hesabın var mı? giriş yap

  • ah sizin derdiniz dert midir, benim derdim yanında?

    çıktığım ilk kızdı, ilk ve son randevumuz oldu...

    danışman göreviyle midir, bodyguard niyetiyle midir bilmem, yanında çam yarması gibi bi kızla çıkageldi. davet benden gelmişti, serde de centilmenlik var, hayatta hesabı ödetmem ama bu üçüncü şahıs yoktu ki gündemde? bütçe desen kısıtlı, finans nanay o günlerde...

    sonradan öğreniyorum yemek işini halletmişler; benimle buluşmadan önce ikisi kadıköy’ün ara sokaklarından birinde bişeyler atıştırmak istemişler, abla da orda dört tane kıymalı gözlemeyi gömmüş. yarasın.

    ama yaramamış işte... biz oturduk kafeye, bişeyler içtik, lakin iki lafın belini kırmak ne mümkün? abla devamlı karnını tutup inliyor. ben o an gözleme olayından bihaberim, regl sancısı diyorlar bana. abla gözlerimin önünde boncuk boncuk terliyor, titreme de var hafiften, durum iyi değil...

    derken bi hışım kalkıp tuvaletin yer aldığı ikinci kata yöneliyor, fakat döner merdivenin metal basamağına attığı ilk adımla beraber tökezleyip düşüyor ve düştüğü yerde bildiğin altına sıçıyor abla.

    çıkmaya çalıştığım kızla kafeden çıkıyoruz, karşı sokağa geçip cebimdeki son parayla alış veriş yapıyoruz, uygun bi don seçip ablaya getiriyoruz. özürler, kusura bakmalar, mahcup oldumlar... ya gözleme dokundular, ya açık ayran bozdular...

    ne demek canım diyorum, insanlık hali. apar topar vedalaşıyoruz çıkmaya çalıştığım kızla, artık kafam nasıl allak bullak olduysa bilek güreşi tutuşu gibi bi tokalaşmayla ayrılıyorum mekandan. bir daha ne o beni arıyor, ne ben onu soruyorum...

  • her iş çıkışı sonrası, illa bi a101’e uğrar; öyle eve giderim. bugün de perşembe olduğundan uğrayayım dedim. bilgisayar kampanyasını biliyorum ve bana yâr olmayacağını bildiğimden, alma düşüncesine bile girmedim.

    neyse, salına salına yürürken, bizim çengelköy şubesinin depo kapısı, hemen arka taraftadır. şube müdürü, battaniyeye sarılmış iki kutu ile çıktı depodan. şöyle takip ettim çıkışını ve örtüyü açınca hooop iki adet lenovo bilgisayar :)

    şaşırdım mı? tabii ki hayır... sistem böyle maalesef. adalet, hak, görgü, ahlak, erdem... bunları “ucuzluk” markette bekleyip de üzmeyin kendinizi...

    tanım: müşteri alsın diye numunelik gönderilen kampanya ürününü, battaniye ile dükkandan çıkartan müdürlere sahip marketler zinciridir... fazlası var; eksiği yok...

  • kabataşta yarattıkları senaryo için "ya sizin çocuğunuzunu başına gelseydi" diye ajitasyon yapmaya çalışanlara özellikle hatırlatılması gerekir...

    ya sizin çocuğunuzun başına gelseydi...

    mehmet ayvalıtaş, 20 yaşında, istanbul, 2 haziran 2013, gezi parkı’na destek için otoyol kapatıldığı sırada üzerine süren aracın çarpması sonucu öldü. katilleri serbest...

    abdullah cömert, 22 yaşında, antakya, 3 haziran 2013, eylem sırasında başına aldığı darbe sonucu öldü. katilleri serbest...

    mustafa sarı, 27 yaşında, adana, 5 haziran 2o13, polis komiseriydi, eyleme müdahale ederken tedbir alınmamış bir alt geçit inşaatından geçerken düşerek hayatını kaybetti. devletin yoğun baskısı, iş kazası... katilleri hala başımızda, bizi yönetiyor...

    ethem sarısülük, 26 yaşında, ankara, 12 haziran 2013. 1 haziran’da eylem sırasında polis tarafından başından vurularak ağır yaralandı. 12 haziran’da beyin ölümü gerçekleşti. katilleri serbest...

    medeni yıldırım, 18 yaşında, lice, 28 haziran 2013. kayacık köyü’ndeki karakolun yenilenip kalekol yapılmasını protesto eden insanların üstüne askerler tarafından açılan ateşle öldürüldü. katilleri serbest...

    ali ismail korkmaz, 19 yaşında, eskişehir, 10 temmuz 2013. gösterilerin ilk günlerinde sivil giyimli saldırganlar tarafından feci şekilde dövüldü, başına aldığı darbenin etkisiyle beyin kanaması geçirirken yunus emre devlet hastanesi’nde görevli doktorlar tarafından önce polise ifade vermeye gönderildi. 20 saat geciken müdahalenin ardından 1 ay yoğun bakımda kaldıktan sonra hayatını kaybetti. katilleri serbest...

