• bir dönemin çocuklarında görülen vaka. bazılarında da babayı çok küçük yaşta kaybetme durumu var. hatta bu olay savaş zamanına kadar gidebiliyor.
  • 9 yaşındaydım babamı kaybettiğimde. babamın sağlıklı olduğu zamanları hayal meyal hatırlıyorum. onunla ilgili en net hatıralarım beni okuldan almaya geldiği bir zamandı. hiç beklemiyordum sanırım gelmesini. okulum çok yakındı, tam evimin karşısında diyebilirim. öyle annem ya da babamın beni okula götürdüğünü çok hatırlamam. e yakın sonuçta. elinde büyük siyah bir şemsiye, krem rengi bir pantolon beyaz bir gömlekle karşımda görünce şaşırdım bi o kadar sevindim. tuttu elimden eve kadar yürüdük keşke dedim bu kadar yakın olmayaydı ev az daha yürüseydik nasıl seviniyorum yanımda babam elimden tutmuş tıpkı diğer çocukların babaları gibi. net hatırladığım diğer bir hatıram; kemoterapiden dolayı saçları dökülmüştü iyice. öyle bikaç cansız saç var belli belirsiz bazı yerlerde. eski usül bi traş makinesi vardı babamın hani böyle elinin arasına makas gibi aldığın. ya işte şimdiki saç traş makinelerinin manueli. heh! bildin mi? baktım salonda bi sandalyeye oturmuş o cansız saçlarını o makineyle kesmeye çalışıyo. içeri girdim beni gördü, güldü. "gel sen kes" dedi. aldım elime kesmeye başladım. tabi ben babamın saçlarının neden döküldüğünü bilmiyorum. 5 çocuklu bi ailenin en küçüğüyüm. abim ablalarım olan bitenin farkında ama benim olanları anlamam bi kaç sene sürdü falan. babam artık ağırlaştı iyice. bitkin yorgun yatıyo hep. nerden çıktı bilmiyorum beni halamın yanına gönderdiler sebebi hala bilmiyorum. halam eminönünde oturuyo o zamanlar. gitmeden önce babamın yanına gittim ama bi sevinçle ben halamın yanına gidiyorum baba diye. kuzenlerim falan orda seviniyorum. çünkü bilmiyorum ki babama ne olmuş ya da neler olacak. "beni bırakıp gidecek misin" dedi. çok çook sonralarda saplanacaktı o laflar içime. neyse, bi kaç gün geçti halamlarda. sonra büyük kuzenim beni almaya geldi yine aniden hadi dedi gidiyoruz. zaten gitmem ben burda kalıcam desemde fayda etmezmiş sonradan anladım ki. evin önüne doğru arabayla yaklaştık bir kalabalık bizim evin önü anlatamam. anlam veremiyorum tabi. evimiz birinci kattaydı. çıktık merdivenlerden hem bizim evin kapısı hem yan komşunun kapısı açık. ben bizim kapıya doğru yöneldim ama kendimi yan komşuda buldum birden bire, eve giremedim. komşuya soruyorum noldu neden bizim ev kalabalık neden giremedim ben diye. korkmaya başladım ben ama hala aklıma babama birşey olacağı gelmiyo. gelir mi? neden gelsin. ben bi hamleyle evin balkonuna çıktım kafamı bizim balkona doğru bi uzattım. mahallede ne kadar esnaf ne kadar akrabam varsa hepsi salonda. çok kalabalık ama çok sessiz. ben huysuzlandım artık. gidicem eve dedim tutuyolar beni kurtuldum ellerinden eve girdim salonun kapısını açtım 1 saniye sonra yüzüme kapanıverdi o kapı. 1 saniyede görebildim ama herşeyi. babamın toplanmış yatağını insanların suratlarını ve salonun ortasında boylu boyunca yatan babamı. neler olduğunu anlayamamıştım hala anlayamıyorum. babayı kaybetmenin bi zamanı olmaz ki. babanın gidişi hep zamansızdır. doğmadan kaybetsen hiç yaşamadığın ve yaşayamayacağın anıları, küçükken kaybetsen yarım kalan anılarını, aklın başında büyük biri olduğunda kaybetsen bir sürü anıyı hatırlayıp duracaksın. baba iki hece ama çok uzun bi kelime be. onu öyle özlüyorum ki!
hesabın var mı? giriş yap