• öncelikle büyük yüktür. özellikle lise türkiye'de bitirip gidildiyse zorluklar pesinizi okul hayatiniz boyunca birakmaz.

    vizeyi mizeyi herseyi hallettiniz, genc yasinizda tek basiniza gittiniz. ic kipir kipir, ilk defa tek basiniza yasayacaksiniz, sicacik evinizden, ailenizden ayrilmissiniz ve bambaska bir ülkeye gitmissiniz. her acidan bambaskadir bu ülke.. bugüne kadar ögrendiginiz herseyi ileride tekrar kullanmak icin bir kenara koyup artik ögrenmeniz gereken yeni seylerin oldugunun farkina varmaniz temiz 2 sene sürecektir. bu iki seneye "sok etkisi" denir.

    git önce almanca ögren.. muhtemelen gelmeden önce bir almanca kursu ayarlamissinizdir ve 1-2 sene hayatiniz almanca'yla bogusarak gececektir. ingilizce biliyorsaniz sictiniz. hayir, ingilizce bilmek her türlü komunikasyon durumlarinda isinize yarar, fakat almanca ögrenimini hizlandirmaz. o alistiginiz gramerle bu almanlarin gramerleri biraz farkli. dogal olarak ögrenirken herkesin yaptigi hatayi yapip almanca'yi ingiliz gramerine oturtarak konusacaksiniz, ki konusacaksiniz dedigim zamanlar 6 ay sonra falan basliyor. almanca ögrenme fasli bu ülkeye teker koyduktan, son kez havalanincaya kadar devam eder. göreceginiz, görebileceginiz her nesne icin bir kelime vardir.. o uzun uzun kelimeler rüyalariniza girecektir. ilk olarak televizyon izlerken ufak tefek anlayip heyecanlanacaksiniz, o gün kursta ögrendiginiz kelimeleri-kaliplari duydugunuzda "oha lan, ne güzel, baya ögrenmisim" tribine gireceksiniz. bok ögrendiniz! daha durun siz.. kazigin sadece ucu sivridir..

    bu almanca ögrenme fasli en rahat ve en eglenceli dönemleriniz olacaktir. baska ülkeden insanlar, az yük, eglenceli siniflar falan derken bir bakmissiniz almanca kursu bitmis, siz hala almanca konusup konusmadiginizi bilmiyorsunuz. istediginiz bölümlere basvurdunuz, birkacindan kabul geldi, ama olay bitmedi. almanca yeterlilik sinavina gireceksiniz, ki bu da öyle cok zorlayan bir sinav degildir. ama kazigin kalinlasmaya basladigini yavas yavas hissediyorsunuz..

    sinavi da gectiniz, okulunuza basladiniz. siz tabi türkiye'deki arkadaslarinizdan duyuyorsunuz, kafalari rahat, sinavdan sinava ders calismalar (cogunluk), bir dönemde 14 sinava birden girmeler.. ben hala inanamiyorum bir dönemde ortalama 10 ders nasil alinir, ben 4 ders aldigim dönemlerde "vay be, iyi calistik bu dönem" derdim. ne yazik ki sizin hayatiniz böyle olmayacak. böyle olursa 3. dönemin bitisinde girersiniz 3 kez kaldiginiz dersten sözlüye, aynen atilirsiniz (ben atildim oradan biliyorum). özellikle mühendislik bölümlerinde okuyorsaniz resmen götünüzden kan alacaklar. artik kazigin en kalin ve en uzun süren kismina geldiniz..

    cekeceginiz en büyük zorluklardan biri arkadas sikintisi olacaktir. güzel ülkemizde ilk haftanin sonunda en az 2-3 kafa eleman bulursunuz, yavas yavas sinif ici kaynasmalar olusur, böyle böyle arta arta gider arkadas cevreniz. dedim ya, her bildiginizi unutun.. burasi cehennemden bir önceki durak. akli basinda, efendi bir insan bile olsaniz her türlü önyargi göreceksiniz, yasayacaksiniz, bazi lavuklarin sirf siz türksünüz diye sizi görmemezlikten geldiklerini farkedeceksiniz, ve muhtemelen siz de her türk'ün, hatta her yabanci ögrencinin yaptigi gibi diger yabanci ögrencilerle, veya vatandaslarinizla kaynasmaya baslayacaksiniz.. her ne kadar almanlarla takilmaya özen gösterin denilse de, yalan olur bu genellikle.. 1-2 adam gibi alman olur, gerisi pek tinlamaz sizi. "guten morgen - guten morgen". oturup iki muhabbet etmediginiz bir cok insan olacaktir. bu tabi biraz da sizin kisiliginizle alakali, fakat genellikle bu anlattigimin cok tersi olmaz.

    yaklasik 1 senelik bir okula baslama sokundan sonra yavas yavas almanya'daki üniversitelerin temel prensiplerini ögrenmeye baslayacaksiniz.. ben ilk laboratuar dersine elimi kolumu sallayarak gitmistim, saniyordum ki hoca bize nasil programlama yapildigini gösterecek.. geldi bana;

    -"ödevinizi gösterir misiniz herr sanchez?"
    +"ödev mi?"
    -"derste bahsettigim ödevi yaptiniz degil mi?"
    +"benim almancam o kadar iyi degil, anlayamadim, ich mich sich dich!!"
    -"o zaman bir sonraki laboratuarda iki ödev birden gösterirsiniz, kabul ederim"

    profesörler bir sizli bizli konusurlar, sanarsiniz siz ceo falansiniz, o da sizin firmaya gelmis bir müsteri.. son derece saygili, gözlerinin ici gülen, her an sizi öpecekmis gibi babacan yaklasan insanlar.. bazilari da saf orospu cocugudur tabi, kücükken baslarindan türklerle ilgili kötü bir ani mi gecmis, nedir, bilemiyorum, ama bizde bir profesör vardi, daha ilk derste "ben yabancilara ve kizlara zorluk cektiririm, yaninizda yabanci veya kiz varsa onlara bakin, gelecek dönem yanimizda olmayacaklar" demisti. ama caliskan, verilen görevleri yerine getiriyorsaniz gayet normal alman profesör olarak size de gayet normal davraniyordu.. ve cidden bir sonraki dönemin dersinde yabancilarin cogu ve kizlarin tamami devam edemiyordu..

