ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
halı saha tuvaleti
-
bir tuvalet çeşidi.
bir gün eğer es kaza bu tuvaletlerden birisinde kayıp yere filan düşersem, ayağı kırık at gibi çekin silahı vurun beni.
4 mayıs 2024 hamit altıntop röportajı
-
"benim türk futboluna turk futbolunun bana ihtiyaci olduğu kadar ihtiyacim yok" demis...
biri bana turk futbolunun bu paragöz almanciya niye ihtiyaci olduğunu anlatabilir mi?
arka sokaklar (dizi)
-
mistisizm ve felsefe yüklü bölümlerini izlemeden uyuyamadığım fantastik dizi. hüsnü ve ailesinin başından geçen gizemli olaylar favorim. ayrıca rıza babanın baba ünvanını nasıl aldığını acilen bir flashback veya sabitle açıklamalılar zira bu olay dizinin en büyük gizemi. yıllardır bu olayı merak etmekten uyku uyuyamadım.
j. k. rowling
-
--- spoiler ---
sırlar odası bence serinin en kötü kitabı.
--- spoiler ---
--- spoiler ---
kitapları bilemeyeceğim, okumadım.
--- spoiler ---
entry: #73556558
bu iki cümle arasında sadece 4 cümle kurmuş.
kusura bakma da, bu şekilde entry girersen başına bir şeyler gelir.
tanım: harry potter serisinin yazarı.
yaran facebook durum güncellemeleri
-
kız o kadar aşk dolu sözler paylaşıyorki, adamı ben bile özledim.
iş mülakatlarında sorulan sinir sorulara cevaplar
-
bir ik şirketinde grup mülakatı yapılmaktadır;
soru: insan olmasaydınız ne olurdunuz??!!
çeşitli garip adaylar:
x: ben at olurdum atlar sadıktır..
y:ben aslan olurdum çünkü lider özellikliyim..
z:ben karınca olurdum çünkü çalışmaktan hiç kaçınmam..
t:ben güneş olup insanların enerjisini yüksek tutardım
w: ben kartal olurdum çünkü görüşü keskindir..
ve kaçınılmaz son sıra kaasim a gelir
kaasim:kuş ???!!( ne bilim aq kuş demek geldi içimden)
insan kaynaklarcı: ne kuşu? (bu nası soru yaaa!!)
kaasim: deve kuşu hariç herhangi biri olabilir..
grup baya eğlendi ama beni bidaha arayan tabii ki olmadı ama ben olsam kesin beni arardım..
aziz yıldırım
-
mukavemet sinavindan 35 puanlik 3. soruyu yapmadan erkenden cikip aman chelsea macina gec kalmayalim diye kosa kosa dolmabahce'den kabatas vapurunu yakalamak icin nefes nefese kalan bir tribun fanatigi idim 2007'de. deivid'in attigi golden sonraki 15 dakika tamamen hafizamdan silinmis, ama o gol olmustu ya varsin komaya gireyim diye dusunen bir sari lacivert asigi idim.
bugunse melo haric galatasaray'i kutlarken zerre uzuntu ya da sinir hissetmiyorum.
galatasaray'i surekli yenerek onlara ogrenilmis caresizlik kavramini yasatmistik ya hani, aziz yildirim da bizim, sari lacivertli camiamizin ogrenilmis caresizligidir.
amerikan hukuk sisteminden soğumak
-
amerikan hukuk sistemi; izlediğim muvilerde olsun, dizilerde olsun öteden beri dikkatimi çekiyor. bu sistemde başta jüri sistemi olmak üzere anlayamadığım tonlarca şey var. mesela taraflar bazen mahkeme öncesi bir tartışma yapıyorlar aralarında, böyle kameralı kayıtlı... bu nedir çözemedim. iki avukat aralarında yemek yiyip 100 bin dolara olur bu iş diyorlar, ondan sonra hakimin karşısına çıkıp "biz anlaştık yoranır" diyorlar, olay bitiyor. yolda sokakta gezen garip garip adamlar var, numaradan insanlara çarpıyor, insanların kapılarını çalıp "doğalgazdan geliyoruz" falan diyorlar. ondan sonra da pat diye adamın kucağına bir belge atıp "you've been served" deyip kaçıyorlar. bu belgeyi alan da apışıp kalıyor, daha belgeyi veren adamın peşinden koşup yakalayanını görmüş değilim. gerçek bir terbiyesizlik örneği. insanın kucağına belge bırakıp kaçmak da nedir? yakışıyor mu delikanlıya? olgun bir davranış mu bu? bu sorular hep kafamı kurcalıyor.
işte amerikan hukuk sisteminden soğumak aslında böylesi bir karmaşık sürecin ürünü. ne kadar mahkemeli, jürili, hapishaneli film varsa izleye izleye amerikan hukuk sisteminden soğudum. abd'de yaşamıyorum ama hep bir gün başım abd hukuk sistemiyle belaya girecek ve benden en az bir buçuk, bilemedin iki milyon dolar kefalet isteyecekler gibi geliyor. beceriksiz avukatım ve bölge savcısının düşmanlığı yüzünden hapse girmek istemiyorum. suçu üstüme yıkmak isteyen polislerin eyalet hapishanesinde mutlaka tanıdıkları vardır ve benim gibi beyaz sıska çocuklara orada pek iyi davranmadıklarını herkes bilir. allahım sen beni hırsızla, uğursuzla terbiye etme yarabbim. bu konuyla ilgili belki bir gün texas eyalet hapishanesine düşersem lazım olur diye bir türkü besteledim. sözlerini sizlerle paylaşmak istiyorum. tüm amerikalı kader mahkumlarına gitsin:
eyalet hapishanesinde volta atanda
zencisi, latini, nazisi banyoda karşıma çıkanda
yürek taş kesildi, titreme geldi o anda
ellerin kırılsın bölge savcısı
param olaydı iyi avukat tutaydım
jürideki asabi yaşlı kadına yoldaş olaydım
kodesimin demirlerine tırrrrrrrrr diye sürtülen kara cop olaydım
ellerin kırılsın bölge savcısı
solaryum dönüşü aynasızlar beni zenci sananda
arabadan indirip ağzıma ağzıma vuranda
olayı kameraya kaydetmesi gereken görgü tanığı uyuyanda
ellerin kırılsın bölge savcısı
şimdi texas mahpus damında namım söylenir
bir gün nazilerin, bir gün zencilerin elinde yürek dağlanır
sıla hasretinden gözler hep yaşlanır
ellerin kırılsın bölge savcısı, ahım var sende bölge savcısı
söz/müzik/düzenleme: gofret beyin history x
itü odtü boğaziçi hariç mühendislik okuyanlar
-
7 yıldır çalışıyorum. itü mezunuyum. artık tecrübe itibariyle 0-5 yıl arası deneyimli arkadaşların performanslarını da yer yer değerlendirmem gerekiyor (sadece maaş - prim mevzuları için değil, kaynak yönetimi için daha çok). şu ana kadar çalıştığım en iyi eleman, kocaeli mezunu. hatta, bence; daha az deneyimli olmasına rağmen benden bile iyi.
kısacası, olayın sadece mezun olunan okul ile ilgisi yok.
hayali dünyayı gezmek olan üniversiteli kız
-
öncelikle kendi yaşadığı şehri gezmeli bence. misal, benim bir arkadaşım vardı bu hayalini gerçekleştirmeye çalışan, havaalanına gitmeye çalışırken kurtköy dolaylarında kayboldu.