• t: hakkında 8.07.2002'de hürriyet gazetesinde haber yapılan skandal. (link yenilendi)
    devamı için (bkz: 5 haziran 2016 soner yalçın köşe yazısı)

    elif can yetim'in babası raif yetim'in iett genel müdürlüğü yaptığını öğrendiğimiz skandal. (bkz: nereden nereye)
    --- spoiler ---
    tarih 13.4.1999...

    recep tayyip erdoğan henüz cezaevine girmemişti. ama siirt'teki konuşması nedeniyle verilen mahkûmiyet kararı nedeniyle belediye başkanlığından ayrılmıştı.chp istanbul il başkanı mehmet bölük'e bir ihbar gelmişti:
    ‘‘istanbul halkı, akbil aracılığıyla sanal ortamda hortumlanıyor.’’

    akbil'in bilgisayar ortamında tutulan hesaplarına değişik tarihlerde girilerek, hasılatlar üzerinde oynamalar yapılıyordu.böylece iett büyük zarara uğratılıyor; yapılan zamlarla dar gelirli istanbullular ulaşım için fahiş ücretler ödüyorlardı.

    bölük, istanbul cumhuriyet başsavcılığı'na bu soygunu ihbar ederken; 'akbil projesinin mucidi' sayılan itü elektrik-elektronik fakültesi'nden dr. berk üstündağ da sarıyer cumhuriyet başsavcılığı'na başvuruyordu. bu iddiaları içeren dosyalar daha sonra sarıyer savcılığı'nda birleştirildi.

    bantlar bozuldu
    büyükşehir'in akbil'in soruşturması süresince bir şey dikkati çekti... sistemin uygulayıcısı belbim (belediye bilgi işlem a.ş.) genel müdürü ahmet kazokoğlu ve diğer yöneticiler nedense görevlerinde tutuldular. soruşturma süresi içinde bölük'e çeşitli bilgiler gelmeye devam etti; ‘‘belbim yöneticileri delilleri karartıyor. bilirkişilere giden bantları bozuyorlar’’ diye... bölük ihbarları savcılığa da duyurdu.savcılık bu durumu bilirkişilere inceletti; bilirkişiler şöyle bir tespit yaptılar:‘‘bilgi işlem merkezinde sistem disk kapasitesinin yetersizliğinden ötürü sistem kullanıcılarının sisteme erişimini izleyen bir dosya (log dosyası) tutulmamaktadır. bu nedenle sistem kullanıcılarının ne zaman, hangi dosyalar üzerinde ne tür hareketlerde bulunduğu belirsizdir.’’

    mehmet bölük bunun üzerine cumhuriyet savcılığı'ndan şöyle bir talepte bulunuyor: ‘‘önceden uyarılmalarına rağmen bu sakıncalı, suiistimale açık sistemi uygulayan, suiistimali gizlemek için log dosyalarının silinip delillerin yok edilmesine olanak sağlayan belbim genel müdürü ahmet kozakoğlu, kurumun zarara uğratılmasını seyreden, karşılıklı muhasebe kayıtlarını tutturmayan iett genel müdürü raif yetim ve tüm bu olayları görmezden gelen, belbim ve iett genel müdürlerini soruşturma süresinde görevde tutarak delillerin yok edilmesine neden olan büyükşehir belediye başkanı ali müfit gürtuna hakkında görevlerini suiistimal ettiklerinden ceza davası açılmasını arz ederim.’’

    rahşan affı çıktı, ama...
    bu yazı üzerine cumhuriyet savcılığı, büyükşehir belediyesi'nden, büyükşehir'in bit'lerinden olan belbim genel müdürü ahmet kozakoğlu'nun görevden alınmasını istedi. ancak gürtuna, kozakoğlu'nu görevden almamakta direndi.soruşturma sürerken 'rahşan affı' çıktı... sarıyer savcılığı, gürtuna ve recep tayyip erdoğan hakkında hazırladığı fezlekeyi yargıtay'a gönderdi. yargıtay da içişleri bakanlığı'ndan soruşturma izni istedi. bakan sadettin tantan, 1.2.2001'de bu izni verdi. ancak erdoğan ve gürtuna, danıştay'a itiraz ettiler.