    (yazinin bokunu cikarmisim, kisa kesmeye calisiyorum su andan itibaren) profesör sizi öptü falan.. yok, öyle degildi.. baska bir zorluktan bahsedecektim, bu da uzayan okulunuzu türkiye'deki askerligini coktan yapmis olan arkadaslariniza, ailenize, dostlariniza, sevgilinize anlatabilme derdidir.. bakin, bu gercekten sadece ve sadece sizin, ve sizin gibi almanya'da okuyan türkiye'den gelmis insanlarin anlayabilecegi bir durumdur. sittin sene anlatamazsiniz.. "cok zor" dersiniz, siktir cekerler, "baba calisiyorum" dersiniz, "ben bu kadar calissam profesör olurdum" der.. almanya'da dogmus büyümüs türkleri geciyorum, almanlarin bile yarisindan cogunun 3. dönemde zorluktan dolayi biraktigi 3 yillik bachelor bölümünü siz 7 senede bitirmissiniz, olsun, buradan sonuca bakiyorlar.. 3*2+1 = 7.. zaten en az 1 dönem bitirme teziniz vardir, ki o stresi de buraya yazarsam bu yaziyi bastirip kitap yapar, satarim..

    tebrikler, artik o icinize aldiginiz kazik sayesinde dimdik yürüyorsunuz..

    not: bu yazida gecen hayali yavsak ailesinin destegiyle okumustur.. ufak tefek kisa zamanli part-time isler yaparak kendi capinda ufacik katki yapmaya calismistir. sonradan yanina gelen abisi sayesinde yalnizlik problemini az biraz cözmüstür. cogu ögrenci tek gelir ve tek kalir, ailesinin desteginin yani sira uzun süreli part-time calisir ve zorluk derecesi cok daha fazla olur, ki neredeyse her alman ögrenci bir yandan calisip, bir yandan okulunu devam ettirir.

    not 2: okuduktan sonra farkettim ki baya karamsar bir fotograf canlandirmisim, güzel yanlarini da bilahare yazmaya calisirim..
  • hic kimsenin gerceginizi görmedigi, koskacaman bir yalnizliktir almanyada okumak ya da yasamak. bir sürü beklentiyle gelirsiniz, hayallerinize kavustum sanarsiniz. üniversite hayatiniz boyunca istediginiz okula girmissinizdir, bu okula girmek icin bir sürü emek vermissinizdir, hafta sonlari herkes sevgilisiyle/arkadaslariyla bulusup gezerken, ya da calismaniz gereken bir sürü ders varken, sirf o okul ugruna haftasonlarinizi o ülkenin dilini ögrenmeye harcamissinizdir. kabul edildiginiz an onca emegin nihayet karsiligini aldim sanip dünyalar sizin olur. o okul ugruna bütün düzeninizi, dostlarinizi, ailenizi birakmissinizdir, milletin 2 saniye bile düsünmeden kabul edecegi teklifleri, firsatlari elinizin tersiyle itmissinizdir.

    sonra o okul bir anda yurtdisinda yasamanin zorluklariyla beraber sizin en büyük mutsuzlugunuz olur. tek sosyal faaliyetiniz marketten gidip ekmek almak haline gelmistir, bütün gün ders calismak zorunda oldugunuzdan. türkiyede bir sinava aa almak icin girerken burada insallah gecerim diye girmektir. kendinizi dünyanin en basarisiz, en degersiz insani hissetmektir bütün özgüveni kaybetmektir. 1 kat cektiginiz zorlugu burada 10 cekersiniz. 100 km ötede ayni ülkedeki abinizi, en son yilbasinda türkiyede görmektir. sinavda fenalasmanizla götürülen hastanede, telefonda babaya belli etmeden sanki evdeymis gibi konusmak zorunlulugudur almanyada okumak. bazen nefes alamazsiniz, hersey o kadar ters giderki baslarsaniz aglamaya. bir insanin ilk defa 3 saat bagira bagira aglayabildigini tecrübe edersiniz. o 3 saat icinde anneniz 15-20 kere aramistir, aglamanizi durduramadiginizdan, sesinizi öyle duymasin diye telefonu acamamaktir. en son artik dayanamayip o telefon acildiginda, yillardir bir sürü zorluktan üstesinden gelmis, ne olursa olsun basarir sandiginiz cocugunuzdan "ben burada cok mutsuzum, ne olur beni gelin alin, dayanamiyorum" cümlesini duymaktir. kisisel tecrübemden dolayi, verilen onlarca emegin, baglanan bütün umutlarin bosa ciktigi durumdur almanyada okumak. ne geri dönebilirsiniz, ne de bu ülkeye ait hissedersiniz.
  • dün ucakta yanindaki bayanla konusmaya basladik. almanya'da büyümüs. büyükelcilikte calisiyormus. esi de almanya'da ögretmenmis. esini arada ziyarete gidiyormus. oglu münih teknik üniversitesine makina mühendisligi okumaya gitmis. "cocugumun basinda sac kalmadi, psikolojisi bozuldu. geri getirdik. simdi burada okuyor ve cok mutlu. saclari da yerine geldi" dedi. arkadasinin oglu da münih'e tıp okumaya gitmis. onu da psikolojisi bozuldugu icin geri getirmisler. tedavisi devam ediyormus. "almanya'nin her yeri ayni degil (münih ve münihliler almanya'nin diger sehirlerindeki insanlar tarafindan da sevilmezler.). baska cok iyi okullar var, gencler münih disindaki okullara gitsinler, münih'e gitmesinler, oradan böyle dönen cok var. tanidigin varsa bilgilendir" dedi. ben de buraya yazayim dedim. buna benzer bir seyi alman arkadaslarim da demislerdi. eksi itiraftaki bir entryimde her dönemki münih teknik ögrencilerinin intiharlarindan bahsetmistim. bunlar alman haberlerinden ya da araci egitim kurumlarindan ögrenebileceginiz seyler degil. almanya'nin diger üniversitelerini bilmiyorum, ama münih teknikte okumayi ben de tavsiye etmiyorum.o kadar cileye bence degmez.

