario benedetti to do the play by play of the game for the zapatista system of intergalactic television ("the only television which is read"). in italy, gianni mina and pedro luis sullo could be the commentators.

    and, perhaps, in order to differentiate ourselves from the objectification of women which is promoted at football games and in commercials, the ezln would ask the national lesbian-gay community, especially transvestites and transsexuals, to organize themselves and to amuse the respectable with ingenious pirouettes during the games in mexico. that way, in addition to prompting tv censorship, scandalizing the ultra-right and disconcerting the inter ranks, they would raise the morale and spirits of our team. there are not just 2 sexes, and there is not just one world, and it is always advisable for those who are persecuted for their differences to share happiness and support without ceasing to be different.

    rushing headlong now, we might play another game in los angeles, in california, the us, where their governor (who substitutes steroids for his lack of neurons) is carrying out a criminal policy against latin migrants. all the receipts from that match would be earmarked for legal advice for the undocumented in the usa and to jail the thugs from the "minuteman project." in addition, the zapatista "dream team" would carry a large banner saying "freedom for mumia abu jamal and leonard peltier."

    it is quite likely that bush would not allow our spring-summer model ski masks to create a sensation in hollywood, so the meeting could be moved to the dignified cuban soil, in front of the military base which the us government maintains, illegally and illegitimately, in guantánamo. in this case each delegation (from the inter and from the ezeta) would commit themselves to taking at least one kilo of food and medicines for each of their members, as a symbol of protest against the blockade the cuban people are suffering.

    and perhaps i might propose to you that the return games would be in italy, with you as the home team (and us as well, since it is known that italian sentiment is primarily pro-zapatista). one could be in milan, in your stadium, and the other wherever you decide (it could be in rome, because "all games lead to rome"…or is it "all roads lead to rome?"… ah well, it's the same). some of the receipts would be to help migrants of different nationalities who are being criminalized by the governments of the european union and the rest for whatever you decide. but we would certainly need at least one day in order to go to genoa to paint caracolitos on the statue of christopher columbus (note: the likely fine for damages to monuments would be covered by inter) and in order to take a flower of remembrance to the place where the young altermundist carlo giuliani fell (note: we would take care of the flower).

    and, if we are already in the europes, we could play a game in euzkal herria in the basque country. if "an opportunity for the word" couldn't happen, then we'd try for "an opportunity for the kick." we would demonstrate in front of the head office of the racists from the bbva-bancomer who are trying to criminalize the humanitarian aid received by the indigenous communities (perhaps in order to divert attention from the criminal proceedings against them for "tax evasion, secret accounts, illegal pension funds, secret contributions to political campaigns, bribes in order to buy banks in latin america and wrongful appropriation of goods" - carlos fernández-vega. "mexico, s.a." in la jornada 2s/v/05). hmm...it looks like there's going to be 7 games now (which isn't bad, because that way we can compete for the audience for the european cup, the liberators and the qualifiers for the world cup). the one which wins 4 of the 7 games will win "the pozol of mud" (note: if the zapatista team loses more than 3 games, the tournament will be canceled).

    too many? fine, don massimo, you're right, perhaps it's better to leave it at 2 games (one in mexico and the other in italy), because we don't want to tarnish the inter's record too badly with the certain defeats we're proposing.

    perhaps, in order to balance your evident disadvantage a bit, i might pass on to you some secret information. for example, the zapatista team is mixed (that is, there are men and women); we play with so-called "miner's" boots (they have steel toes, which is why they puncture balls); according to our uses and customs, the game is only over when none of the players of either team is left standing (that is, they are high resistance); the ezln can reinforce itself at its discretion (that is, the mexicans "bofo" bautista and maribel "marigol" domínguez can appear in the lineup…if they accept). and we have designed a chameleon-like uniform (if we're losing, black and blue stripes appear on our shirts, confusing our rivals, the referee…and the public). and also we've been practicing, with relative success, two new plays: the "marquiña avanti fortiori" (note: translated into gastronomical terms it would be something like a pizza and guacamole sandwich) and the "marquiña caracoliña con variante inversa" (note: the equivalent of spaghetti with stewed beans, but spoiled).

    with all this (and a few other surprises), we might, perhaps, revolutionize world football, and then, perhaps, football would no longer be just a business, and once again it would be an entertaining game. a game made, as you put it so well, of true feelings.

    perhaps…nonetheless, this is just to reiterate to you and to your family, to all the men and women of the inter and the nerazzurro fans, our appreciation and admiration for you (although i'm warning you that, in front of the goalposts, there will be neither mercy nor compassion). as to all the rest, well…perhaps…but…

    vale. salud and may the green-white-red that clothes our dignities soon find themselves on both lands.

    from the mountains of the mexican southeast.

    subcomanadante insurgente marcos (d. t. z.)

    (designing plays on a chalkboard and fighting with durito because he's insisting that, instead of the traditional 4-2-4, we should present 1-1-1-1-1-1-1-1-1-1-1, which, he says, is confusing).

    mexico, may of 2005.

    p.s. for the mexican federation of football, the real madrid, the bayern munich, the osasuna, the ajax, liverpool and the ferretería gonzález team – i'm sorry, but i have an exclusive contract with the ezetaelene.

    p.s. in the tone and volume of a sports announcer – the sup, using the tactics of the uruguayan obdulio varela in the final against brazil (world cup, maracaná stadium, rio de janeiro, 7/16/1950), ball in hand, having traveled as if in slow motion (since may of 2001), from the zapatista goalpost. after complaining to the referee about the illegitimacy of the goal, he puts the ball in the center of the field. he turns around to look at his compañeros and they exchange glances and silences. with the scorecard, the bets and the entire system against them, no one has any hope for the zapatistas. it starts to rain. a watch reads almost 6. everything appears ready for the game to resume…

    ***************************************************

    originally published in spanish by the f.c. internazionale milano
    **********************************
    translated by irlandesa

    f. c. internazionale milano

    dear subcomandante insurgente marcos,

    i am exceedingly pleased to have the privilege of writing in response to your extremely pleasant and kind challenge. i am addressing you, and through you to all the ezln, in order to thank you for the opportunity you have given all of us to experience this special relationship. allow me also to express my thoughts in response to your very, very kind letter. we will play. we will play our game, and i thank you for that. it will be a great match. perhaps in a field, like we did as children, perhaps surrounded by giant trees. or in a stadium, in the capital or on a rectangle drawn out in chalk on the earth, with the dust rising up until it makes us cough. exhausted, but happy.

    since we are in agreement, we will bring the balls and you the bitter pozol. if you accept, we will begin discussing the organization with the respective representatives and managers. we hope we can play soon. i think we could send a good group of players to mexico, we'll see about the timing. let us know what location would be best. whether in df or san cristóbal, or in a community or a caracol. football can be an instrument for achieving important objectives, but it is something that turns us all into children and all equals. dreamers all. we imagine great things, and we take pleasure in the small ones: a dribble, a scissors kick, a header, all make us happy. and we discover later that these small things are made of true feelings.

    dear subcomandante, i am happy and proud to have known you and to have developed this relationship with the indigenous peoples of mexico, in the name of the men and women of the fc internazionale. the inter peoples, like this football society, will try to always be close to you, exactly as you, with your example, are close to us. the game will truly be a simple and important moment. every revolution begins from its own penalty area and ends in the opponent's goalpost.

    with so very much admiration and affection, i am sending you and all the zapatista indigenous men and women, my most personal best wishes, as well as those of my wife, my children and the nerazzurro peoples.

    un abrazo,

    massimo moratti
  • zapatistaların kırmızı alarmdan sonra yaptıkları bir diğer açıklama..

    zapatista ulusal kurtuluş ordusu-meksika...
    bu, bizler gibi mütevazı ve basit insanlara, ama bizler gibi saygın ve
    asi
    insanlara basit sözümüzdür. bu sözü yolumuzun ne olduğunu, şimdi nerede
    olduğumuzu, dünyayı ve ülkemizi nasıl gördüğümüzü açıklayabilmek, ne
    yapmayı
    ve bunu nasıl yapmayı düşündüğümüzü açıklamak ve başka insanları, adına
    meksika denilen bu büyük yerde ve dünya denilen daha da büyük yerde
    birlikte
    yürümeye çağırmak için söylüyoruz.

    bunlar, tüm dürüst ve soylu yüreklere, meksika’da ve dünyada neyi
    istediğimizi bildirmek üzere söylediğimiz basit sözler. bu, bizim yalın
    sözümüz, çünkü fikrimiz, bizim gibi olanlara seslenmek ve yaşadıkları
    ve
    mücadele ettikleri her yerde onlarla buluşmak.

    i-) biz neyiz?

    bizler, ezln zapatistalarıyız; bize “neo-zapatistalar” dendiği de
    oluyor.
    biz, ezln zapatistaları, bizi yalnızca aşağılayan, yağmalayan, hapseden
    ve
    öldüren güçlülerin getirdiği kötülüğün ne kadar yaygınlaştığını ve
    kimsenin
    bir şey söyleyip yapmadığını gördüğümüz için ocak 1994’te
    silahlarımızla
    ayaklandık. bu nedenle, onların bizleri aşağılamasına ya da
    hayvanlardan daha
    kötü davranmalarına artık izin vermeyeceğimizi göstermek için “ya
    basta!”
    dedik. ve yerli halklar üzerinde yoğunlaşmış olsak da, tüm meksikalılar
    için
    demokrasi, özgürlük ve adalet istediğimizi söyledik. çünkü biz, ezln
    hemen
    tümüyle chiapas’lı yerlilerdik, ama yalnızca kendi iyiliğimiz ya da
    chiapas
    yerlilerinin iyiliği, ya da yalnızca meksika’nın yerli halklarının
    iyiliği
    için mücadele etmek istemiyorduk. bizler gibi mütevazı ve basit olan,
    ihtiyaçlar içinde olan ve burada, meksika’da ya da dünyanın öteki
    ülkelerinde
    zenginler ve kötü hükümetlerin hırsızlığına maruz kalan herkesle
    birlikte
    savaşmak istiyorduk.