    danıştay 2. dairesi, 27.9.2001'de, dosyanın af kapsamına girdiğine karar vererek, içişleri bakanlığı'nın soruşturma iznini iptal etti. ancak yargıtay cumhuriyet başsavcısı sabih kanadoğlu, gürtuna ve erdoğan'a yöneltilen suçların 3628 sayılı mal bildirimi ve yolsuzlukla mücadele kanunu'nun 17. maddesi kapsamına girdiğinden, içişleri bakanlığı iznine gerek olmadığı nedeniyle gereği yapılmak üzere dosyayı, belbim genel müdürlüğü'nün bulunduğu üsküdar başsavcılığı'na gönderdi. üsküdar cumhuriyet başsavcılığı soruşturmasında birçok yeni belge ve bilgiye ulaştı; fp yandaşlarına usulsüz ödemeler yapılan 'havuz hesaplar' tespit etti.

    bölük'e göre, delillerin ve bilgisayar kayıtlarının 'karartılması' nedeniyle akbil yolsuzluğunun miktarının 5-6 trilyonluk bir kısmı ispatlanabildi.ve geçen 16 haziran'da cumhuriyet savcılığı, üsküdar ağır ceza mahkemesi'nde davayı açtı. bu sabih kanadoğlu'nun gönderdiği dosyalar nedeniyle erdoğan hakkında açılan ikinci dava oluyor. istanbul 7. asliye ceza mahkemesi'ndeki ilk dava ise, erdoğan'ın yakını olan albayraklar'a verilen ihaleler nedeniyle, 'ihaleye fesat karıştırmak'tan açılmıştı.erdoğan ve gürtuna haklarındaki igdaş dosyasının ise eyüp savcılığı'nca henüz soruşturması sürüyor.en az 12 yıl hapis isteniyor37 akbil sanığından üçü tutuklu bulunuyor. veli ibrahim uğur, mustafa çiçek ve metin ersan bayram adlı kişiler, belbim'in sıradan elemanları olarak gösteriliyor.

    sanıklar arasında adı geçen ve 12 yıldan az olmamak üzere ağır hapisle cezalandırılmaları istenenlerden bazı isimler şunlar:
    recep tayyip erdoğan (akp genel başkanı, eski belediye başkanı),
    ali müfit gürtuna (dönemin büyükşehir belediye başkanı),
    mehmet mustafa açıkalın (görevden alınan büyükşehir genel sekreteri),
    necmi kadıoğlu (erdoğan'ın yakın arkadaşı, danışmanı ayrıca görevden alınan dönemin büyükşehir iştirakler daire başkanı, 2004-2017 arası esenyurt belediye başkanı)
    prof. erman bülent tuncer (erdoğan'ın danışmanı),
    idris naim şahin (erdoğan'ın genel sekreter yardımcısı, şu anda akp genel başkan yardımcısı),
    nihat macit (erdoğan'ın imar daire başkanı),
    şenol demiröz (kültür daire başkanı, belbim yönetim kurulu üyesi),
    harun karaca (erdoğan'ın arkadaşı ve danışmanı),
    mehmet duman (erbakan'ın eski avukatı, erdoğan'ın danışmanı, dış ilişkiler müdürü)
    --- spoiler ---
    kaynak

    silinirse diye yazı üste kopyaladım.
  • recep tayyip erdoğan başkanlığındaki istanbul büyükşehir belediyesi'nde ortaya çıkan bir skandaldır.

    2016 yılında mahkeme kararı ile ekşide yazılan herşey silinmiştir.

    görsel

    1997 ila 1999 arasında istanbul büyükşehir belediyesi, şehir içi toplu taşıma taşıtlarında ödeme aracı akbil'den elde ettiği 2.6 trilyon liralık kazancı gizlenmiştir.

    nisan 1999'da başlayan soruşturma kapsamında 65 kişi gözaltına alınmıştır. kamuoyunda, erdoğan'ın elde ettiği parayla yeni kuracağı partiye kaynak sağladığı şüphesi oluşmuştur.
    kaynak

    soruşturma daha sonra skandalın yaşandığı belbim'in yanı sıra igdaş, isfalt, iston ve ibb ile iş yapan şirketler olmak üzere genişletilmiştir.

    kaynak

    yargıtay tarafından açılan davada eski belediye başkanı tayyip erdoğan, halihazırdaki belediye başkanı ali müfit gürtuna, maliye müfettişi mustafa açıkalın ve bu süreçte belbim'de görev yapan kişiler yargılanmıştır.