    ayrica #62239572
  • neredeyse dört senedir yaptığım ve sonuna yaklaştığım için hakkında bir şeyler karalamak istediğim ömür törpüsü eylem. aslında çoğu şey önceki entrylerde yazılmış ama biraz içimi dökmek için biraz da belki birilerinin işine yarar diyerek yine de yaşadıklarımı yazayım dedim.

    okumaya telc c1 hochschule sınavını geçip sertifikamı aldıktan sonra başladım. ne yazık ki bu sınavı geçmek, dersleri tamamen anlayacak almanca'ya sahip olduğunuz anlamına gelmiyor. ben özellikle ilk dönem hocaların söylediği çoğu şeyi anlamıyordum. dersten sonra slaytları ya da kitabı okuyup anlamaya çalışıyordum. allahtan informatik (computer science/bilgisayar bilimi) okuyorum da ingilizce kaynak bol ve bölümdeki hemen herkes ingilizce konuşuyor. bu işimi baya kolaylaştırdı ama özellikle daha sözel bölümlerde dil konusu dersleri cidden zorlaştırabilir. derslerin kendileri de zor doğal olarak. yalnız türkiye'de okuyan arkadaşlar hep diyordu bu dönem 9 ders falan aldım diye. ben bir dönemde 4 ders alsam kıçım çıkıyor, bütün günü ders çalışmakla geçiriyorum ve başka aktivitelere çok az zaman kalıyor. zaten ilk dönem hariç dönemlik en fazla 4 ders alınması tavsiye ediliyor. yalnız bu imkansız çünkü ortama alışayım dilimi geliştireyim derken, üstüne dersin kendi zorluğunu ekleyince mutlaka kalacağınız dersler olacaktır. burada doğup büyümüş ve gayet de çalışkan olan bir arkadaş bi dersi 5. denemede geçmişti mesela. bütün bölüm boyunca olan en zor derslerden biriydi o yüzden şaşırmadım. ayrıca bizim bölüm normalde 6 dönemde bitiyor ama mezun olma ortalaması 9 dönemde. oradan hesap edin. bizim bölümde bir de yan dal seçme zorunluluğu var. ben ilk başta psikolojiye ilgim var diye onu seçmek istedim ama bir arkadaş almancası ağır gelebilir diyerek tavsiye etmediğinden ekonomi seçtim. yanlış bilmiyorsam üniversitedeki herhangi bir bölüm yan dal olarak seçilebiliyor ama informatik için tavsiye edilenler matematik, fizik, kimya, psikoloji, ekonomi ve fotogrametri.

    dersler çok çalışarak bir şekilde hallediliyor ama ben asıl falsoyu sosyal yaşam konusunda yedim. türkiye'nin aksine almanlar tanımadıkları insanlara yanaşmıyor, tanışmaya gelmiyorlar. mesela bizde ilk gün birkaç kişi tanışır sonra gelin bi kahve içelim derler o arada birbirlerini tanırlar vs. burada tam tersi önce birini çok iyi tanımak istiyorlar ondan sonra bu tarz aktivitelere katılıyorlar. bundan dolayı amfiye giriyor, dersi dinliyor sonra direkt çıkıp gidiyor. önceden tanıdığı varsa onlarla konuşuyorlar anca. özellikle zorunlu derslerde amfide yüzlerce kişi oluyordu ve bu kadar kalabalık olunca bir daha gördüğümü zor görüyordum. böyle bir ortamda 30 40 kişilik sınıflarda zamanla öğrencilerin kaynaşması gibi bir durum söz konusu değil. ben bu sebepten, bu seviyedeki kültürel farklılıklar konusunda cahil olduğum dönemde bazılarıyla tanışmaya girişiyordum ve sohbet ne kadar iyi geçse de çoğunu bir daha görmedim, bazılarıyla da merhaba merhaba'dan öteye gidemedim. arada halihazırda dil bariyeri de var olduğundan kendimi tam açıklayamayınca salak gibi hissediyordum.