    ahmet atakan, 22 yaşında, antakya. ankara’da odtü ve tuzluçayır’daki protestolara destek vermek için antakya, armutlu’da yapılan eylemde polis tarafından kafasından gaz fişeğiyle vurulup, çatıdan düşerek öldü. katilleri serbest...

    berkin elvan: evinden ekmek almaya çıktığında polis tarafından nişan alınarak atılan gaz kapsülü ile başından yaralandı. hala hastanede, hala uyuyor (263 gündür)... uyanması için hala umutla bekleniyor

    ya sizin çocuğunuzun başına gelseydi...

    maalesef edit: 269. gününde berkin elvanda direnişini bıraktı... bu gün onu uğurlayacağız... içimiz buruk, öfkeli...

  • uşağıyla birlikte çıktığı maceralı yolculuğu cervantes tarafından kaleme alınan, yine cervantes tarafından yaratılmış roman kahramanı ve aynı adlı romanın adıdır. yaşadıkları, cervantes'in hayatıyla -ya da en azından kendisi için hayal ettikleri- ile paralellikler taşıdığı söylenen don quijote özü itibariyle sevimli bir adamdır. şekle şemale önem vermekten geri durmamakta ancak kafasına geçirdiği kasktan yanına aldığı uşağına kadar her yanı pejmürde haldedir; ciddiye alınmamaktadır; inandıklarına uysun diye hem iyilik hem kötülük yapmaya cüret edebilmekte ancak bir doğrunun peşinde koşmaktadır. yaptıklarıyla ve yapamadıklarıyla, kendine yarattığı gerçeklikle, onun içinde kaybolmasıyla dikkat çeker. cervantes kahramanı yaratırken kahraman da bir yandan kendini yaratmaktadır hiçbir şeyden, hiç kimseden.
    saygıdeğer kişilik anlamına da gelen don sözcüğünün gerektirdiği biçimde şövalyeliği tüm gerekleriyle yerine getirmeye çalışan sevgili quijote ölümsüzlüğe ermesinden 400 sene sonra bile sağlıklı bir ruh haline sahip olup olmadığı konusunda tartışmalara sürüklemektedir kendisinden etkilenenleri. zira onun yaptıklarını yapabilecek kişi ya don quijote'dur ya da düpedüz deli.

  • şak diye yapıştırdı tokadı.helal olsun bu kızlara.

    bizim ülkemizin en güzel ışığı kadınlarımız.birbirimize böyle destek olup yücelttikçe kimse türk kadınını yıkamayacak.

  • teknolojide bir ku$ak geride kalmalari geregi, oyuna yakla$imlari farkli olan oyuncular, baba dedim ya amca dayi da olur. teknolojiden kastim bilgisayar teknolojisi degil efendim, silah teknolojisi. mesela babalar. bizim pedere red alert 2 ogrettik vaktiyle, kiz karde$imle, ogretmez olaydik. onun zamaninda roket, nuclear missile, chronosphere, iron curtain yok ya takmi$ tanka, piyadeye...
    daldim bir gece odaya, pederle karde$im red alert oynuyorlar, peder soyluyor karde$im yapiyor.

    - baba tamam bissuru tank yapmi$in. azicik da teknoloji yapsak, bak eleman nukleeri dikmi$, $imdi az sonra cakacak, ne war factory kalacak, ne power kalacak, ne barracks kalacak...
    - barracks hangisiydi?
    - bu i$te. asker yapilan.
    - haaa cadir. onemli deil ucuz o gene yapariz. ben bir kac tank daha yapayim dumduz edecem.
    - olmaz boyle hava desteksiz falan.
    - nukleer ne?
    - hani boyle bir roket iniyo, her taraf patliyo.
    - hani her taraf yemye$il oluyo. o mu? adamlar da eriyip gubre oluyo. [daha once yemi$.]
    - baba, gel tech lab yapalim. oradan da chronosphere yapariz, indirip dalariz tanklarla.
    - birak $imdi tank yapalim tank. bak bir yandan da piyade yaptiriyom bol, onlari da agacin altina sakladim. [her agacin altina 3-5 piyade dikmi$ saklaniyolar saniyor.]
    - baba yapmi$in, 20 tane tank yapmi$in.
    - 2 tumen tank yapip rommel gibi dalacam ibnenin haritasina. sen hic yanyana giden 48 tank gordun mu. toprak titrer be toprakkkk! [peder askerligi tankci yapmi$]
    - baba, bak adam az sonra cakacak nukleeri bir milyon olucaz. bak buraya cakacak. her $eyi yan yana dikmi$in. uzak dik dedik ya sana...
    - uzak dikilmez salak oglum. uzak dikersen ikmal etmek zor olur. [cagiralim eski boluk komutanini sana $ilt versin o zaman, iyi ogrenmi$sin.]
    - nuclear missile launched!
    - hah bak cektin rifkiyi. iyi geceler.
    - dur gitme. ne labratuvariydi o?