• maalesef günümüz çocuklarının büyük bir kısmını tanımlayan bir tabirdir apartman çocuğu.

    eskinin çocukları sabah kahvaltıdan sonra sokaklara atarlardı kendilerini.
    mahallede bir sürü arkadaşları olurdu bunların. sürekli yapacak değişik şeyler bulurlardı.
    bazen misket oynarlardı, bazen istop.
    bazen aşağı mahalleye karşı maç yaparlardı, bazen bisikletleriyle yarışırlardı.
    markete kendileri gider, paranın üstü ile dondurma alırlardı.

    kimisi uslu çocuktu; bisikletiyle etrafta dolanır, etliye sütlüye karışmazdı.
    kimisi haylazdı; ağzından küfür, elinden çatapat/fişek eksik olmazdı.

    akşam hava kararınca hepsinin annesi camdan sarkar, çocuğunu eve çağırırdı.
    eve gelen çocuk anneden babadan güzel bir fırça yedikten sonra el yıkamaya yollanır, ardından akşam yemeğine otururlardı.
    bu döngü sürekli devam ederdi.

    lakin, 90'lar jenerasyonu ile birlikte mahallede top oynayan, bisiklete binen, misket oynayan çocukların dönemi kapandı.
    artık devir, apartman çocuklarının devri.

    günümüzde çocuklar bilgisayarla büyüyorlar. bilgisayarla yaşıyorlar.
    en ufak bir faaliyet yapmadan bütün gün bilgisayar başında oturuyorlar. kolaya alışıyorlar.
    sosyalleşmek için bile bir bilgisayarın aracılığına ihtiyaç duyuyorlar.
    teoride her şeyi bilmelerine rağmen pratikte sınıfta kalıyorlar.
    bu sebeple sosyal gelişimlerini tamamlayamadan hayata atılıyorlar. haliyle hayatta başarısız oluyorlar.
    istemedikleri okullarda okuyup, istemedikleri işlere giriyor, istemedikleri kişilerle evleniyorlar.
    (biraz fazla umutsuz, hatta abartılan bir tablo çizmiş olsam da genel hatlarıyla durum böyle)

    o yüzden siz siz olun, çocuğunuzu apartman çocukluğuna mahkum etmeyin.
  • bizim binada dört evin dış kapısı, orta büyüklükte bir salon kadar olan koridora açılıyor. benim ev hariç diğerlerinde küçük çocuklar var. anneleri koridora halı atmış. tüm gün orada oyun oynuyorlar, yemek yiyorlar, bazen bakıyorum uyuyakalmışlar. ufak çapta bir kreş gibi. çay saatlerinde katılıyorum arada. paşa oğlanla* oynamak istiyorlar ama bizimki lanet, hemen tıslıyor, cehennem sesleri çıkarıyor, korkutuyor bebeleri. anca evin içinde çılgın atsın, orayı burayı dağıtsın... ben de açeydim gapımı, get deyeydim, koridorda kardeşlerle oyna. o arada yaptığım patates yemeğinin kokusu saraydı apartmanı. kapım kapalı olunca komşu kadınlar, beyi gelmiş diyesiymiştiler... (bkz: bizde niye yok)
  • steril hayat üyesidir. penceresinden seyreder olup biteni; kaçırdığı her şeyi.. hava kararmadan eve gel komutuyla büyümüştür. saklambaç oynadığında, nereye saklanacağını bilemez; utanmasa ebeye soracaktır. kavga etme özürlüdür. sürekli bastırılmış bir hırçınlık taşır içinde.anaokulu evin dibindedir, ikokul-ortaokul-liseye servisle gider. şehirdeki en disiplinli ve gıcık okullardan birinde okuduğundan, orda da ruhu mengeneye sıkıştırılır. üniversiteyi de evinin dibinde kazanmayı başarır. efsanedir.