    bir de haftalık olarak "übung" dediğimiz olay oluyor. hemen hemen her derste o haftaki konuyu pekiştirmek için soruların olduğu bir kağıt yayınlanıyor. bunların çoğunda da sınava girebilmek için soruları çözüp teslim etmeniz gerekiyor. örneğin dönem boyunca bütün sorulardan toplam en az %50 puan alıp en az 1 kere bir sorunun çözümünü tahtada sunmak gibi. soruların çözümlerinin tartışıldığı yer de bu übunglar işte. übunglarda genelde en fazla 20-30 kişi oluyor ama bir önceki paragrafta anlattığım sınıf içi ortam değişmiyor. çoğu zaman ödev teslimini gruplar halinde yapmak gerekiyor. diyorum madem birileriyle illaki tanışıp konuşacağım belki buradan birileriyle tanışırım ama o da yok. hal hatır sormayıp direkt çözümü soruyorlar sonra çözümleri birleştirip teslim ediyoruz. bu kadar. tüm bunların sonunda artık sorun bende mi, sosyal konuda özürlü müyüm diye kendimi sorgularken öğrenci/çalışan farketmez pek çok yabancının bu sorunla karşılaştığını duydum. 6 dil bilen ve aşırı girişken japon bir arkadaşın bile almanlarla kaynaşamıyorum dediğini duyunca biraz rahatladım. neyse fazla uzattım, durumun kötülüğü ortada işte.

    burada açıkçası biraz benim eşekliğim de var. o da alman arkadaş edinme konusuna çok odaklanıp daha uluslararası ortamlara ağırlık vermemek. buraya gelecek kişiler varsa, bachelor master farketmez, okulun international club'ını bulup alman arkadaş edinmeye uğraşacaklarına buralarda takılsınlar. o zaman işiniz çok daha kolay olur. keşke ilk dönemden bunu yapsaydım da eğitimim daha mutlu geçseydi diyorum. tecrübesizlik işte...

    bu son anlattıklarım aslında üniversite ile direkt alakalı değil ama 18 yaşında hayat ve kültürel farklılıklar konusunda tecrübesiz haldeyken o partili eğlenceli üniversite hayatını hayal etmek son derece doğal bir durum. bu konunun üniversite yanını anlatıp biraz uyarayım dedim.

    kötü yanlardan çok bahsettim. olumlu noktalarına da kısaca değinmek gerekirse eğitim kalitesi genel olarak iyi. eğer düzgün bir part time iş bulursanız maddi olarak da keyfiniz yerinde olur. ben üniversite yurdunda kaldığım için kiram ucuz ve haftada 16 saat çalışıp kira gıda ve bazı eğlence masraflarımı karşılayıp üstüne biraz para biriktirebiliyorum. almanları bırakıp daha uluslararası takılırsanız pek çok kültürden güzel insanlarla kaynaşabilir ufkunuzu açabilirsiniz zira burada yabancı öğrenci bol.

    sonuç olarak genel olarak kaliteli bir eğitim aldığımı ve yaşadıklarımın beni çok geliştirdiğine inanıyorum ama keşke bu kadar yıpratıcı olmasaydı diye de bol bol düşünüyorum. ben buraya geldiğim için pişman değilim ama yine de lisans eğitimi için buraya gelmeyi normalde kimseye tavsiye etmem. master eğitimi için gelmek daha mantıklı. ama ülkenin hali normal olmadığı için kararsız da kalmıyor değilim.

    uzun süreden sonra edit: mezun olup hafif zorlu bir iş arama sürecinden sonra yazılımcı olarak iş bulabildim. şirket dili almanca. henüz işe başlamadım ama başladıktan bir kaç ay sonra başımdan geçenleri başka bir entryde anlatırım.
  • yukarıda diegosanchez ne güzel anlatmış be ağzına sağlık kardeş. götümüzden kan alıyorlar kan hemde öyle şırıngayla falan değil oluk oluk..
  • ön edit: makul soruları olabildiğince cevaplamaya çalışıyorum ama çoğunluk almanya'da nasıl okurum diye soruyor. ya entry burda allah peygamber aşkına gerizekalıca sorular sormayın, gelin bir de elimle besleyim sizi isterseniz. küfür yemek istemiyorsanız entryi okuyun, birazcık araştırma yapın. bıktırdınız, mesaj alımına kapatacağım hesabı o olacak.

    ne okumak istediğinize karar veremiyorsanız almanya'nın işkuru arbeitsagentur'un sitesinden u-check testini yapın. mantıklı sonuçlar veriyor. hangi alanda daha başarılı olacağınıza dair güzel ipuçları verebilir.

    daad.de adresinden okumak istediğiniz bölümün hangi üniversitelerde olduğunu buluyorsunuz.

    üniversitelerin başvuru şartlarına tek tek bakıyorsunuz. uni-assist.de üzerinden başvuru alıyorlar ise daha az kaos ile başvuru yapıyorsunuz. bazı üniversiteler nadiren başka platformları kullanıyor veya doğrudan başvuru alıyor. uni-assist üzerinden başvuru alan üniversiteleri şu adreste bulabilirsiniz.

    okuldan okula değişse de genel olarak gereken belgeler şunlar:
    -lise diploması/mezuniyet belgesi ve lise not dökümü (bölüm nc-frei (bkz: numerus clausus) ise not dökümü genelde istenmiyor)
    -iki seneden eski olmayan ösys üniversite yerleşme belgesi (lisans seviyesi için)
    -daha önce okuduğunuz üniversite var ise transkript, ders özeti ve mezun belgeleri (bunları lisans seviyesi için de kullanabilirsiniz. ben ösys'ye girmeden, türkiye'de okuduğum üniversitenin bahsettiğim belgeleri ve 2013'ten kalma ösys yerleştirme belgesi ile başvurdum ve önceki bölümümle tamamen alakasız bir bölüme kabul edildim)
    -okulun istediği almanca seviyesini gösteren sınav sonucu (okulun kabul ettiği bir sınav olmalı) (bölüm tamamen ingilizce eğitim veriyorsa almanca bilginize dair bir form dolduruyorsunuz, bu form sadece almanca dersi alıp almamanız gerektiğini belirlemek için, b1 ve üzeri almancam var diyecekseniz belgelemeniz gerekli, a1-a2 seviyesi için belge istemiyorlar)
    -isteniyorsa hala geçerli olan ielts veya toefl (ya da okulun kabul ettiği başka bir ingilizce seviye tespit sınavı) sonuçları
    -cv ve motivasyon mektubu (motivasyon mektubu ilk defa lisans okuyacaksınız istenmiyor genelde)