    ve küçük tarihimiz öyleydi ki, güçlülerin sömürüsünden yorgun düşmüştük
    ve
    kendimizi savunmak ve adalet için savaşmak üzere örgütlendik.
    başlangıçta
    sayımız azdı, bu yolda giden, bizim gibi olanlarla konuşup onlara kulak
    veren
    birkaç kişiydik. bunu yıllar boyu yaptık ve kıpırtısız, gizlice yaptık.
    bir
    başka deyişle, sessizce güçlerimizi birleştirdik. 10 yıl kadar böyle
    yaptık,
    ve sonra büyüdük, ve binlere ulaştık. siyaset ve silahta kendimizi iyi
    eğittik ve birden, zenginler yılbaşı partileri verirken kentlerine
    girip
    onları ele geçirdik. ve herkese, burada olduğumuz ve bizi fark etmeleri
    gerektiği mesajını verdik. ve zenginler harekete geçip bizi hâlletmek
    için
    üzerimize büyük ordularını gönderdiler - tıpkı sömürülen asilere her
    zaman
    yapıldığı gibi: hepsinin hâlledilmesini emrederler. ama biz
    hâlledilmedik,
    çünkü savaştan önce iyi hazırlanmış ve dağlarımızda güç kazanmıştık. ve
    ordular geldi, bizi arıyorlar ve üzerimize kurşun ve bomba
    yağdırıyorlar ve
    tüm yerlileri birden öldürmeyi tasarlıyorlardı, çünkü kimin zapatista
    olup
    kimin olmadığını bilmiyorlardı.

    ve tıpkı atalarımız gibi bir yandan kaçıyor, bir yandan savaşıyor, bir
    yandan
    savaşıyor, bir yandan kaçıyorduk. vazgeçmeden, teslim olmadan,
    yenilmeden.ve
    kentlerden insanlar sokaklara çıkıp savaşa son verilmesi için bağırmaya
    başladılar. ve bizden, sorunun katliam olmadan çözülebilmesi için kötü
    hükümetlerle bir anlaşmaya varmamızı isteyen kentli kız ve erkek
    kardeşlerimizin sözüne kulak vererek, biz savaşımızı durdurduk. onların
    sözüne kulak verdik, çünkü onlar “halk” dediklerimiz, meksika halkı.
    böylece
    ateşi bir kenara bırakıp söze sarıldık.

    ve öyle oldu ki hükümetler iyi davranacaklarını, diyaloga
    girişeceklerini ve
    anlaşmaya varıp buna uyacaklarını söylediler. ve biz bunun iyi olduğunu
    söyledik, ama aynı zamanda savaşı durdurmak için sokağa dökülen
    insanları
    tanımamızın iyi olduğunu da düşündük. ve kötü hükümetlerle diyaloga
    girdiğimizde, o insanlarla da konuşuyorduk ve çoğunun bizler gibi basit
    ve
    mütevazı insanlar olduğunu gördük ve onlar da, biz de neden
    savaştığımızı
    gayet iyi anlıyorduk. ve bu insanlara “sivil toplum” dedik, çünkü çoğu
    siyasal partilere ait değildi, daha çok, bizler gibi, sıradan, her gün
    karşılaşılan insanlardı ve basit ve mütevazı insanlardı.

    ama öyle oldu ki, kötü hükümetler iyi bir anlaşma istemediler; daha
    çok,
    konuşup anlaşmaya varmak istediklerini söylerken bizi topyekûn yok
    etmek için
    saldırı hazırlıklarını yürütüyorlardı. ve bize birkaç kez saldırdılar
    ama
    bizi yenemediler, çünkü iyi direndik ve dünyada pek çok insan harekete
    geçti.
    ve kötü hükümetler sorun çok sayıda insanın ezln’yle neler olup
    bittiğini
    görmesinde olduğunu düşünüp, hiçbir şey olmuyormuş gibi davranma
    planlarını
    uygulamaya koydular. bu arada bizleri hızla kuşattılar, dağlarımız
    gerçekten
    de uzakta olduğu için, insanların çok uzaklardaki zapatistaları
    unutacağını
    umuyorlardı. ve kötü hükümetler sık sık bizi deniyor ve bize ihanet
    etmeye ve
    saldırmaya çalışıyorlardı, tıpkı dev bir orduyu üzerimize saldıkları
    şubat
    1995’te olduğu gibi. ama bizi yenemediler. çünkü, o zaman söyledikleri
    gibi,
    yalnız değildik ve pek çok insan bize yardım etti ve biz iyi direndik.

    ve kötü hükümetler ezln’yle anlaşmaya varmak zorunda kaldılar ve bu
    anlaşmalara “san andrés anlaşmaları” denildi, çünkü bu anlaşmaların
    imzalandığı yerin adı “san andrés” idi. ve kötü hükümetlerden
    insanlarla
    konuştuğumuz bu diyaloglarda yalnız değildik. meksika’nın yerli
    halkları için
    mücadele eden pek çok insanı ve örgütü çağırdık ve herkes sözünü
    söyledi ve
    herkes kötü hükümetlerle nasıl konuşacağımız konusunda bir anlaşmaya
    vardı.
    ve diyalog böyle oldu, salt bir tarafta zapatistalar, öbür tarafta
    hükümetler
    değil. bunun yerine meksika’nın yerli halkları ve onları
    destekleyenler,
    zapatistalarla birlikteydi. ve kötü hükümetler bu anlaşmalarda
    meksika’nın
    yerli halklarının haklarını tanıyacaklarını, kültürlerine saygı
    göstereceklerini, ve her şeyi anayasa’da yasa hâline getireceklerini
    söylediler. ama, imzalar imzalamaz kötü hükümetler söylediklerini
    unutmuş
    gibi davrandılar ve çok yıl geçti ve anlaşmalar hiç yerine getirilmedi.
    tersine, hükümet yeniden mücadeleye çekebilmek için yerliye saldırdı;
    tıpkı
    zedillo’nun chiapas’ın acteal adlı kentinde 45 erkek, kadın ve çocuğun
    katledilmesini emrettiği 22 aralık 1997’de olduğu gibi. bu korkunç
    cinayet o
    kadar kolay unutulmadı ve kötü hükümetlerin haksızlıklara karşı
    ayaklananlara
    saldırıp onları katletmek için kalbini nasıl boyadığının bir kanıtıdır.
    ve
    tüm bunlar olup biterken, biz zapatistalar her şeyimizi anlaşmaların
    yerine
    getirilmesine koyuyor ve meksika’nın güneydoğusundaki dağlarda
    direniyorduk.

    ve meksika’nın öteki yerli halkları ve örgütleriyle konuşmaya başladık
    ve
    onlarla aynı amaç, yerli hakları ve kültürünün tanınması için birlikte
    mücadele etme kararını aldık. artık tüm dünyadan pek çok insan ve
    meksika ya
    da dünyanını yer yanından büyük aydınlar, sanatçılar ve bilimciler
    oldukları
    için saygı gören ve sözleri büyük sayılan kişiler bize yardım ediyordu.
    ayrıca uluslar arası encuentro’lar (buluşmalar) da düzenledik. bir
    başka
    deyişle, amerika’dan ve asya’dan ve avrupa’dan ve afrika’dan ve
    okyanusya’dan
    insanlarla buluşup konuştuk ve onların mücadelelerini ve tarzlarını
    öğrendik
    ve, sadece budala olmak için, ve başka gezegenlerden olanları da
    çağırdığımız
    için bunlara “galaksiler arası” buluşmalar dedik, ama galiba gelmediler
    ya da
    belki geldiler ama bunu belli etmediler.

    ama kötü hükümetler sözlerini tutmadılar ve pek çok meksikalıyla,
    bizlere
    yardım etmeleri için konuşmayı planladık. ve sonra, önce 1997’de mexico
    city’ye “1111’lerin yürüyüşü” dediğimiz yürüyüşü düzenledik, her bir
    zapatista kasabasından bir compañero ya da compañera yola çıkacaktı,
    ama kötü
    hükümet buna da kulak vermedi. sonra, 1999’da ülke çapında bir consulta
    (danışma toplantısı) düzenledik ve burada çoğunluğun yerli halkların
    taleplerini paylaştığı ortaya çıktı, ama kötü hükümetler yine kulak
    asmadılar. nihayet, 2001’de, meksikalı yerlinin tanınmasını talep etmek
    üzere, milyonlarca meksikalı’nın ve öteki ülkelerden insanların
    desteklediği
    ve milletvekilleri ve senatörlerin olduğu birlik kongresi’ne kadar
    uzanan
    “yerli saygınlığı yürüyüşü”nü yaptık.

    ama öyle oldu ki, pri, pan ve prd’li politikacılar kendi aralarında
    anlaştılar ve yerli hakları ve kültürünü tanımadılar. bu, nisan
    2001’deydi ve
    politikacılar hiçbir saygınlıkları olmadığını, yalnızca iyi para
    kazanmayı
    düşünen domuzlar olduklarını, ve kötü politikacılar olduklarını
    gösterdiler.
    bu unutulmamalı, çünkü yerli haklarını tanıdıklarını söylediklerini
    göreceksiniz ama size söyledikleri, onlara oy vermeniz için bir yalan.
    bu
    konuda bir şansları oldu ve sözlerini tutmadılar.
    ve sonra, meksika’nın kötü hükümetleri ile diyalog ve müzakereleri
    sürdürmede
    bir yarar olmadığını açıkça gördük. politikacılarla konuşmayı sürdürmek
    bizim
    için bir zaman kaybıydı çünkü ne yürekleri ne de sözleri dürüsttü.
    çarpıktılar ve sözlerini tutacaklarına dair bize yalan söylediler, ve
    tutmadılar. bir başka deyişle, pri, pan ve prd’den politikacılar işe
    yaramaz
    bir yasayı onayladıklarında, diyalogu hepten öldürdüler ve neyi kabul
    edip
    imzaladıklarının önemi olmadığını, çünkü sözlerini tutmadıklarını
    açıkça
    belli ettiler. ondan sonra federal organlarla hiç temas etmedik. çünkü
    diyalog ve müzakerenin o siyasal partiler yüzünden başarısızlığa
    uğradığını
    anladık. kanın, ölümün, acıların, hareketlerin, consultaların,
    çabaların,
    ulusal ve uluslar arası demeçlerin, encuentro’ların, anlaşmaların,
    imzaların,
    taahhütlerin onlar için önemli olmadığını gördük. ve böylece siyaset
    sınıfı
    yalnızca kapıyı yerli halklara kapatmakla kalmıyor, savaşın,diyalog ve
    müzakere yoluyla barışçıl çözüme ulaşmasına da ölümcül bir darbe
    indiriyordu.
    anlaşmaların elinde herhangi bir şeyle çıkagelecek biri tarafından
    yerine
    getirileceğine de artık inanılamaz. bunu görmeleri gerek ki, bize
    olanların
    deneyimlerinden ders çıkartabilsinler.

