• şimdi eğri oturup, doğru konuşalım.

    tamam, hayatın tozpembe olmadığı gerçeğini gösterdiniz anladık. ama, herhangi olası yanlış anlaşılmayı ortadan kaldırmak açısından;

    --- spoiler ---
    ne tüm aleviler gündüz gözüyle deli dürtmüş gibi içki içer, ne de tüm sünniler, evlerine eli bıçaklı bi adam geldiğinde, namazını bozmayıp mır mır dua etmeye devam eder.
    --- spoiler ---
  • şu bol hormonlu durumum geçene kadar filmler hakkında iyi kötü yorum yapmayacağım dedim kendi kendime ama şunu söylemeden geçemeyeceğim;
    genellemeleri doğru bulmam, yapanı sevmem ama şimdi ben bi kalkışacağım müsadenizle... alevi babaların ennnnn az yüzde 95'i, filmdeki gibi küçük oğulları öldürüldüğünde, büyük oğullarına "öldüremedin mi, kardeşinin kanını temizleyemedin mi?" demezler. valla bak demezler. filmdeki gibi isyan edebilirler, kendileri gidip öldürebilirler, bir sürü başka şey daha yapabilirler ama hiçbiri de çıkıp oğluna böyle bir şey demez. tam tersi diğer çocuk öfkeliyse, dellenmişse "aman oğlum seni de mi kaybedelim, delice bir şey yapma sakın" minvalli vazgeçirmeye, sakinleştirmeye çalışırlar. istisnalar yok mu? verdik işte %5 istisna payı. ama o da çok zor be hacı. valla o kadar bile çıkmaz. hadi insan sevgisi, insan öldürmekten uzak olmak falan onları geçsek bile bir de devletten çekinir o yaştaki babalarımız. "devletin polisi bulur cezalandırır, cezalandıramazsa bile bize düşmez yasaları yok sayıp cinayete kalkışmak."
    neyse sebebi ne olursa olsun demem o ki yapmaz bizim babalar öyle.
  • filmin konusundan , çekim tekniğinden, oyunculuk kalitesinden, yönetmeninden önce bahsedilmesi gereken yönleri var bence.

    tamam kesinlikle izlenmesi gereken bir film değil, görmezsen çok şey de kaçırmazsın.

    "anlaşılmıyoruz, anlaşılmayacağız" diyerek bir avuç insanı ilgilendiren konularda entel mastürbasyonu yapanlara inat çok bizden bir film olmuş.

    göt, göbek, meme göstereceğiz diye orasını burasını yırtan manken hanımlarımıza inat 550 milyona esir hayatı yaşayan insanların da gözüktüğü bir film olmuş.

    "apış arası kokuyor lan burası!" diyerek buradan şaka çıkarmak için dalağını feda edenlere inat türkü barda bir göt ellemek için fırsat kollayanların da görüldüğü bir film olmuş.

    iktidar ve siyaset yalakası olmanın yaftasını boyununda taşımak için film yapanlara inat günlük yaşamın, sıradanlığın ve sokakta her daim karşılaşabileceğiniz insanların filmi olmuş.

    askerlerinin vietnam sendromu ve ırak işgali üzerine film yapmanın bokunu çıkarmış holivut sinemasına övgüler düzerken, yaklaşık otuz yıldır güneydoğuda insanlıktan çıkmak pahasına görev yapanları unutmayı görev edinmişlere inat psikopata bağlayan asker eskilerinin de görüldüğü bir film olmuş.

    gene de vaktiniz varsa ve bu vakti vurdulu kırdılı bir holivut filmi için harcayacaksınız, onun yerine bu filmi izleyin, daha kazançlı çıkarsınız.
  • askere gitmeden önce normal bir tutuşla içilen sigaranın, askerden sonra ateşinin görünmeyecek şekilde avuç içinde saklanarak içilmesi gibi ufak ayrıntılara bile gözümüze sokulmadan dikkat edilmiş, oyunculukların tavan yaptığı, eli yüzü düzgün bir film.
  • gazi mahallesi hakkında bi film değil, üstelik böyle bi amacı da zaten (gördüğüm kadarıyla) yok bile.. o yüzden filmi zaten amaçlamadığı bi şeyi başaramamış diye eleştirmek bana pek doğru bi iş gelmiyor.

