• bir kısmı köylerde yaşar.

    netekim, bir tanesini gelin almaya niyetlenmiştik bizden bir delikanlıya. gittik, allah'ın emri, peygamberin kavli ile istedik ailesinden. kız isteme ritüeline alışık bir insan olmadığımdan ne konuşacağımı, kız tarafının nelere ehemmiyet verebileceğini kestiremedim pek. ben de aklıma gelen tüm güzel hasletlerimizi saymaya başladım haliyle. araya da doğunun saygın bir aşiretine mensup olduğumuzu sıkıştırdım. böylece aile üzerinde köklü, saygın bir imaj bırakmayı hesaplıyordum.

    sağolsunlar, ev ahalisi pek hürmetkar, pek iltifatkardı. gelenek olduğu üzere düşünmek için mühlet isteyip kendi ailelerinin saygın kişileriyle meseleyi istişare etmek için bir günlük müsade istediler. biz de hay hay diyerek misafir olduğumuz aynı köyden komşularının evine yollandık.

    neyse efendim, ertesi akşam kız evine vardık hadiseyi neticeye bağlamak üzere bir de baktık ki kapı önünde bir kaç araba birikmiş. ev içerisinde de kelli felli cinsinden bir kaç yeni yüz. enişte, dayı takımından ensesi kalın kim varsa toparlanmış bizi beklemekteler. olsun dedik, haklarıdır. sogan satmıyorlar sonuçta, kız verecekler.

    tanıştık yeni gelen ileri gelenlerle. derken bir gece önceki sualleri bu sefer de bu hatırlı zevat için cevaplamak zorunda kaldık. lakin muhabbetlerde bir tuhaflık vardı. nedense sürekli kendilerinin bir kollarının bucak aşiretine dayandığını, arkalarının pek sağlam olduğunu tane tane söylemekle yetinmeyip bir de keçeli kalemle altını çiziyorlardı. anlam veremedim ama niyetlerinin kızı vermek olmadığını da hissettim bir şekilde.

    akabinde, istanbul-antalya arası mesafenin uzaklığını, kızlarını çok özleyeceklerini mazeret olarak gösterip vermek istemediklerini belirttiler. yine de konuşu bir daha istişare edip bize haber göndereceklerini söylediler. sağlık olsun, hayırlısı olsun deyip toparlandık. evin kapısından çıkarken evin küçüklerinden biri, telefonumu kemerime sıkıştırdığımı görüp sebebini sordu. benim de muzırlığım tutmuş olacak ki "silah alışkanlığı" deyiverdim. bir anda tüm sesler bıçakla kesilip başların bana dönüşünü ve hemen telaşlı bir şekilde başka yöne kaymasını bugün bile hatırlarım.

    kızın abisi dünden razıydı. hatta bizi havaalanına bırakırken babasını ikna etmeye çalışacağı sözünü bile aldım. aslında babası da bizi çoook beğenmişti bir gece önce. komşuları vasitasıyla gelen haberler hep kızın verilmek üzere olacağı yönündeydi. de bir gecede ne oldu da değişti fikirler? istanbul'a dönene kadar hep düşündüm bu konuyu ama bir türlü anlam veremedim. ta ki bir akşam evde oturmuş kritik yaparken "ya o gece niye caydılar hiç anlamadım. bir de, durmadan aşiret muhabbeti yaptılar. yok bucaklar'danlarmış, yok aralarındaki ilişki çok iyiymiş diye anlatıp durdular ne gerek varsa" diyene kadar. annem "aa! kadınlar da bana aynı muhabbeti yaptılar içerde, ben de anlayamadım" demesiyle bende jeton düştü.

    soylu, soplu bir aile olduğumuzu belirteyim derken aşiret bağından bahsedince medyadan bilindik şekliyle bir aşiret canlandırmışlar zihinlerinde ve haliyle de bize kız vermenin dağ kurduyla aynı ine girmek gibi olduğu sonucuna ulaşmışlar. diğer yandan kendilerini zayıf göstermemek için de bucak aşireti senaryosunu yazmışlar. yoksa ne işi olur antalya'nın ücra bir köyündeki yörüklerle urfa'nın bucaklar'ının? işte o an kızın kesinlikle verilmeyeceğinin ayrıdına vardım.

    kapıda ayrılırken cep telefonumu kemere koyma işlemi için "silah alışkanlığı" demem ise tuz ile biber ekmişti. allah söyletiyor işte. yoksa ne aşiretin kıyısıyla muhabbetimiz ne de belimize silah koymuşluğumuz var. tüm çocukları istanbul doğumlu olan, öyle kendi halinde yaşayan bir aileyiz işte.