    ve sonra biz tüm bunları gördük, ve yüreklerimizde, ne yapacağımızı
    düşündük.
    ve gördüğümüz ilk şey, yüreklerimizin eskisi, mücadeleye başladığımız
    zamanki
    gibi olmadığıydı. daha genişti, çünkü pek çok iyi insanın yüreğine
    dokunmuştuk. ve yüreklerimizin daha acılı, daha yaralı olduğunu gördük.
    ve
    kötü hükümetlerin ihanetleriyle yaralanmamıştı, ötekilerin yüreklerine
    dokunduğumuzda, onların üzüntülerine de dokunmuştuk. sanki bir aynada
    kendimizi görüyorduk.

    ii-) şimdi neyiz?

    o zaman, zapatistalar olarak hükümetle diyalogu kesmenin yeterli
    olmadığını,
    tembel politikacı asalaklara rağmen mücadeleye devam etmek gerektiğini
    düşündük. ezln böylece yalnız başına ve tek taraflı olarak (“tek
    taraflı”,
    çünkü öbür taraf yoktu) yerli hakları ve kültürüne ilişkin san andrés
    anlaşmaları’nı yerine getirmeye karar verdi. 2001 ortasından 2005
    ortasına,
    dört yıl boyunca kendimizi buna ve size söyleyeceğimiz başka şeylere
    adadık.

    evet, bundan sonra-halkın yönetmek ve kendini yönetmek için
    örgütlendiği-
    özerk isyancı zapatista belediyelerini daha güçlenmeleri için teşvik
    ettik.
    bu özerk yönetim biçimini ezln keşfetmiş değildi, bu tarz, birkaç
    yüzyıllık
    yerli direnişinden ve zapatistaların kendi deneyimlerinden gelir.
    cemaatlerin
    kendilerini yönetmesidir. bir başka deyişle, yönetmek üzere dışarıdan
    kimse
    gelmez ama insanlar, kendi aralarında kimin yöneteceğine karar verirler
    ve
    onlar boyun eğmezlerse, yerlerinden alınırlar. yöneten kişi halka boyun
    eğmezse, onu izlerler ve görevden alınır, yerine başkası getirilir.

    ama sonra özerk belediyelerin aynı düzeyde olmadığını gördük. bazıları
    daha
    ileriydi ve sivil toplumdan daha fazla destek alıyordu, diğerleri daha
    fazla
    ihmal edilmişti. onları birbiriyle denk hâle getirecek bir örgüt yoktu.
    ve
    siyasal-askerî bileşeniyle ezln’nin, demokratik otoritelere, söylendiği
    gibi
    “sivillere” ait olan kararlara müdahil olduğunu gördük. ve burada sorun
    şuydu
    ki, ezln’nin siyasal-askerî bileşeni demokratik değildi, çünkü o, bir
    orduydu. ve tepede ordunun, altta demokratik olanın olmasının iyi
    olmadığını
    gördük, çünkü demokratik olan askrî olan tarafından
    kararlaştırılmamalı,
    bunun tersi geçerli olmalıydı: demokratik-siyasal olan yukarıdan
    yönetmeli,
    askerî olan altta boyun eğmeliydi. ya da belki aşağıda hiçbir şeyin
    olmaması,
    her şeyin aynı düzeyde olması, askeriyenin bulunmaması daha iydi;
    zapatistalar artık kimsenin asker olmaması için asker olmuşlardı.
    pekâlâ, bu
    sorun konusunda şunu yaptık: siyasal-askerî olanı zapatista
    cemaatlerdeki
    örgütlenmenin özerk ve demokratik veçhelerinden ayırmaya başladık. ve
    böylece, önceleri ezln tarafından alınan karar ve yapılan eylemler
    yavaş
    yavaş köylerdeki demokratik biçimde seçilmiş otoritelere devredilmeye
    başladı. tabii bunu söylemek kolay, ama yapması çok zor oldu, çünkü
    -ilkin
    savaş hazırlıklarında, sonra da savaş sırasında- uzun yıllar geçmişti
    ve
    siyasal-askerî veçheler alışkanlık hâline gelmişti. ama buna rağmen,
    bunu
    yaptık, çünkü bizim yolumuz söylediğimizi yapmaktır, çünkü bunu
    yapmazsak,
    yapmayacağımız şeyleri neden söyleyelim ki?

    iyi yönetişim hükümetleri, 2003 ağustosu’nda böyle doğdu ve onlar
    aracılığıyla, kendini yetiştirme ve “boyun eğerek yönet” uygulaması
    devam
    etti.

    o zamandan 2005’in ortasına dek, ezln önderliği sivil konularda emir
    vermedi
    ama halklar tarafından demokratik biçimde seçilen otoritelere eşlik ve
    yardım
    etti. bunun yanı sıra, halkların ve ulusal ve uluslar arası sivil
    toplumun
    sağlanan yardım ve bunun kullanımı konusunda bilgilendirilmesini
    gözetti.
    şimdi geçici yönetim görevlerinin, herkesin bu işi öğrenip
    yürütebilmesi için
    dönüşümlü olduğu iyi hükümetin korunması görevini zapatista destek
    üslerine
    devrediyoruz.
    çünkü yöneticilerini denetlemeyen bir halkın köleleşmeye mahkûm
    olduğuna
    inanıyoruz ve biz özgür olmak için mücadele ettik, altı yılda bir
    efendilerimizi değiştirmek için değil.

    ezln bu dört yıl boyunca, savaş ve direniş sırasında tüm meksika’dan ve
    dünyadan edindiği yardımı ve ilişkileri de iyi yönetişim cuntalarına ve
    özerk
    belediyelere devretti. ewln aynı zamanda bu süre içerisinde zapatista
    cemaatlerin özerkliklerinin inşasında ve yaşam koşullarının
    iyileştirilmesinde ilerleme kaydederken daha az güçlükle
    karşılaşmalarını
    sağlayacak ekonomik ve siyasal desteği de inşa etmişti. belki pek fazla
    bir
    şey değil, ama ocak 1994’te isyanın başlamasından önceki günlere göre
    durumları çok daha iyi. hükümetin yaptırdığı incelemelerden birine
    bakarsanız, -eğitim, sağlık ya da konut açısından- yaşama koşullarında
    düzenleme kaydeden yerli cemaatlerin yalnızca zapatista bölgesinde
    olanlar
    olduğunu görürsünüz, buradaki köylere biz böyle diyoruz. ve tüm bunlar
    zapatista köylerinin kaydettiği ilerleme ve “sivil toplumlar” adını
    verdiğimiz iyi ve soylu insanlardan ve örgütlerden aldığımız çok geniş
    destek
    sayesinde mümkün oldu. bütün bu insanlar “başka bir dünyanın mümkün
    olduğunu”, sözlerle değil, eylemlerle gösterdiler.

    ve köyler iyi ilerlemeler kaydetti. artık yönetmeyi öğrenen daha fazla
    compañero ve compañera var. ve -azar azar da olsa- daha çok kadın bu
    işe
    girişiyor, ama hâlâ compañera’lara yeterince saygı gösterilmiyor ve
    mücadeleye daha fazla katılmaları gerekli. ve yine, iyi yönetişim
    cuntaları
    aracılığıyla, özerk belediyeler arasındaki eşgüdüm daha iyi bir duruma
    geldi
    ve diğer örgütlerle ve resmî otoritelerle ilişkilerdeki sorunlar çözüme
    kavuşmakta. cemaatlerdeki projelerde ilerlemeler kaydedildi ve tüm
    dünyadan
    sivil toplumun sağladığı projeler ve yardımın dağılımı daha adil bir
    hâl
    aldı. henüz olması gereken duruma erişilmemesine rağmen, sağlık ve
    eğitimde
    düzelmeler sağlandı. aynı durum konut ve besin için de geçerlidir, ve
    bazı
    yerlerde, finquero’lardan (kahve plantasyonlarının sahipleri -ç) el
    konulan
    topraklar dağıtıldığı için, toprak sorununda çok ilerleme kaydedildi.
    ama
    hâlâ ekilecek topraklardan yoksun bölgeler var. ayrıca ulusal ve
    uluslar
    arası sivil toplumdan gelen destekte de büyük ilerlemeler kaydedildi,
    çünkü
    önceden isteyen istediği yere gidiyordu, şimdi iyi yönetişim cuntaları
    en
    fazla gereksinim duyan bölgelere yönlendiriyor. ve benzer biçimde,
    heryerde
    artan sayıda compañero ve compañera meksika’nın ve dünyanın başka
    yerlerinden
    gelen insanlarla ilişki kurmayı öğreniyor. saygı göstermeyi ve saygı
    talep
    etmeyi öğreniyorlar. bir çok dünyanın olduğunu ve herkesin kendine ait
    bir
    yeri, zamanı ve tarzı olduğunu ve bu nedenle de herkesin birbirine
    saygı
    göstermesi gerektiğini öğreniyorlar.
    biz ezln zapatistaları bu kez esas kuvvetimizi bizi destekleyen
    insanlara
    adadık. ve durum biraz iyileşti. zapatista örgütlenme ve mücadelesinin
    boşuna
    olduğunu kimse söyleyemez. bizi yok etmeyi başarsalar dahi, mücadelemiz
    yarar
    sağladı.
    ama büyüyen yalnızca zapatista köyleri değildi - ezln de büyüdü. çünkü
    bütün
    bu süre içinde yeni kuşaklar tüm örgütümüzü yenilediler. ona yeni güç
    kattılar. 1994 ayaklanmasının başlangıcında olgunluk çağlarında olan
    kadın ve
    erkek komutanlar artık savaşta ve tüm dünyadan binlerce erkek ve
    kadınla
    kurdukları diyalogdan edindikleri bilgeliği taşıyorlar. zapatista
    siyasal-örgütsel önderliği ccri üyeleri artık mücadelemize yeni giren
    kişilere ve önderlik konumunda olanlara danışmanlık yapıp onları
    eğitiyor.
    “komiteler” (onları böyle adlandırıyoruz) bir süredir yepyeni bir erkek
    ve
    kadın komutanı hazırlıyor. onlar bir eğitim ve sınanma döneminin
    ardından
    örgütsel önderlik işini öğrenip görevlerini yerine getirmeye
    başlıyorlar.
    ayaklanmanın başlangıcında genç olan erkek ve kadın isyancılarımız,
    militanlarımız, yerel ve bölgesel sorumlularımız ve destek üslerimiz,
    artık
    olgun erkek ve kadınlar, birim ve cemaatleri içinde mücadele
    veteranları ve
    doğal önderler oldular. ve ocak 94’te çocuk olanlar, direnişte
    büyüdüler ve
    bu 12 yıllık savaş boyunca büyüklerinin yükselttiği isyancı saygınlığı
    içinde
    yetiştiler. bu genç insanların, zapatista hareketini başlatan bizlerin
    sahip
    olmadığı bir siyasal, teknik ve kültürel donanımı var. bu gençlik,
    artan
    ölçüde birliklerimizi ve örgütteki önderlik konumlarını beslemekte. ve
    gerçekten de hepimiz meksika siyaset sınıfının ihanetlerine ve
    eylemlerinin
    ülkemizde neden olduğu yıkıma tanık olduk. ve neo-liberal
    küreselleşmenin tüm
    dünyada neden olduğu büyük adaletsizlikleri ve katliamları gördük. ama
    size
    bunlardan daha sonra söz edeceğiz.

