hesabın var mı? giriş yap

  • rus fizikciler yerin 100 metre altinda bakir tel bulduklarini,
    bunun ise atalarinin bundan 1000 yil öncesinde telefon sebekelerinin
    oldugunu kanitladigini duyurdular.

    bu olaydan 1 hafta sonra amerikan gazetelerinde ilginç bir manset.
    amerikan bilim adamlari yerin 200 metre altinda 2000 yil öncesine ait
    fiber optik hatlar bulduklarini, bunun ise, amerikan toplumunun
    ruslardan 1000 yil öncesinde gelismis digital haberlesme sistemleri
    oldugunu söylediler.

    bir hafta geçmeden türk gazetelerinde yeni bir manset.
    türk bilim adamlari yerin 500 metre altina kadar kazdiklarini ve
    hiçbirsey bulamadiklarini, bunun ise atalarinin 5000 yil öncesinde
    mobil telefon ve kablosuz iletisim sistemlerine sahip olduklari
    sonucuna vardilar....

  • dergi için net tutarsızlıktır. peygamberler ile ilgili karikatürleri "ifade özgürlüğünün sınırlarını test etmek için" bastıklarını belirtmişti dergi yönetimi. böylece ifade özgürlüklerinin sınırının paranın yettiği yere kadar olduğunu öğrenmiş olduk. kovulan maurice sinet'in dergiye dava açtığını ve kazandığını belirteyim.

  • içlerinde büyüdüğüm için oldukça tanıdık olduğum özelliklerdir. ilk aklıma gelenler:

    1. cahil kelimesini hakaret kabul ederler.
    böyle bir insana bir konuda "bu konuda çok cahil kalmışsın" deyin hele, bakın ne oluyor. inanılmaz kırılırlar; hatta böyle demeye cüret ettiğiniz için sonunda siz suçlu çıkarsınız.

    2. az düşünüp çok konuşurlar.****
    hani "ağzı olan konuşuyor" diye bir laf var, işte bunlar için söylenmiş. cahil takımına ağız denen organ yeterli. düşünmek, sormak, tartmak diye bir şey yok hayatlarında. çünkü her şeyin en iyisini onlar bilir. işin kötüsü, konuştukça cehaletleri daha da ortaya çıkar, battıkça batarlar. bu konuda zaten muhteşem bir söz söylenmiş: "bir şey biliyorsan konuş ibret alsınlar, bilmiyorsan sus âlim sansınlar!..."

    3. sizi cahil çıkararak ironinin dibine vururlar. çünkü cehalet ile ego doğru orantılıdır.
    kendilerinden o kadar eminlerdir ki, onlar o konuda çok bilgilidir; ancak siz cahilsinizdir. ve buna da derinden inanırlar. ayrıca: (bkz: #56135015) (bkz: #41090044)

    4. değişime, gelişime olağanüstü direnç gösterirler.**
    inanılmaz derecede bir muhafazakârlıkla çepeçevre sarılmışlardır. zaten çevrelerinde de kendileri gibilerini bulundururlar ki, kolay anlaşabilsinler.

    5. sizin tahsil durumunuz, uzmanlığınız, kendinizi geliştirdiğiniz konular, alıntı yaptığınız kaynaklar...hepsi fasafisodur; "hayat üniversitesi" bunların hepsini yarıp geçer! kendi ipe sapa gelmez tecrübelerini de şark kurnazlığı yaparak meşrulaştırmaya çalışırlar.

    6. eziklerdir. duygusal olgunlukları maksimum iki yaşındaki bir çocuğunki kadardır. tavşan gibi üreyip, insan psikolojisinden bihaber oldukları için nesiller halinde zincirleme reaksiyon olarak öyle yetişmişlerdir.* hatalarını asla kabul etmemekle birlikte, karşılarındaki insanın en küçük yanlışına acımazlar. çünkü kendilerini olumlayabilmek için kendileri gibi görmedikleri insanları ötekileştirmek/aşağılamaktan başka çare yoktur. bir konuda bilgi ve fikir beyan ederseniz, her an "ukala, adam olmamış.. " gibi bir damga yemeniz veya manipüle edilmeniz çok kolaydır. kendileri birey olmadıkları/olmalarına izin verilmediği için, sizin de öyle olduğunuzu öngörmek isterler. bu yüzden ya narsist olurlar, ya da ezik. sağlıklı bir zihne sahip olanları çok azdır.

    7. üzerinde şahsi olarak hiçbir emekleri, çabaları olmayan; hiçbir şekilde kendi iradeleri ve tasarrufları ile seçmedikleri şeyler üzerinden kimlik oluşturur, bu kolektif kimlikle gurur duyar ve yalnızca o kavramlarla bir varoluş sergileyebilirler. örnek: aile, cinsiyet, mahalle, şehir, etnik köken, kültür, din, inanç. bunları sorgulamak veya üstüne bir şey katmak/eksiltmek, kendi kimliğini oluşturmak ömrü billah akıllarına gelmez; zaten çoğunlukla küçükken "ayıp-günah-yasak" baskısıyla bu yeteneklerini köreltmişlerdir.

    8. dinlemeyi bilmezler.
    sizi asla dinlemezler. sevdiğim bir söz vardır: "bir kere konuşacaksan, önce bin kere dinle". siz bir şey anlatmaya kalkıştığınızda ne dediğinize kulak kesilmezler, lafınızın bitmesini bile beklemeden hemen atlarlar. öylece kalakalırsınız. ha siz konuşmuşsunuz, ha eşşek osurmuş.