    ne zaman ki biraz da olsa büyüdüğünü ve odasından çıkabileceğinii, hatta evden çıkabileceğini, hatta siteden, muhitten, şehirden çıkabileceğini fark eder sırayla.. işte o zaman ayarlar bozulur.

    ipini koparmak nedir, sorusunun cevabını verir gibi yaşamaya başlanır. yaşanmamış her şeyin ve fazlasının acısını çıkarıncaya dek savrulup durulur.

    girilmeyecek deliklere girilir; görüşülmeyecek insanlarla görüşülür; yapılmayacak ne varsa yapılır.

    ters tepmenin tarihi yazılır.

    bir anne babanın yanlış hesabı, yine, bağdattan dönmüştür.

    bu yazıyı okuyan anne-babalara ve adaylarına tavsiyem, çocuğu salmalarıdır. aksi halde evladınız, korktuğunuz her şeyi yapmak üzere yetişen, sadece doğru zamanı bekleyen, patlamaya hazır bir bomba olacaktır.

    küçükken kısıtlı olan hayal gücü, biliniz ki büyüyünce ve özgürlüğe kavuşunca, dudak uçuklatır hale gelmektedir. yaşanmamış her şey, mislince ve olmadık şekilde, yaşanır.

    geleceği, az hasarlı atlatmak istiyorsanız, şu çocukları zamanında sokağa çıkarın, kafayı gözü yarıp rahatlasınlar. adam gibi kavga etmeyi öğrensinler. haklarını savunmayı bilsinler. oynarken yaralanmayı göze alacak cesarete sahip olsunlar.
  • doğayla pek içiçe olamadıklarından büyüyünce gördükleri her çayır çimen parçasına atlarlar, sonra da böceklerden korkup kaçarlar...
  • hayatında bakkala ekmek almaya gitmemiş, tek başına cadde geçmemiş, yukarı mahallenin çocukları ile kavga etmemiş, belediye otobüsüne binmemiş, 3 yaşında yuvaya, 6 yaşında okula başlamış servisten başka nakil aracı bilmeyen, önceleri tv, buyuyunce bilgisayar basından kalkmayan otoparksız apartmanların çocuğu.
  • ebevenleri izin vermediginden, yasitlariyla oynamak icin yazliga gitmeyi dort gozle ceken cocuklar
  • lisede tarih hocamın değişik bir şekilde tanımladığı çocuktur.

    + çocuklar bir çocuğun apartman çocuğu olup olmadığını nasıl anlarsınız?
    - nasıl hocaaaaam??
    + siz küfrederken "ananı" dersiniz o ise "anneni" der.
    - ehi, ehi, ehi

    sonuç, tarihten kaldım.
  • annesi-babasi tarafindan asiri kollanmis, sokakta oynayamamis cocuktur. bunlardan bazilari (ben) otobuse binmeyi universitede ogrenmistir (oeh). hisar ustunden eve donerken, zincirli kuyuda aktarma yapmasi gereken eskinin apartman cocugu, nerede inecegini oto galerinin onundeki sisme jipten anlamaktadir. arkadasin bir gun "sisme jipi kaldirirlarsa nerede ineceksin?" sorusu uzerine telaslara gark olmus fanus insanidir.
  • çocukken yoldan geçen bir yaşlı teyzeye su tabancasıyla su sıkmıştık, işte onun ağzından dökülen ünlemli kızma sıfatıydı bu.

    "apartuman çocuğu!"

    daha o an sorgulamaya başlamıştım ne demek istediğini...

    şimdi sanırım aynısını yapsaydık rezidans çocuğu diye kızardı teyze.
  • ''cool'' çocuktur. çocukların; aşağıda gürültü yaparak oynayan yaramaz çocuklar ve evde uslu uslu oturan aristokrat çocuklar olarak kategorize edildiğini düşünür ve genç dimağlarda sınıf bilinci işte böyle oluşturulur.
    bu durumun ileride ne gibi sonuçlar doğuracağı, çocuğun idrak performansına kalmıştır.
hesabın var mı? giriş yap