    kaynak

    davanın hakimi, 2015'te yargıtay başkanlığına atanan ismail rüştü cirit'ti. hakimin dava sırasında bayılması medyanın gözünden kaçmamıştır.

    akbil davasında tutuklu kalmadı

    sanıkların çoğunun beraat ettiği davada tayyip erdoğan ve üç milletvekilinin dokunulmazlıkları bulunduğu gerekçesiyle dosyaları ayrılmıştır.

    başkan akbil davasından muaf

    diğer kaynak

    (bkz: yasama dokunulmazlığı)
  • tam bir skandal değildir. neden açıklayayım:

    paranın ya da paraya tahvil edilebilen bir değerin sahtesini yapıp bundan maddi çıkar sağlayınca kalpazanlık yapmış oluyorsun.

    mesela, ben new york belediye başkanı olsam, toplam 10 adet free pass gişesinden 7 adedini new york belediyesi'nin resmi kayıtlarına girecek ve resmi gelir olarak kaydedilecek şekilde planlasam ve fakat diğer 3 free pass gişesini, bu gişelerdeki satışlarından elde edilen gelirler new york belediyesi resmi kayıtlarına girmeyecek şekilde organize etsem; buradan elde edilen free pass satış gelirlerinin bir bölümünü pastafaryan tarikatına, bir bölümünü de kendime aktarsam... böyle bir durumda ben kalpazanlık yapmış olurdum. niye? çünkü resmi kayıtlara giren 7 gişe dışında satılan diğer tüm free pass kartları aslında sahte oluyor. yani ben, sahte free pass piyasaya sürmüş oluyorum.

    peki bu başlığın gerçek tanımı oldu mu? olmadı tabii. niye olmadı? çünkü ortada kalpazanlık var ama skandal yok. neden? çünkü skandal olması için bu kalpazanlığın bir suç olarak ortaya çıkması gerek. ortada bir hukuki bir karar* yoksa, olsa olsa kötü bir iftira olur bu. hatta bu durum bana "those who can not prove the accusations are calumniators; they are undignified..." diyebilme fırsatını bile verir (bunu ispat etmeyen müfteridir, şerefsizdir).

    keza, ben kilise çanını çalmaya niyetlensem (no ding dong), zaten kılıfını da önceden hazırlamış olur, new york mahkemesinden hukukçu bir arkadaşın durumu idare edivermesini sağlardım. oldu mu skandal? hala olmadı! hüküm yok, suç yok... no woman, no cry!

    diyelim, sonradan bu hukukçu arkadaşı supreme court başkanı atadım... yine mi olmadı? bok oldu! olmadı tabii...

    evet... tanımlayamadık işte. demek ki neymiş: olmayan skandal.
  • elif can yetim' in babasınin da adının geçtiği bir yolsuzluk iddiası.

    yukarı
  • milletin parasini calip servet ve guc sahibi olan dinlarlar. öbur dunyada her kurus hakkim icin cayir cayir yanacaksiniz.
  • olay hakkında bilgi almak istiyorum erişim engeli gelmiş. ne saçma şey ya. sebep ne. niye ben bu konudaki yazılan şeylere erişemiyorum? hayır dense ki bu başlıkta yazılanların yalan olduğu ve ya iftira olduğu mahkememizce tespit edildi o yüzden erişimi engelledik anlarım ama öyle birşey de yok. bu haliyle hakim bey/hanım öyle karar verdi siz de erişemeyeceksiniz gibi bir anlama geliyor.
  • 29 nisan 1999 hürriyet gazetesi haberi, kaynak
    "akbil'cilere çete sorgusu
    trilyonluk akbil skandalında gözaltına alınanların sayısı dün 65'e çıktı. gözaltındakilerin sorgulaması ‘‘suç işlemek amacıyla teşekkül oluşturmak’’ suçlamasıyla sürdürülüyor.

    akbil skandalı kapsamında gözaltına alınan 65 kişinin sorgusu, suç işlemek amacıyla teşekkül oluşturmak, yani ‘çete’ suçlamasıyla sürdürülüyor. dgm savcılığı'na sevk edilecek olan sanıkların sorguları hızla sürerken, belediye iktisadi teşekkülleri ile istanbul büyükşehir belediyesi ile iş yapan firmaların evraklarının incelenmesi de devam ediyor.

    seçimde mi kullanıldı?