    demek ki böylesi daha hayırlıymış dedik ve önümüzdeki maçlara baktık.

    bu macera esnasında gözlemlediğim kadarıyla antalya kızları'nın köylü versiyonu gayet yöresel kıyafetlerle arz-ı endam ederken tarla işlerinde hafif kıyafetleri tercih etmekte. boy olarak türkiye ortalamasının üzerinde bir seyir izlemeyip şekil şemal itibariyle de kavruk anadolu insanı portresi çiziyor. dekolte, flört gibi hususlarda son derece muhafazakar bir duruş sergileyip erkek bulunan kısma göz ucuyla dahi bakış atmaktan imtina ediyor. başı her daim önde, adımları da ürkek ceylan kadar aceleci. patates ve fasulye toplamaktan yıpranan parmaklarının bakımı için herhangi bir koruyucu krem ve yumuşatıcı losyon kullanmıyor. istanbul'a gelin gitmedeki isteği, bir doğulu kadar olmasa da yanaklarını pembeleştirecek kadar hülyalı bir arzu...

    antalya'yı salt şehir merkezi ve plaj olarak görenler için göze batmayan büyük kalabalığı temsil ediyorlar.

    iyidir antalya kızları, masumdur en az bizim kadar.
  • antalya disindan gelenlerin motor sandigi kizlardir.

    e tabi kapali cevrede yetisiyorlar, oturup bi hatunla sohbet edemiyorlar, etseler bile hemen yakistirma yapiliyor... onlar da hakli tabi.

    sonra geliyorlar antalya'ya, bakiyorlar ki kizlar tiril tiril. boyle kizli erkekli gruplar halindeler falan... garipsiyorlar... alismislar motor demeye haliyle...

    "aha bunlar rahat rahat verir artik" dusuncesi yerlesiyor kafada. hemen yaziliyorlar kiza... o da ne, hatun vermiyor! tersliyor hatta... aliyor mu bunu bir dusunce... "ulen hatun hem motor, hem de gosterip vermiyor" diye yirtiyor kendini, vuruyor sozluge...
  • antalya halkının her gece ayrı bir barda eller havaya yaptığını ya da her gün bir komşunun evinde köpük partilerine katıldığını düşünen bir kesim olduğunu üniversite için antalydan ayrıldığımda anladım. evet yine bu kesim antalyanın kızları hakkında hafif bir önyargıya da sahiptir.*
  • kıyafette dekolte konusunda izmir'li kızlara açık ara fark atan kızlardır. gündüz cafeye giderken bile düğüne gider gibi giyiniyorlar. en salaş yerlerde, konserlerde ince topuklu ayakkabı giymeleri var bir de. topuklu ayakkabı seviyorlar zaar.
  • bombok memleketlerden gelmenin ezikliğinden kurtulamayıp, ulaşamadıkları ciğere pis demeyi adet edindiklerinden "abü bi doğan arabam olsa hepsünü kaldırırdım" türünden bilinçaltı hezeyanlarını osuruktan genellemeler hüviyetinde sözlüğe yansıtanlarca polemik konusu yapılan kızlardır.

    türkiye'nin nüfusa orantılı en fazla göç alan bu cennet kentinin sosyal dokusu hemen hemen ülke genelinin panoramasıdır. istanbul, ankara eskişehir gibi kentlerdeki hemcins ve akranlarına göre önemli bi farklılığı olmayan, azizelik ya da orospuluk yönünde kitlesel tercihleri bulunmayan insanlardır...
  • yaz aylarinda yaylaya cikarlar, fazla ortalikta gozukmezler.

    (bkz: rus kizlari)

    hihihi
  • genelde;vücutları güzeldir ama suratları çirkindir derler.
  • (bkz: gotunden sallamanin en guzel ornegi) olarak haklarinda bol bol atilip tutulan kizlardir. aslinda her yerdeki kizlar gibidirler.
  • 2 kişilik bi sample'dan anladigima göre sempatik ve güzel kizlar.
  • sicaklardan dolayi acik sacik dolasmalari gerektiginden vucutlarina dikkat eden kizlardir..heryerde oldugu gibi bazisi salak, bazisi zeki, bazisi cirkin, bazisi kafa*, bazisi bos *...
    kasar olanlar cogunlukta degildir..
hesabın var mı? giriş yap