    ezln böylelikle 12 yıl boyunca savaşa, askerî, siyasal, ideolojik ve
    iktisadî
    saldırılara, kuşatmaya, tacize, kovuşturmalara direndi ve bizi alt
    edemediler. ne sattık ne de teslim olduk, ve ilerleme de kaydettik. pek
    çok
    yerden artan sayıda compañero mücadeleye girdi ve böylece, bunca yılda,
    zayıflayacak yerde güçlendik. tabii siyasal-askeri alanla
    sivil-demokratik
    alanın birbirinden ayrılmasıyla çözülebilecek sorunlar var. ama başka
    şeyler,
    uğruna mücadele ettiğimiz taleplerimiz gibi daha önemli konular var ki,
    bunlar tam olarak elde edilemedi.

    düşünme tarzımıza göre ve yüreklerimizde gördüklerimize göre, daha
    fazla
    ileri gidemeyeceğimiz bir noktaya ulaştık ve buna ek olarak, olduğumuz
    gibi
    kalırsak ve ileri doğru gidebilmek için bir şey yapmazsak, her şeyi
    yitirmemiz mümkün. bir kez daha risk alma ve tehlikeli ama buna değecek
    bir
    adımı atma zamanı geldi. çünkü, belki bizimle aynı yoksunluğu paylaşan
    öteki
    toplumsal kesimlerle birleşirsek, ihtiyacımız ve hakkımız olanı elde
    etmemiz
    mümkün olur. yerli mücadelesinde ileriye doğru yeni bir adım, ancak
    yerlinin
    işçilerle, campesino’larla (köylüler -ç.), öğrencilerle, öğretmenlerle,
    memurlarla… kır ve kent emekçileriyle bir araya gelmesiyle mümkün
    olabilecektir.

    iii-) dünyayi nasil görüyoruz?

    şimdi sizlere biz zapatistaların, dünyada olup biteni nasıl
    değerlendirdiğini
    açıklayacağız. kapitalizmin şu anda en güçlü hâlinde olduğunu
    düşünüyoruz.
    kapitalizm toplumsal bir sistem, toplumun şeyleri ve insanları, kimin
    mülk
    sahibi olup kimin olamayacağını ve kimin emir verip kimin itaat
    edeceğini
    örgütleyiş tarzıdır. kapitalizmde para ya da sermaye sahibi olan
    insanlar ve
    hiçbir şeyleri olmayıp yalnızca çalışacak güce ve bilgiye sahip olan
    insanlar
    vardır. kapitalizmde parası olanlar emreder, çalışma yetisinden başka
    bir
    şeyi olmayanlar itaat eder.
    şu hâlde kapitalizm büyük servet sahibi olan az sayıda insanın varlığı
    demektir, ama bunlar bu parayı bir ödül kazanarak, bir define bularak
    ya da
    bir ebeveynden kalıtarak elde etmemişlerdir. bu serveti çok sayıda
    insanın
    emeğini sömürerek elde etmişlerdir. şu hâlde kapitalizm işçilerin
    sömürülmesi
    üzerine temellenir, bu onların işçileri sömürüp alabilecekleri kadar
    kârı
    aldıkları anlamına gelir. bu adaletsiz bir şekilde yapılır, çünkü
    işçiye
    çalışmasının değeri ödenmez. bunun yerine, ona biraz yiyebilmesini ve
    biraz
    dinlenebilmesini sağlayacak bir ücret verirler ve ertesi gün, ister
    kırda
    olsun ister kentte, sömürüldüğü işinin başına döner.

    ve kapitalizm servetini yağma ya da hırsızlıktan sağlar, çünkü
    istediklerini
    başkalarından alırlar, örneğin toprak ya da doğal kaynaklar. böylelikle
    kapitalizm soyguncuların özgür olduğu ve takdir görüp örnek
    sayıldıkları bir
    sistemdir.

    ve sömürü ve yağmaya ek olarak, kapitalizm baskıcıdır da, çünkü
    haksızlığa
    başkaldıranları cezaevlerine atar ve öldürür.

    kapitalizm en çok metalarla ilgilidir, çünkü bunlar alınıp
    satıldığında, kâr
    edinilir. ve kapitalizm her şeyi metaya dönüştürür, insanları, doğayı,
    kültürü, tarihi, vicdanı. kapitalizme göre her şey alınıp
    satılabilmelidir.
    ve her şeyi metaların arkasına gizler ki varolan sömürüyü görmeyelim.
    ve
    metalar piyasada alınıp satılır. ve piyasa, alıp satmanın dışında
    işçilerin
    sömürülmesinin gizlenmesinde kullanılır.örneğin piyasada küçük paketi
    ya da
    şık kavanozu içindeki kahveyi görürüz ama, o kahvenin hasadı için
    ıstırap
    çeken campesino’yu, emeğine karşılık ona az ücret ödeyen coyote’u,
    büyük
    şirkette, kahveyi paketlemek için yüreklerini tüketen işçileri
    görmeyiz. ya
    da cumbias, rancheras veya corridos gibi müzikleri dinlemede kullanılan
    cihazları görürüz ve iyi ses verdiği için onu beğeniriz ama, kabloları
    ve
    cihazın parçalarını bir araya getirmek için saatlerce uğraşan ve bunun
    karşılığında eline ancak üç-beş kuruş geçen, işinden çok uzakta
    oturduğu için
    yolda saatler geçiren ve meksika’da ciudad juárez’de olduğu gibi,
    kaçırılma,
    tecavüze uğrama ve öldürülme riskiyle karşı karşıya olan
    maquiladora’daki
    işçiyi göremeyiz.

    böylece, piyasada metayı görürüz ama onu imal eden sömürüyü göremeyiz.
    ve
    kapitalizmin bir çok piyasaya ihtiyacı vardır… ya da çok geniş bir
    piyasaya,
    bir dünya piyasasına.

    böylece günümüz kapitalizmi, zenginlerin kendi ülkelerindeki işçileri
    sömürmekle yetindiği eskisiyle aynı değildir, şimdi, neo-liberal
    küreselleşme
    denilen yola girmişlerdir. bu küreselleşme kapitalistlerin, bir ya da
    birkaç
    ülkedeki işçiyi denetlemekle yetinmeyip dünyadaki her şeyi tahakküm
    altına
    almaya çalıştıkları anlamına gelir. ve dünya, ya da yeryüzüne “küre” de
    dendiği için, bu sürece “küreselleşme” ya da bütün dünya deniliyor.

    ve neo-liberalizm kapitalizmin tüm dünyayı tahakkümü altına almada
    özgür
    olduğu fikridir; öyle kabadayıdır ki, sizin payınıza teslim olup boyun
    eğmek
    ve sorun çıkarmamak, yani isyan etmemek düştüğünü düşünür. şu hâlde
    neo-liberalizm, kapitalist küreselleşmenin kuramı ya da planı gibidir.
    ve
    neo-liberalizmin kendi iktisadi, siyasal, askeri ve kültürel planları
    vardır.
    bu planların hepsi herkesi tahakküm altına almayla ilgilidir ve boyun
    eğmeyen
    herkesi, isyancı fikirleri başkalarına bulaşmasın diye baskı altına
    alır ya
    da tecrit ederler.

