• --- spoiler ---
    filmin en can alıcı cümlesi şudur:
    "now, think her white."
    --- spoiler ---
  • matthew'i biz bu filmden tanıdık evlat. öyle true detective metyivcusu değiliz.
  • sinemaya uyarlanan john grisham'in kitaplarindan birisidir. filmde herkes guneyli aksaniyla (southern) konusur ve sari sicak mi vardir nedir oralarda, film boyunca herkes terlidir. o kadar cok unlu insan vardir ki filmde, surekli aa bu da oynuyormus dersiniz.
  • şimdilik sadece filmini izledim, kitabı yarın kargodan gelecek ve ay içinde okuyacağım, o yüzden salt filmde anlatılan şekliyle değerlendirmek gerekirse, filmde mahkemeden çıkan karar ilginçtir.

    --- spoiler ---

    tamam, carl lee yerden göğe kadar haklıdır. iki tane ırkçı barzo kızına tecavüz etmiş ve onulmaz hasarlar bırakmıştır. ben olsam ben de ikisini de vururdum. bu işin vicdan kısmı. ama hukuken carl lee'nin hiç ceza almadan davadan sıyrılması tuhaf duruyor. john grisham'ın çoğu romanında jürili duruşmalarda beklenenden çok farklı sonuçlar alındığı görülmüştür. bir şekilde jürinin hukukun dışında bir olgu haline gelmesini inceden inceden işler. ama en barizi herhalde bu filmdekidir. zira, carl lee'nin hiç ceza almaması, beraat etmesi, bireysel adalet furyası başlatmayacak mıdır? artık herkes eline silah alıp adaleti kendi sağlamayacak mıdır? beraat kararı hukuken zayıf bir karar değil midir?
    --- spoiler ---

    --- spoiler ---

    ekleme: kitabını da okudum. sorduğum sorunun yine net bir cevabı yok. ayrıca film, kesinlikle kitaptan çok daha iyi. john grisham'ın ilk romanı olmasından kaynaklı bazı acemilikler ve kaçırılmış fırsatlar filmde düzeltilmiş. ellen roark'a daha geniş bir yer verme ve davanın kazanılmasında daha etkin bir rol sunma, kapanış konuşmasındaki kilit cümleleri jüri üyesinden alıp avukata verme, carl lee'nin davanın kazanılmasındaki etkin payı, ve siyah-beyaz ayrımına daha net bir bakış içerme gibi artıları var filmin. grisham, yıllar sonra, sondan bir önceki romanı sycamore row'da aynı yer ve aynı karakterlerle neredeyse hatasız bir iş çıkarmış. bu da tecrübenin önemini gösteriyor.
    --- spoiler ---
  • siyahlara karşı bir eyalette kızı için adam öldüren siyah bir baba carl lee. genç bir avukat jack brigance. çakal savcı rufus buckley.
    matthew mcconaughey jake tyler brigance
    sandra bullock ellen roark
    samuel l. jackson carl lee hailey
    donald sutherland lucien wilbanks
    kevin spacey d.a. rufus buckley
    kiefer sutherland freddie lee cobb
    oliver platt harry rex vonner
    ashley judd carla brigance

    kitabın türkçe ismi adalete susayanlar (bkz: altın kitaplar)
    kitabını türkçe/ingilizce okudum. filmini izledim. kitabı çok daha güzeldi. (bkz: klişe sözler)
  • oyunculugu hakkinda ne denir bilinmez ama sandra bullockun en guzel oldugu film. ama sanki senaryoya bir de hos,cekici kadin olsun diye eklenmis gibi gozukuyor.
  • pozitivistçi bakış açısı yerine doğal hukukçu yaklaşımı benimsememiz gerektiğinin önemine vurgu yaptığını düşündüğüm film.

