• şanlıurfa'nın bi ilçesinde, ilçe merkezine diliken fidanlar ertesi gün kırılınca;

    "tikkat tikkat!..belediyemizin diktiği ağaç fidanlarını kıran, heyvansa, zaten heyvandır. çocuksa, heyvan çocuğıdır. eğer büyükse, heyvan oğlu heyvandır. duyurulur"
  • sinemada kolay uyuklamam, ağır filmlere idmanlıyımdır ama bu filmde gözlerim kapandı itiraf edeyim. başından beri ortada deneysel bir şeyler döndüğünün farkındaydım, kameranın "olay"a değil "seyir/ seyreden"e odaklanması gibi mesela. fotografik bir vaziyet de vardı ayrıca, her şeyin bir anda tıpkı fotoğraftaki gibi donduğu anlar görsel açıdan güzeldi. çok harika bir şeyler oluyor orada kesin, tamam anladık. lakin konusu çarpıcı olmasına rağmen seyirci olarak beni yakalayamadı film. fazıl coşkun hakkında kafam karışık. jenerikte yazdığına göre hikâye ahmet hakan'ınmış, sevmiyorum adamı n'apayım. bununla birlikte yiğidi öldürelim ama hakkını yemeyelim:

    --- spoiler ---

    taksi sahnesi başından sonuna çok başarılıydı. taksici, filmdeki en iyi işlenmiş karakterdi bana kalırsa.

    "albayım" ve ekürilerinin martini içtikleri sahnede arkadaki duvarda tanpınar'ın sigaralı meşhur fotoğrafı gözümüzden kaçmadı, güzel bir sekanstı. tanpınar'ı o yıllar için olduğundan meşhur (radyoevine fotoğrafı asılacak kadar) göstermeleri hoşuma gitti. radyo müdürünün* adının "hamdi irdal"* olmasına ne demeli: alakasız olsa da şahane.
    --- spoiler ---
  • yönetmeni mehmet fazıl coşkun anons için "bir darbeyi analiz etme ya da askerler üzerine bir meselesi yok filmin. daha çok bir ideale, fikre veya düşünceye kör bir şekilde inanan ve buna herkesin itaat etmesi gerektiğini düşünen insanlara işaret etmekti niyetim. bu tür insanlar bir çerçeve çiziyor ve o çerçevenin mükemmel olduğunu, herkesin onun içine sığıp çok güzel yer alabileceğini düşünüyorlar. filmdeki darbenin yerine, her türlü fanatizm olabilir, farketmez. hayatın, onların önerdiği çerçeveden daha geniş olduğunu söylüyoruz. pek çok sahnede, çerçeve dışından seslerin de filme katıldığı planlar kullandım. o çerçevenin de dışında bir hayat olduğunu ve belki de onun daha güçlü olduğunu göstermek istedim."
  • mahmut fazıl coşkun'un yeni filmi. filmde geçen fıkra için buyrun;

    --- spoiler ---

    2.dünya savaşı yıllarında ingiltere'de ajanlık yapan 2 alman askeri bir bara gidip içmeye karar verirler. yalnız askerlerden birisi ingilizce'yi iyi konuşurken diğeri çat pat bilmektedir. bu sebeple iyi ingilizce bilen diğerine "-sakın ha.. sen konuşursan alman olduğumuz anlaşılır ve deşifre oluruz. siparişleri verme muhabbeti de dahil bırak hep ben konuşayım, sen sadece sus" der. neyse bara gidilir garson gelir ve ne istediklerini sorar ve olay cereyan eder :
    ingilizce'yi iyi bilen "- two martini's, please!" der, garson "- dry?" der. diğer mal atlar ve "- nein zwei ! " der. bence komik bir fıkra.
    neyse efendim filme dönecek olursak eğer özellikle mekan olarak hikayeye sadık kalınıp istanbul radyosu'nun bugünkü halinin kullanılması film gerçekliği açısından şahane olmuş. öte yandan kara mizah durumunu sanki biz beceremiyoruz gibi gelmiştir hep bana ki nitekim bu filmde de bu durumu izleyen herkes gözlemleyecektir. ama özellikle radyo müdürünün, radyoculukla alakalı hiçbir şey bilmemesi durumu, oldukça komik bir şekilde anlatılabilmiş ve ülkemizde müdürlük kurumunun ne denli berbat işletiliyor olduğu lezzetli bir biçimde aktarılmış izleyiciye.
    --- spoiler ---