    şu hâlde, neo-liberal küreselleşmede, abd gibi güçlü ülkelerde yaşayan
    büyük
    kapitalistler tüm dünyayı metaların büyük bir piyasa gibi üretildiği
    büyük
    bir teşebbüse çevirmek isterler. tüm dünyanın alınıp satılabileceği ve
    tüm
    sömürünün dünyadan gizlenebileceği bir dünya pazarı. bunun için küresel
    kapitalistler büyük işlerini çevirmek, büyük sömürüyü gerçekleştirmek
    için
    kendilerini heryere, bütün ülkelere eklemlerler. hiçbir şeye saygı
    göstermezler ve diledikleri şeye karışırlar. başka ülkeleri
    fethedermişcesine. bu nedenledir ki zapatistalar neo-liberal
    küreselleşmenin,
    kapitalizmin küresel tahakküm için verdiği, tüm dünyayı fethetme savaşı
    olduğunu söylüyorlar. bu fetih kimi zaman bir ülkeyi istila edip zor
    yoluyla
    fetheden ordular eliyle yürütülüyor. ama kimi zaman da, ekonomi
    yoluyla; bir
    başka deyişle, büyük kapitalistler paralarını başka bir ülkeye
    yatırıyor ya
    da ona borç veriyorlar - ama söylediklerini yapması koşuluyla. ve ve
    piyasanın meta, kâr kültüründen başka bir şey olmayan kapitalist
    kültürle
    birlikte fikirlerini de dayatıyorlar.

    böylece fetih savaşı yürüten kapitalizm, dilediğini yapıyor,
    beğenmediğini
    tahrip edip değiştiriyor ve yoluna çıkanı tasfiye ediyor. örneğin,
    modern
    metaları üretmeyenler, alıp satmayanlar çıkıyor yollarına, ya da bu
    düzene
    başkaldıranlar. ve işlerine yaramayanlardan nefret ediyorlar. yerliler
    bu
    nedenle karşılarına çıkıyor ve onlardan bunun için nefret edip tasfiye
    etmek
    istiyorlar. ve neo-liberal kapitalizm sömürmelerine ve kâr etmelerine
    engel
    olan yasalardan da kurtulmanın yolunu buluyor. her şeyin alınıp
    satılabilir
    olmasını talep ediyorlar ve kapitalizmin parası olduğu için her şeyi
    satın
    alıyorlar. kapitalizm fethettiği ülkeleri neo-liberal küreselleşmeyle
    tahrip
    ediyor ama aynı zamanda her şeyi kendi tarzına, kapitalizme yarayacak
    ve
    yoluna çıkmayacak bir tarza dönüştürmeyi istiyor. o zaman, neo-liberal
    küreselleşme kapitalizmi bu ülkelerde varolanı tahrip ediyor,
    kültürünü,
    dilini, iktisadî sistemini, siyasal sistemini, bu ülkede yaşayanların
    birbirleriyle ilişkilenme tarzını tahrip ediyor. böylece bir ülkeyi
    ülke
    yapan her şey tahrip ediliyor.

    şu hâlde neo-liberal küreselleşme dünya uluslarını yıkıp tek bir ulus
    ya da
    ülkenin kalmasını istiyor, paranın, sermayenin ülkesi. ve kapitalizm
    her
    şeyin kendi istediği gibi olmasını istiyor ve farklı olana tahammül
    edemiyor
    ve onu kovuşturup saldırıyor ya da bir köşeye koyup yokmuş gibi
    davranıyor.

    şu hâlde, kısacası, neo-liberal küreselleşme kapitalizmi sömürü, yağma,
    aşağılama ve reddedenlerin bastırılması üzerine temellenmektedir. tıpkı
    eskiden olduğu gibi, ama bu kez küreselleşmiş, dünya çapındaki hâliyle.

    ama işler neo-liberal küreselleşme için pek kolay değil, çünkü her
    ülkede
    sömürülenler hoşnutsuzlar arasına katılıyor ve “eh, ne yapalım, çok
    kötü”
    diyip oturmak yerine, ayaklanıyorlar. ve kapitalizmin yolu üzerinde
    olanlar
    direniyor, kendilerinin tasfiye edilmesine izin vermiyorlar. bu
    nedenledir
    ki, tek bir ülkede de değil, tüm dünyada, kaderlerine razı olmayıp
    ayaklananları görüyoruz. tıpkı neo-liberal küreselleşme gibi, isyan da
    küreselleşiyor.

    isyanın küreselleşmesinde boy gösterenler yalnızca kır ve kent
    emekçileri
    değil; aynı nedenlerden ötürü, tahakkümü reddettikleri için aşağılanan,
    kovuşturmalara uğrayan başkaları da var, kadınlar, gençler, yerliler,
    eşcinseller, lezbiyenler, transseksüeller, göçmenler ve dünyada
    varolmalarına
    karşın, aşağılanmaya karşı “ya basta!” diye haykırana dek
    göremediğimiz,
    ancak ondan sonra görüp, duyup, tanımaya başladığımız gruplar.

    ve bütün bu grupların neo-liberalizme, kapitalist küreselleşme planına
    karşı,
    insanlık için mücadele ettiklerini görüyoruz.

    ve savaşları ve sömürüleriyle tüm dünyayı tahrip etmek isteyen
    neo-liberallerin aptallıklarını gördüğümüzde şaşırıyoruz, ama direniş
    ve
    ayaklanmaların her yerde patlak verdiğini görmek, bizleri mutlu ediyor;
    tıpkı
    bizimkisi gibi, belki küçük, ama işte buradayız. ve bunu tüm dünyada
    görüyoruz ve yüreğimiz yalnız olmadığımızı öğreniyor.

    iv-) ülkemizi, meksika’yi nasil görüyoruz?

    şimdi meksika’mızda olup bitenleri nasıl gördüğümüzü anlatacağız.
    gördüğümüz,
    ülkemizin neo-liberaller tarafından yönetildiğidir. yani, daha önce de
    açıkladığımız gibi, liderlerimiz ulusumuzu, meksika patria’mızı tahrip
    ediyorlar. bu kötü liderlerin halkın refahıyla bir ilgileri yok, tek
    kaygıları kapitalistlerin refahı. örneğin, serbest ticaret antlaşması
    gibi
    yasalar çıkartıyorlar ve bunlar, büyük tarım-sınaî şirketlerinin
    “yuttuğu”
    pek çok meksikalı’yı çaresizlik içine sürüklüyor. aynı zamanda işçileri
    ve
    kimse hiçbir şey demeden, hatta teşekkürler arasında gelip düşük
    ücretleri ve
    yüksek fiyatları tesis eden büyük çokuluslularla rekabet edemeyen küçük
    işletmecileri de. böylece meksika’mızın kıra, sanayiye ve ulusal
    ticarete
    dayanan iktisadi temellerinden bazıları yıkıma uğruyor ve -hiç kuşkusuz
    ki
    satışa sunacakları- bir moloz kalıyor geride.

    ve bu, patria’mız için büyük bir rezalet. çünkü artık kırda besin
    üretilemiyor, sadece büyük kapitalistlerin sattıkları tüketiliyor ve
    güzelim
    topraklar hile yoluyla ve politikacıların yardımlarıyla çalınıyor.
    kırda
    olanlar, tıpkı porfirismo döneminde olanlara benziyor, ama artık
    hacendado’lardansa (büyük çiftlik sahipleri -ç.) campesino’nun çanına
    ot
    tıkayan birkaç yabancı şirket var. eskiden kredi ve fiyat kontrolünün
    olduğu
    yerde, şimdi sadece hayırsever yardımları var… bazen o da yok.

    kentteki işçiye gelince, fabrikalar kapanıyor ve işsiz kalıyorlar, ya
    da ya
    da yabancı ve uzun çalışma saatleri karşılığında birkaç kuruş ödeyen
    maquialdora’lar ver. ve insanların ihtiyaç duyduğu maddelerin fiyatının
    bir
    önemi yok, kimsede para olmadığı için ucuz, pahalı fark etmiyor. ve
    eskiden
    küçük ya da orta boy işletmelerde çalışanlar, artık çalışmıyorlar çünkü
    onlar
    kapatılıp büyük işletmelere satıldılar. ve küçüş iş sahiplerinin
    işletmeleri
    de yok oldu, ya da onları feci şekilde sömüren ve küçük çocukları bile
    çalıştıran büyük işletmeler için kayıtdışı çalışmaya başladılar. ve
    işçi
    yasal hakları için sendikaya üye olmuşsa, şimdi aynı sendikalar ona
    ücretlerinin düşürülmesine, çalışma saatlerinin uzatılmasına, sosyal
    haklarının budanmasına razı olmasını, yoksa işin kapanıp başka bir
    ülkeye
    taşınacağını söylüyorlar. ve böylece, hükümetin bütün kentli işçileri
    sokak
    köşelerinde ciklet ya da telefon kartı satmaya yönelten ekonomik
    programı
    “microchangarro” ortaya çıkıyor. bir başka deyişle, kentlerde mutlak
    iktisadi
    yıkım.

    ve böylece olan şu ki, hem kır hem de kentte ekonomilerinin çanına ot
    tıkanınca çok sayıda meksikalı erkek ve kadın patria’dan, meksika
    topraklarından ayrılmak ve iş aramak için başka bir ülkeye, abd’ye
    göçmek
    zorunda kalıyor. ve onlara orada iyi davranılmıyor, sömürülüyor,
    kovuşturuluyor, aşağılanıyor, hatta öldürülüyorlar. kötü hükümetlerin
    dayattığı neo-liberalizmde, ekonomi iyileşmedi. tam tersi, kırsal kesim
    ihtiyaç içinde ve kentlerde iş yok. öyle oldu ki, meksika artık
    insanların
    yabancıların, çoğunlukla da zengin gringo’ların serveti için çalıştığı
    bir
    ülke, kısa bir süre için doğup, kısa sürede öldüğünüz bir yer hâline
    geldi.
    bu nedenle meksika’nın abd’nin tahakkümü altında olduğunu söylüyoruz.
    ama
    salt bu değil. neo-liberalizm meksika’nın siyaset sınıfını da
    değiştirdi,
    onları her şeyi çok ucuza satmak zorunda olan tezgahtarlara çevirdiler.
    ejido
    ve ortak toprakların satılabilmesi için anayasa’nın 27. maddesini
    ortadan
    kaldırmak üzere yasaları değiştirdiklerini gördünüz. bu, salinas de
    gortari’nin dönemiydi ve çetesiyle birlikte, bunun kırsalın ve
    campesino’nun
    iyiliği için olduğunu söylüyordu, böylece zenginleşip iyi
    yaşayacaklardı.
    öyle mi oldu? meksika kırsalının durumu her zamankinden daha kötü ve
    campesino’lar porfirio diaz döneminden daha kötü bir durumdalar. şimdi
    de
    halkın refahı için devlet’in elindeki şirketleri özelleştireceklerini
    -yabancılara satacaklarını- söylüyorlar. çünkü, diyorlar, bu şirketler
    iyi
    çalışmıyor ve modernleştirilmeleri gerekiyor, onları satmak en iyisi.
    ama
    1910 devriminde kazanılan toplumsal haklar, iyileşecek yerde artık
    insanı
    üzüyor… ve daha cesaretli kılıyor. ayrıca sınırların yabancı sermayeye
    açılması gerektiğini söylüyorlar, böylece meksika iş dünyası
    onarılabilecek
    ve her şey düzelecekmiş. ama artık ulusal bir girişimcilikten söz
    etmenin
    mümkün olmadığını, yabancıların hepsini yuttuğunu ve satılan şeylerin,
    meksika’da imal edilenlerden daha kötü olduğunu görüyoruz.