    almanca/ingilizce sınav sonuç belgesi, cv, motivasyon mektubu hariç belgelerin yeminli tercümesi, noter tasdiği ve apostillenmesi gerekiyor, doğrudan milli eğitim bakanlığından vs. aldığınız belgeler mühürlü, ıslak imzalı ise noter tasdikiği olmadan apostillettirebilirsiniz. nadiren de olsa okullar bu belgelerin çevirilerinin almanya'da yapılmasını isteyebiliyor. çoğu zaman türkiye'de yapılan çeviriler kabul ediliyor. apostilli belgelerin almanya'da tekrar tasdiklenmesi gerek yani almanya dışında yaşıyorsanız alman konsolosluğunda ayrı tasdikli kopya yaptırmaya ihtiyacınız var, almanya'da iseniz bürgeramt'ta tasdiklettirebilirsiniz ya da bir akrabanızdan falan rica edin zira konsoloslukta randevu bulmak duyduğum kadarıyla aşırı zorlaşmış.

    eğer okul bir hochschule ise genelde doğrudan okulun bağlı olduğu studienkolleg'e başvuru formu ve başta yazdığım belgeler ile başvuruyorsunuz. studienkolleg sizin eğitiminizin almanya'da okumak için yeterli olup olmadığına karar veriyor. bazı okullar studienkolleg yerine uni-assist kullanıyor aynı amaç için. bazı durumlarda (önlisans okuduysanız, lise mezuniyet notunuz düşükse ya da anadolu veya fen lisesi dışında bir liseden mezun iseniz vs.) studienkolleg'de bildiğiniz lise 5'in alman versiyonunu görmeniz gerekiyor 1 sene boyunca. ya da studienkolleg'in bitirme sınavı feststellungsprüfung'a giriyorsunuz. studienkolleg onay verirse ya da hazırlık eğitimini tamamlarsanız ya da sınavı verirseniz üniversiteye doğrudan başvuru hakkı kazanıyorsunuz. bazı okullar bu aşamada online bir platform kullanıyor, yaygın olarak hochschulstart.de kullanılıyor ama doğrudan başvuru alan yerler de var. hem hochschulstart hem uni-assist hem de kendi sitelerini kullanan insana saç yolduran okullar da var, dikkat edin.

    eğer bir universität ise okul ya doğrudan ya da uni-assist üzerinden başvurunuzu yapıyorsunuz. gereken belgeler aşağı yukarı çoğunlukla aynı. bu başvuruda (hochschule için saydığım sebeplerle aynı sebeplerden ötürü) yine studienkolleg'e ya da feststellungsprüfung sınavına girmek zorunda kalma ihtimaliniz var.

    şu adreste mezun olduğunuz lisenizin nasıl değerlendirildiğini ve haliyle studienkolleg eğitimine tabi olup olmayacağınızı bulabilirsiniz.

    başvurudan sonra uni-assist üzerinden başvurmadıysanız kabul aldığınızda yine bir posta belge istiyorlar. genelde tamamı başvuruda istedikleri belgeler, tekrar istemenin amacı nedir bilmiyorum ama belgelerinizin konsolosluktan tasdikli bir kopyasını daha bulundurun, çünkü kayıt olmak için uzun bir süre tanımıyorlar.

    almancanız istenen seviyeden düşük olsa da şartlı kabul alabiliyorsunuz ama bu konuda pek bilgim yok, nasıl işlediğini bilmiyorum.

    kabul edilirseniz de vizeye başvuruyorsunuz. onu da başkası anlatsın ya da konsolosluğa sorun. ben öğrenim vizesine başvurmadım haliyle prosedürü bilmiyorum.

    avrupa birliği'ne dahil bir ülke vatandaşı değilseniz, bazı eyaletlerde (bkz: baden-württemberg) dönemlik 1500 euro harç ödemeniz gerekiyor. şayet bir avrupa birliği vatandaşı ile evli iseniz veya ülkenizi terketmek zorunda kaldıysanız veya başka bir sebeple kalıcı oturum izniniz varsa bu uygulamadan muaf tutuluyorsunuz. bunun dışında anne ya da babanız 3 yıl boyunca almanya'da çalıştıysa ya da siz 5 yıl boyunca almanya'da çalıştıysanız ya da almanya'da daha önce bir lisans veya lisansüstü eğitimini tamamladıysanız yine muafsınız.

    numerus clausus konusunda ise istediğiniz bölümde nc var diye üzülmeyin, nc'si olup da kontenjanı doldurmadığı için nc puanını uygulayamayan da bir çok bölüm var. nc var yazıyorlar sitelerine falan ama auswahlgrenzen yok, kısaca teoride nc var ama pratikte yok.

    t: her şey doğru gittiyse ben neden almanya'da okuyorum diye ağlatıp saçlarınızı döktüren bir eylem.
  • bir senedir yapanlar arasına karıştığım aktivite. beni bir biçimde şaşırtan/etkileyen iki yanından bahsetmek istiyorum.

