• master of the telecaster* lakaplı müzisyen.
  • lightnin hopkins in kuzeni,ne güzel sülaleler var.
  • too tired şarkısına gary moore ile beraber el atmış, gitarı tutuşundan tuşesine kadar tamamen kendine has özellikleri olan gitarist. blues alive konserinde gary moore, too tired çalarken albert babayla atışmaya başlar ve thin lizzy dönemine gönderme yapan cambazlıklar sokar araya; albert baba ise hiç istifini bozmaz ve "iki dakka sakin ol koç bak buna blues derler" edasıyla mülayimce öttürür telecaster'ını ve gider.
  • 1994 yilinda kanserden öldü. o zamana kadar surekli sahnede kalmistir, netekim live 92-93 isimli albumu de en iyi albumleri arasindadir. blues muzigini soul gibi calmis veya soul'a blues karistirmistir. texas'ta dogmus, meksika sinirina yakinliktan dolayi oralarin latin kulturunden etkilenmistir. gitari re minore akort ederek calar, dedigine gore bu da oralarin kulturunden kaynaklanir. vokalindeki dinamikler ayni gitar calarkenki dinamiklerine benzer, zaten sololarinda bazen ayni gitar notalarini ayni dinamiklerle soyleyebilir. anormal enerjik, deli fisek bir bluescudur. yasarken izleyememis olanlar icin amazon'dan dvdsini alip izlemeleri tavsye edilir. ozellikle ohne filter - musik pur serisinden cikan konser kaydi cok iyidir tavsiye ederim.
  • albumlerini son derece dinamik gitar tekniğini kulak ardı edemediğim için dinlediğim, ancak ses tonu dolayısı ile bir türlü tam zevkine eremediğim bir bluescudur. çok katılımlı konserlere ya da albümlere katkısı varsa genellikle vokal yapmadığından tadından yenmez bu nedenle.
  • mr. iceman albumu muhtesem guzellikte olan ve her blues hayraninin bas ucunda bulunmasi gereken buyuk blues ustasi. (bkz: iceman)
  • rahmetli eğlenceli blues yapardı
    efes pilsen blues fest den kalma bir cd si vardır. ucuza satılıyor kaçırmayın alın.
  • "albert collins, daha once duyulmamis bir gitar akorduna sahip eski pusku bir fender ve blues tarihinin en coskulu canli gosterilerinden biriyle teksas'i kirip gecirirdi. gitarindan dokulen tinilari alkis tutan izleyicilere, siklikla da sokaklara tasir, yiginlari pesine takarak trafigi arapsacina donustururdu. cok kisi yankilarla dolu bu tarzini "cool sound" olarak nitelendirirken, albert blues dunyasini kasip kavurdu.

    tum bunlar bir cirpida olmadi. albert collins 60'li yillarin baslarinda r&b turunda, kendine ozgu bir dizi enstrumantal 45lik yapti ve "frosty" ile ulusal capta bir basariya damgasini vurdu. daha sonra, 60'larda "blues muziginin yeniden canlanma" doneminde, san fransisco's fillmore parcasini calan collins, dans salonlarinin vazgecilmez bir uyesi oldu. bunun oncesi ve sonrasinda epey sikintili gunler de yasadi. collins, karisi gwen ile tanistigi, kansas city'de org triolariyla birlikte caldi ve daha sonra bati yakasi'ni boydan boya dolasarak, aralarinda genc robert cray'in katildigi bir lise mezuniyet balosunun da oldugu, irili ufakli muzik etkinliklerinde sahne aldi. yillar sonra johnny copeland ile bir ekip olusturarak grammy odulu'nu kazanan "showdown" albumunu cikartti.

    alligator sirketiyle bir sozlesme imzalamasinin ardindan, albert, 1978'de chicago'lu muzisyenlerden olusan "the icebreakers" adini verdigi bir grup kurdu. 15 yil boyunca dunyanin cesitli yerlerinde sahne alan grup, gelmis gecmis en coskulu blues topluluklarindan biri olarak yiginlari buyuledi. eric clapton'dan david bowie'ye, muzik dunyasinin onde gelen hemen hemen tum sanatcilarina eslik eden albert collins, cok sayida film ve klipte oynadi ve blues dunyasinin en onemli odullerini aldi.

    sahne disinda son derece alcakgonullu biri olan collins, oturma odasinda motorsikletini parkettigi, minik bir apartman dairesinde sakin bir yasam surduruyordu. yasaminin en mutlu anlarini yollari asindirmaktan bitkin dusmus turne otobusunun direksiyonu basinda, ellerinde eldiven, kimi zaman hic durmadan 1000 mil katedip dogrudan sahneye ciktigi zamanlarda yasiyordu.

    1993 yilinda vakitsiz dunyadan gocmesiyle, albert'ten geriye cok sayida carpici album ve muziginin buyusunden kurtulamayan izleyiciler kaldi. yine de, kendisinin "pek de matah biri" olmadigini one suruyor, muziginin "blues'dan baska birsey olmadigini" dile getiriyordu."

    bruce iglauer
  • bir röportajında okuduklarımdan aklımda kalan:

    -what is the secret of the "albert collins tone"?
    -everything at ten!
    -everything at ten?
    -i simply plug into a twin reverb and turn all knobs to ten.
    -how can you stand it being so loud?
    -i turn the amp towards the bass player!
hesabın var mı? giriş yap