• marcel proust'un mahpus isimli romanındaki sevgilisi.
  • dii omen avertant...

    marcel proust' un dev eseri kayip zamanin izinde' nin muhtelif bolumlerinde**** uzun uzadiya anlattilan bayan. efendim boyle bir bayanin ya$ami$ olduguna dair herhangi bir bilgi yok elimizde, proust'un eserindeki karakterlerden biridir, bu baglamda kurmacadir. sikca yapilan bir hata da, bu bayanin marcel proust'un sevgilisi oldugu yonunde. proust'un romanlarindaki anlaticinin muellif olup olmadigi hususunda farkli goru$ler mevcut ancak genellikle kabul goren goru$e gore eserdeki anlatici proust degildir.

    kayip zamanin izinde'yi okurken anlaticinin en ince detaylara dahi takilan ve bu en ince detaylardan binbir alana inhisar eden tespitler cikarabilen biri oldugunu rahatlikla goruruz. akil melekeleri hayli geli$mi$ olan anlaticimizin her yonuyle takdir ettigi bir beyefendi vardir; mosyo swann. anlaticinin gunluk kostumlerden, edebi ve sanatsal zevklerine kadar bu beyefendinin izlerini goruruz. bu beyefendi bir gun bir yerde bir fahi$eye tutulur. bir donem suregiden kar$ilikli a$k, tensel doyumlar ve akabinde olagan bir surecin yine pek olagan bir sonucu olarak ortaya cikan kar$iliksiz a$k; madam odette. akli dengesini ve sagligini yitirme a$amasina gelir mosyo swann. heyhat, sonunda bir nevi ultima ratio olarak evlilik teklif eder kar$isindaki bayana; odette'in madam swann olu$u.

    i$te yukarida bahsi gecen anlatici ile albertine arasindaki a$kin, daha once ya$anmi$ bir ornegini bizlere anlatan bu ozetlenmi$ hikaye, anlaticinin albertine'e kar$i hissettiklerinde de pek etkili olan bir reaksiyon maddesidir. oncelikle albertine'e tam manasiyla sahip olmak, butunuyle hakim bir pozisyona gelmektir, anlaticinin istegi. cunku bunun aksi bir olu$, kademe kademe $u sonuclara yol acacaktir; mutsuzluk, mide agrisi, uykusuzluk, kalbe saplanan malum aci...

    anlatici oyle karma$ik tespitlerde bulunur ki, eminim ba$tan bu kadar karma$ik bir mevzuya girecegini bilse, pes ederdi. ancak tipki her an bir kro$e yeyip, nakavt ile birakabilecegimiz boks macinda, cevredeki taraftarlarinizin tezahuratlari yuzunden maca bu kadar basit bir $ekilde son verememeniz gibi a$kin girdabina girince de etrafimizi, asinda daha da fazlasi zihnimizi kaplayan binbir unsur ile i$in icinden cikmak pek kolay olmuyor. anlatici, kendisinin entellektuel yetkinligiyle yari$amayacak seviyede olan albertine ile ya$amaktan cogu zaman sikintiya du$er, evet, artik bu a$k ona herhangi bir haz sunmamaktadir, i$i dostane bir $ekilde bitirmek gerekir ancak i$ler bir anda tersine doner. albertine'in hemcinsleriyle olan ili$kisi, dedik ya, anlaticinin zihninde bamba$ka reaksiyonlar dogurur; bu reaksiyonun ciktisi ise insana dair birincil hislerden biridir, kiskanclik... anlaticinin ayagi kayar, zihinden kalbe. efendim kiskanclik mevzuu oyle enteresandir ki, kapkaranlik kocaman bir ovaya du$en ki$inin elinde tuttugu ufacik bir fener gibidir. o ovada bulmaniz gereken ise gercektir. belki elinizde o fener olmasa (gercegi) sizi, o karanlik ortamda cevrede ne oldugunu ara$tirmaya itecek bir dinamik olmayacaktir. ancak fenerin acilmasi ile bir ta$ parcasi gorulur, acaba o ta$ parcasi her zaman kendisine bahsedilen kayanin yanindaki ta$ parcasi midir? peki kaya orada midir? hayir. belki bu kayayi bulursam yanindaki ta$a da ula$ilir...