    hikaye zaten gazi'yi fon alan, eski devrimcilerin hayal kırıklıklarına hafifçe değinen, yeni devrimcilerden neredeyse hiç bahsetmeyen (böyle bi amacı yok ki hikayenin zaten, bi iki sahnede yeni devrimciler gözüküyor ve tek replik de bi ara gazete satan çocuktan geliyor), alevi-sünni kamplaşmasından büyükçe bi porsiyon alan ve güneydoğu sendromu yaşayan eski askerlerden dem vuran bi insan hikayesi.. ha pardon bi de aslında yeni gazi eşrafının "büyüyüp piç olması" eleştirisi var ki gazi'yi eleştiriyor bile denebilir bu filme..

    üstelik bu yenir yutulur olmayan gazi eleştirisi üstüne bi de güneydoğu'dan gelen tek bi batılı psikopat tiplemesi koymak yerine oradan gelen bi de gazi'li koyuyor ve ikisi de kafayı sıyırmış olarak resmediliyor. bu filmin tarafsız olmadığını iddia etmek için ideolojik körlükten muzdarip olmak gerek bence..

    --- spoiler ---

    senaryoya gelirsek bence gayet usta işiydi. yok derdiniz agatha christie romanlarındaki gibi bi katil kim hikayesiyse tamam o yoktu ama katilin kimliğiyle seyirciyi şaşırtma amacından daha büyük bi amaç vardı filmde.. veysel'i öldüren kankasının kimliğinde gazi'nin yeni neslinin eski nesil (her ne kadar artık hayal kırıklığıyla ideallerinden vazgeçmiş olsalar da) devrimciler kadar şerefli olmadıkları gösteriliyordu. yeni nesil devrimciler hala -çocukça da olsa- idealler peşinde mitingler, toplantılar, gazete dağıtmalar (ve hatta ve hatta molotoflu gösteriler) yapsalar da bu yeni oportunist nesil onlara uzaktan bakıyor, yaklaşmamak için bahaneler üretiyor.

    --- spoiler ---

    herneyse uzatmayayım, ayrıca diyalogları da gayet beğendiğimi, küfürlerin, argonun tam olması gerektiği gibi kullanıldığını, kürtlerin illa kürt aksanlı türkçe konuşmaları gerektiği önyargısına inat tıpkısının aynısı konuştuklarını da ekleyeyim.

    ama bütün bu meziyetlerine rağmen film boyunca sinir, stres doldum, bitmesi için neredeyse dua eder oldum. iki gün önce iki dil bir bavul'u seyretmiştim, şimdi bu.. bu kadar gerçek hikayeler beni aşırı doldurdu, bana bi amerikan feel good movie lazım şu an..
  • uzun zaman sonra seyrettigim en guzel mahalle filmidir. filmi izlerken cocuklugumun mahalleleri geldi aklıma.
    -spoyler icerebilir-
    ismail hacıoglunun yurt dısına sevdicegini alıp yırtma hayallerini kacımız dinlemediki aksam tekstik atolyesinden donuste. yada sevdigin kızın alevi olması kac mahalle delikanlısının hayatını karartmadı. yada makine sevdası o yaslarda nasıl basladı die sorarsanız filmde anlarsınız makine mesrudur herkesin cekmesinde yada evde vardır bir tane, cunku mahalle oyle kendi kendine kolay kurulmamısdır zorla kurulmusdur. kuafor kızlar neden cıktıkları mahalleye hep fazladırlar o suslu halleriyle ( sadece eysan fazla kentli kacmıs uslubuyla). volkan kardesimiz tam mahallenin lumpen proleteridir hem solculardan dergisini alır obur yandan mafya ozentilidir butun dusu kapıda adam dovmektir o rugan ayakkabılarla icine beyaz corap giyerek. esas bulent inal tam alevi mahelle solcu abisi olmusdur, zamanında devrimcilik yapmıs sonrasında pavyoncu olmusdur ( yurt dısına gitmis ama basarısız olup geri donmusdur, bu kadar sevilmeyi hakediyormudur oda ayrı sorudur). bu yuzden bu filmde sorgulanan mahallenin o yırtmaya meyyal tipleriyle hayatın gerceklerinin karsı karsıya gelmesi vardır. askerden donus vardır kafayı yemeden gelsede o travmatik bozukluk hep kalıcıdır, hasta ruhlu adamlar her daim mevcuttur, ki hasta ruhlu manyaga oynayan kardesimiz dokturmusdur.
    -spoyler kısmı burda biter-