    1) birincisi, parasız eğitim hakkı meselesi. keza bu hak, anayasada yer alsa dahi, üniversite sürecini finanse edecek durumunuz yoksa boş beleş bir lakırdıya dönüşüyor. almanya, elbette adlı adınca kapitalist bir ülke. dolayısıyla parayı veren, düdüğü dileğince öttürür. fakat işlerliği kuvvetli "sosyal devletin" getirdiği bir vaziyet var: parayı vermeyen, parası olmayan da bir belki dileğince öttüremeyeceği ama bi' şekil öttürebileceği bi' düdük buluyor. (böyle benzetmenin ben ağzına zıçim :s)
    türkiye'de de üniversiteye gitmiş, eş zamanlı olarak devletten kredi, bir vakıftan burs almış biri olarak geçimimi sağlamak için yine de aile desteğine hatta kimi zaman çalışmaya ihtiyaç duyuyordum. hele sadece öğrenim kredisiyle geçinmek, hayali dahi kurulamayacak şey. bu iş almanya'da ise şöyle işliyor (almanya'ya yalnızca eğitim için gelenleri kapsamıyor):
    - bütün öğrencilerin güncel olarak aylık 730 euro gelir sahibi olması gerekiyor. okula 30 yaşından önce başlamışsanız ve bu meblağ eğer aileniz tarafından karşılanamıyorsa, doğrudan "bafög" denilen kredi üzerinden alıyorsunuz. okulu bitirdikten ve işe başladıktan sonra bu kredinin yalnızca yarısını taksitler halinde ödemeniz gerekiyor. bazı pahalı şehirler dışında 730 euro öyle ya da böyle yaşamını sürdürmeye yeterli oluyor diyebilirim. (2019 sonbahar dönemi itibarıyla da sanırım 850 euro'ya çıkacak.) doğu almanya'da okuyan birçok arkadaşım, bu meblağ içinden tasarruf edip yurtdışına tatile gidiyor.
    - harç paraları sıkıntı. üniversiteden üniversiteye, dönemlik 150-300 euro arasında değişiyor. fakat çok önemli bir işlevi var: bu parayla aynı anda 6 ay boyunca geçerli bir "semesterticket"a sahip oluyor ve toplu taşıma araçları ile eyalet içindeki banliyö trenlerinden faydalanabiliyorsunuz. yani ödediğiniz harcı bir başka hizmet hâlinde -hem de fazlasıyla- geri almış oluyorsunuz.

    2) üniversite içeriği, türkiye'deki deneyimimden oldukça farklı. mutlaka ki bu deneyimin farklı yaşandığı okullar da vardır memlekette ama benim başıma gelen, sürekli ezberlemek zorunda olduğumuz, tartışmanın ve eleştirmenin olumlu değil olumsuz etki ettiği bir acayiplikti. burada ise hocalarımızın önemli bölümü eleştirel bilim ekolünden geliyor ve hem seminerlerde hem de sınav yerine geçen ödev ve sunumlarda eleştiri, iyi bir notun temel belirleyenlerinden biri olarak görülüyor. bachelor programlarının ortak özelliği olarak, her dönem derslerin dışında "studium generale" denilen ders dışı konularda seminerlere katılmamız gerekiyor. geçtiğimiz dönemki seminerin konusu "marx neden hâlâ güncel?" idi, bu dönemkinin "almanya'da sağ popülizm". sınav yerine geçen ödevlerde hep istediğim konuya odaklandım, kimse de "sen n'apıyorsun krdşm!" demedi. bu özgürlüğün bir yıl içinde ufkuma ufuk kattığını rahatlıkla söyleyebilirim.

    türkiye'den buraya direkt okumaya gelindiğinde işler tabii biraz daha zorlaşıyor, keza bafög hakkı bulunmuyor. fakat aynı bölümdeki birçok alman arkadaşım da ikinci, üçüncü üniversite okumaları gibi sebeplerden bu parayı alamıyor. okulun yanında şurda burda çalışarak bi' şekilde finanse ediyorlar, keza emeğin kıymeti maalesef türkiye'nin çok üzerinde. bir süpermarkette malları dizmeye yardım edenler, saati 11-12 euro kazanıyor ve haftada 20-25 saatlik bir çalışma, eğer arkadaşlarınla bir eve çıkmışsan vs. hayatını idame ettirmene yetebiliyor.
  • zorluğu kolaylığı değişir fakat türkiye'den farklı.
    ben de yeni başladım okumaya ve ilk dönem bitti.

    şimdi farkları anlatayım.
    öncelikle burada lisanslar çoğunlukla 3 sene
    türkiye'de ise 4.
    fakat arada şöyle bir fark var.

    türkiye'de üniversite birinci sınıf lise 5 gibidir. lisenin devamı temel dersler alınır ve neredeyse hiç alan dersi yoktur. yani türkiye'de de alan dersi almaya başladığımız andan itibaren 3 sene okumuş oluyoruz.

    almanya'da öyle bir şey yok. direkt şak diye dalıyorsun derse. yahu o ne allah allah bu neymiş derken bir bakmışsın bir ay geçmiş.

    toplamda 4-5 ders oluyor ve bu derslerden her hafta ödevler veriliyor. bu ödevlerin belli bir puanı var bu puanı geçince sınava girmeye hak kazanıyorsun. dersler de genelde bağımsız değil bir modül oluyor. yani bir modülde iki, üç ders olabiliyor ve sınav notları derslerin ağırlıklarına göre birbirlerini etkiliyor. toplam not dersler değil derslerin ortalaması üzerinden hesaplanıyor. kısaca tüm modülü geçmek gerekiyor.

