• 1921 yilinda italya'ya yaptigi bir yolculuk sirasinda, henuz yeni tanistigi arkadasi bir otel odasinda gozlerinin onunde olurken, onunla gozgoze gelmekten kacinarak profilden bir resmini yapmakla ve ona maupassant'ın flaubert uzerine bir kitabini okumakla yetinmiştir. "yazi ve cizim, iste iki dolayim" der bu konuda yves bonnefoy, "ki giacometti'nin yitirdigi ve bundan sonra eserlerinde hep yakalamaya calisacagi mevcudiyeti (presence) asla veremeyecek olan iki dolayim". giacometti'nin, gerek desenlerinde gerek heykellerinde gozlere verdigi onem bosuna degildir. gozler, bize butunu verebilecek tek ayrintidir ona gore. ve artık, louvre'a gittiginde, tablolara degil, tablolara bakan insanlara bakacaktir uzun uzun. bir zamanlar bir otel odasinda yitirdigi birseyleri ararcasina.
  • heykelleri ve cizimleri fernando botero'nunkilerle tam bir tezat olusturur, siskolarla siskalar gibi.
  • "anlaşılmaz, biraz bulanık, yerini bulmamış bir kişiyim. bunu düşünmeli."
    a. giacometti, eylül 1963. ("yazılar" içinde, yky)

    giacometti'nin henri cartier-bresson tarafından çekilmiş bir dizi fotoğrafı vardır. bu fotoğraflardan birini, stockholm modern sanatlar'da görmüştüm. fotoğrafta tanımlanamaz bir şeyin varlığı, gördüğüm andan itibaren zihnime yerleşmişti. yukarıda iki ayrı yerde (#29895537 ve #86456166) bahsedilenlerle, bu 1961'de (giacometti ölmeden 5 sene önce) selüloite raptolmuş tanımlanamaz şey arasında özsel bir rabıta fark ettim şu an. cartier-bresson da, canına yandığım, böyle bir sanatçı işte. katharsis-i kalpten arındırır adamı.

    alberto giacometti (1901-1966), italyan isviçresi'nde doğmuş ve oraya* gömülmüş ressam, heykeltıraş, yazar ve ozan. ressamlığı, yontuculuğu kadar güçlüdür. çünkü kendisine göre desen her şeydir. 1927'den ölümüne dek çalıştığı ünlü atölyesi*, paris 14. bölgedeki hippolyte maindron sokağı'ndadır. 2017'de stanley tucci, giacometti'nin biyografisini final portrait adıyla çekmeye davranmış, hatta heykeltıraşı geoffrey rush canlandırmış, fakat umumen film müşkülpesent olan beni hiç tatmin etmemiştir.
  • incecik figürlerle çalışan heykeltıraş. pera müzesindeki sergisini gezme olanağı buldum. giacomettide ilgimi çeken ilk unsur figürlerinin inceliği oldu. daha sonra şu sözüne rastladım: “bir zamanlar insanları gerçek boyutlarında görürdüm, fakat onlardan uzaklaşıp onları bir bütün olarak görünce küçüldüler. ancak 1946 yılında insanı gerçek boyutlarında göreceğim uzaklık yerine, insanı gerçekten görebileceğim uzaklığı keşfettim.” giacometti savaşın vahşetini, insanın bu savaş karşısındaki kırılganlığını, geçiciliğini, yalnızlığını bu şekilde anlatmış. heykellerinin dokusu da gerçekten çok farklıydı. giacomettinin sergisi karanlık, yalnızlık kokan bir sergiydi bence. ama bu acınacak bir yalnızlıktan ziyade bir içe kapanış, iletişimsizlik gibi, bilinçli bir şey. iyi ki görmüşüm dediğim sergilerden biriydi giacomettinin heykelleri.
  • heykeltıraş'tır. giacometti yağmurlu bir günde cafe de otururken, kuyruğunu arka bacakları arkasına kıstırmış, boynunu bükmüş, yolda yürüyen bir köpek görür ve koşarak atölyesine gider ve meşhur köpek heykelini yapar. http://ledorfineart.com/…uploads/giacometti-dog.jpg

    sonrasında bu olaydan neden bu kadar etkilendiğini sorduklarında, o yolda yürüyen, boynu bükük köpekte, kendi çaresizliğini gördüğünü söyleyecektir usta...
  • ''insan, bir boşluğu nasıl boyayabilir ki? görüldüğü kadarıyla, giacometti'den önce hiç kimse bunu denememişti.ressamlar beşyüz yıldır tuvallerine neredeyse bütün bir evreni zorla koyarak resimlerini patlama noktasına getirmişlerdi. giacometti, bunları çıkarıp atmakla başlar işe. örneğin, kardeşi diego'yu koca bir hangarda kaybolmuş, yapayalnız biri olarak resmeder ; bu onun için yeterlidir.''

    sartre, giacometti'nin boşluk tutkusunu böyle tanımlamış. *
  • (bkz: ilhan koman) a göre existansiyalizmin heykel sanatçısı
  • soyut sanatın yüceltildiği bir zamanda figürü savunan varoluşçu ressam ve yontucu. yapıtlarını kolayca çöpe atabilen birisiymiş. eserlerini yap boz oyununa dönüştürmeyi severmiş, didişip dururmuş resimle, heykelle (yine de pek beğenmezmiş o sırada elindeki yapıtının son halini). fotoğraf çektirmekten hiç hoşlanmazmış ayrıca.
  • en sevilen sayilan, taklit edilen heykeltrastir.
    isvicre dogumlu,
    once surrealist takilmis sonrada existansialist heykeller yapmistir babasi ressam kardesi ise heykeltrastir.
    jean-paul sartre ile arkadasliklari vardir.
  • “giacometti, varlık ve hiçlik arasında aracılık yapan bir sanatçıdır.” jean-paul sartre

    kariyerinin büyük bir bölümünü madde ve anlam arasında bağ kurarak, figürün kütlesini mümkün olduğunca nasıl azaltacağına ve aynı zamanda onu güçle nasıl dolduracağına dair kapsamlı çalışmalara adayan heykeltraş ve ressam (1901-1966).

    giacometti'nin boşluğun duygusal yoğunluğunu çağrıştıran heykelleri, resimleri ve çizimleri; kübizm, sürrealizm, soyutlama, varoluşçuluk, fenomenoloji gibi sanat tarihi ve felsefi anlatılardan etkilenen zamansız bir kaliteye sahiptir.

    sanatçının çok yönlü kariyerinde, kiklad sanatı ve afrika sanatının etkileri görülen çalışmaları femme cuillère gibi temsillere, bedensiz heykel formları arayışı tête qui regarde gibi düzlemsel ve soyut çalışmalara, vücut ile yerçekimi arasındaki ilişkiyi vurgulayan ince ve zarif formlara odaklanan eserleri ise ünlü femmes de venise serisinde olduğu gibi yaşam ve ölüm-karanlık ve ışık gibi evrensel temalara hitap eder.

    her daim takım elbiseyle gördüğümüz karizmatik sanatçıyı paris'teki stüdyosunda çalışırken izlemek isteyenler için: video.

    kaynak: fondation giacometti
hesabın var mı? giriş yap