    i$te albertine'i kiskanan anlatici, ona yeniden baglanir. dedik ya, albertine'e tamamiyle sahip olma birincil amacti, i$te bu amacin butunuyle gercekle$tirilmesi ile (-giderek bayagila$an) mustesna bir surec ba$lar. bu surec, ornekte verilen kiskanclik gibi unsurlarla etkilenmedikce, kendine dogrudan bir yol acar; anlaticinin iradesiyle olacak ayrilik gun gibi ortadadir. ancak kiskanclik ve benzeri unsurlarla sakatlanan bu surec, artik bamba$ka bir surec haline gelir.

    bu ve bunun gibi sureclerden $unu cikaririz;
    1) sevgiliye butunuyle sahip olunur, bu bir sureci ba$latir, bu surec ce$itli unsurlarla sakatlanmadikca a$k giderek bayagila$ir, genelde bir tarafi rahatlatan diger tarafi uzen bir sona mahkumdur.
    2) sevgiliye butunuyle sahip olundugunda ba$layan surec, ce$itli unsurlarla sakatlanir ve ba$ka bir surec ba$lar, bu da genelde yeniden ona sahip olma amaciyla ba$latilir.

    artik geldik meseleyi toparlama a$amasina;
    albertine'in muhtelif bayanlarla ili$kiye girdigine dair yogun $upheler mevcuttur. $ans esasli unsurunun da etkisiyle sona dogru giden anlatici-albertine ili$kisi, bu $uphelerin etkisiyle bir kisir donguye donu$ur. albertine, belki de anlaticiya duydugu buyuk sevgi ile onun isteklerini 'uysallik'la kar$ilar ve di$ dunyadan kendini soyutlamak suretiyle mahpus ba$lar. albertine evinden cikamaz, artik ba$ka kizlarla goru$mesi de imkansizdir. anlatici, sona dogru ilerleyen bu a$kin bitmesini istemediginden kiskanclik yaratmasi icin gecmi$ meselelere el atar. (burada durmali ve bir $eye dikkat cekmeli, anlatici tarafindan sona goturulen a$k, demek ki burada anlaticinin rizasi hilafina seyir eylemektedir, objektif bir surec midir bu acaba?)

    a$k sembolik olarak bir mahpus halidir. uc a$agi be$ yukari sonu bellidir. mahpus biter. bu biti$in mahpustan kacmak suretiyle mi yoksa cezayi cekmek suretiyle mi husule gelecegini belirleyen 2 ba$ aktor vardir, zaman ve kar$i tarafin biricik varligindan mutevellit etkenler. i$te marcel proust'un anlaticisi kisir bir dongude, bu kisir donguyu bir nevi zamani geri almak niteligine donu$turerek ce$itli ciki$ yollari arar, ustun gayretleri cevresindeki aristokratlar kadar ustundur, onlarin aslinda kendilerini anlattiklari gokyuzune degen yuce katedraller kadardir. ancak ne var ki 'zaman perdeleri ceker', albertine, nami diger kar$i tarafin biricik varligi bu kisir dongunun ba$a donmesine izin vermez.

    heyhat! a$kin eninde sonunda bitecegi oyle bir kehanettir ki tanri dedigimiz 'e$yanin tabiati' mevzuuyu cok onceleri, bir sozle$me $arti gibi belirlemi$tir. yurek daralmalari icinde tutkun ki$inin elinden gelen tek $ey, agizdan cikan bir cift laftir; 'tanrilar bu kehaneti uzakta tutsun'

    *tirnak icindeki alintilar marcel proust, mahpus

    ayrica (bkz: albertinesimonet)
  • gonul tutuklularina...

    albertine simonet hanimefendiden bu kadar bahsetmi$ken, acilar sakli kalmak ko$uluyla, kayip zamanin izinde'nin anlaticisinin gonlunde ilelebet hapis kalmasindan da bahsetmek gerekiyor. bu sonsuzluktan kastim, olum halidir. anlaticinin, icine du$tugu zor durumu bir onceki entaride anlattik ama burada da en kisa ve kaba haliyle yer verecek olursak;

