hesabın var mı? giriş yap

  • (bkz: bubi tuzagi)

    sozlukteki erkekleri fislemek icin ortaya atilmis zarf. basliga yazan tum nickleri ayiklayip geriye kalanlara kiz muamelesi yapacaklar. eski bir cevik kuvvet stratejisi.

  • sporcu olduğum için bu konuyla alakalı
    olduğumu söyleyebilirim. gençlik ve spor bakanlığı branş ödeneklerini branştaki lisanslı sporcu katılımına göre yapar, bu sebepten dolayı federasyonlar kendilerine bağlı il temsilcilerine lisanslı şahıs kasmaları yönünde baskı yapar, herhangi bir branşta spora başlamak isterseniz ilk gün size lisans cıkarttırmaya calışırlar, bunun sebebini genelde kimse bilmez yani bu sayı balon sayıdır. bu lisanslı şahıslar (sporcu saymıyorum onları) ne müsabaka ne de bi kulüp yüzü görmüştür. sadece yüzde onluk bi kesim resmi ve müsabık sporcudur.sayının yüksek olmasının nedeni bu yüzdendir. sağlık ocağından 1dk da alınan basit bi rapor ve bir adet resimle herkes bi branş tan lisans alabilir. sonra bir kaç siyasi cıkıp şu kadar lisanslı sporcumuz var diyerek övünür.

  • milan baros (2014): "onun çok muhteşem bir hoca olduğunu söylerlerdi ama çalıştıktan sonra gerçeği gördüm. dünyada ondan daha iyi olan bir sürü hoca var. fatih terim'in maç öncesi taktik konuştuğunu hatırlamıyorum. sadece rakibi yıkmak, parçalamak gibi şeylerden bahsederdi"

    frank de boer (2008): "2000 yılında kazanılan uefa kupası'ndan dolayı bana göre başı hâlâ göklerde, bulutların arasında geziyordu. ama şunu söyleyebilirim ki, çok mükemmel bir antrenör değildi. kendisi futboldan çok dış görünüşüyle meşguldü. benim hiçbir yerde görmediğim bir şeydi. yarım sezonluk bir dönemde aynı kıyafetle diğer antrenmana çıktığını görmedim. bu gerçekten inanılmazdı. tam anlamıyla gerçek bir megalomandı”

    andrea pirlo (kitabından alıntılar): “dikkat çekici ve gerçekten tuhaf biriydi. kurallara karşı alerjisi varmış gibiydi. daha ilk başlardan uzun süre çalışamayacağı belliydi ve nihayetinde de kovuldu. milan öncesinde her istediğini yapabileceği daha küçük takımlarda çalışmıştı. milan’da ise atmosfer daha farklıydı. yemeklere geç gelir, resmi toplantılara kravatsız katılır, sırf big brother’ı (biri bizi gözetliyor) izleyebilmek için mr. bic’i (adriano galliani) masasında tek başına bırakırdı. parlak kıyafetlerle john travolta gibi gezerdi milanello’da.

    terim’in soyunma odasındaki sözlerini bize aktarmada sorunlar yaşıyordu. terim el kol hareketleriyle türkçe konuşur ve ‘çocuklar, sezonun en önemli maçlarından birini oynayacağız. birçok kişi bizi eleştiriyor ama ben size inanıyorum. şimdi vazgeçemeyiz. bizden beklentiler büyük, onları hayal kırıklığına uğratmamak görevimiz. bunu kendimiz için, kulüp için, başkan için, taraftarlarımız için yapalım. insanın kafasını kaldırması gereken bazı zamanlar vardır hayatında. o an bizim için geldi. haydi çocuklar, haydi’ derdi. ama tercüman neredeyse hareketsiz bir şekilde durur ve italyanca şöyle söylerdi: ‘juventus yarın geliyor. kazanmak zorundayız.’ biri 5 dakika konuşurken, diğeri 5 saniye konuşurdu.

    terim: ‘andrea, sen bizim için odak noktası olacaksın. oyunu sen yöneteceksin, ama acele etme, zorlama. durumu değerlendir ve etrafında en az rakip olan arkadaşına topu aktar. sana güveniyoruz. sen bu takım için ve oyun stilimiz için çok önemlisin. ama tekrar söyleyeceğim: zorlama. sakin ve soğukkanlı sözleri sloganımız. önce düşün, sonra pasını ver. doğru sonucu almak ve tüm italya’ya hala hayatta olduğumuzu göstermenin tek yolu bu. savaşmadan yenilmeyeceğiz. şimdi herkes sahaya çıksın. gerçek gücümüzü gösterelim ve bu yılın en iyi oyununu çıkaralım’

    tercüman: ‘pirlo pas at. hadi şimdi gidip idman yapalım.’

