• aslinda baslik farklar olacakti ama karakter sinirina takildik boyle oldu.

    efendim bu farklar devlet ve vatandas arasindaki iliskiden tutun da soyal iliskilere kadar bircok alanda bariz sekilde goze batar.

    ornegin gelismis ulkelerde devlet, toplum ya da birey icin var kabul edilirken, az gelismis ulkelerde birey devlet icin var kabul edilir. az gelismis ulkelerde ulusalci ya da resmi ideolojiler tabu kabul edilip tartisilmasi sakincali kabul edilirken, gelismis ulkelerde kiyaslanmayacak duzeyde dusunce ve bunu ifade etme ozgurlugu soz konusudur. gelismis ulkelerde klasik kentli toplum profili goze batarken, az gelismis ulkerlerde feodal degerlerin nispeten daha baskin oldugu koylu kentli toplum arasi bir yapi goze batar.

    bir saniye bitmediiiiii, gelismis olmak hep iyi olmak anlamina gelmiyor efendim. ornegin, gelismis ulkeler ozellikle kapitalist sistemin de etkileriyle egolarindan taviz vermeyen, bireyselciligin tavan yaptigi, fedakarliklarin yok denecek kadar az oldugu, sosyal ve ailevi iliskilerin inanilmaz duzeyde yipranmis oldugu yalniz ve mutsuz bireylerle dolu bir toplum yapisina sahip. sosyal iliskilerdeki bu muthis dejenerasyon dolayli olarak uyusturucu ve alkol kullanimini tetiklerken hatta bazilari icin icki bireyin sosyalizasyonu icin tek alternatif bile olabiliyor.

    velhasil kelam gelismis ulkelerde yasamak ozellikle egitim, saglik vb temel stnadartlar goz onunde bulunduruldugunda birey icin daha cazip gorunse de insanlari mutlu etme konusunda kafada cok fazla soru isareti olusturur. su farklara dikkat cekerken bir de arayi buldursak cok iyi olur vesselam.
  • gelismis ulkelerde devlet vatandasi icin bircok seyi ondan daha once dusunup, gerekeni yaptigi ya da cozum urettigi icin vatandasin devlete karsi ciddi bir saygisi ve sorumluluk hissi vardir. az gelismis ulkerlerde ise bireylerin hayatla devletin yardimi olmadan mucadele etmek zorunda olmasi onlari bircok konuda daha dayanikli, yaratici ve pratik zekasi daha gelismis yapar.

    az gelismis ulkelerde idelojik anlamda surekli kutsanan devlet, gunluk hayatta acizligi ile karsimiza cikarken, gelismis ulkerlerde ise ideolojik ve dogmatik bir kutsama olmamasina ragmen devlet guncelde var oldugunu size her yonuyle hissettirir.
  • gelişmiş ülkeler proaktif, gelişmemiş ülkelerse reaktiftir.
  • az gelişmiş ülkelerde kaldırımlar yüksektir, gelişmiş ülkelerde ise alçak.
  • azdır.*
  • az gelismis ulkeler tarihinde genelde cuntalar goze carparken gelismis ulkelerde tarihteki toplumsal hareketler dikkat cekicidir.
  • gelismis ulkeler egitim, is ve iltica benzeri nedenlerle gelen gocmenler sayesinde kozmopolit bir yapiya sahipken, gelismemis ulkeler kozmopolit olmayan, daha izole bir yapiya sahptir.
  • en büyük farkları ülkeyi yönetmeleri için seçtikleri insandır
  • yasama yurutmedeki transparanlik, devlet anlayisinin farkli olmasi (bize hizmet veren sistem vs bizim babamiz bizi koruyor o ne derse o sistemi), seyahat etme deneyimi, sokakta yururken duyulan guven/guvensizlik..
  • iç işlerinden sorumlu devlet kurumunu cımbızlayarak örneklendiricem:
    gelişmiş ülkelerde iç işleri bakanlığı halkın güvenliğini, barış ve huzur içinde yaşamasını sağlamak amacındadır. buna odaklanır ve en fazla eforu toplumsal düzeni ve huzuru tesis etmek ve korumak üzerine sarfeder.
    az gelişmiş ülkelerde ise bu kurum, devlet yönetimindeki şahısların güvenliğini ve huzurunu sağlamak ve korumak amacındadır. örgütlenmesinin ve faaliyet planlarının odağında bu kaygı vardır. halk bi şekilde başının çaresine bakmaya alışır. halkın devlet politikası desteğine ihtiyaç duyduğu ciddi krizlerde ise bu kurum mala bağlar, zayıf olduğu yerden soru geldiği için doğru refleksi gösteremez, krizi yönetemez. kriz günlerinde halkın ihtiyaçları için çalışan başka kurumlara da (mesela yerel yönetimler) köstek olur ki seçmenin kafası karışmasın, devlet şahıslarının bekasına gölge düşmesin.
    birinci ülkede yaşayanlara “insan”,
    ikincisinde yaşayanlara “seçmen” derler.
    (bkz: bi arkadaşımın ülkesi)
hesabın var mı? giriş yap