hesabın var mı? giriş yap

  • kadın üç aşığı ile beraber odaya kapanır ve işe başlamışlarken malumunuz üzere kapı çalınır. kocasının geldiğini anlayan kadın aşıklarını saklamak için her birini birer çuvalın içine sokar ve kocasını karşılar.

    - hoş geldin kocacığım.
    - hoş bulduk hanım da bu çuvallar ne böyle?
    - bugün pazara gidip biraz alışveriş yaptım bey.
    - hmm ne var bu çuvalın içinde?
    - canlı koyun aldım bey, evin içine etmesin diye çuvala koydum.
    - hmmm… gümm!.. (çuvala bi tekme atar)
    çuvaldan,
    - beeeğeeeee…
    - gerçekten de koyunmuş bi de diğerine bakalım… gümm!..
    - bıt bıt bıdaaaak
    - bundaki de tavuk mu oluyor hanım?
    - e.. evet bey.
    - hmm… bakalım sonuncuda ne var.. gümmm!..
    - … (ses yok)
    gümmm!..
    - …
    adam başlar tekme tokat girişir çuvala ve en sonunda çuvaldan bezgin bi ses yükselir.
    - yaw batates olabiliriiim, soğan olabiliriiim.

  • kendisini sevmeyen insanlar onun zenginliğinden değil, görgüsüzlüğünden dolayı sevmiyor.
    mesela rahmetli sakıp sabancı belki ali ağaoğlu'dan çok daha zengindi ama hakkında olumsuz konuşan bir kişi hatırlamıyorum.

    bu entry'nin gg'lik nesi var anlamadım. ispiyonlayan arkadaş mesaj atarak aydınlatabilirse sevinirim. ticari itibarı zedelediğimi de düşünmüyorum. "10 numara adam ali ağaoğlu. projeleri süper. bence herkes ikişer üçer ev almalı. fiyatları da çok uygun. seviyoruz seni aga ;)" oldu mu şimdi?

  • içinde yarım kilo peynir, 250 gram şarküteri ürünü bulunan sandeviç.

    avrupa ile aramızdaki alım farkını özetlemektedir:
    https://www.youtube.com/watch?v=zswrwwb3iyk

    italya'daki peynir, et ve domatesin kalitesine değinmiyorum bile.

    edit:

    italya'da asgari ücret diye bir şey yokmuş, ama desek ki 1000 euro, ki bu meblağın altına çalışan yoktur heralde;

    1000 euro maaş alan bir italyan bu sandeviçten ayda 200 adet alabilir.

    türkiye'de asgari ücret 1400 tl. bu sandeviçin muadilinin türkiye'de 20 tl'ye satılacağını düşünsek (ki mümkün değil, sırf içindeki peynir 20 tl eder) asgari ücret alan bir kişi bu sandeviçten ayda 70 adet alabilir.

    italya'nın 5 eurosu ile türkiye'nin 5 tl'si aynı değil elbette güzel arkadaşım, ancak oradaki bir birim para burada da bir birim para. biz o birime ne alabiliyoruz adamlar ne alabiliyor mesele bu.

  • çok enteresan kodlamalar ile çalıştığım sınav.

    mesela boksit aklıma ''amk '' kısaltmasından geliyor.

    antalya-akseki
    muğla- milas
    konya-seydişehir.

    volkanik set göllerinde, lavlar gölden dışarı taşarken bi bahçıvanın set kurduğunu düşünüyorum.

    balık
    a
    haçlı
    çıldır
    ercek
    van

    bi tane kadının yanına gidiyorlar, diyorlar ki türkiye'nin ilk kadın valisi olur musun ?
    yok, diyor. sonra ısrar ediyorlar. yine olumsuz cevap. lale verip tekrar ısrar ediyorlar, kadın da bıkkınlıkla ay! tamam, diyor.

    türkiye'nin ilk kadın valisi, lale aytaman.

    edit: gülmeyin piçler

  • tuzlama işleminin bebeği 2 kilo billur tuz'a bandırmak olduğunu sananların hezeyanı.

    ben geçmiş deneyimlere inanırım. bebeği doktorlara danışarak büyütmek son 20 yılın olayı. milyonlarca yıldır kadınlar çocuk doğuruyor ve çocuk bakımında genellikle en eski yöntemler işe yarıyor.