    - sevilen ki$i ile birlikte ya$amaya ba$lamak zor zanaattir. cunku ortak ya$am ile birlikte zihin, nevi $ahsina munhasir bir faraziye yaratir. anlaticimiz, albertine'le ayni evde ya$amasindan itibaren onun tum davrani$larina hakim olmu$tur. anlaticinin, albertine'in her hareketinden haberdar olmasindan dolayi, $imdiki zamanda, 'mechul'u beraberinde getiren herhangi bir durum mevcut olmaz. biraz daha acacak olursak, albertine'in yaptigi her $eyi bilen anlatici, albertine uzerinde tam hakimiyeti haizdir. demek ki $imdiki zamanda mechul yoktur. mechulun buradaki kritik onemi ise artik zamanla ali$kanlik haline donu$up, iki taraf icin de cazibesini kaybeden ili$kiyi canlandiran bir dinamik olan kiskancliga yol acmasidir. anlaticimizin genel bir ifadesini burada uygulamak gerekirse; '' gerceklik mechule giden yolda bir ilk adimdir sadece ve bu yolda pek fazla ilerlememiz mumkun degildir. en iyisi bilmemek, mumkun oldugunca az du$unmek, kiskancliga en ufak bir somut ayrinti sunmamaktir. ne yazik ki, di$ dunyada olmasa da ic dunyamiz bazi olaylar cikarir kar$imiza. bazen albertine dair du$uncelere daldigimda buldugum bazi tesadufler bana gercekligin kucuk parcalarini sunuyordu; bu kucuk ayrintilar, tipki birer miknatis gibi, mechulun bir parcasini kendilerine cekerler ve o andan itibaren mechul bize aci vermeye ba$lar. '' i$te mechul,anlatici icin, bu tam hakimiyet halinde, anilardadir. anilarda albertine'e dair yakalanan herhangi 'mechul', tam hakimiyete halel getirmek suretiyle kiskancligi, kiskanclik da a$ki tekrar korukleme i$levine sahiptir.

    bu mechulu mumkun oldugunca yok etmeye cali$mak ugra$isi dahi ba$li ba$ina bir yuktur ve a$iga aci verir. bilfarz, mechul yok edilir, sevgili uzerinde tam hakimiyeti saglama telakkisi ile hareket eden bir din adami vasfi ile albertine'in kalbindeki alatona sahip olan anlatici bir sure icin mutlu olabilir ancak bu takdirde, tekrar yukaridaki evreye donulur. ciki$ neresi? bunu kestirebilmek guc, en azindan anlatici ile albertine'in ili$kisinde bunun pek mumkun olmadigini soyleyebiliriz.

    konudan fazlasiyla saptik cunku burada ilgilendigimiz mesele albertine'in olumu. olumunu (daha sonra da bazi eserlerini yine mevzubahis edecegimiz dostoyevski'nin) insanciklar adli eserdeki gibi mektuplarin, telgraflarin teatisi $eklinde sunmak daha bir etkileyeci olacaktir diye tahmin ediyorum.

    mektuplara gecmeden once kisa bir not: anlaticinin zihninde en buyuk yeri kaplayan du$unce $udur; sevgiliyi buyuk bir arzu ile istemek, gururu bir kenara birakip ona(gercekten teslim olmu$ bir halde olsak dahi) teslim olmak yapilacak aptalliklarin en buyugudur. cunku bu durumda sevgili, ili$kinin zaten biricik amaci olan kar$i tarafa tamamiyle hakim olma arzusunu gercekle$tirmi$ olur. o yuzden bu amacin gercekle$tigini belli etmemek, gururu sakli tutmak, onsuz da yapabileceginizi belirtmek izlenmesi gereken yoldur.

    •mektup no 1, anlaticidan albertine'e,
    ''sevgili dostum, sizden ozur dilerim. evimdeki o tatli varliginiz, bende yalniz kalmamak gibi bir kotu ali$kanlik yaratti. sizin artik donmeyeceginizi kararla$tirdigimiz icin, yerinizi en iyi doldurabilecek, hayatimi en az degi$tirecek, sizi en cok hatirlatacak ki$inin andree (albertine'in arkada$larindan biri) olacagini du$undum ve gelmesini rica ettim.... ki$iliklerimizin uyu$mazligi ve ve hayattaki talihsizlikler sevgili albertine'cigimin karim olmasina izin vermedigine gore, sanirim ... andree'de bir hayat arkada$i bulacagim. ''

    •mektup no 1'in devaminda, anlaticinin tespit, yorum ve davrani$lari
    ''olumun, var olan $eyi silip, geri kalan her $eyi oldugu gibi biraktigina, digerinin varligini sadece bir istirap kaynagi olarak algilayan ki$inin kalbinden istirabi cekip cikardigina, istirabi cikarip, yerine ba$ka bir $ey koymadigina gercekten inanmi$ olabilir miydim?''