    hep söylerim ve bundan dönmeyeceğim: emek verilmiş mi ? evet. o zaman gidin izleyin efendim. tabi bu tavsiyem emek verip, iyi kötü filmciliğe katkı sunanlara destek anlamındadır. yoksa emek sömürüsü yapan kolpaları tabi ki izlemeyin.
    ayrıca; (bkz: dry martini) (bkz: yeni başlayanlar için almanca)
    not: filmi sanırım ismail saymaz'la beraber izledim. kendisine önerim şu ki; pera sıkışık bir salon ama bir o kadar da tatlı malum. bunu kabul etsin. ayağına basan kadına nasıl baktığını gördüm ismail.
  • 1963 talat aydemir ve albaylar cuntasının ikinci ihtilal girişimi sırasında trt istanbul radyosundan darbe bildirisi okumak üzere görevlendirilmiş emekli edilmiş oldukları anlaşılan küçük subay grubunun bildiriyi okutmak yolunda başından geçen trajikomik olayları konu edinen mahmut fazıl coşkun filmi. senaryosunu ercan kesalla birlikte yazmışlar.

    özellikle başlangıcındaki müthiş bir film noir atmosferi yavaş yavaş ince bir mizahla kırılıyor. sabit kamerayla kesmesiz uzun planlar ve donuk oyunculuklar bunu destekliyor. tam türkiye işi diyebileceğimiz aksilikler kara mizah unsurları ile harmanlanıp keyifli bir iş ortaya çıkarmış.
    yakın tarihin gerçekçi bir vesikası olma gayretinde olmayan film kurgu tarih ya da tarihten belli bölümlerinden beslenerek böyle alternatif ele alınışı sinemamız açısından öncü olabilir. zaten son derece evrensel bir şekilde işlenmiş olduğu venedik film festivalinden aldıkları jüri özel ödülü ile de kanıtlandı.

    https://www.imdb.com/title/tt8751804/
  • müsamere tadında bir film. oyunculuklar ve senaryo kötü. filmin hemen her sahnesinde buram buram ercan kesal etkisi hissediliyor. bilhassa uzun otomobil sahnelerinde bir zamanlar anadolu havası esiyor. fakat sadece hafif bir esinti. yoksa bir zamanlar anadolu'nun sahiciliği ile anons'un piyesvari ortamı karşılaştırılamaz bile. görüntü yönetmeninin (krum rodriguez) bir şeyler yakalamaya çabaladığı, bir kalite tutturmak istediği anlaşılıyor ama film o kadar kötü ki bu çaba sakil kalıyor.

    darbeyi tiye almanın kendisinin komik olduğunun artık anlaşılmasının zamanı gelmedi mi? 2006 tarihli beynelmilel bunun en güzel örneğiydi ve bitti. akp'den sonra darbe filmi çekmek barbarlıktır diye haykırasım var.
  • trt 2'de seyretme fırsatı bulduğum mahmut fazıl coşkun yönetmenliğindeki dönem filmi.

    dönem filmi ve kara mizah filmi olarak gayet iyi bir iş çıkarılmış diyebilirim. gerçekçilik, gerilim, absürtlükler senaryoda ne varsa beni rahatsız etmedi.

    içinde darbe, baskın vs. geçiyor diye farklı beklentiler içine girenler muhtemelen filmden hoşlanmadılar...
  • 75. venedik film festivali’nin orizzonti bölümünde dünya prömiyerini yapan ve en iyi akdeniz filmi ödülü’nü kazanan film.

    16 kasım'da gösterime girmesi beklenen filmin sinopsisi ise şöyle;

    "1963 yılının mayıs ayında ankara’da başlayacak olan bir darbenin hazırlık çalışmaları vardır. teğmen şinasi, binbaşı kemal, binbaşı rıfat ve albay reha darbenin istanbul ayağında görevlidirler. etkili bir bildirinin darbenin başarısında önemli olacağını, halkı bu sayede yanlarına çekeceklerini düşünen dört asker, darbe gecesi ankara’daki radyolarda okunacak darbe bildirisinin bir benzerini istanbul’da okumayı planlarlar. fakat hesap etmedikleri bir şey vardır o da sivil hayatın görünmeyen gücü."
  • the big lebowski finalinde karizmatik şapkalı eleman şöyle bir konuşma yapar:
    "evet, neredeyse sonuna geldik. bu her şeyi kısmen sonuca bağlıyor. ve gerçekten iyi bir hikayeydi. siz ne dersiniz? beni fazlasıyla güldürdü doğrusu. bazı bölümleri. sanırım insan denen bu lanet olası komedi, nesiller boyunca kendini bu şekilde sürdürüyor."
    bu film de işte böyle bir şey.
  • mahmut fazil coskun'un, trajikomik 21 mayis 1963-talat aydemir darbe girisiminin (kalkisma), istanbul radyoevi isgali ayagini anlattigi donem filmidir. donem filmi olmasi sebebiyle, filmi analiz ederken o yillarin konjokturune bakmak onemli.
    --------------------------------------------------------
    21 mayis 1963 darbe girisiminin background'u:
    talat aydemir kimdir?
    albay, harp okulu komutani. 27 mayis 1960 darbesi'nde kore'de nato subayi olarak görev yapiyordu. talat aydemir'in 27 mayis darbesi'ne katilamamasi hayal kirikligi yaratmisti kendisinde.