    ve meksikalı politikacılar şimdi de tüm meksikalılara ait olan petrolü,
    pemex’i satmak istiyorlar; aralarındaki tek fark, bazıları hepsinin
    satılmasını savunurken, diğerleri bir kısmının satılmasını istiyor. ve
    sosyal
    sigortaları, elektriği ve suyu da özelleştirmek istiyorlar; ta ki
    meksika’dan
    geriye hiçbir şey kalmasın ve ülkemiz bomboş bir arazi olarak kalsın ya
    da
    bütün dünyadan zenginler için bir eğlence merkezine dönüşsün ve biz
    meksikalı
    erkek ve kadınlar da onların bahşettiklerine bağımlı -kötü konutlara
    mahkûm,
    köklerinden kopmuş, kültürünü yitirmiş, hatta patria’sız kalmış-
    hizmetkarlar
    olalım.

    böylece neo-liberaller meksika’yı, mexsika patria’mızı öldürmek
    istiyorlar.
    ve siyasal partiler yalnızca onu savunmamakla kalmıyorlar, kendilerini
    yabancıların, özellikle de abd’lilerin hizmetine ilk sunanlar onlar
    oluyor ve
    bizlere ihaneti onlar üstleniyor, ve her şey satılıp kendi ceplerini
    doldururken bizim dikkatimizi başka taraflara çekmeye çalışıyorlar. şu
    an
    mevcut bütün partiler, yalnızca birkaç tanesi değil. hiç iyi bir şey
    yapıldı
    mı, düşünün, göreceksiniz ki hayır, hırsızlık ve yolsuzluk dışında
    hiçbir
    şey. ve bakın, politikacıların hepsinin güzel arabaları var, lüks
    içinde
    yaşıyorlar. ve hâlâ kendilerine teşekkür edip oy vermemizi istiyorlar.
    ve
    utanmadıkları o kadar açık ki. utanmıyorlar, çünkü onların patria’ları
    yok,
    sadece banka hesapları var.

    ve uyuşturucu kaçakçılığı ve suçun da hızla arttığını görüyoruz. ve
    kimi
    zaman suçluların şarkılarda ve filmlerde gösterildikleri gibi
    olduklarını ama
    gerçek reisler olmadıklarını düşünüyoruz. gerçek reisler pahalı
    giysiler
    içinde dolaşıyor, yutdışında eğitim görüyor, çok şık giyiniyorlar,
    saklanmaya
    gerek duymuyorlar, iyi restoranlarda yemek yiyip gazetelerde, şık
    giysileriyle partilerde boy gösteriyorlar. onlar, söyledikleri gibi
    “iyi
    insanlar”, hatta kimi zaman yüksek dereceli memurlar, milletvekilleri,
    senatörler, bakanlar, zengin iş adamları, emniyet müdürleri ve
    generaller.

    siyasetin hiçbir işe yaramadığını mı söylüyoruz? hayır, söylediğimiz, o
    politikanın bir işe yaramadığı. bir işe yaramıyor, çünkü halkı hesaba
    katmıyor. onlara kulak vermiyor, dikkat etmiyor, sadece seçimler
    yaklaşınca
    yanına gidiyor. artık oy dahi istemiyorlar, çünkü kamuoyu yoklamaları
    kimin
    kazanacağını söylemek için yeterli. ve ardından şunun ne yapacağı,
    berikinin
    ne yapacağına dair vaatler ve sonra da eyvallah, görüşürüz; ama bir
    daha
    onları görmüyorsunuz - yalnızca çok miktarda para çaldıklarında basında
    görünüyorlar ve yanlarında kalıyor, çünkü -aynı politikacıların
    yaptığı-
    yasalar, onları koruyor.

    çünkü, başka bir sorun daha var; anayasa tümüyle çarpıtıldı ve baştan
    aşağıya
    değiştirildi. artık çalışan insanların hakları ve özgürlükleriyle
    ilgili
    değil. artık, devasa kârlar sağlamaları için neo-liberallerin hak ve
    özgürlüklerini koruyor. ve yargıçlar bu neo-liberallere hizmet etmek
    için
    var, çünkü hep onlara hizmet eden kararlar veriyor ve zengin
    olmayanların
    payına adaletsizlik, cezaevi ve mezarlıklar düşüyor.
    ama neo-liberallerin yarattığı bu pislikte dahi örgütlenip direnen
    meksikalı
    erkek ve kadınlar var.

    ve gördük ki, toprakları bizden çok uzakta, chiapas’da olan yerliler
    var ve
    özerkliklerini kuruyor, kültürleri için mücadele ediyor, toprakları,
    ormanları ve sularlını savunuyorlar.

    ve kırsal kesimde, kredi ve kırsal kesime yardım için örgütlenen ve
    yürüyüşler, kampanyalar düzenleyen campesino’lar var.

    ve kentlerde, haklarının ellerinden alınmasına, işlerinin
    özelleştirilmesine
    izin vermeyen işçiler var. ellerinde kalan pek az şeyin alınmaması,
    tıpkı
    elektrik, petrol, sosyal güvenlik, eğitim gibi kendisinin olan ülkenin
    ellerinden alınmaması için protestolar düzenliyor, gösteriler
    yapıyorlar.

    ve eğitimin özelleştirilmesine geçit vermeyen ve onun özgür, halkçı ve
    bilimsel olması için, parasız olması için, herkesin öğrenebilmesi için,
    okullarda aptalca şeylerin öğretilmemesi için mücadele eden öğrenciler
    var.

    ve kendilerine bir süs eşyası gibi davranılmasına ve salt kadın
    oldukları
    için aşağılanmaya karşı çıkan ve kadın oldukları için hak ettikleri
    saygı
    için örgütlenip mücadele eden kadınlar var.

    ve uyuşturucuyla budalalaştırılmaya karşı çıkan ya da tercihleri
    yüzünden
    kovuşturulmayı reddeden ve kendilerini müzikleri ve kültürleriyle,
    başkaldırılarıyla ortaya koyan genç insanlar var.

    ve aşağılanmaya, alay edilmeye, itilip kakılmaya, hatta salt tercihi
    farklı
    olduğu için öldürülmeye, patolojik ya da suçlu muamelesi görmeye karşı
    çokop,
    farklı olma hakkını savunmak için kendi örgütlerini kuran eşcinseller,
    lezbiyenler, transseksüeller ve başka farklı tarzlar var.

    ve zenginlerin yanında saf tutmayıp, kadere boyun eğmeyip halkın
    mücadelesine
    eşlik etmek üzere örgütlenen rahipler, rahibeler, kilise görevlileri
    var.

    ve tüm ömürlerini sömürülen insanlar için mücadeleye adamış, toplumsal
    eylemci dediğimiz erkek ve kadınlar var ve onlar büyük grevlere ve işçi
    eylemlerine omuz veriyor, büyük yurttaş hareketlerine, köylü
    hareketlerine
    katılıyor, baskılara uğruyor ve artık bazıları yaşlanmış da olsa,
    teslim
    olmadan devam ediyorlar ve mücadelenin, adaletin peşinde heryere
    gidiyor, sol
    örgütler, sivil toplum kuruluşları, insan hakları örgütleri, siyasal
    tutuklular ve kaybedilenler için örgütler, sol yayınlar, öğretmen ve
    öğrenci
    örgütleri, toplumsal mücadele örgütleri, hatta siyasal-askerî örgütler
    kuruyorlar; susup oturmuyorlar ve çok şey görüp yaşadıkları, çok
    mücadele
    ettikleri için çok şey biliyorlar.

    ve böylece, meksika denen ülkemizde olayların akışına kendini
    kaptırmayan,
    teslim olmayan, satmayan pek çok insan olduğunu görüyoruz. saygın olan.
    ve
    bu, bizi çok hoşnut ve mutlu ediyor, çünkü böyle insanlar oldukça
    neo-liberallerin kazanması o kadar kolay olmayacak ve belki de
    patria’mızı
    gerçekleştirdikleri büyük hırsızlıklara ve yıkıma karşı korumak mümkün
    olabilecek. ve “biz”imizin belki de tüm bu başkaldırıları
    kucaklayabileceğini
    düşünüyoruz.

    v-) ne yapmak istiyoruz?