    albertine ile ilgili olarak butun gururumu bir kenara biraktim; umutsuzluk icinde bir telgraf cekip, hangi $artlarda olursa olsun geri donmesini rica ettim; cani ne isterse yapabilecegini yazdim. albertine asla geri donmedi... (gururumu bir kenara birakip yazdigim) telegrafim yola yeni cikmi$ti ki, bir telgraf aldim. (albertine'in teyzesi) mme. bontemps'dan geliyordu. ya$adikca hic aklimizdan gecmeyen $eyler eklenir dunyamiza:

    •telgraf, mme bontmeps'dan anlaticiya
    - zavalli dostum, albertine'cigimiz artik aramizda degil. bu korkunc haberi size verdigim icin beni affedin, onu ne kadar sevdiginizi biliyorum. kazanin ardindan onu hayata dondurme cabalarimiz sonucsuz kaldi. ke$ke onun yerine ben olseydim- ''

    efendim kusura bakmayin araya girmem gerekti. burada anlatici, bu telgraf metninin hemen altinda $oyle devam ediyor sozlerine; ''(olum) bu aciyi dindirmedi''. hangi aciyi dindirmedigi konusuna kisaca deginecek olursak, anlaticinin saygideger dostu mosyo swann'a gore sevgilisine tam anlamiyla, sonsuzluga yayilmi$ bir kesinlikle sahip olamayan a$igi, ozgurlugune kavu$turacak olan tek ihtimal, sevgilisinin olumudur. ancak dedik ya, teori cokmu$tur zira anlaticinin acisi dinmez aksine en tehlikeli aciyi yaratir ki buna bilinmedik aci denir. bu sevgilinin artik geri donmeyecegini anlamanin acisidir. kesinlik kurumu anlaticinin ifadelerinde sikca rastlanan bir kurumdur. burada $oyle uygulama alani bulur; albertine olmu$tur, olumunu haber almadan once onu bir defa daha gormek icin gururunu dahi bir kenara birakan anlatici, boyle bir $anstan sonsuza kadar mahrum kalmi$tir. i$te meseleyi daha da derinden etkileyen arz ettigi kesnlik halidir, albertine zamanda var oldugu surece anlaticinin deneme $ansi mevcuttur ancak olumle zamanin di$ina cikilir, kayip hali gercekle$ir, mevcut olunan tek hal sizin imgeniz, tek yer ise tutuklu oldugunuz gonullerdir.

    bu olume muteallik telgrafi izleyen sularda iceriye durumdan habersiz anlaticinin hizmetcisi girer, elinde bayan albertine tarafindan olumundan once postalanmi$ iki adet mektup vardir. mektuplarda iki farkli tarih mevcuttur. tarih sirasina gore mektuplarda yazilanlar

    •birinci mektup, albertine'den anlaticiya, tarih 11 ekim
    ''sevgili dostum, andree'nin teklifinizi kabul edeceginden eminim; bence evinizde cok mutlu olacak. yetenekleri sayesinde, sizin gibi bir erkekle birliktelikten ve insanlar uzerindeki fevkalade etkinizden yararlanmayi bilecektir. eger andree en ufak bir zorluk cikarirsa(ki sanmiyorum), bana telgraf cekin, onu ikna etmeyi gorev bilirim.

    •ikinci mektup, albertine'den anlaticiya, tarih 12 ekim
    '' size donmem icin artik cok mu gec? andree'ye henuz yazmadiysaniz, beni kabul eder miydiniz? karariniza boyun egecegim, yalvaririm bir an once bana haber verin, ne buyuk bir sabirsizlikla bekledigimi tahmin edersiniz. donmeme karar verirseniz ilk trenle gelirim.
    butun kalbimle sizin,
    albertine. ''