    sınav da şu şekil.
    ya sınava kayıt olursun ya da sınava kayıt olmazsın ve dersi baştan alırsın. e sınava gireyim zaten geçemezsem gene baştan alırım diyemezsin çünkü toplamda 2 ya da 3 hakkınız oluyor.
    yani sınava kayıt oldun, geçemedin ya da giremedin, ilk sınav hakkın yanar. geriye de tek hakkın kalır onu da geçemezsen bir daha almanya'da o dersi alamazsin ve işin biter.
    vize vs olmuyor zaten ödev verdikleri için ki bu da bence ayrı bir problem. tüm konulardan sorumlu şekilde sadece bir kez sınava giriyorsunuz. geçtin geçtin, geçemedin yapacak bir şey yok.

    derslere gelince... profesörlerin ders anlatmasını beklemeyin. almanya'da sistem öğrencinin kendi araştırması ve çalışması üzerine kurulu. ders değil seminer diye geçiyor dersler zaten ve pek bilgi alamıyorsunuz. derslere ek olarak üst sınıftaki öğrencilerin size ders anlattığı soru sorabileceğiniz tutoriallar oluyor. bunlar profesörlerin derslerine girmekten daha faydalı olabiliyor.

    alman üniversiteleri neredeyse önüne geleni alıyor. sistem öğrenciler üstünde aşırı stres ve baskı yaratıp yıldırmak üzerine kurulu. hele ilk sene lisans aşırı zor. açık açık da sistemin bu olduğunu da söylüyorlar. kısaca üniversitelere girmek çok kolay fakat okumak o kadar da kolay değil. iyi bir zaman yönetimi ve disiplinli ve efektif çalışmak gerekli. her dersten sonra günde 5-6 saat (hatta bazen daha fazla) haftasonları da dahil çalışıyorum. benim bölümü bile girdiği gibi bırakan çok insan oldu. dediğim gibi bunu da bilerek yapıyorlar.

    ben ingilizce computational linguistics okuyorum. bu bölümü yapamazsam başka bölüme de geçemem çünkü almancam yok :) he almanca bilmeden de mezun olamıyorum çünkü almanca dersi almak zorundayım. almanca biliyorsam da başka bir yabancı dil almak ve geçmek zorundayım. sistem bunun üzerine.

    profesörler de asla esnek değil. kağıdınıza bakmanıza izin veriyorlar ama notları değiştirmeleri çok zor.
    ben bir modülden 59.49 ya da 59 ile kaldım. geçmem için 60 gerekiyordu. ama asla sonucu değiştirmek için bir girişimde bulunmadılar.
    şimdi yaklaşık 1 buçuk ay tatilim var ama oturdum köpek gibi ders çalışıyorum çünkü dönem başlamadan retake alacağım ve geçemezsem okuldan, dolasıyla almanya'dan şutlanacağım.

    retake almayıp dersi tekrardan alırsam ne olur? yarım dönem uzatmakta ne var?

    işte bu da başka sıkıntı. ders zincir bir ders yani
    ilk dönem 1 ikinci dönem 2 ve üçünü dönem 3'ü var. eğer ben dersi en baştan alayım dersem ikinci dönem dersin 2'sini ve 3 dönem 3 ünü alamayacağım. bu da okulumun belki de bir buçuk sene uzaması demek. bu da zaman ve para kaybı demek. ayrıca almanya'da yurtta kalıyorum ve yurt sözleşmeleri okul süresi kadar. en ufak uzama oldu mu yurttan atıyorlar. elbette tekrar başvuru yapılıyor ama sıra ne zaman gelir bilinmez.

    velhasıl kelam, gitmek kolay fakat okumak zor. ben almanya'ya gideyim hazır avrupa'da gezerim, arada ders bakarım olmuyor. evden okula evden okula gidip sıkı ve disiplinli çalışmanız gerek.
    hatta bazen diyorum ki hiç buralara gelip okumama gerek yokmuş evde kendi kendime öğrensem de aynı şey. çünkü gerçekten kendi başınıza çalışıyorsunuz. türkiye'deki gibi öğretmen anlatsın anlattığı yerden çıksın yok.

    ama işte okul motive ediyor, kaynaklar var ve tabi ki diploma verecek bu yüzden okuyorum.
  • su an 1. yil 7 gun oldu almanya'ya geleli. 19 gün türkiye'de bulundum geldigimden beri. ailemi ozlemistim ve gidip geri gelmek gercekten iyi hissettirdi. artik burada bir duzenim var diyebilecek evreye gelmedim cünkü türkiye'de düzen ne demek ögrenemedim.

    benim henuz alisamadigim ve cidden zorlandigim seyler:
    calismayi ogrenemedim. disiplinli ve duzenli olarak her zaman calismalisiniz derslere yoksa ilerlemeniz imkansiza yakin. dersler zor degil fakat almanca egitim gördügüm icin dersleri anlamakta zorlaniyorum. düzenli calismayi bilen, ekonomik zorlugu olmayacak kisiler burada egitim gürmeyi kolaylikla basarabilir fakat benim gibi ekonomik durumlardan dolayi hem calisip hem okumak zorlayici olabiliyor. haftada 3 gun is'e gitseniz, 3 gün okula gitseniz, 1 gün tatiliniz olsa bile bu zaman size yetmiyor. para kazanma hirsiniz ve calisma askiniz varsa bu cok kötü. ders'e calisamazsaniz ülke'den atilirsiniz, para kazanmazsaniz yine ulkeden atilirsiniz cünkü bloke hesap isteniyor.

    is'den cikmissiniz yorgun argin eve gelmissiniz ve uzanmak istiyorsunuz. maksimum 30dk dinlenme zamaniniz olmali. 30 dk sonra kalklip ders calismalisiniz, almancaniz eksikse ders calisirken almanaca ogrenirim derseniz bu da size faydali olmaz. cunku sinavlar coktan secmeli degil. cevaplari eliniz ile yazmalisiniz ve komplike cümleler kurmaniz gerektigi zaman hocalar puan kirarmi korkusu size "acaba önce ders mı calissam, almanca'mı?" dedirtir size. bu dusunme suresini uzun zamana yayarsaniz birde bakmissiniz donem bitmis. ne ders gecmissin ne almanca ogrenmmis ne de kenara para koyabilmissin.

