• asla cevaplanmayacağını bilerek mektuplar yazıyorsan, değiyordur o insan, o mektuplara..
    cevaplanmamış 2, gönderilmemiş 1 ve asla gönderilmeyecek 1 tane daha yekünüyle söylüyorum bunu.. asla cevaplanmayacak şimdilik 4 tane ediyor.. sonuncusu henüz bitmedi..

    "düpedüz seyrelmişim.. herşeyin dokunmadan geçmesine sebep bi antientropi bu.. seninle iyiyim.. tüm yokluğunla.. hiç bi yok bu kadar var olmamıştı.."
  • çıkmaz sokaktır. çıkmaz sokaklar da kendine çıkar zaten.
  • kendini temize çekmektir.

    (bkz: doğmamış çocuğa mektup)
  • kişinin kendisine mektup yazmasıdır bir nev'i.
    anlatamadığın, kendine bile itiraf edemediğin şeyler yazılır genelde ki bu bir alışkanlık haline gelmişse günlük niyetine de kullanılabilir. bir taşla iki kuş, hatta ilerde kitap haline bile getirilebilir, cevap verilmemiş mektuplar diye.
    dur lan iyisi mi gidip patentini alayım bunun ben.
  • sürekli yaptığım şeydir.

    lakin asla cevap vermeyeceği ümidiyle yazılan şeyler değillerdir bunlar, yoksa bir ümit mektup yazılmazdı asla. cevap vermesinden umudu kesmek bir şey ifade etmez, bir şeyler ifade eden tek şey bir gün alınacak cevabı değil mektubun muhattabının döneceğini ümit etmektir.

    ya da ismi lazım olmayan çok eski bir şarkıda dendiği gibi, patlayacağını bile bile ümit dolu baloncukları gökyüzüne göndermektir. yükselişini izlersin, daha da yükselir ve patlayıverir....

    elinde bulunan bu iki opsiyon ya da sadece bir tanesi yeni bir mektup yazmak için yeterli ümidi verir kişiye.

    ele kalem kağıt alınır (ya da klavyenin başına oturulur) ve yazmaya başlanır...
  • hiç gelmeyecek birisini beklemek gibidir, can acıtır.
  • muhtelif firmaların müşteri hizmetlerine mektup yazmak da bu kapsamda değerlendirilir.
  • ...,
    gittin ya.
    sabahları kalkıyorum seni özlüyorum. kahvaltıdan önce seni özlüyorum. kahvaltıdan sonra seni özlüyorum. film izlerken, kitap okurken, gülerken, ağlarken, yürürken seni özlüyorum. bi mesai gibi her gün seni özlüyorum; fakat bu mesai bi aydır izinsiz, tatilsiz, molasız devam ediyor.
    gel dedim, geldin; sev dedim, sevdin; kal diyorum, kalsana.
    sonsuz aşkla...
  • “söz”ü herkes kendi meşrebince yorumlasa da, bazılarındaki bitmek tükenmek bilmeyen beyhude anlatma isteği doğru anlaşılma umudundan kaynaklanır. başlıktaki “asla” kendi dünyana destursuz kabul edilen birinin bu hüsn-ü kabule karşılık vermeyeceğinin en başından beri biliniyor olmasından olsa gerek.

    ezberletilmiş olanın ötesinde düşünen, söz söyleyen insanlar için, kendi adıyla kimliğiyle, tüm kırılganlığı ve incitilebilirliği ile varlığını hoyratlıktan sakınmadan öne çıkaranlar için cevabın gelmeyeceğini bilerek “yazmak” beterin beteri bir mayın tarlasıdır. yine de yaparsın.

    bunun nedeni, herkesin incinebileceği, herkesin her an bir varmış bir yokmuş olabileceği, hiç kimsenin mutlak bir “güvenlik” içinde bulunamayacağı bir dünyada yaşadığımızı kabullenmenin, kendi değersiz benlik duygumuzun hakimiyetinden kurtulmanın bağışladığı deli cesaretinin yanısıra, o kişinin bazı bakımlardan sana benzediğini düşünmendir. ona güvenebilme umudunu taşıyor olmandır.

    oysa, herkes girdiği kapıdan kendi donanımı ve kendi mazisiyle girer. nezaket gördüğü mecliste nobranlaşan, amelince kabul görür. nasıl davranacağı, onun meşrebine ve tıynetine kalmıştır.
hesabın var mı? giriş yap