hesabın var mı? giriş yap

  • üniversite 2. sınıfta evlenseydim, kuracağım cümle olurdu.

    herhalde bu cümleyi kuran ilk erkek de ben olurdum amk.

  • bunun gibi öyküsü olan ve korku sinemasında kendine yer edinmeyi başaran filmleri seviyorum. özellikle yönetmeninin ilk uzun metrajlı filmi olması ve direktörün kendi kişisel beğenilerinden izler görmemiz, aynı zamanda kendi korku sineması perspektifini yarattığı eserle bizlere aktarması, yeni algıları keşfetmemiz açısından müthiş bir şey.

    filmin tam anlamıyla bir "korku" filmi olması beni mutlu eden ikinci özelliği. izlediğimiz bu film "melez" bir film değil. birden fazla türe ait bir film olarak üretilmemiş. korku sineması seven kitle genellikle bu tür klasik korkuları sever. ben de bu kitlenin bir parçası olduğumdan, filmin bu eski korku klasiklerini anımsatan yapısını çok beğendim.

    gelelim oyunculuklara. başrolde izlediğimiz ve doğal olarak filmi tek başına sürükleyen oyuncu sosie bacon hem yeteneği ile hem de tanınmamış yüzüyle rolünde oldukça başarılı. kendisi ünlü aktör kevin bacon un kızıymış. sesini ve mimiklerini olabildiğince doğal tonda kullanan oyuncudan, yönetmen parker finn dört dörtlük performans almış. zaten bu, filmin başarılı bir yapım olmasındaki ana etmenlerden biri.

    yardımcı oyuncuları incelediğimizde, maalesef başrol ile aynı şeyleri söylememiz mümkün değil. ana karakterin nişanlısı, polis, psikolog ve hemen hemen tüm yardımcı oyuncular vasatın epey bir altında kalıyor. bu oyuncuların çiğ performansı, baya bir gözlerimi kanattı. özellikle başrolün kız kardeşini oynayan ablamızın yapaylığı, filmi izlerken sinirden tüylerimi diken diken etti. oyuncu kadrosu seçilirken belli ki buraya çok özen gösterilmemiş. muhtemelen filmin düşük bütçeli bir yapım olmasından kaynaklı. yine de ne olursa olsun, insan en azından vasat performanslar bekliyor. bunun tek istisnası, hapishane sahnesinde tutukluyu oynayan siyahi abimiz. yaklaşık 5 dakika süren bu sahnede oyuncu, mükemmele yakın oynamış.

    filmin senaryosu yönetmen tarafından yazılmış. senaryoyu incelediğimizde, filmin korku sinemasının çok sevilenleri ile akrabalığı bulunduğunu görüyoruz. film, 2014 tarihli it follows un kız kardeşi. 2002 tarihli the ring filminin de teyzesinin kızı. insanlara birbirinden zincirleme biçimde geçen bir tür lanetin söz konusu olduğu film, korku sinemasında çok sevilen bir konudan besleniyor ve bunu izleyiciye çarpıcı görsellerle aktarabiliyor. yönetmen senaryo matematiğini oluştururken, filmde geçen diyalogları izleyiciye bir bir göstermiş. filmde hiç açık kapı bırakılmaması ve filmin sonunun, en başıyla uyumlu biçimde bağlanması beni ayrıca mutlu etti.

    filmdeki müzik ve ses kullanımına da ayrıca değinmek gerekir. filmin sinir bozuculuk katsayısını yükselten ses kurgusu, bu bütçedeki bir film için ileri seviyede yapılmış. filmin başarılı olmasındaki en önemli etkenlerden biri de şüphesiz, teknik detaylarda (ses, ışık ve efekt) filmin kendisinden bekleneni fazlasıyla vermesi olarak nitelenebilir. ayrıca filmde yer alan müziklerin de oldukça başarılı olduğunu belirtmeliyim.

    son olarak bu film, korku janrında çığır açan ve ilerde başyapıt olarak addedilecek bir film tabii ki değil. ancak yönetmeninin ilk uzun metraj filmi olması, klasik korku sinemasına kendince bir değer katması, görece uzun süresine rağmen seyirciyi sıkmadan ve hiç tempo düşürmeden kendini izletmesi ile oldukça başarılı bir korku filmi olduğunu söyleyebilirim. özellikle tür sinemasını sevenlerin mutlaka izlemesi gereken smile "keşke sinemalara bu türden korku filmleri daha çok gelse" dedirtecek kadar kaliteli bir yapım.

  • arabalarda emniyet kemeri takmak zorunluyken millet otobüste ayakta gidiyor işte ben bunu anlamıyorum.

  • bugünkü linkedın olayıyla ismini duydum. kimmiş bu firma kurucusu bacımız diye bir bakayım dedim. ınstagram'da 1.3 milyon takipçisi var ama beğeni ortalaması sadece 100, video izlenme ortalaması ise 25.000 civarında. bu şu demek oluyor. takipçilerinin en fazla %1'i organik. diğerleri parayla satın alınmış bot hesaplar ile çekilişle gelmiş ilgisiz kişiler. sosyal medyada bu kadar kendini gösteren kişilerin samimiyet ölçüsü olarak benim baktığım yegane kriter bu. kendisine samimiyetler dilerim. bu kadar takipçi kasmana gerek yok. az olsun öz olsun. daha çok kişiye ulaşırsın.

  • serçenin bir tanesi bahar günü dalgın dalgın uçuyormuş.
    bir anda farketmiş ki, bir yolun üstünde uçuyor ve karşıdan da motorsikletli bir adam geliyor.
    her ikisi de çarpışmayı engellemek için ellerinden geleni yapmışlar ama nafile...
    serçe "çotan daank" diye kaska çarpıp düşmüş.
    şimdi, motorcu arkadaşımız, allahı var sıkı bi hayvansever.
    doğal olarak hemen atlamış motordan; koşmuş serçenin yanına.
    serçe baygın yatıyor...
    kıyamamış, bırakamamış yolda; almış getirmiş eve.
    eskiden kalma bir de kafesi var evde..
    baygın serçeyi kafesin içine güzelce yerleştirmiş..
    yanına da az biraz su, az biraz ekmek koymuş, vurmuş kafayı yatmış....
    bizim serçe bir müddet sonra ayılmaya başlamış..
    daha tam seçemiyor ortalığı..
    hafif bulanıklık var yani...
    bi bakmış parmaklık, ekmek, su falan var bulunduğu yerde...
    birden dank etmiş vaziyet:
    motorcuyu öldürmüşüz beeeee...!!!!!!

  • bozcaada bağbozumu festivali. yerel halk acayip taşak geçiyor bunlarla. amele gibi römorka bindirip üzümlerini toplatıyorlar, üzerine bir de para alıyorlar:)