    filmde belli tempo bozuklukları vardır cok sey anlatmaya calisirken filmin uzaması karssında montajda daha kısa hale getirilmesi derdi vardır, ama bunlar ilk uzun metrajlıda olur. yonetmen kardesimizin ellerine saglık dioruz, yolu acık olsun.
  • diğer türk filmlerinden çok daha fazla ilgi görmeyi hak eden film.

    --- spoiler ---

    filmin başlarında kadraja giren dev bayrak, birçok şeyi anlatıyor. küfürler yerli yerinde, aşk da öyle. "hayatların bok yoluna gitmesi", "yırtma amacı", "dini milleti ne olursa olsun savaşta hep fakir çocukların ölmesi", pavyonlar, türkü barlar ve arazi yolsuzluklarıyla güzel bir film olmuş. biraz değinip çok derinliğe inmiyor gibi görünse de, oraları bilmeyene değil ama bilene gayet çok şey anlatıyor.

    --- spoiler ---
  • başarılı olmasına az kalmış film. nitekim seçtiği konu dikkat çekici, oyunculuklar gayet başarılı. film sıkmıyor, seyirciyi laf kalabalığına boğmuyor ya da bitmeyen planlarla sabrını ölçmüyor. öte yandan filmde bir olmamışlık havası da var. film gazi mahallesi'nde geçiyor denince çok daha farklı şeyleri göreceğinizi düşünüyor, mekanın bir filmci için hazine değerinde olduğu beklentisiyle çok şey umuyorsunuz. ancak film gazi mahallesinin yapısını, sorunlarını hatta insanlarını tam yansıtamamış gibi geldi bana. biraz alaycı gelebilir ama filmi gören ve gazi mahallesi'ni hiç duymamış biri kolaylıkla şu tespitleri yapabilir:

    1) bölgenin en önemli sorunu aşk meşk, karı kız meseleleridir.
    2) insanlar gündüz genelde çatı üstlerinde vakit geçirir, önemli meseleleri burada görüşürler.
    3) güneydoğu'da görev yapan bütün askerler kafayı yemiş halde dönerler.
    4) mahallede kimsenin yüzünün güldüğü görülmemiştir.

    bunların dışında karakterlerin birbiriyle bağlantılarının biraz fazla olduğu da söylenebilir. bu durum sanki iki üç karakter arasında geçen özel bir husumetin dışında mahallede önemli bir sorun olmadığı algılamasına yol açıyor. son olarak, müziğin de duygu oluşturmada gereğinden fazla kullanıldığı ve bu anlamda pek başarılı olmadığı notunu ilave edelim.
  • yer yer la haine i anmısatmış mahalle filmi.

    mahallelerinde * marangoz vasilin kızı ile rizeli armatörün yakışıklı oğlunun aşkı gibi azınlıklarla müslümanlar arası engellenmiş birçok aşka şahit olanları ayrı etkilemiş, güzel bir filmdir.

    ismail hacıoğlu gözüpek mahalle bıçkını rolünde resmen döktürmüştür.
  • eyşan özhim'in canlandırdığı canan karakteri çok yapmacık olmuş. bi kere canan ortalama bir kenar mahalle sakinine göre fazla güzel, bakımlı ve şık. ha, kadın kuaför; bakımlı olmak işinde var ama ben o kadar güzel kuaförü hiçbir yerde görmedim.
    konuşması fazla düzgün, giyimi de yaşadığı yere göre biraz -nasıl derler- "iddialı". cıks, oturmamış o rol ona.

    belki de o karakterle anlatılmak istenen "güzel, şık ve kentli kadınların da bir varoş erkeğine deli gibi aşık olup hayatlarını karartacakları"dır, ben anlayamadım o halde.
hesabın var mı? giriş yap