    koca bir sene'nin sonunda ekonomik olarak zorlandigim ve calismak zorunda oldugum icin gercekten kendimi iyice derslere veremedim ve hic bir verim almadim. paraniz yok ise gercekten aci cekeceksiniz, iciniz icinizi yiyecek fakat bunlari birine anlatmaniz size fayda getirmeyecegi icin kimseyle konusmayip psikolojinizi bozacak. bir senenin sonunda benim gibi buraya gelmek isteyen insanlar neler yasadigimi bilsin ve benim yasadiklarimdan ders cikarsin diye buraya entry gireceksin. icin rahatlamıs gibi hissedeceksin fakat bu cok kısa bir rahatlama olacagini bileceksin.

    zor, fakat buraya gelmenizi ve bu zorluk ile mücadele etmeye calismanizi tavsiye ederim. belki basarisiz olacaksin ve türkiye'ye geri döneceksin, bu hic onemli degil. gel ve burada mucadele et, olmuyorsa yine olmasin ama gel ve zorlan.

    en buyuk pismanligim, türkiye'de duzenli ve disiplinli biri olmamam ve bir cok is'i ayni anda yapmayi ogrenememem.

    imla icin özür diliyorum.

    1 yıl sonra gelen edit:
    akradaşlar gelmeden önce bende sizin gibi buraları okur ve içimden şunu geçirirdim. bunlar başaramıyorsa kendi problemleri beni daha tanımamışlar diyi çok üst perdeden bakardım.
    işler öyle yürümüyor, ciddi bir çalışma disiplini. kendinizi kapatıp gerekiyorsa soyutlanıp derse düzenli katılmak. yabancı öğrenciler olsa da almanca konuşmak gerek. benim durumumdaysanız hayatta kalmak için en az iki iş de çalışmanız gerek. üzerine de türkiyede aldığınız 6 senelik makine eğitimini çöpe atın çünkü burada o dersleri saydırmanız dahi zor. hocaların çoğu kanser ve yardımcı olmuyorlar. 2 sene 2 aydır almanyadayım kaldığım şehirde ciddi bir çevrem var. okulu bitirdiğini duyduğum 3 kişi var. biri yakın arkadaşım diğerleriyle selamımız var sadece. arkadaşım eğlenmez, kahve içer sohbet eder, evinde oyununu oynayıp derse gömülür. düzenli ilişkisi vardı falan bu sayede bitirdi. çok çalıştı ama ciddem 2 kez deport geldi çocuğa. ve sonucuna bakacak olursam güzel bir şirket ve almanyanın en köklü şirketinde çalışıyor olsanız bile giriş maaşınız 2400-2600 arası olacak. ausbildung yapmış ve meslek lisesi gibi bir eğitim almış olan standart birisi siz mezun olana kadar 5 sene daha çalışmış olduğu için. arabasını almış, düzenini kurmuş ve sizin aldığınız maaştan daha fazla maaş alıyor halde olacak.
    para için okuyorsanız, okumayın. evinizde oturun, kaliteli programlar öğrenin, yazılım öğrenin, disiplinli olmayı ve riskler almayı öğrenin. amacınız eğitim ve bir şeyler öğrenmekse okulu bitirirsiniz ama değilse işiniz yaş. atacağınız adımlar ve vereceğiniz en ufak kararlar burada ki hayatınızda ciddi bir etgen. duruma bakınca bu okul biter diyorum ama okul bitene kadar gerçektem kel kalırım. sinir, stres bolca mücadele ve çalışma. şimdi halime bakınca 3-4 sene daha okumam gerek. 2 iş e gitmeye devam edicem aileden para alamam, dile iyice entegre olmayı deniyicem, okulu okuyucam, yabancılar dairesi ile uğraşıcam. kendi seçmediğim ama muhatap olmak zorunda kaldığım boktan arkadaşlarımı görünce yalandan selam vericem "aaa hiç görüşmğyoruz bir gün kahve içelim" diyicem. bu döngüden kurtulmak için planlar yaparken bir yandan gelen tokatı sindirmeye çalışıp bozulan düzenimi tekrar toparlamaya çalışıcam. aileyi özlerken yaşlarının geçtiğini ve ölüme yaklaştıklarını bilicem, beni görmedikleri ve benim onları görmediğim zamanlar için gelecekte pişman olacak mıyım diye düşünücem.

    güzel yanı ise şu: kendi ayaklarının üstünde kaldığını bilmek, özgür olmak, eğer kendini zorlar ve az yersen her ay bir yeri görmek için küçük tatiller yapabileceğini biliyor olmak.

    düzenli bir hayat için ruhunuzu vermeniz ve şakası yapıldığı gibi gerçekten hayatsız olmanız bekleniyor. sonucunda da 3-5 bin euro maaş ile bir ömür yaşamanız isteniyor.

    haydi kolay gelsin. bu başlığa bir daha gireceğimi sanmıyorum çünkü alacağım kararlar bana farklı kapılar ve yollar açabilir. bu başlığa kimse bir şey yazmış mı diyip entry girilmesini bekler halde olmayabilirim.

    bunlara rağmen kendine güvenenleri bekleriz, yiğitler meydanı burada.
  • almancayı iyi bilirsen sorun yok. sorun dili öğrenebilmekte, o da çok zor.
hesabın var mı? giriş yap