    9. konuştukları konular genellikle başka insanların hayatlarıdır. toplumun kendilerini -herhangi bir konuda- yargılamasından ölesiye korkarlar. ama başka insanları gıyabında linç etmeyi çok severler.

    10. ömür boyu gelişmek, ilerlemek diye bir kavramları yoktur. öğrenmek yalnızca okulda olur sanırlar. o yüzden okul bitince de okumak-yazmak rafa kaldırılır.

    11. köylü-tarım zihniyetine sahiptirler. yani köylünün feodal, kolektivist, mülkiyetçi, menfaatçi ve bu sebeple de muhafazakâr-statükocu* ve tabii ki cinsiyetçi kafa yapısını taşırlar. bu sebeple de birey olma bilincinden yoksundurlar. birey olamadıkları için içinde bulundukları grubun/kabilenin zihniyeti neyse onu kabullenirler. sürü halinde hareket ederler. ülkenin eğitim sisteminin çürümüşlüğü sebebiyle en iyi tahsili alsalar da bu zihniyetten kurtulamazlar. işin kötüsü bu durum, içinde doğulan sosyo-ekonomik sınıftan bağımsızdır. ***

    12. kötücül / kötü niyetli bir insan olmaya meyillidirler. kötülük bir karakter özelliği değil, bir tercihtir. bunu tercih eden insanların ortak özellikleri: yeterli bireysel gelişim göstermemiş, olgunlaşmamış ve insanlığın ortak değerlerinden* üstün tuttukları bazı kavramları* kılavuz edinerek bunları hayatın salt gerçekliği zannediyor olmalarıdır. hatta sizin de default olarak aynı düşüncede olmanızı beklerler.

    13. güce taparlar. önemli olan neyin/kimin doğru, gerçek, haklı olduğu değil; kimde/nede daha çok güç olduğudur. tapınılan bu gücün nesneleri* değişse bile bâki kalan iktidar hırsı ya da en güçlü olma/görünme, sahip olma arzusudur.

    14. yüksek bağlamlı iletişimi bilirler. yani bu insanlarla düzgün bir münazara, insan gibi bir konuşma yapamazsınız. çünkü söylediklerinize odaklanmak yerine: jest, mimik, bakış, yüz ifadesi gibi detaylara takılırlar. " türklerde tartışma kültürü yok " sözünün temeli buna dayanır. yalnız kalmış, iyi eğitilememiş bireylerden oluşan duygusal ve geri kalmış bir kültürün yansımasıdır bu.

    15. en büyük kültürel kaynakları ve tek eğlenceleri televizyondur. interneti de yalnızca geyik yapılan bir yer zannederler. biraz eğitimli olanları da interneti kendi menfaati için kullanır veya manipüle eder.

    16. "çok düşünme, kafayı yersin" hayattaki en büyük mottolarıdır. hatta, cehaleti bir erdemmiş gibi size pazarlamaya çalışırlar.* " (bkz: cehalete övgü) hayatları düşünmemek, kurcalamamak, sorgulamamak üzerine kurulmuştur. aileden gördüklerini fotokopi makinası gibi kopyalarlar ve bunu da üstün nitelik olarak kabul ederler. ezbere yaşamak daha kolay ve rahattır çünkü. daha fazlasına gerek görmezler. ataletin, kabullenmişliğin vücuda gelmiş halleridirler. ayrıca bkz.

    17. yukarıda saydığım özellikleri taşımayan, hatta bunlara muhalefet eden birileriyle karşılaştıklarında ezberleri bozulduğu ve iskambil kâğıdından ev gibi zorlama ve kırılgan hayatlarına anlık da olsa koca bir: "?" işareti girdiği için hemen dışlama ve ötekileştirme mekanizmasını devreye sokar ve saldırganlaşabilirler. merak etmeyin, gelip geçici bir durumdur. sizi ötekileştirerek cahil ve dolayısıyla düşünmekten uzak mutlu hayatlarına ışık hızıyla geri dönerler. sizin de onlardan uzak durmanız akıl sağlığınız için elzemdir.

    ben hayatımda kitap okudukça, düşündükçe, kendimi geliştirdikçe ilk hissettiğim şey: ne kadar cahil olduğumdu. şu hayatta bildiğim tek şey varsa o da hiçbir şey bilmediğimdir. cahil bir insana cehaletini tanıtamazsınız; cahil olduğunun farkına varırsa, artık cahil değildir; ya da en büyük eşiği geçmiştir diyelim.

  • böyle saçma meraklari olmayan insandır; zira sen kapatinca karşı tarafı da görmuyorsun. bence harika.
    kaldı ki bir sürü "aaa girmiş cevap yazmamis" modunda takılan arkadaşlar hala bunun "kişiye özel telefon" olduğunu unutup "her istediğimde ulaşabilirim telefonu" olduğunu sanıyorlar. lütfen bisktrp gidin, istediğime istediğim zaman cevap veririm.

  • affetmek en büyük vazgeçiştir.
    çünkü;
    affetmek her şeye göz yummak değildir..
    affetmek kendini ya da bir başkasını suçlamak da değildir,
    affetmek kırgınlıklarından ya da kızgınlıklarından sıyrılmak geçmişi geçmişte bırakmaktır.

    insan affeder ama neyi affettiğini unutmaz. bu yüzden vazgeçer....

  • (o sırada balkanlarda)
    - türkiye'ye giden soğuk hava dalgası nedeniyle güneşli bir gün yaşayağıziski.