    şimdi size dünyada ve meksika’da ne yapmak istediğimizden söz edeceğiz,
    çünkü
    durduğumuz yerde oturup gezegenimizde olup bitenlere seyirci kalamayız.
    dünyada yapmak istediğimiz, kendi tarzlarında direnip savaşanlara,
    yalnız
    değilsiniz, biz zapatistalar, küçük de olsak, sizi destekliyoruz ve
    mücadelelerinizde size nasıl yardımcı olacağımızı araştıracağız ve
    öğrenmek
    için sizinle konuşacağız, çünkü bizler öğrenebilmeyi öğrendik,
    demektir.

    ve latin amerika halklarına sizin küçük de olsa bir parçanız olmaktan
    gurur
    duyuyoruz, demek istiyoruz. yıllar önce bu kıtanın nasıl aydınlandığını
    gayet
    iyi hatırlıyoruz ve bu ışığın adı che guevara’ydı; tıpkı daha öncesinde
    bolivar olduğu gibi; çünkü bazen insanlar bir bayrağı devraldıklarını
    söyleyebilmek için bir ad alırlar.

    ve yıllardır direnen küba halkına, yalnız değilsiniz, ve size dayatılan
    ambargoyu desteklemiyoruz ve direnişiniz için size bir şeyler
    göndermeye
    çalışacağız - bu yalnızca mısır olsa da, demek istiyoruz. ve kuzey
    amerika
    halkına, sahip olduğunuz ve tüm dünyaya zarar veren kötü
    hükümetlerinizle,
    ülkelerinde mücadele eden, başka ülkelerdeki mücadelelere omuz veren
    kuzey
    amerikalılar ayrı şeyler demek istiyoruz. ve şili’deki mapuche
    kardeşlerimize
    mücadelelerinizi izliyor ve ondan öğreniyoruz, demek istiyoruz. ve
    venezüellalılara, egemenliğinizi, olanlar üzerinde ulusunuzun karar
    verme
    hakkını ne kadar iyi savunduğunuzu görüyoruz demek istiyoruz. ve
    ekvator ve
    bolivya’daki yerli kardeşlerimize tüm latin amerika’ya iyi bir tarih
    dersi
    veriyorsunuz, çünkü neo-liberal küreselleşmeyi durduruyorsunuz, demek
    istiyoruz. ve arjantin’in piquetero’larına ve genç insanlarına, sizleri
    seviyoruz, demek istiyoruz. ve daha iyi bir ülke isteyen uruguaylılara,
    sizleri beğeniyoruz, demek istiyoruz. ve brezilya’daki topraksızlara,
    size
    saygı duyuyoruz demek istiyoruz. ve latin amerika’nın tüm genç
    insanlarına,
    yaptığınız şey iyidir, bize ümit veriyorsunuz demek istiyoruz.

    ve sosyal avrupa’daki erkek ve kız kardeşlerimize saygın ve isyankar
    olanlara, yalnız değilsiniz demek istiyoruz. neo-liberal savaşlara
    karşı
    büyük hareketleriniz bizi sevindiriyor, demek istiyoruz. sizin
    örgütlenme
    biçimlerinizi ve mücadele yöntemlerinizi, belki bir şeyler
    öğrenebiliriz diye
    dikkatle izliyoruz, demek istiyoruz. mücadelenizde sizlere nasıl destek
    olabileceğimizi düşünüyoruz, ama euro göndermeyeceğiz, çünkü avrupa
    birliği’nin kargaşası nedeniyle değer yitimine uğrayacağını biliyoruz,
    demek
    istiyoruz.. ama belki size el sanatları ve kahve gönderebiliriz, siz de
    onları pazarlayıp geliri mücadeleniz için kullanabilirsiniz. belki size
    bir
    miktar pozol da gönderebiliriz, bu direnişinizde size kuvvet katar; ama
    gönderip göndermeyeceğimizi kim bilir, çünkü pozol, bizim tarzımız, ya
    midenizi hasta edip mücadelelerinizi zaafa uğratır, neo-liberaller
    karşısında
    yenik düşmenize neden olursa?

    ve afrika, asya ve okyanusya’daki kardeşlerimize sizlerin de mücadele
    ettiğini biliyorzu ve fikirlerinizi ve pratiklerinizi daha yakından
    tanımaya
    istekliyiz, demek istiyoruz.

    ve dünyaya, onu içine, tüm bu dünyaları, direnen dünyaları
    sığdırabilecek
    kadar genişletmek istediğimizi söylemek istiyoruz. onlar
    neo-liberalleri yok
    etmek için mücadele veriyorlar ve insanlık için mücadele etmeyi
    bırakamıyorlar.

    şu hâlde, meksika’da yapmak istediğimiz, sadece sol kişi ve örgütlerle
    bir
    anlaşmaya varmak, çünkü neo-liberal küreselleşmeye karşı direnme ve
    herkes
    için adalet, demokrasi ve özgürlüğün hüküm sürdüğü bir ülke yaratma
    fikrinin
    yalnızca siyasal solda bulunduğuna inanıyoruz. adaletin yalnızca
    zenginler,
    özgürlüğün yalnızca büyük iş sahipleri için olduğu ve demokrasinin
    yalnızca
    seçim propagandası için duvarlara yazı yazmadan ibaret olduğu
    günümüzdeki
    gibi değil. ve patria’mız meksika’nın ölmemesi için bir mücadele
    planının
    yalnızca soldan çıkabileceğine inanıyoruz.

    ve düşünüyoruz ki bu sol kişi ve örgütlerle birlikte, meksika’nın,
    bizler
    gibi mütevazı ve basit insanların yaşadığı her yerine gitmek için bir
    plan
    yapabiliriz.

    ve onlara ne yapmaları gerektiğini söyleyip emirler vermeyeceğiz.

    bir adayı desteklemelerini de istemeyeceğiz, mevcut olanların hepsinin
    neo-liberaller olduğunu biliyoruz.

    ne de onlardan bizim gibi olmalarını, ya da silaha davranmalarını
    isteyeceğiz.
    sadece onlara yaşamlarının, mücadelelerinin, ülkemiz hakkındaki
    düşüncelerinin ne olduğunu ve yenilgiye uğramamak için ne yapmamız
    gerektiğini soracağız.

    basit ve mütevazı insanların görüşlerini dikkate alıp belki de orada
    patria’mıza duyduğumuz sevginin aynını bulacağız.

    ve belki de biz basit ve mütevazı insanlar anlaşmaya varacağız ve tüm
    ülkede
    örgütlenip, şimdi birbirimizden ayrı, yalnız başımıza sürdürdüğümüz
    mücadeleleri birleştirmeye, bütün isteklerimizi karşılayan bir programa
    benzeyen bir şey bulmaya, ve “ulusal mücadele programı” denilen bu
    programı
    nasıl gerçekleştireceğimize dair bir plan yapmaya karar verebiliriz.

    ve kulak vereceğimiz bu insanların çoğunluğunun onayı ile, herkesle,
    yerliler, işçiler, campesino’lar, öğrenciler, öğretmenler, memurlar,
    kadınlar, çocuklar, yaşlılar, erkekler ve iyi yürekli olan ve adına
    meksika
    denen, rio grande ve rio suchiate arasındaki, bir ucu pasifik
    okyanusu’na,
    bir ucu atlantik okyanusu’na dayanan bu patria’mızın tahrip olup
    satılmaması
    için mücadeleye gönüllü bütün iyi yürekli insanlarla birlikte
    mücadeleye
    girişeceğiz.

    vi-) bunu nasil yapacağiz?

    ve meksika’nın ve dünyanın bütün mütevazı ve basit insanlarına basit
    sözlerimiz şu ki, bugünkü sözümüzü söylüyoruz.

    lacandona ormanından altıncı deklarasyon:

    ve basit sözlerimizle, diyoruz ki…

    ezln saldırgan bir ateşkese bağlılığını sürdürmektedir, hükümet
    kuvvetlerine
    saldırıda bulunmayacak ve saldırgan askeri hareketlere girişmeyecektir.

    ezln sürdürmekte olduğumuz barışçıl girişim aracılığıyla siyasal
    mücadele
    yolu üzerinde ısrarını sürdürmektedir. ezln bu nedenle ne ulusal
    siyasal-askerî örgütlerle ne de başka ülkedekilerle hiçbir gizli ilişki
    kurmama kararlılığını sürdürmektedir.

    ezln kendisini oluşturan ve en yüksek komuta organı olan zapatista
    cemaatlerini savunma, destekleme ve itaat etme ve, -iç demokratik
    süreçlerine
    müdahale etmeksizin- özerklerinin, iyi yönetimlerinin güçlenmesi ve
    yaşam
    koşullarının iyileşmesi konusunda elinden geleni yapacağına taahhüdünü
    bir
    kez daha yeniler. bir başka deyişle, meksika’da ve dünyada yapacağımız
    şeyi,
    silahsız olarak, sivil ve barışçıl bir hareket aracılığıyla ve kendi
    cemaatlerimizi ihmal etmeden ve desteklemeyi elden bırakmadan
    yapacağız.

    bu nedenle…

    dünyada…

    1. neo-liberalizme karşı, insanlık için direnen ve mücadele eden kişi
    ve
    örgütlerle
    karşılıklı saygı ve desteğe dayalı yeni ilişkiler kuracağız..

    2. yapabildiğimiz kadarıyla, tüm dünyada mücadele eden kız ve erkek
    kardeşlerimize yiyecek ve el sanatları gibi maddi yardım göndereceğiz.
    başlamak için, la realidad iyi yönetişim cuntası’ndan, “chompiras”
    adlı, 8
    ton yük taşıyan kamyonlarını ödünç vermelerini istiyoruz. ona mısır ve
    belki,
    eğer isterlerse 200 varil petrol yükleyip, kuzey amerika ambargosuna
    karşı
    direnişlerine zapatistalardan bir yardım olarak küba halkına
    göndermeleri
    için meksika’daki küba elçiliğine teslim edeceğiz. ya da belki
    teslimatı
    buraya daha yakın bir yerdeyapabiliriz; çünkü mexico city çok uzak ve
    “chompiras” yolda bozulursa işimiz zorlaşır. bunu hasattan sonra
    yapacağız,
    ürün şimdi tarlalarda yeşeriyor ve tabii bize saldırmazlarsa, çünkü
    önümüzdeki birkaç ay içinde gönderirsek mısır koçanlarından başka bir
    şey
    gönderemeyiz ve bunlar tamale’de (bir çeşit mısır yiyeceği -ç.) bile
    kullanılamaz. en iyisi kasım ya da aralık’ta göndermek.

    ve kadınların el sanatları kooperatifleriyle de bir anlaşma yapıp henüz
    hâlâ
    birlik olamamış avrupalara çok sayıda el işi göndereceğiz belki yanında
    zapatista kooperatiflerinden bir miktar organik kahve de
    gönderebiliriz, bunu
    satıp mücadeleleri için biraz para sağlayabilirler. satamasalar bile,
    afiyetle bir fincan kahve içip neo-liberalizme karşı mücadeleden söz
    edebilirler ve eğer hava soğuksa elle ve taşla yıkanmaya karşı dirençli
    zapatista işlemeli battaniyelerine bürünebilirler. bunların rengi
    yıkandıkça
    solmuyor.

    ve bolivya ve ekvator’daki yerli kardeşlerimize de biraz
    transgenik-olmayan
    mısır göndermek istiyoruz ama ellerine ulaşması için tam olarak nereye
    gönderebileceğimizi bilmiyoruz, ama bu küçük yardımı yapmaya
    istekliyiz.

