• başkasını bilmem, ben kıçıma sokuyordum.
  • bir aramada telefonu elimde (elimde) tutarak yakalatmamışlığım var. aslında asıl bomba hikayem bu değil.

    bak dinle...

    yine bir gün askerdeyim... telefonla konuşmam lazım. boş bir oda buldum. oturdum, konuşuyorum. hafiften bir sesler gelir gibi oldu. normal asker sandım. bacaklarımın arasına koyup (bacak bacak üstüne şeklinde) bekledim. tetikteyim yani.

    kapı açıldı...

    başçavuş! (karakol komutanı)

    adam girdi, bakıyor bana mal mal. ben de ona mal mal bakıyorum. altta kalmam.

    ortamda bir gariplik var ama... esas duruşa falan geçmem gerekiyor da ben bacak bacak üstüne atmışım, bakışıyorum karakol komutanı ile.

    adam baktı baktı baktı baktı... kapıyı kapatıp gitti.

    ertesi gün beni çağırdı.

    "dün seni dövmek istemediğim için oradan ayrıldım. dua et kısa dönemsin. yoksa şu an hastanede olurdun. kafan mı iyi oğlum senin? komutanın karşısında bacak bacak üstüne atılır mı lan?" dedi tam olarak.

    'komutanım askerliğim bitince açıklama yapmak istiyorum.' dedim. eğer çevrede başka askerler yoksa bu şekilde konuşabiliyorduk. kısa dönem olmamızdan kaynaklı sanıyorum. zaten adamın 'seni döverdim' dediği de "normal bir asker olsaydı..." manasında.

    neyse işte askerlik bittiğinde dedim vedalaşırken "komutanım kalkamadım çünkü telefon vardı bacaklarımın arasında!" diye. hemen şaka yaptı pezevenk.

    benim kağıdı aldı. "senin askerlik uzadı." diye.

    nasıl bir malsam inandım ben de tam üzülmeye başlamıştım ki komutan gülünce olay bitti.

    aslında ben öyle salak gibi inanmasam gülmezdi.

    (aslında ben de inanmadım da, konuyu uzatmamak için manüpilasyon yaptım işin doğrusu. inandım sanıp hemen bitirdi şakayı saftirik.)
  • koynunuz değildir.

    bu gözler zifiri karanlıkta böğründe yeşil yeşil yanıp sönen aletten habersiz etrafta dolanan dangalaklar da gördü.

    ters çevir bari!
  • kazan dairesidir.
    burdan rutbelilere sesleniyorum. kazan dairesinde onlarca telefon şarj oluyor şuan. kesin bilgi.
  • ben prison break'ti sanırım orada gördüğüm taktiği uygulamıştım. incil'in içini oyup oraya bir şey saklıyordu sikkofield. yanlış hatırlamıyorsam.

    benim de çok ince bir nokia telefonum vardı. bir de cep not defterleri verirlerdi bize kara kaplı. onun içini cep telefonu boyutunda oymuştum. oraya koyuyordum telefonu. başçavuş'un karşısında notlarımı okuyor gibi kızlarla mesajlaştığımı bilirim. ama akşamları telefonun beyaz ışığından belli oluyordu. ışık belli olmasın diye telefonun camına film yaptıranı da gördüm, görmedim değil.

    haa şarj cihazları da dev kurutma makinasının içindeydi. ne zaman yapıldı bilinmez ama makina bozulunca, tamire gelen elektrikçiye 3-5 para vermişler makinanın içine 5'li priz yaptırmışlar. makinanın kapağını alyan anahtarı ile açıp telefonu şarja takıp tekrar kapatıyorduk. 2 saat sonra gelip telefonu şarjdan alıyorduk.

    acayip işler.

    yasak masak ama cep telefonu olmadan askerlik zor.

    edit : arkadaşlar uyardı. esaretin bedeli'ymiş, prison break değil.
  • ev.

    evde bırakın telefonu, zaten kafanız sikilecek yeterince, bir de milleti darlandırmayın. haftada bir ankesörden ararsınız işte, yeter de artar.
  • silahlık. silahlık görevlisiyle aranızı iyi tutun, sürekli kilitli olması sebebiyle komutanlar bile lambur lumbur giremez. 24 saat açık olması ise tadından yenmez bir hizmet.
hesabın var mı? giriş yap