    talat aydemir darbeye neden yeltendi?
    21 mayis kalkismasi, talat aydemir'in ilk girisimi degildi. 22 subat 1962'de yine bir girisimde bulunmus, emekliye sevk edilmisti. 1962 darbe girisiminin gerekcesi, 60 darbesinin kazanimlarinin yok edilmesi ve bu kadronun bir bir ordudan uzaklastirilmasiydi. ayrica ulkeye amerikan yardimlari devam ediyor, o yillarda almanya'ya ilk isciler de gonderiliyordu. t. aydemir tum bunlardan rahatsizdi ama asil rahatsiz eden konular;
    -60 darbesi'nden 1 yil sonra secime gidilmisti. kapatilan demokrat parti'nin devami niteliginde adalet partisi kurulmustu ve 15 ekim 1961'de yapilan genel secimde chp %36,5, ap ise %34,8 oy almisti. ap'nin yuksek oy orani aydemir'i kaygilandiriyordu. cumhurbaskani cemal gursel, basbakan ise ismet inonu'ydu. secim sonrasi memleketin ilk koalisyonu kurulmus oldu, chp+ ap.
    -aralik 1961'de vefat eden demokrat parti milli egitim bakani tevfik ileri'nin cenazesinde toplanan kalabalik cuntayi protesto edip, tutuklu bulunan demokrat partililerin serbest birakilmalarini talep etmislerdi, bu durum talat aydemir'in ogrencileri (harbiyeliler) arasinda buyuk bir ofke yaratmisti (22 subat 1962'nin motivasyonu).
    -17 kasim 1962'de yapilan yerel secimlerde ap %45.87, chp ise %36,97 oy aliyor (21 mayis 1963 motivasyonu). bir de; 1 haziran 62'de, mesrutiyet'den beri suren iki ana akimin bitmek bilmeyen kavgasi iyice gun yuzune cikiyor ve koalisyon bozuluyor. ap'lilerin uzlasmaz tutumu ve koalisyonu cokertmeye yonelik hamleleri etkin bir rol oynuyor. 25 haziran 1962'de chp+ytp (yeni turkiye partisi)+ cmkp koalisyonu kuruluyor. cmkp'ye dikkat: talat aydemir, mayis 63 darbe girisimi oncesi, 27 mayis 60 darbesine katilan ve radyodan bildiriyi okuyan turkes'e gidip destek vermesini istediginde, turkes cmkp'nin iktidarda olmasi sebebiyle geri ceviriyor ve 1965 yilinda ise milli birlik komitesi'nden emekli edilen ondortler'in bir kismiyla beraber cmkp'ye katiliyor (cemal madanoglu milli birlik komitesi'nde yer alan bu on dort subayi statukocu-muhafazakar buldugu icin ihrac ediyor).
    -kirilma noktasi ise, 22 mart 1963 yilinda celal bayar'in sartli tahliye ıle sariverilmesi oluyor. demokrat parti'nin kurucularindan olan bayar'in ankara'da buyuk bir coskuyla karsilanmasi, 27 mayis taraftarlarinin sokaga dokulmesine sebep oluyor, harbiyeliler de bunlarin arasinda yer aliyor. toplanan kalabalik celal bayar'in evini tasliyorlar ardindan celal bayar tutuklanip tekrar hapse gonderiliyor.

    bunlarin tamami darbe tesebbusu icin motivasyon unsurlari oluyor. emir komuta zincirinin disina cikan bu kalkisma icin bir diger motivasyon ogesi ise, enver pasa'nin yaptigi bab-i ali baskini. bab-i ali baskini'nda, enver (binbasi) ve talat pasalar 10 kisilik ekiple hukumet binasini basiyorlar. harbiye naziri nazim pasa'yi oldurup, kamil pasa'nin istifasini zorla alarak hukumeti deviriyorlar (emir komuta zinciri gozetilmeden yapilan ilk darbe).