    3. ve dünyada direnen herkese, başka kıtalararası encuentro’ların
    (buluşmalar
    -ç.) düzenlenmesi gerektiğini söylüyoruz; bir tane dahi olsa. belki bu
    yılın
    aralık ya da önümüzdeki yılın ocak ayında; bakmamız gerek. sadece ne
    zaman
    olacağını söylemek istemiyoruz, çünkü aynı zamanda nerede, ne zaman,
    nasıl ve
    kim üzerine, her şey üzerine anlaşmak gerek. ama birkaç kişinin konuşup
    geri
    kalanların dinlediği bir sahne değil, herkesin eş bir düzlemde ama
    düzenli
    bir biçimde konuştuğu bir yer olmalı, aksi durumda kargaşa olur ve
    sözler
    anlaşılmaz ve herkesin başkalarının direniş sözcüklerini duyupnot
    edebileceği
    iyi bir örgütlenme olmalı ve herkes dünyalarındaki compañerolar ve
    compañeralarla konuşabilmeli. ve çok büyük bir hapishanesi olan bir yer
    olmalı, çünkü bizi bastırıp cezaevine koymak isterlerse ne olacak; öyle
    ki
    üst üste yığılmayalım, ve hapishanede de neo-liberalizme karşı,
    insanlık için
    buluşmamızı sürdürebilelim. nasıl anlaşacağımız konusunda anlaşabilmek
    için
    neler yapacağımızı size ileride söyleyeceğiz. bunlar dünyada yapmak
    istediklerimiz konusundaki düşüncelerimiz. şimdi sıra…
    meksika’da

    1. meksika’nın yerli halkları için savaşmayı sürdüreceğiz, ama artık
    yalnızca
    onlar için ve yalnızca onlarla birlikte değil, meksika’nın tüm
    sömürülenleri
    ve mülksüzleştirlenleri için ve tüm ülkede. ve meksika’nın tüm
    sömürülenleri
    dediğimizde buna, iş aramak ve hayatta kalabilmek için abd’ye giden kız
    ve
    erkek kardeşlerimizi de dahil ediyoruz.

    2. meksika halkının basit ve mütevazı insanlarına kulak verip aracı
    olmadan
    doğrudan onlarla konuşacağız, ve duyup öğrendiklerimize göre, bizim
    gibi
    basit ve mütevazı olan insanlarla birlikte, ulusal bir mücadele
    programı
    geliştireceğiz; ama bu sol, ya da antikapitalist ya da neo-liberalizm
    karşıtı
    ya da meksika halkının adalet, demokrasi ve özgürlüğü için bir program
    olacak.

    3. tıpkı geçmişteki sol militanların darbeler, cezaevi ya da ölümle
    durdurulmadıkları ya da satın alınmadıkları zaman yaptıklarına benzer
    tarzda,
    siyaset yapmanın, başkalarına hizmet ruhuna sahip, maddi çıkar
    gütmeyen,
    özverili, adanmış, sözüne sadık, dürüst, tek ödülü görevini yerine
    getirmenin
    kıvancı olan başka bir tarzını inşa ya da yeniden inşa etmeye
    çalışacağız.

    4. meksika halkının konut, toprak, iş, yiyecek, sağlık, eğitim,
    bilgilenme,
    kültür, bağımsızlık, demokrasi, adalet, özgürlük ve barış taleplerini
    hesaba
    katan yeni bir anayasa ve yasalar talebi için mücadeleyi yükselteceğiz.
    halkın hak ve özgürlüklerini tanıyan ve güçlü karşısında zayıfları
    koruyan
    bir anayasa.

    bu amaçlar için…

    ezln önderliğinden bir heyeti ulusal topraklarda bu işi
    gerçekleştirmesi için
    belirsiz bir süreyle görevlendirecektir. zapatista heyeti,lacandona
    ormanları
    altıncı deklarasyonu’na katılan diğer sol örgüt ve kişilerle birlikte,
    açıkça
    davet edildikleri yerlere gidecektir.

    ezln’nin kuramda ve pratikte, aşağıdaki koşullar uyarınca kendilerini
    sol
    olarak tanımlayan seçime-yönelik-olmayan örgüt ve hareketlerle bir
    ittifaklar
    politikası oluşturacağını da duyuruyoruz.

    tepeden aşağıya dayatılacak anlaşmalar yapmayıp, öfkeye kulak verip onu
    örgütlemek üzere birlikte davranmaya yönelik anlaşmalar yapmak.
    kendilerini
    oluşturanların arkalarından müzakere edilecek hareketler oluşturmayıp
    katılımcıların görüşlerini her zaman dikkate almak. iktidardan ya da
    onu ele
    geçirmeye çalışanlardan armağan, konum, avantaj, kamusal görev
    beklemeyip
    seçim takviminin ötesine geçmek. ulusumuzun sorunlarını tepeden
    çözümlemeye
    kalkışmayıp, neo-liberal yıkıma karşı bir alternatifi, meksika için
    solun
    alternatifini
    tabandan ve taban için geliştirmek.

    evet, örgütlerin özerkliği ve bağımsızlığına, mücadele yöntemlerine,
    özgütlenme tarzlarına, iç karar alma süreçlerine, meşru temsillerine
    karşılıklı saygıya evet. ve ulusal egemenliğin ortak ve eşgüdümlü
    savunusuna,
    elektrik, petrol, su ve doğal kaynakların özelleştirilmesine uzlaşmaz
    bir
    karşı-duruşa evet.

    bir başka deyişle, kayıtdışı sol siyasal ve toplumsal örgütleri ve
    kayıtlı
    partilere üye olmayan sol iddiasındaki kişileri, ulusal bir kampanya
    örgütlemek, halkımızın sözüne kulak verip onu örgütlemek üzere
    patria’mızın
    her köşesini ziyaret etmek üzere, zamanı gelince önereceğimiz zaman,
    yer ve
    tarzda bizimle buluşmaya çağırıyoruz. evet, bu bir kampanyaya benziyor
    ama
    aynı zamanda çok farklı, çünkü seçimle ilişkili değil.

    kardeşler:

    ilan ettiğimiz sözümüz şudur ki:

    dünyada neo-liberalizme karşı, insanlık için direniş mücadelelerine
    daha
    fazla omuz vereceğiz.

    ve verebileceğimiz pek az şey olsa da, bu mücadeleleri destekleyeceğiz.

    ve karşılıklı saygı temelinde deneyimleri, tarihleri, fikirleri,
    düşleri
    paylaşacağız.

    meksika’da ise, tüm ülkeyi, neo-liberal savaştan geriye kalan
    yıkıntıları ve
    bu yıkıntılarda yeşermekte olan direnişleri dolaşacağız.

    bu toprakları, bu gökyüzünü bizler kadar seven insanları arayıp
    bulacağız.

    la realidad’dan tijuana’ya, örgütlenmek, mücadele etmek ve belki de bu
    ulus’un ölmeme konusundaki, en azından kartalın yılanı yemek üzere
    nopal
    üzerine konduğu günden beri süregelen son umudu olacak şeyi inşa etmek
    isteyenleri arayacağız.

    yoksun bırakılanlarımıza demokrasi, özgürlük ve adalet adına gidiyoruz.
    bir başka siyasetle, bir sol program ve yeni bir anayasa için
    gidiyoruz.
    tüm yerlileri, işçileri, campesino’ları, öğretmenleri, öğrencileri, ev
    kadınlarını, esnafı, küçük işletme sahiplerini, mikro-işletme
    sahiplerini,
    emeklileri, engellileri, dindar erkek ve kadınları, bilim insanlarını,
    sanatçıları, aydınları, genç insanları, kadınları, yaşlıları,
    eşcinselleri ve
    lezbiyenleri, erkek ve kız çocukları, bireysel ya da kolektif olarak,
    başka
    tarzda bir siyasetin inşasına, solun ulusal mücadele programı ve yeni
    bir
    anayasa oluşturmaya yönelik bu ulusal kampanya’ya, zapatistalarla
    birlikte
    doğrudan katılmaya çağırıyoruz.

    ve ne yapacağımıza ve nasıl yapacağımıza dair sözümüz bu. katılmayı
    isteyip
    istemediğinize sizler karar vereceksiniz.

    ve bu sözümüzle aynı fikirdeki, ve korkmayan, ya da korkup da korkusunu
    denetleyebilen iyi yürekli ve iyi niyetli erkek ve kadınları,
    sunduğumuz bu
    fikri uygun bulup bulmadıklarını açıklamaya çağırıyoruz ki,
    mücadeledeki bu
    yeni adımın kiminle, ne zaman, nasıl, ne zaman ve nerede
    atılabileceğini
    görelim.

    sizler bunun üzerine düşünürken, size, bugün, 2005 yılının altıncı
    ayında,
    zapatista ulusal kurtuluş ordusu’nun erkek, kadın, çocuk ve
    yaşlılarının,
    lacandona ormanlarından altıncı deklarasyonu kabul edip
    benimsediklerini ve
    imza atmayı bilenlerin imzaladığını, bilmeyenlerin ise parmak bastığını
    bildirelim. ama bugün okuma-yazma bilmeyenlerin sayısı daha az, çünkü
    eğitim,
    insanlık için neo-liberalizme başkaldıran bu bölgede, yani zapatista
    torakları ve göklerinde ilerleme kaydetti.

    ve tüm dünyada haksızlıklara başkaldıran ve direnen bütün basit ve
    mütevazı
    insanların soylu yüreklerine gönderdiğimiz basit sözümüz, budur.

    demokrasi!

    özgürlük!

    adalet!

    meksika güneydoğusu dağlarından.
    gizli devrimci yerli komitesi,
    zapatista ulusal kurtuluş ordusu genel komutanlığı.
    meksika, 2005 yılının altıncı ayı.

    çeviren: sibel özbudun
hesabın var mı? giriş yap