    istanbul emniyet müdürlüğü mali şube ve organize suçlar ve silah kaçakçılık şube müdürlükleri tarafından ortaklaşa yürütülen ‘akbil operasyonu’ kapsamında dün gözaltına alınan 5 kişi ile birlikte, toplam gözaltı sayısı 65'e yükseldi. albayrak şirketler grubu, emi haritacılık, belbim aş, metratem temizlik hizmetleri inşaat sanayii ltd. şti., beltem temizlik hizmetleri ve inşaat ltd. şti., sistem aş., igdaş şirketlerinin kayıtlarında yapılan incelemelerin sonuçlarının alınmaya başladığı belirtildi. bu şirketlerde igdaş'in hesaplarında ortaya çıkan ve yöneticilerin nerede olduğunu açıklayamadığı 4 trilyon liranın nerelere ve kimlere aktarıldığının araştırıldığı belirtildi.

    akbil ve belediye'ye ait diğer şirketlerden gelen kayıt dışı trilyonlarca liranın bir bölümünün, 18 nisan'da yapılan genel ve yerel seçimler için yapılan propaganda çalışmalarında kullanılmış olabileceği bildirildi. istanbul büyükşehir belediyesi'ne iş yapan firmalar üzerinden aktarılarak bir havuzda toplanan paraların, şu an hapiste bulunan istanbul büyükşehir belediyesi eski başkanı recep tayyip erdoğan önderliğinde kurulması planlanan yeni oluşumun temelinin atılmasında kullanılmak üzere bekletildiği de iddia edilmişti.

    başta büyükşehir belediyesi firmalarında yapılan yolsuzluklar olmak üzere, fp ile ilişkiler, yandaş firmalara verilen ihaleler, yandaş televizyon ve radyo kanalların verilen yüklü reklam destekleri olmak üzere bir çok konuda ifadeleri alınan sanıkların bir bölümü mali şube'de, bir bölümü de organize suçlar ve silah kaçakçılık şubesi'nde sorgulanıyor. sanıklar için önceki gün 4 gün ek sorgulama süresi alındı. sorgu süreleri 1 mayıs cumartesi günü sona erecek olan sanıklar için gerekirse ikinci bir ek süre alınacağı ifade edildi. bu arada, olayla ilgili soruşturma, sarıyer cumhuriyet başsavcılığı'ndan dgm başsavcılığı'na sevkedildi. sanıkların, önümüzdeki hafta başında dgm'ye çıkarılmaları bekleniyor.

    fp'li vekillerden akbil ziyareti

    fazilet partisi genel başkan yardımcıları abdülkadir aksu, nevzat yalçıntaş ve ali coşkun ile milletvekilleri süleyman arif emre, osman yumakoğulları ve azmi ateş, dün akşam üzeri istanbul emniyet müdürü hasan özdemir'i ziyaret ettiler. saat 16.00'da vatan caddesi'ndeki istanbul emniyet müdürlüğü binasına gelen ve gazetecilerin sorularını yanıtsız bırakan fazilet partisi yöneticileri ve milletvekillerinin özdemir ziyareti, ‘akbil ziyareti’ olarak yorumlandı.

    nuri albayrak: bu siyasi baskıdır

    gözaltında bulunan albayrak şirketler grubu sahipleri ahmet, mustafa ve bayram albayrak'ın, fazilet partisi istanbul il yönetim kurulu üyesi ve sigorta şirketi sahibi kardeşleri nuri albayrak, yöneltilen suçlamaları yalanladı. mali polis'in sorgusuz sualsiz gelerek albayrak şirketi merkezinde arama yaptığını, bütün evraklara el koyduğunu ve kardeşleri ile birlikte 16 kişiyi gözaltına aldığını belirten nuri albayrak, ‘‘bu soruşturma tamamen siyasi bir baskının sonucudur. soruşturma tamamlanacak ve şirketimiz ile çalışanlarımızın suçsuz oldukları ortaya çıkacaktır. ayrıca işyerimizde bulunan pompalı tüfeklerin bulundurma ruhsatı var’’ dedi.

    albayrak'ın, yeni şafak gazetesi'nin sahibi olduğu iddialarının da asılsız olduğunu belirten nuri albayrak, bu gazeteyle aynı binada olmak ve gönül bağının ötesinde bir ilişkilerinin olmadığını söyledi. gözaltında bulunan ahmet, mustafa, bayram ve nuri albayrak'ın, muzaffer ve kazım isimli 2 kardeşleri daha bulunuyor.