    bazı takım toplantıları, özellikle de en başlardakiler unutulmazdı. terim taktik panosunun önünde durur, bir tebeşir alır ve tahtaya 11 yuvarlak çizerdi. her yuvarlak bir oyuncuyu temsil ederdi ancak tahtada o kadar çok not ve karalama olurdu ki hangi oyuncu forvet, hangisi defans, hangisi orta saha anlaşılmazdı. tamamen kaos: sadece kaleci belliydi.

    bir noktayı gösterir ve ‘tamam, costacurta sen şuraya gideceksin’ derdi.

    ben de söze girmek zorunda kalırdım: ‘ama hocam o benim.’

    savunmacılarla golcüleri karıştırdığında iş iyice içinden çıkılmaz hale gelirdi. bunu bilerek yaptığından şüphelenmeye başlamıştım. sahada dört forvet ve yalnızca iki defans: berlusconi’nin yasak hayali.”

  • 30 ekim 1974'de zaire'nin baskenti kinshasa'da yapilan, muhammed ali ve george foreman arasindaki efsanevi boks macina verilen isim. muhammed ali, 60'larda dunya sampiyonu olduktan sonra, vietnam savasina gitmeyi reddettigi icin unvanlarini kaybetmisti. 1970'ler itibari ile geri donus calismalari icinde bulunmakla beraber, eskisi gibi "kelebek gibi ucup, ari gibi sokamamak"tadir artik. nitekim frazier ve norton'a kaybetmistir 70'lerin basinda. 1974'de frazier'i yenerek, zamanin bir numarasi george foreman'a karsi dovusmeye hak kazanir. organizator don king, olayi iyice medyatik hale getirmek amaciyla, dovusu kara afrika'nin gobeginde zaire'nin baskenti kinshasa'da duzenlemeye, mactan once de black woodstock tarzi bir muzik festivali duzenlemeye karar verir. basta james brown olmak uzere, zamanin butun onemli "soul brutha"lari katilacaktir bu festivale..zamanin amerikan zencilerinin, afrosentrik ideolojilerinin bir govde gosterisi olacaktir, velhasil.. yaz aylari boyunca iki boksor de zaire'de calisirlar buyuk gun icin. muhammed ali, tavirlari ve davranislari ile, zaire halkini yanina ceker. [mac sirasinda da ali bomaye- "ali, oldur onu!" cigliklari duyulacaktir']
    festival gecikmesiz olarak duzenlenir, ama mac foreman'in sakatligi nedeniyle 1 ay ertelenir.. nihayet mac zamani geldiginde, kesin favori foreman'dir. muhammed ali'ye 1'e 8 sans verilmektedir. mac baslarinda foreman, ali'yi epey hirpalar, ali ringin kanarinda, yuzunu kapatarak, foreman'in cok da etkili olmayan yumruklarindan nasibini alir. arada firsat buldukca foreman'i "is that all you got, george?" sozu ile deli eder. nihayet 8. roundda, foreman'in yoruldugunu hisseder, ve sampiyonun isini bir kac etkili yumruk ile bitirir. bu taktige rope a dope taktigi denmis sonradan..
    foreman'in kariyeri bu mactan sonra dususe gecmistir. kendisini simdilerde, amerikan tvlerinde, en sevimli tonton amca haliyle, kendi markasini tasiyan izgaralari satarken goruyoruz..
    turkiye'de de trt'de yayinlanmistir bu efsane dovus..tevelludu yetenler, orhan ayhan'i hala bu maci sunusundaki performansi ile hatirlarlar.. ayrica leon gast'in when we were kings, michael mann'in ali filmine ve hbo yapimi rumble in the jungle belgeseline de konu olmustur.. norman mailer da the fight isimli, maci, zenci amerikan kulturu acisindan inceleyen bir kitap yazmistir.. ayrica (bkz: thrilla in manila)

  • memlekette iyi şeyler akp'den kötü şeyler allahtan geldiğine inananları gösteren kaza.
    metro yapınca dünya lideri, kaza olunca akp ile ne alakası var. ben denetleyip açıyorum bu metroyu ya.