hesabın var mı? giriş yap

  • kardeşim 6 yaşında iken arkadaşlarıyla ninja kaplumbağalar'ı izlemeye gitmişti sinemaya. sinema evin hemen yakınındaydı, ancak evden çıktıktan bir saat sonra döndü bunlar:

    - ne oldu erken döndünüz?
    - elektrikler kesildi abi..
    - ha nasıl yani?
    - ceryanlar gitti.
    - hmm....
    (bkz: 10 dakika ara)

  • yakın gelecekte olası gelmeyen olay. eğer gerçekten öyle olsaydı, yerel radyolar kapanırdı. radyoyu diri tutan, insanların paylaşma ihtiyacı. yani radyoyu açtığında teoride 85 milyon insanla aynı anda, aynı şeyi dinliyor olabilirsin mesela. spotify ya da benzerleri etkileşimi sağlamaya çalışıyor ama radyodaki gibi aynı anda milyonlarca kişinin aynı şeyi dinlemesi hissini sağlayamaz. aynı şeyler insanın muhabbet ihtiyacı için de geçerli. podcast olayı canlı yayınlanan bir radyo programının yerini tutmaz. hatta programın radyodan yayınlanan tekrarının yerini bile tutamaz. daha kamyon şöforleri, dolmuşlar, yaşlılar, köyde yaşayanlar, akıllı telefona sahip olmayanlar, arabasında teyp olanlar gibi nice grup insan radyo müdavimi.

    tabi itiraf etmek gereken şey, radyo kültürünün zayıflaması olabilir. o da normal, çöplerde bile tüplü televizyon bulabildiğin, youtube, netflix gibi binbir türlü izlence ortamının olduğu bir durumda, spotify gibi uygulamalar ve sayamayacağım binbir alternatif yüzünden radyo kültürü epey zayıfladı.

    edi: imla

  • kesin küçük esnafı koruyan yasadır, he kanka aynen...

    adamlar pandemi ayağına ne kadar esnaf var alenen dalga geçip batmalarına sebep olmuş. gelmişler burada esnafı koruyan hareket diyorlar.

    ayrıca esnaf böyle korunmaz. zincir marketler fütursuzca ülkeyi ele geçirirken bir müdahalede bulunmayıp şimdi mi koruyorsun diye sorarlar adama.

  • türkçede "kırmızı çay" olarak bilinen, sadece güney afrika'da yetişen bir çay çeşidi.

    afrikaans dilinde "rooi" kelimesi "kırmızı" anlamına gelmekteyken, "bos" kelimesi de "çalılık" anlamına gelir. yani "rooibos" kelimesi "kırmızı çalılık" anlamına gelmektedir. (bkz: afrikaans/@capetonian)

    aslında tam olarak bir çay değil. latince ismi "aspalathus linearis" olan bir bitkiden gelmekte. hassas, yetiştirilmesi biraz özen gerektiren, her bitki çok az tohum verdiği için tohumları çok değerli, sadece güney afrika'da yetişen bir bitki. genelde güney afrika'nın western cape bölgesinde yetişiyor. çalılığa benziyor, iğne yapraklara sahip. dolayısıyla rooibos ismindeki "bos" kısmı buradan gelmekte. bitki şöyle ve şöyle

    aslında yeşil yapraklı, fakat yapraklar kurutulunca oksitlenmeden dolayı kırmızıya dönüyor renkleri. dolayısıyla rooibos kelimesindeki "rooi" kısmı da buradan geliyor.

    kafein veya tein içermez. aslında bir nevi "bitki çayı" da denebilir. çayın tadı çok yumuşaktır. içine şeker katmayı gerektirmez. genellikle içerisine süt eklenerek tüketilir, fakat bu süt katılmazsa çayın tadı daha güzel alınmaktadır kanımca.

    bir de "rooibos çayının kuzeni" denilen honeybush çayı vardır. tadı rooibos'a benzer, fakat biraz daha bal kokulu, daha ağır kokulu bir çaydır.

    rooibos çayının faydalarına gelirsek;

    - kanser riskini düşürür, yaşlanmayı geciktirir. bu özelliğine rağmen bazı sitelerde kemoterapi gören insanların kesinlikle içmemesi öneriliyor.
    - bağışıklık sistemini geliştirir
    - ınsomnia, tansiyon ve baş ağrısına iyi gelir
    - dişleri ve kemikleri güçlendirir

    bunlar en popüler/bilinen faydaları. bunlar dışında birçok faydası bulunmakta.

    malesef türkiye'de iyi kalitede rooibos bulmak çok zor. ancak bazı kafelerde tatmak mümkün, onlar da yurt dışından getirtiyorlar zaten. türkiye'de satılanlar hep içerisine aromalar katılmış, başka çaylarla karıştırılmış rooiboslar.

    rooibos çayının üretim hikâyesini anlatan güzel bir video şuradan izlenebilir.

  • bankanın biri iptal ettirdiğim kredi kartım için 2 haftadır arayıp mesaj atıyor. en son içip içip evin önüne gelecekler diye korkuyorum amk...

  • babama şakasına " bizim yatta arkadaşlarla bi parti yapalım uyar mı ? " dedim , " arkadaşların kim ? " dedi. bizim yat var galiba lan. dur bakalım.

  • öncelikle aşağıdaki entry vejetaryen arkadaşların seveceği bir içerik değil. okumayın demiyorum ama okumayın.

    pahalı olmasını anlamadığım şey kırmızı et. bütün dünya' da pahalı olsa bir şey demem. bir inek kolay yetişmiyor derim ama bizde pahalı, millette ucuz olunca ayıp oluyor.

    benzin demiyorum; çünkü eşek yüküyle vergisi olduğunu biliyorum ama kırmızı et neden pahalı anlamıyorum.
    avrupada eti ağaçtan topladıkları için mi ucuza satıyorlar? biz hayvanları japonya' dan getiriyoruz da yol parası mı ödüyoruz? bizim de kırsalımız var, otsa ot bitkiyse bitki. bizde de var amk. sinirlendim bak.