    bebek tuzlama olayı işlem görmemiş doğal okyanus tuzunun bir miktar memba suyuna karıştırılmasıyla yapılır. bir miktar tuz bir miktar suyla karıştırılır, bebeğin kokması olası yerlerine sürülür, azıcık beklenir ve yıkanır.

    ben sadece adet yerini bulsun diye yapmıştım ancak bir yaz bebeği olan kızımın bebeklere özgü (aslında çok da sevimli bir koku) oluşan ter kokusunu anında kesti. anlatsalar inanmam.

    su, bebeğe içirilmediği için dehidratasyondan ölme durumu yoktur. ha dediğim gibi sen bebeği 2 kilo tuzun içine yatıracak kadar gerizekalıysan onu bilemem.

  • yıllardır kibar ve naif imajın olsun. sen gel engelliler için yapılan konser çekiminde beni çek onları çekme diyerek trip at ve tüm imajını yerle bir et. insanoğlu ne oldum dememeli. son anda yine imajın çizilir.

  • türkiye'nin en geri kalmış illerinden birinde yaşanan tarihi bir olay. hurdacıya kitap satmak?
    ayrıca olaya itiraz eden duyarlı vatandaşımız da hurdacının "dilediğiniz kitabı ücretsiz alabilirsiniz" teklifi üzerine bir şey dememiş ve 115 kitabı alarak, köşesine çekilmiştir.

    aynı şehirde playstation ve internet kafesi olan abime, arada bir yardım ediyorum. kafede satılan meyve suyu ve kola kutularını, yeri geldiğinde çöp kutusundan topluyoruz. biriken kutular hurdacıya satılıyor ve ilçe ilk ya da orta okulları kütüphaneleri için kitap alınıyor. çok sayıda kitap alınamıyor belki ama, kafede öyle bir geri dönüşüm bilinci oluşmuş ki, eskiden kutuları bize vermeyip, çöpe atan müşteriler, şimdi çöpten kutu çıkarıp, biriktirdiğimiz kutuların arasına koyuyor. çünkü o okulların kitaplara ihtiyacı var.

    edit: müşteriye masa açıyordum.* devam edeyim. kafede bir ara kağıtları da ayrıştırmaya çalıştık. trabzon'da bir geri dönüşüm şirketiyle görüştük. tonuna 40 lira mı ne vermişlerdi. hatta iyi niyetimizden dolayı da "madem hayır için yapıyorsunuz, hurdacılar daha çok verir, gidin hurdacılara satın" demişlerdi. hurdacılar da bir ton kağıt için 60 tl vermişlerdi. daha sonra kağıt, ayrıştırması zor olduğu için, bıraktık. gel gör ki, okul kütüphanesine bir tane daha kitap girsin diye uğraşırken, il kütüphanesinden hurdacıya kitap satılıyor.

    kitaplar geçerliliğini kaybetmiş, bilmem üstünde sscb yazıyormuş, yok deformasyon olmuş, bilmem basım tarihleri eskiymiş gibi salakça bahaneler üretilemez.

    sürekli böyle boktan meselelerle gündeme gelen şehrimizin, sokakları torbacıyla dolu. 15-16 yaşında çocukların uyuşturucu batağına düşmüş. bunları nasıl kurtarabiliriz diye düşünüp, gençleri sanata, spora, kültür etkinliklerine yönlendirmek ya da kütüphaneleri daha da modernleştirip, gençlerin ilgilisini çekmek yerine, şu kitapları satalım, ne de olsa kimse okumuyor mantığıyla hareket etmek ve buna da "zaten kitaplar eskiydi, ben sosyal bilimciyim" diyerek alkış tutmak, maalesef bu şehrin daha da boktanlaşmasına neden olacaktır.

  • bilginin kaynagi dogrudur degildir o ayri konu. fakat tarih okuyan ve arastiran bir gence aciklama yapmak yerine kibirli bir sekilde cevap vermek hadsizliktir. kaynagini acikla dogruysa cocuk ogrensin, bilmiyorsan ve yanlisin varsa da duzelt.