    gürtuna: akbil’i ben ihbar etmedim

    istanbul valisi erol çakır'a, istanbul büyükşehir belediyesi genel sekreteri mustafa açıkalın ile birlikte nezaket ziyareti yapan büyükşehir belediye başkanı ali müfit gürtuna, basın mensuplarının, akbıl konusundaki ilk ihbarı kendisinin yaptığı iddiasıyla ilgili soruyu, ‘‘iddia ile iftiraları ayırt edelim. onu ben iddia değil de iftira olarak kabul ediyorum’’ biçiminde yanıtladı. gürtuna şunları söyledi:

    ‘‘hukuk platformunda kalınması gerektiğine inanıyorum ve siyaseten olaya yaklaşmadım. siyasi bir arka plan aramama gayreti içersinde oldum. onun için temennim odur ki bu konu çok kısa zamanda hukuk çerçevesinde çözülür ve devletin kurumları yara almaz. akbıl'le ilgili iddialar konusunda bana ulaşan bilgi olmadı. cumhuriyet savcılığı ve emniyet müdürlüğü'ne yapılan başvurulara da yanıt alamadık. kendi bünyemiz içersinde olayı irdeledik, takibatını yaptırdık. hatta bizzat genel sekreterimiz mustafa açıkalın'ı bu konuda görevlendirmiştik. araştırıldı, o noktada herhangi bir usulsüzlüğün ve yanlışlığın olmadığı neticesine varıldı. bizim tespit ettiğimiz bir şey yok. bilmediğimiz var da ortaya konulursa, biz onun takipçisi oluruz, onu da çok açık söylüyorum. oraya gelen gelirin bir kaynağı var. iett, ido, tcdd vesaire her kurum oraya intikal ettirdiği kaynağı ortaya koyuyor. o bir devlet kurumu. kimsenin çiftliği değil orası. gireni belli, çıkanı belli. kimsenin öyle şahsi hesabına filan da bir şey aktarıldığı söz konusu olamaz. yani böyle bir şeyin ortaya konulması bile izahı son derece zor bir olay.’’

    toplumsal'dan ali avcu'nun 7 eylül 2019 tarihli yazısı;
    kaynak
    "akbil ve albayrak’lara verilen ihaleye fesat karıştırmakla ilgili birgün gazetesinden erk acarer’in titizlikle hazırladığı habere göre: başmüfettiş eren’in içişleri bakanlığı teftiş kurulu başkanlığı’na gönderdiği, oradan da dgm’ye gelen suç dosyasında, son 5 yıllık dönemde yapılan ihaleler mercek altına alındı. sıradan bir servis şirketiyken, recep tayyip erdoğan döneminde 1998 yılında 641 milyarlık çöp toplama işi alan, daha sonra aynı işi, 1999 yılında 1 trilyon 222 milyar, 2000 yılında ise 1 trilyon 500 milyara alan albayrak a.ş’nin şirketi önemli bir yer tuttu. raporun bir bölümündeki tespit de ilginçti. “büyükşehir belediyesi’nin 227 araçlık yeni personel taşımacılığı için hazırladığı şartnamede “ihaleye katılacak firmanın 3 bin kişilik taşıma gücüne sahip olması gerekir” ibaresi bizzat albayraklar için konuldu.”

    “hayali şirketlere, naylon ve sahte faturalarla ödeme yaptılar”

    candan eren’in raporunda usulsüzlük, yolsuzluk iddialarına ilişkin şirket, şirket, kalem, kalem ayrıntılı bölümler yer aldı. ama bir tespit hala tartışılır. o tespiti de görelim. “…hayali şirketlere, naylon ve sahte faturalarla ödemeler yaptıkları, yapılan bu ödemeler sonucunda, toplanan paraları, kendilerince bilinen kişilerin elinde toplayarak özel amaçlar doğrultusunda kullandıkları, yukarıda belirtilen (recep tayyip erdoğan), (geleceğin başbakanını hazırlamak ve cihat hazırlığı yapmak) amaçlara yönlendirdikleri ve zimmete geçirdikleri, istanbul ilinde özellikle kapatılan fazilet partisi belediyeleri ile işbirliği yaparak kamu imkanlarının çeşitli yollarla kendilerinin ve mensubu bulundukları partinin menfaatine aktardıkları, güncel tabiri ile hortumladıkları, bu eylemler arasında gerek gördükleri takdirde baskı, şiddet, cebir ve mafyavari yollara başvurmak suretiyle suç işledikleri yönünde iddialar ve ifadeler bulunduğu tespit edilmiştir”