    --- spoiler ---

    kahramanımız bu iki adamı gözünü kırpmadan bilerek ve isteyerek öldürdü mü? evet. bunu yaparken eylemlerinin sonucunu idrak edebilecek bir akıl ve ruh sağlığına sahip miydi? evet. ülkedeki mevcut hukuk sistemi diğer iki herifi yargılamak konusunda tek yetki sahibi organ mı? evet. o zaman bu adamın diğer ikisini infaz ederek cezalarını kendi eliyle verdiğini düşünmesi yanlış mı? kesinlikle evet. hukuk sistemi bu tür davranışları state of nature'a dönme riski nedeniyle asla desteklememeli ve sırf emsal olsun diye bile en ağır şekilde cezalandırmalı mı? yüzde yüz evet.

    ama...

    işte o ama tam da bu noktada anlamlı bir şekilde devreye giriyor. bu filmi izleyen veya kitabı okuyan herkes, kahramanımızla empati yaptığında, "benim de kızıma aynı şeyi yapsalar ben de bu adamları öldürürdüm" diyor mu? sanırım büyük çoğunlukla evet. o halde yasalarla düzenlenen o dünya, gerçek hayatta büyük çoğunlukla tercih edilecek senaryo ile örtüşmüyor, bunu görüyoruz. demek ki yasal olmayan her şey aynı zamanda gayrımeşru olmak zorunda değil. demek ki kanuna uygun olan her şeyi de meşru olarak kabul edip gözü kapalı benimsememeliyiz. demek ki kanunun gaddarca bulduğu bir davranış, bizim hayal dünyamızda dahi olsa makul, kabul edilebilir ve hatta bizim tarafımızdan da eyleme dökülebilecek bir davranış olabilir. ve demek ki insan eliyle yazılmış o kanunlardan daha üstte tutmamız gereken bazı etik ve vicdani değerler var. o halde hayatımızı sadece kanunlara göre değil, kanunların da üstünde gördüğümüz bu etik kurallara göre yaşamamız bizi sadece insan yapar; bundan daha az veya çok bir şey değil.

    --- spoiler ---
  • özellikle son zamanlarda artan "kadın" cinayetleri sonrasında tekrar izlediğim film.

    elbette konusu "kadın" cinayetleri değil ancak yine de "adalet"in ne şekilde yerine getirilmesi konusunda önümüze çeşitli örnekler koymakla, iyi bir iş başarıyor diyebiliriz.

    --- spoiler ---

    zira, adamın tecavüzcüleri öldürmesinin nedeni; daha önce aynı suçu işlemiş kişilerin ellerini kollarını sallayarak, toplum içine karışmış olmaları.

    buradan da şunu anlayabiliyoruz ki eğer "adalet sistemi" herkes için ve her zaman "aynı" şekilde işlemezse, zaman içerisinde "yurttaşlar" kendi adaletlerini sağlama konusunda inisiyatif almayı tercih edebilirler.

    bu, elbette istenmeyen bir durumdur ki zaten davada da savcılık bunu işliyor. adaleti yerine getirmenin sadece adli kurumların gerçekleştirebileceği bir iş olduğunu belirtiyor.

    doğru ancak eksik.

    adalet, hızlı, eksiksiz, zamanında ve "toplum vicdanı"nı rahatlatacak şekilde işle(til)melidir ki "toplum" adalete güvensin, saygı duysun, başına her ne gelirse gelsin, adaletin "doğru"yu yerine getireceğinden "emin" olsun.

    son yıllarda ülkemizdeki "adalet" uygulamalarındaki sorunlar da önümüzdeki dönemlerde "yurttaşların" kendi adaletlerinin sağlamasına yahut "adalet tesis etmeyi" görev edinmiş kimilerine başvurmayı getirebilir.

    bundan dolayı, hukuk insanları, adli sistemin içinde olanlar, kamu görevlileri ve "hak" arayan herkes, şapkayı önüne koyarak, daha iyi bir "adalet" sistemi nasıl olabilir sorusuna yanıt aramalıdır.

    günden güne eriyip giden "adalet duygusu"nun yeniden yeşermesini sağlamak, başta adalet sisteminde çalışanlar olmak üzere, hepimizin sorumluluğundadır.
    --- spoiler ---

    not : sandra bullock'u çocukluğumdan beri severim ve neden sevdiğimi bu filmde bir kez daha anladım.
  • to kill a mockingbirdu animsatan film. tabi degisen amerikayla beraber hikayelerin sonu da degismis.
  • 1996 yapımı bir joel schumacher filmi. çok sağlam kadrosu vardır. ama birine ayrı bi parantez açmak gerekiyor. (bkz: samuel l. jackson)
hesabın var mı? giriş yap