    anlatici, zihninde surekli, albertine ile ya$aminin geri kalaninda beraberce neler yapacaklarini kurgulami$tir. yani gelecekle ilgili olarak albertine'siz alternatifler hic hesaba katilmami$, dogruyu soylemek gerekirse, anlaticiya bunun di$indaki alternatifler aci vermi$tir. ancak dedik ya, olum ile kesinlik kazanan durum, daha once tani$ilmami$, bilinmedik bir aciyi beraberinde getirmekle kalmami$ ayni zamanda anlaticinin hayatini tamamiyle degi$tirmi$tir. anlaticinin tum fikirlerini ekseninde donduren ana tespiti $oyledir; gecmi$ birtakim nesnelerin icinde saklidir ve bu nesnelerle her kar$ila$mamizda ilgili olduklari gecmi$ zihnimizde belirir. a$kin yukarida bahsettigimiz kisir dongusune kendi zihninde yogun bir sava$ veren bir bibliyofil bir du$unce adami, imgeler adami olan anlaticimizin, her nesneyle olan duyusal ili$kisinde, nesnenin albertine'e atif yapacagi aciktir. ancak du$unsel yetileri bu kadar kuvvetli biri olmakla beraber anlaticimiz, albertine ile gecirilen zaman, sahip olunan nailardan tatmin olmu$ degildir. bunun aksini beyaz geceler'de gorururuz. kahramanimiz eserin sonunda nastenka'ya minnettardir. cunku daha once hayatinda hicbir kadin ile ili$kisi olmayan kahramanimiz, a$ka dair duygulari, ilk defa nastenka sayesinde tatmi$tir. ancak eserin sonunda kahramanimiz icin aci mi vardir yoksa mutluluk mu, bu biraz tarti$maya acik bir meseledir. zira daha once kahramanimiz ile nastenka tani$madan evvel, nastenka'yi terkedip ba$ka bir $ehre gocen adam, geri doner. nastenka, tereddutsuz, eski a$kini secer. ancak kahramanimiz mutludur cunku ''yapayalniz ya$ayan bir yurege tattirilan mutluluk ani, kahraminiza kafi gelmektedir.''
    oysa albertine ile gecirilen yuzlerce geceye, binlerce aniya ragmen, anlaticimiz olumun getirdigi kesinligin de payi olaraktan albertine ile gecirecegi nice gunlerin gercekle$me ihtimalinin artik bulunmamasinin acisini ya$amaktadir.

    incil'den bir alinti $oyledir; ''gercegi soyluyorum size gercegi: bugday tanesi yere du$tukten sonra yok olmazsa bir bugday tanesi olarak kalir. ama yok olursa, o zaman bereketli urun verir.'' anlatici, albertine'in olumu ile $oyle bir zorlamaya da tabi olur; artik albertine yoktur, o yuzden gecmi$ten cikarilacak ona dair onemli-onemsiz her turlu ani gecmi$in bir suretini zihninde canlandiracaktir. albertine'in (sembollerle bugdayin) yok olmasi zorlayici sebeplerle zihinde olu$turulacak binbir ce$it aniyi da beraberinde getirecek bir olaylar silsilesini ba$latacaktir.

    ne var ki albertine;

    ''yarin kalkacak cenazen
    sen kir ciceklerinin yanindan gecerken''

    peki albert camus'nun de dedigi gibi zaman her derde deva midir? zamanla her $ey unutulur mu? ki$iden ki$iye degi$mekle birlikte, anlaticimizin buyukannesinin vefatini izleyen yillarda gecirdigi buhranlarin ve ilk a$ki gilberte'i buyuk sancilarin ardindan unutmasi gibi bunun da mumkun olabilecegini varsayabilir miyiz?
    bir alinti $iiri olayimiza uygulayip birakalim;

    ''bir ay oldu sevgili albertine goceli
    cenneti alaya geceli
    aglayip inlerken ardindan sevgilisi
    bir gun onunla bulu$mak tek tesellileri

    ellerin bembeyaz, dudaklarin al
    endamin narin senin
    gel yat uyu benimle derhal
    nihai karanliginda opu$elim gecenin ''

    albertine'in onceki mektuplarindan bir alinti: ''bu gezintimiz nihai karanlik cokunceye kadar aklimdan cikmayacak.''

    *tirnak icindeki alintilar icin ******
  • didem nur güngören'in otium'da 'şimdilik küçük bir övgü' ile bahsettigi, kayip zamanin izinde'nin me$hur karakteri.

    chantal akerman'in la prisonniere'den, kanimca cok derinden, zimni bir muzikal gibi uyarladigi ba$arili filmi la captive ile desteklenen yazıdan ufak bir alıntı:

    '' albertine, kayıp zamanın izinde’nin gizidir: anlatıcı onu kavramaya çalışır, kıskanır, evine hapseder, izler, gözetler, takip etmekten bıkar. ama vazgeçmeyi bilemez, sonunda onun tarafından terk edilir ve onu hepten yitirir. en basit açıklamayla albertine’in sunmayı (belli belirsiz biçimde) vaadettiği açılım gerçekleşmedikçe marcel ona daha da dolanır: anlaşılamayan şey caziptir.
    ( ... )
    ama albertine yok. anlatıcının son büyük aşkı, akerman’ın epey açık görsel metaforundaki gibi “gölgelere karışmış”. sırrının daha sonra açığa çıkmasının bir anlamı yok, çünkü bir meclisin parçası ya da bir arkadaş değil albertine: marcel’in garip metresi, bir türlü tanıyamadığı sevgilisi, hatta işte, bir sosyal ajan olarak aşkın ta kendisi.''

    yazinin tamamı icin tiklayiniz: http://www.verkac.org/otium/icerik/?p=237
  • proust’un kumpas kralicesi, dulcinea del toboso’nun fransızcası. cevirdigi oyunlarla okuyucuyu canindan bezdirmistir, anlatildigi gibi atla gezerken dusup olmemis, yaptiklarindan dolayi pisman olup intihar etmistir
  • albertine simonet, şu ingilizce who's who in proust kitabının başında inceleniyor. buna göre albertine simonet marcel proust'un gerçek yaşamdaki sevgilisi alfred agostinelli'den bariz izler taşıyormuş; o da mahpus/kapatma olduğundan şikayet etmiş; o da terk etmiş, hiç dönmemiş ve bir araba kazasında ölmüş.

    ekler: chantal akerman'ın marcel proust uyarlaması la captive'de ariane adıyla bedenlenen roman kişisi. bu sefer sevgilisi, roman yazarı, roman yazmaya debelenen, sadece racine* incelemesi çiziktirebilen proust eşdeğeri kişi simon olmuş; simonet'nin simon'u. diğer başlıca kişiler kendi isimlerinde: büyükanne, françoise, andree, lea gibi.

    chantal'ın ariane'ı ilişkiden öyle sıkılıyor ki barışmaları şerefine ikisi (normandiya'da?) bir otele gittiklerinde kötü havaya inat gece denize giriyor ve boğulayazıyor, veya boğuluyor işte ben anlamam. böylece başta nasıl çiçek açmış genç kızların gölgesinde* anımsatması geçmişse, filmin sonunda da bir uzun atlama ileri sarması bu ölme veya öleyazmayla albertine kayıp değinmesi sağlıyor.

    kitapta da filmde de türk okuyucuyu/izleyiciyi albertine/ariane'ın uykulu zevk/haz sırasında "andree!" diye sayıklaması yaralar/çarpar. ama albertine'de öyle kat kat çözülecek bir haz kapasitesi ve gizler/yalanlar alemi var ki; insan kendinin katil olmadığına şükreder, aşk cinayetlerine sonsuz hak verir. sanki marquis de sade müridi marcel proust batılı okurdan bir arabesk yaratıyor, zorla biçip dikiyor gibidir.

    ***
    [albertine o bayağı "uçkuru kaptırmak" deyimini ağzından kaçırınca, proust'un* anlatıcısı dehşete düşer, çünkü kadın eşcinselliğinin*, kaba tavlamanın çok korkulan getto'sudur birden ortaya çıkan: dilin anahtar deliğinden görülen koca bir sahne.] roland barthes - fragments d'un dircours amoureux

    "albertine'in uykusuna binip yol alırdım." marcel proust - la prisonnière

    "insan ancak ulaşılmaz bir şeyleri içinde barındırmasından ötürü peşinden koştuğu, sahip olmadığı bir varlığı sevebilir; ben de çok geçmeden albertine'e sahip olmadığımı bir kez daha fark ederdim." marcel proust - la prisonnière

    "albertine'le hayatımız kıskanmadığım zamanlar sıkıntıdan, kıskandığım zamanlarsa ıstıraptan ibaret olduğunu sanıyordum." marcel proust - la prisonniere

    "... albertine yaşlı bir kadına veya erkeğe asla genç kadınlara baktığı şekilde, gözlerini dikerek* veya aksine sakınarak* bakmaz, görmezden gelmezdi*. hiçbir şey bilmeyen aldatılmış kocalar*, aslında her şeyi bilirler*." marcel proust - la prisonniere

    "lezbiyen sayısı, hangi kalabalığın içinde olursa olsun, bir lezbiyenin, bir diğerinin gözünden asla kaçmamasını sağlayacak kadar az ve bir o kadar da çoktur." marcel proust - la prisonniere

    "nişanlılık dönemimiz bir dava görünümüne bürünmekteydi; albertine bir suçlu kadar çekingendi." marcel proust - la prisonniere

    (bkz: la captive/@ibisile)
    (bkz: baron de charlus/@ibisile)
    (bkz: berma)
    (bkz: vinteuil)
    (bkz: elstir)
    (bkz: bergotte)
hesabın var mı? giriş yap