    21 mayis 1963 darbe girisimi:
    22 subat 1962 emeklisi bir grup subay ve harb okulu ogrencileriyle ankara radyo evi onu 3 tankla kusatilir (20 mayis 1963 gecesi). darbeciler, ankara radyoevi'nden darbe bildirisini okurlar. "halaskar fedailer" darbenin parolasidir. dönemin ileti$im teknolojileri du$unuldugunde radyo cok onemli bir yer tutuyor cunku cogu subay radyo'dan yayimlanan bildirilere gore pozisyon aliyorlar. darbe girisiminin karsisinda yer alan genelkurmay'in gorevlendirdigi yarbay ali elverdi ve 2 er radyoyu basip karsi bildiri okurlar. o gece ankara radyoevi tam 4 kez el degistiriyor. radyoevi'ni kim alirsa iktidar ona geciyor. radyoevi'nin mutlak hakimi, takviye kuvvetlerin destegiyle genelkurmay oluyor.
    gecenin ilerleyen saatlerinde cevdet sunay'in radyodan sesinin duyulmasiyla subaylar ve kita kumandanlarinda cozulme basliyor. sabah radyodan ismet pasa'nin sesinin duyulmasiyla hukumetin egemenligi ilan ediliyor. enis batur'un babasi, muhsin batur'un (hava kuvvetleri komutani-tuggeneral) harbiye'ye baslatmis oldugu hava harekatiyla, talat aydemir teslim olmak zorunda kaliyor.

    talat aydemir anilarinda: "radyonun bu kadar tesirli bir silah oldugunu o zaman anladim. maglubiyetimin tek sebebi radyodur."

    talat aydemir ve fethi gurcan idam edildi. trajikomik kalkismada ise, 8 asker hayatini kaybetti.
    ( dipnot: idamina kadar gecen surede, fransiz devrimi'nin onderlerinden froncois-noel babeuf'un anilarini okuyor.)
    (dipnot 2: 1962-1972 arasinda yon dergisi etrafinda toplanan aydinlar milli demokratik devrim tezlerini savunuyorlardi, 1960'li yillarda misir ve cezayir'de yasanan (cemal abdulnasir hareketi- arap sosyalizmi) milliyetci-devrimci programa esdeger diyebiliriz. talat aydemir, karsi devrim karsitiydi, mdd cizgisinde yer almiyordu ama ilerleyen yillarda mdd'ci, "sol" egilimli subaylar icin ornek olusturuyordu.)
    --------------------------------------------------------

    anons filmi, 21 mayis 1963 darbe girisiminin, ankara radyoevi isgali kadar trajikomik olan istanbul radyoevi kismini konu ediniyor (hurriyet gazetesi haberinden yola koyularak- tamamen kurgu detayli bir bilgi bulunmuyor). ercan kesal ve fazil coskun (ucla mezunu) ikilisi akilli bir tercihte bulunuyor cunku ankara radyoevi isgalini anlatmak buyuk capli bir produksiyon gerektirecekti.
    filmin ana temasi ise iyilik-kotuluk mevzusuna deginiyor. "kotuluk aslinda karsimizdakinin rizasi olmadan ona iyilik yapmaya kalkismaktir." sokagin rizasi olmadan ona iyilik yapmaya calismak (darbe) aslinda bir kotuluk mudur? felsefi izlegi uzerinden yuruyen bir film. filmde askerlerin hayattan ne denli kopuk olduklarini ve halkin aslinda temel probleminin ekmek mucadelesi (firinci) oldugunu gorebiliyoruz. anons'ta, oguz atay ve ahmet hamdi tanpinar mizahini goruyoruz, fazil coskun dogrudan saatleri ayarlama enstitusu kitabi'ndan faydalandigini belirtiyor, filmde yer alan bir sahnede tanpinar'in portresini de duvarda goruyoruz ve gonderme belirginlesiyor. görsel
    plan sekanslarla yonetmen filmin gerceklik duygusunu artirmis. bu arada goruntu yonetmeni krum rodriguez son donem bulgar sinemasinin onemli yapimlarinda bulunmus.
    ( filme notum 7,5/10)

    edit: imla
hesabın var mı? giriş yap