    erdoğan’ın belediye başkanlığı dönemine ilişkin neredeyse sürek avı yapan bir isim vardı. zamanın chp il başkanı mehmet bölük. “el tayyip” kitabının da yazarı olan mehmet bölük, akbil skandalı gibi birçok yolsuzluk iddiasının aynı zamanda hafızasıydı. mehmet bölük, 2007’de ukrayna’da otomobiliyle seyir halindeyken beklenmedik bir şekilde şarampole yuvarlanıyor. önce bombalı saldırı olduğu iddiası duyuluyor. sonra şüpheli trafik kazası, ölümünün üzerinden 12 yıl geçmesine rağmen… sonrası malum esrarını koruyan bir kaza olarak kayıtlara geçerek unutuluyor.

    başmüfettiş candan eren’le birlikte soruşturmayı yürüten mülkiye müfettişleri hüseyin avni coş ve enver salihoğlu’nun raporları çok farklıydı. onlar raporlarında istanbul büyükşehir belediye başkanı tayyip erdoğan ile aralarında eski içişleri bakanı idris naim şahin gibi isimlerin de yer aldığı, daha sonra akp milletvekili de olan belediyedeki dönemin üst düzey bürokratları hakkında yolsuzluk iddialarının gerçeği yansıtmadığı, bu nedenle de adli işleme gerek olmadığı yönünde görüş bildirdi. soruşturmada adı geçen isimler akp kurucusu sonra milletvekili ve bakan oldular. örneğin mehmet mustafa açıkalın, idris naim şahin, hüseyin besli, akif gülle, veysel eroğlu, hilmi güler, nurettin canikli gibi.

    ‘son erdoğan kutsal kitabı’nın da yazarı olan hüseyin besli kendisinin de yargılandığı döneme ilişkin hiçbir şey yazmaması da önemli bir ayrıntıdır. maliye bakanlığı hesap uzmanları kurulu tarafından hazırlanan rapora göre istanbul büyükşehir belediyesi yönetimi, belbim aş tarafından işletilen akbil (akıllı bilet) aracılığı ile 2,6 trilyon liralık hasılatı buharlaştırdı.

    peki, sonra ne oldu?

    danıştay 2. dairesi; erdoğan’ın yargılanmasının önüne geçen bir karar aldı. erdoğan’a atfedilen bu suçların bir kısmının erteleme yasasına girdiği, bir kısmının zaman aşımına uğradığı, bir kısmının da teşekkül oluşturmak suçunun unsurlarının oluşmadığı kararını verdi. bu kararları veren dairenin hakimi ise hüseyin karakullukçu idi. aynı zamanda bülent arınç’ın sınıf arkadaşı.

    danıştay raporu sonra zaman aşımı ve “rahşan affı” adıyla bilinen yasa değişikliği sayesinde davalardan sonuç alınamadı. bu arada erdoğan’ın belediye başkanlığı döneminde belediyeleri denetlemekle görevli olan sayıştay’ın başkanlığını daha sonra milli savunma bakanı yapılan vecdi gönül’ün yaptığını da hatırlatayım. ülkeyi sarsan ama tayyip erdoğan’ı etkilemeyen akbil gibi iddialarında öne çıkan isimlere ne olmuştu? onu da görelim.

    candan eren’e ne oldu? içişleri bakanlığı mülkiye başmüfettişi candan eren, istanbul belediyesindeki yolsuzluk iddialarını araştırdı. sonra bu iddiaları bir rapor haline getirdi. ergenekon ve balyoz davalarıyla ilişkilendirilip hakkında onlarca dava açıldı. sürgünlerden sürgün beğendirildi. ve son olarak, konak belediyesi’nde yaptığı soruşturma sırasında, “memuriyetine ait vazifeyi suistimal ettiği” gerekçesiyle 5 ay hapis cezasına çarptırıldı, cezası paraya çevrilerek ertelendi. candan eren için fezlekeyi hazırlayan kimdi? recep tayyip erdoğan’ın “malvarlığı” davasında verilen beraat kararını temyiz etmeyen eski ankara cumhuriyet başsavcısı, sonradan da adalet bakanlığı müsteşarı olan fahri kasırga idi.

