açık şehir
-
paris de bir açık şehir örneğidir, ancak reno ve citroen fabrikaları ingilizlerce bombalanmıştır belli oranda. gene de toplamda ne roma ne de paris berlin'in, londra'nın yaşadığı ölçüde bir bombardımana maruz kalmamışlardır.
-
(bkz: açıkşehir)
-
(bkz: roma citta aperta)
-
trt türk'te yayımlanan kitap-edebiyat programı. bir bakıma trt 2'deki açık kitap programının bir devamı. doğan hızlan ve semih gümüş her hafta bir konuk ağırlıyorlar. genelde doğan hızlan konuşuyor, semih gümüş de "bitse de gitsek" dercesine kafa sallayıp gülümsüyor. murat gülsoysa açık kitap'ta yaptığı gibi bu programda da sinemaya uyarlanmış kitapları, filmleriyle karşılaştırarak inceliyor. açık kitap'ın ekibinde yer alan müge iplikçi ise açık şehir'de yer almıyor.
-
15 eylül 2011 tarihinde yapılan yayınında yeni çıkan kitabı saf ve düşünceli romancı vesilesiyle orhan pamuk konuk olmuştur. aynı çerçevede murat gülsoy, semih gümüş ve pamuk'un söyleşilerini dinlemek oldukça keyif vermiştir.
-
-
2011'in son programında, programı hazırlayanların hepsinin bir masa etrafındaki sohbetini izlemek oldukça keyif vermiştir. dilerim hem açık şehir'in niteliği hem de böylesi edebiyat programlarının sayısı artar.
-
bugün saat 22.20'de yayınlanacak bölümünde ali öz ile tarlabaşı hakkında konuşacaklarından izlemek için sabırsızlandığım kültür-sanat programı.
-
(bkz: zeynep miraç)
-
1970'lerde geçen çocukluğumda, adı konmamış bir batı mezrası olan çukur çeylen'de mezarlığımız açık şehir gibiydi. ölülerimiz kendine rahatlıkla kenarda bir yer buluyor, ağaların 5-10 mezarlık merkezi mezar öbeği mezarlığımızın sanatsal vitrinini üretiyor, gelen geçen ve çobanların soluklanma, gölgelik, düzgün beton ve taş gereksinimini karşılıyordu. hemen kenarındaki doğal mezar yeri boşlukları kendiliğinden harman yerine dönmüştü. ölülerimizle iç içe, koyun koyuna ekinimizi kaldırıyorduk. mezarlarımız ayak altında ama saygıdan mahrum değildi. anababam beni erkenden o kadar sert eğitmiş ki, güttüğüm ikiceğiz çift öküzü mezarların arasına daldığında (ilkokul öncesi yaşımdayım) mezarlara basa basa önlerini almam düşünülemez diye çaresizlikten ağlaya ağlaya mehmet ali ağa'nın dikkatini çekmişim, bana ne yaptıklarını sormuş. sonraları övgüyle anlatılan hikayemle koltuklarım kabarmıştı. nasıl karacaahmet mezarlığı istanbul'un gözbebeği, bizim mezarlık da çobanların, çocukların, harmancıların gözde mekanıydı. (bkz: mezarlık/@ibisile)
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap