ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
galatasaray'ın 7 haftalık maç fikstürü
-
kendi verdiği puanları toplamayı bilmeyen tinercileri göz önüne sermiş fikstür.
hiç boşuna düzeltme kardeşim screenshot aldım.
az için şu mereti.
ali tezel'in ekşi'den fikir aşırması
-
iki gün bekledim belki kaynak verir diye ama vermedi.
ali tezel'in ekşi sözlük'ten kaynak belirtmeden alıntı yaparak facebook ve twitter'da paylaşması olayıdır.
nasıl mı? anlatayım.
2 gün önce sözlükte saat 14:24'te şöyle bir başlık açıldı.
(bkz: yıllarca bir doğum kontrolü ihaneti yaptılar)
bu başlığa ben şu entry'i yazdım.
(bkz: #47824602)
bu entry'nin hemen hemen aynısını uludağ sözlük'te 9 ay önce hem de başlık açarak yazmıştım. kelimeler aynı zaten gördüğünüz üzere.
http://www.uludagsozluk.com/e/23182411/
ha diyebilirsiniz ki uludağ'a senin yazdığını nereden bilelim, onu da 2 ay önce oradaki nick altıma yazılan şu entry ile ispat edebilirim.
http://www.uludagsozluk.com/e/25700511/
neyse;
şimdi bu abimiz tüm bunları kendi yazmış gibi bunu facebook ve twitter'ında paylaşmış.
https://tr-tr.facebook.com/…8278&id=184430778243283
hatta birileri keşke alıntı diye yazsaydınız diye de uyarmış.
http://i.hizliresim.com/rb96jj.jpg
https://twitter.com/…lali/status/547031774275321856
https://twitter.com/…lali/status/547031834178371584
https://twitter.com/…lali/status/547031887391510528
https://twitter.com/…lali/status/547031993855524864
oda tv de gelmiş, tüm bunları ali tezel yazmış gibi paylaşmış. onların da suçu yok, nereden bilebilirler ki ali tezel'in sözlükten bunu kendisininmiş gibi yazdığını.
http://www.odatv.com/…cocuklariyla-vurdu-2312141200
bununla birlikte aynı kelimelerle haberi paylaşan n tane site var.
http://haberler.rotahaber.com/…-diyecek_506258.html
http://sozcu.com.tr/…doganin-kac-torunu-var-687460/
ayıp.
ron swanson
-
konuşma yapması gerektiği zaman, bizzat ilk sezonda dile getirdiği üzere, hiçbir bilgi vermeyen, yalnızca durumu dile getiren şeyler söylüyor.
zorla kendisine yığılan bir sergi açılışı konuşması:
"okay, everyone, shut up and look at me! welcome to visions of nature.
this room has several paintings in it. some are big. some are small. people did them, and they are here now. i believe that after this is over, they'll be hung in government buildings. why the government is involved in an art show is beyond me.
i also think it's pointless for a human to paint scenes of nature when they could just go outside and stand in it.
anyway, please do not misinterpret the fact that i am talking right now as genuine interest in art and attempt to discuss it with me further.
end of speech."
(bkz: sözlerini de çevireyim tam olsun)
"pekala, herkes çenesini kapayıp bana baksın! "visions of nature" sergisine hoşgeldiniz.
bu odada bir takım resimler var. bazıları büyük. bazıları küçük. birileri onları çizmiş ve şimdi buradalar. sanıyorum ki bu iş bittiği zaman hükümet binalarına asılacaklar. devletin sergiyle ile ne işi olur anlamıyorum.
ayrıca insanın dışarıya çıkıp doğanın içinde duracağına, resmini çizmesini saçma buluyorum.
neyse, lütfen bu konuşmayı yanlış anlayıp sanata gerçek bir ilgi duyduğumu sanmayın ve benimle konu üzerine tartışmaya kalkışmayın.
konuşma bitmiştir."
23 aralık 2020 diyanet başkanlığı'nın açıklaması
-
kuranın türkçe olarak okunmasından öyle çok korkuyor ki..
fussilet suresi 44. ayet:
"velev ce’alnâhu kur-ânen a’cemiyyen lekâlû levlâ fussilet âyâtuh(u)(s) e-a’cemiyyun ve ’arabiy(yun)(k) kul huve lillezîne âmenû huden ve şifâ/(un)(s) vellezîne lâ yu/minûne fî âzânihim vakrun ve huve ‘aleyhim ‘amâ(en)(c) ulâ-ike yunâdevne min mekânin ba’îd(in)"
nasıl? anlamadınız değil mi.. muhtemelen arapça biliyor olsaydık hükmünü anlardık.
şimdi aynı surenin türkçe mealine bakalım:
"biz o kur’an’ı yabancı bir dilde indirseydik, onlar elbette: “onun âyetleri anlayacağımız bir dille iyice açıklanmalı değil miydi? arap olmayana yabancı dilde bir kitap olur mu?” diyeceklerdi. de ki: “o, iman edenlere doğru yolu gösteren bir rehber ve eşsiz bir şifa kaynağıdır.” inanmayanlara gelince onların kulaklarında bir ağırlık vardır; kur’an kendilerine kapalı ve karanlık gelir. onlara sanki çok uzak bir yerden sesleniliyor da söyleneni duymuyorlar!"
bugün, cumhuriyetin ilanından neredeyse 100yıl sonra, laik ülkemize bir mikrop gibi çökmeye çalışan tekke ve zaviyedeki insanlara gidip "ben kuran okuyorum" derseniz karşınızda böbürlenerek ağızlarında sakız gibi uzatarak "siz anlamazsınııııızzzz" derler.