    adil serdar saçan’a ne oldu? akbil operasyonunu yapan organize şube müdürü adil serdar saçan’ın üzerine belediyenin konteynırı düştü. ölümden kurtulan saçan, ergenekon davasında tutuklandı. 16 ay hapis yattı.

    ayhan mimaroğlu’na ne oldu? akbil ve erdoğan döneminin yolsuzluk iddialarını yürüten zamanın mali şube müdürü ayhan mimaroğlu uyuşturucu kaçakçısı bağlantısı olduğu iddiasıyla meslekten men edildi. sonra mahkemeyi kazanarak göreve geri döndü.

    avukat vildan ersin’e ne oldu? albayraklar ve yenişafak gazetesi’nin avukatlığını yapıyordu. 2001 yılında kilyos’ta şüpheli bir şekilde boğuldu. avukat vildan ersin’in şüpheli bir şekilde boğulduğu sırada yanında mali şube müdürlüğü dolandırıcılık büro amirliği’nde görevli polis memuru kadir koçyiğit vardı.

    başsavcı veli engin aslan’a ne oldu? akbil soruşturmasını yürüten sarıyer başsavcısı veli engin aslan, isteği olmamasına rağmen istanbul dışına sürgün edildi.

    hüseyin avni çoş’a ne oldu? akbil operasyonunda erdoğan’ı aklayan mülkiye başmüfettişi hüseyin avni coş, erdoğan’ın başbakanlığı döneminde, ilk bingöl valisi olarak görevlendirildi. sonra adana’da bir vatandaşa “gavat” derken görüldü. tepkiler üzerine erdoğan “valimizi yedirtmem” dedi. sakarya valisiyken merkeze 2017’de yayınlanan valiler kararnamesiyle merkeze alınan valiler arasında yer aldı.

    enver salihoğlu’na ne oldu? tayyip erdoğan’ın soruşturulmasına yer olmadığına ilişkin raporlar düzenleyen mülkiye başmüfettişi enver salihoğlu ise erdoğan’ın memleketi rize’ye vali olarak atandı.

    hüseyin karakullukçu’ya ne oldu? erdoğan’ın akbil soruşturmasında yargılanmasının önüne geçen kararın altında imzası olan hüseyin karakullukçu daha sonra danıştay’a başkan oldu. danıştay başkanlığı sırasında hayali ihracat bağlantılı çete soruşturmasında çete lideri barbaros hayrettin aksoy’la çeşitli firmaların cezalarıyla ilgili görüşmeler yaptığı ortaya çıktı. yaş haddinden emekli oldu.

    necmi kadıoğlu’na ne oldu? necmi kadıoğlu; uzun süre istanbul büyükşehir belediyesi kaynak ve iştirakler daire başkanlığı’nı ve kapatılan refah partisi’nin il yönetim kurulu üyeliğini yaptı. belediyenin istaç gibi şirketlerinden bazılarının yönetim kurullarında da yer alan kadıoğlu, akbil skandalı patlak verince yurtdışına kaçtı. ele geçirilen naylon faturalarda imzası bulunan ve 50 milyon lirayı yurtdışına kaçırdığı öne sürülen kadıoğlu, 2 ay kaçak yaşadıktan sonra türkiye’ye dönüşünde atatürk havalimanı’nda gözaltına alındı. igdaş soruşturmasının kilit ismiydi. tutuklandı, cezaevine gönderildi. suç çete kapsamından çıkarılınca serbest bırakıldı. 2014 yerel seçimlerinde esenyurt belediye başkanı seçildi. 15 aralık 2017’de erdoğan’ın metal yorgunluğu kapsamında tasfiye edildi. esenyurt belediye başkanlığından sağlık sorunları bahanesiyle istifa etti.
  • elif can yetim’in babasının adının geçtiği sikandall. lakin başlığa mahkeme kararıyla erişim engeli konmasının nedenini hiç anlamadım (eli çenesinde düşünen emoji).
  • vay be eskiden ters giden bir şeyler olduğunda dava açılabiliyormuş, soruşturulabiliyormuş dedirten bir skandal. hukukun son çırpınışları imiş.
  • (bkz: doymadılar)
hesabın var mı? giriş yap