19842 entry daha
  • başka bedenler de bile ondan birşey aramaktır
  • gelip geçici duygu senfonisi
  • cem yılmaz'ın ilk yaptığı film her şey çok güzel olacak'ın soundtrack'inde böyle bir parça var. bestecisi mazhar alanson olarak görünüyor, yaklaşık bir buçuk dakikalık bir piyano eseri. ama aşşırı hüzünlü geliyor bana. en enerjik halimde bile dinlesem modumu düşürür baya. öyle yavaş ve sakinleştirici ki uyumaya çalışırken de dinlenebilir, ninni niyetine.

    büdüt: filmde kardeşlerin yıllar sonra denk gelip karıştıkları kavgadan sonra altan'ın evine dönüş sahnesinde ya da o civarlarda çalıyordu galiba, tam hatırlayamadım.
  • insanın hem cesur olup bir o kadar da korkak olma hali işte, düşünce çıkması güç oluyor.
  • aşk, biyolojik varlıkların, dürtüsünü üreme güdüsünden aldığı bir gerçekliktir.

    üreme güdüleri yemek, içmek, korunmak gibi diğer biyolojik güdülere benzer biçimde ihtiyacı karşılandığında biter. açlık, susuzluk vs gibi. aşk da cinsellik kökenli olup karşılanınca biter. kökeni doğuştan gelen, biyolojik varlıklara eğitimle sonrada öğretilmeyen, neslin devamına ait cinselliktir ve üreme güdü kaynaklıdır. bu nedenle aşklar biter. dünyanın geçmişinde bitmeyen bir aşk yoktur. tek örneğini bulamazsınız. eğer aşk yaşıyorsanız bu bitecektir. eşyanın tabiatı gereği... kerem ile aslı, leyla ile mecnun vs. aşklar bu nedenle bitmiştir. nedeni de yukarıda izah etmeye çalıştığım kökenin gerçeğidir...

    bir ara saptama; aşk ile sevginin karıştırılması kısmıdır. sevginin kökeni düşünden, düşünce kökenindendir. insanlar severler ve bunu düşünceleri ile yaparlar. aşk ise üreme güdüsü ile karşı cinse yönelmedir. karşı cinse üreme güdüsü ile yönelme esnasında düşünce ile de sevgi kısmı beraber oluşabilir. bu işin daha katmerli kıyak bir durumunu oluşturur... sevgiler bitmez. çünkü düşüncenin üretimidir ve düşünceler kadar devamı olur.

    abidik gubidik söylemler ile lahana yaprağı gibi yumuşatılıp aşk kelimesinin her şeye sarıldığına bakmayınız. "ben vatanıma aşıkım, ben anneme aşıkım, ben doğaya aşıkım" gibi söylemlerde aslında maksadı ile kurulmuş cümle arasında uçurumlar vardır. kişi kelimeye yanlış anlam yüklediği için saçmaladığının farkında bile değildir. özü anlamından koparılmış, bir tozun dumana sarılmış biçimi ulu orta cirit atmaktadır. biraz bu kısma atıfta bulunup şu aşk neymiş biraz üzerinde bir kaç kelam etmek arzusundayız.

    aşk kısmının bir erkek bir de kadın yönü vardır. ben erkek olarak tarafım. bu nedenle erkek kısmından bahsedeceğim. bir kadın kişi eğer lütfederse o da bu konunun kadın kısmından bahsine ait cümleler kurabilir. zenginlik yaşarız diye düşünürüm...

    aşkın gerçeğine erkek yönünden bakarsak; yılın 365 günü cinsellik yaşayabilir kısmından bakarız. eğer bu konuda karşı cinste "o zaman diliminde isteğin karşılanmaması" gerçeği görülürse hemen bir başkasına yönelinir. çünkü güdü zorlar. işte erkek bunun için aldatır... aldatma toplumsal sözleşmelerin kabul ettiğinin dışına çıkmadır. toplumsal sözleşmeler güdüleri kontrol etmekten çok uzaktır. tekrar ediyorum; erkek dünyasından kabaca bakıyorum. özel kısımlar için kimse zıplayıp veryansın etmesin. niye? bakınız bunlar benim icadım değil. hani o düşüncenin disiplinli olmaya başladığı zaman dilimi var ya? yunan akademisi falan. işte o zamanlarda platon şölen kitabında erosu üreme güdüsüne bağlamış. hatta şöyle de bir söylemde bulunmuş; "kişinin içindeki felsefi güdüyü bir sonra ki ırka aktarma çabası güzele, ''iyi'' ye ulaşma yolu" olarak ifade etmiş. eros aşk tanrısıdır. sevgi tanrısı değildir. zaten sevgi tanrısı diye de bir tanrı hiç olmamıştır. sevgiye atıfta bulunan sayılı düşünürerden biri epikarmos'tur. "insan bir düşüncedir" demiştir...

    aşk sahip olmayı beraberinde getirir. güdülerin olmaz ise olmazı sahip olmaktır. çünkü güdü içten dışa yönelmektir. ben olandan harekettir. ben olan bencilliği içinden asla atamaz. çünkü atarsa ben olmaktan çıkar. bu nedenle aşk sorunları düşünsel olarak çözümü en zor olanlar arasında yer alır. eski türk filmlerinde çokça bir söylem bulunurdu; "ya benimsin ya kara toprağın"... işte o söylem bu gerçeğin sonucunu ifade edendir. ben olandan biz olana güdülerle değil düşünce ile gidilebilir. düşünce ise yukarıda bahsettiğimiz gibi sevginin kökeninde yer alır. kişi sevdiğine sahip olmak değil onu sevdiği için yüceltmeyi öne çıkarır. aşk ise sahip olmayı...
  • tartışırken bile göz göze gelince dediklerini unutup ona sarılmayı istemektir. enerjim bitmiş olmasına rağmen o omzunda ağlarken kendini değil sadece onu düşünüp onu sevginle ısıtmaya çalışmaktır, gözlerini kapattikca yüzünün gözünün önünde canlanmasi ve bunu hissedip mutlu olmaktır . istediğimiz kadar tartışalım iyi ki varsın seviyorum seni
5883 entry daha
hesabın var mı? giriş yap