neden biliyor musunuz? çünkü öyle istiyorlar. onlara göre sadece kendileri anlayabilir. onun hikmetini sadece kendileri çözmüştür.
o kadar korkuyorlar ki,
insanların kuranı türkçe okumasını ve öylece anlamasını istemiyorlar. böylece din konusunda kendilerine ihtiyaç duyulmayacağını biliyorlar.
biz biliyoruz ki kuran türkçe okunduğunda diyanet denilen cemaatin kuklası olmuş kuruma da gerek kalmayacak.
düşünün o kadar korkuyorlar ki,
sizinle allah arasına girip kuranı türkçe okursanız "o kuran olmaz" diyorlar. bu sözlerine haşa derler. bu arapça kökenli kelimenin anlamını en iyi onlar bilir ama daha nerede kullanılacağını bilmiyorlar ki allah olup neyin kuran neyin kuran olmayacağına karar veriyorlar.
düşünün o kadar korkuyorlar ki,
bu cemaat zırvaları ülkenin kurumlarını, mevkilerini sözcü olarak kullanmaya başlamış, basına demeç verdiriyorlar.
kuranda şifre mifre yok. sayılar kombinasyonlar da yok.
sol elle yemek yeme diye söz de yok. kızına hallenen babalar da yok.
eğer türkçe okursanız ilmini anlarsınız, kandırılmazsınız.
ama ne var; kul hakkı yeme, öldürme, yalan söyleme, çalma, sapkınlık yapma gibi kuranı arapça okuma sevdalısı insanların alışkanlık haline getirdikleri günahlardan sakın var.
artık o kadar korkuyorlar ki, kuranı değiştirseler işlerine geldiği gibi düzenleseler yüzleri kızarmayacak. haşa!!!
road runner'ı jerry'yi ve tweety'yi tutan zihniyet
-
hadi üçünden birini tutmasını anlarım, "şirin buluyordur" diyip geçerim...
başka vasıfları üstün çıkıyorsa kişinin iki tanesini bile tutmasını kabul edebilirim.
ama hem coyote varken road runner'ı,
hem tom varken jerry'i,
bir de sylvester varken tweety'i tutuyorsa bir insan, orda sınırımı çizerim.
"tamam kardeşim," diye düşünürüm, "pratik zekaya, azme, yeteneğe, doğallığa prim vermiyormuşsun sen." diye de eklerim.
zira tom da, sylvester da, coyote de yemek için istemektedir karşı tarafı. bu kadar normal, bu kadar doğaları gereğidir yani.
anında uzaklaşırım sonra oradan;
hollywood tarafından eziyet üstüne eziyet gören tüm kıvrak zekalı çizgi karakterler adına sigaramı yakar, dalarım uzaklara...
tom'un jerryi doyasıya yediği, coyote'nin her dahiyane kapanının çalıştığı bir dünya düşlerim.
2022 bitcoin krizi
-
kazanırken iyiydi geleceğin para birimiydi ... kaybedince de, kriz savaş haa öyle mi ?
buyurun sokaklar sizin, kimse size garanti mi verdi?
kendinizi zora sokacak miktarları, ne olduğu bilinmeyen bir şeye yatıran net kumarbazdır.
zorunlu edit: bitcoin'in batacağını ima etmedim, sadece belli sayıda (5-10 kişi) sermayederin kontrolünde olan, istedikleri zaman çıkartan istediklerinde düşen bir para birimi, bütün coinler de ona endeksli, ne bekliyorsunuz ki ne olacağı tamamen muamma
bugün ölen hastaların hesabını kim verecek
-
sen ve yemini verenler verecek.
mevi mermere
-
eskiden mavi marmara olarak adlandırılan gemi.
paratiroid kanseri
-
ırtibat kurduğum muhteşem ötesi, kanatsız melek, savaşçı ruh ; çok değerli onkoloji virtüözü sevgili (bkz: süalp tansan)'la irtibat kurdum az önce ve ilgileneceğini söyledi. kendisinin amerika boston üniversitesi'nde kürsüsü var. ınanın sevinç ve heyecandan elim titreyerek yazıyorum çok şükür.
26 ağustos 2021 habertürk'te osurulması
-
(bkz: veyis ateş'i anma şenlikleri)
kinder surprise çikolatasını umarsızca yiyen velet
-
zamane cocugudur.
izlerken icimiz ciz eder biz abilerin, etmez mi?
bizim zamanimizda kinder surprise azdi, pahaliydi, anne babalarimiz alamazdi oyle cok cok. ayda bir falan toplu ali$veri$te ogretmenler kooperatifine gidilecek, anne iyi zamaninda olacak da 1-2 tane alacak. ancak o zaman kinder surpriseimiz olurdu bizim.
onun cikolatasini binbir torenle yerdik. kirmadan ikiye bolerdik once, sonra ufak ufak yalardik, buyuk bir parca kopartacaz da zort diye bitecek diye korkardik... bissuru bissuru olsa da bissuru yesek diye hayaller kurardik, gercekle$mezdi bu cocukca hayaller.
kagidini bile ozenle yirtmadan cikarirdik. aliminyumdu ya, boyle duzle$tirir, defter arasina koyardik falan, biriktirirdik.
$imdiki veletlere bakiyorum, zart diye yirtarak acip, huptedenek su gibi iciyorlar cikolatayi, onlar icin ozel degil, onlar icin luks degil, onlar icin degerli degil...
bizim icin neydi o kinder surprise biliyonuz mu siz?
bir gun birinin kafasina cakacam yerken, ne nereden geldigini anlayacak, ne neden oldugunu kerata...
aglayasim geliyor.
hislendirmeyin beni...
(bkz: bastigin yerleri toprak diyerek gecme tani)