hesabın var mı? giriş yap

  • bıkmadınız şu ne olursa akp'nin yararına olurcular bıkmadınız mübarek. osursak aman dikkatli osuralım ki diğer tarafa yararı olmasın diyecekler nerdeyse. abartmayın arkadaşım şunları gereksiz tolerans göstermeyin tepkinizi koyun yahu, bu nedir her zaman her yerde defans. böyle yapa yapa adamlar 17 yıldır ağ kurdular beğenmedikleri seçimi iptal ettiriyorlar cılkını çıkarıyorlar.

  • "kıskananlar çatlasın", "kedi uzanamadığı ciğere mundar der" gibi kalıp sözlerle savunulan okulmuş.

    eh be kardeşim, her vatan evladı da master degree yapıp müdür olmak zorunda çünkü. kimse şef, memur falan olamaz.
    her önüne gelen en doktor, en mühendis, en kimyager, en rafine zevkli, en bi orwell okuyanından... garsonluğu, taksiciliği yapmak için orta dünyadan seçme orklar getirdiler hep.

    tamam "okulum" kisvesi altında bok sürdürmeyeceksiniz bu eğitim yuvasına, sürdürmeyin de. gerçekten de türkiye'deki en iyi lise kabul.
    ama kardeşim uzanılabilen ciğer mevzuuna gelince benim tepem atıyor.

    bizim çükümüz ancak "x anadolu lisesine" erişebildi. ne süper ingilizce öğrendik, ne özel odalarda fotoğraf banyosu yaptırabildik, ne de orwell romanları okuyup birey olma fikri üzerine yoğunlaşabildik. ne yapalım ölelim mi?

    ben p&g, eczacıbaşı vs. gibi holdingleri geç, öküzoğlu şirketler grubunda bile kafadan sümük muamelesi görüyorum. (mütemadiyen demiyorum bak ilk izlenim olarak) neden? çünkü ege üniversitesi ve anadolu lisesi mezunu bir ciğere ulaşamayan kediyim.
    sen cv'nde ışıl ışıl parlayan "rober kolej" etiketiyle istediğin insan kaynakları müdürüne artistik taslarken benim kendimi ne kadar geliştirmiş olabileceğim konusunda hiç bir meraka düşmüyor bazen işveren. neden? çünkü eziğim ben, bi kolej bile okumamışım nerden bilebilirim 1984'ü falan?

    kıskanıyorum, çatlıyorum da neden bi düşündün mü? asla geri getirelemeyecek lise yıllarını yaşadık herhalde hepimiz. (ya da halen yaşamakta olanlar vardır bilemiyorum.) ben internet bağlantısını internet kafede, fotoğraf tabını mahalle şipşakçısında gördüm (sanma ki duygu sömürüsü, türkiye oolum burası.) belli bir yaşa kadar olabilecek en iyi imkanları zorladık durduk.
    liseyi hatta üniversiteyi bitirdikten sonra geliştiremeyiz kendimizi değil mi?

    bir de isteyen girerdi, benim ailem evini sattı geyiği var. tamam yaa bizimkiler satmadı evini, gitti kebapçı açtı, oldu mu? kaç bu okulun kontenjanı allasen? 2 milyon civarındaysa bastırsın herkes 150 milyarı biz de alalım bu muhteşem eğitimden...
    anladık şahane eğitim, ilim irfan yuvası, tamamdır. lakin gaza gelip "çatlayın ulan süper bi lisede okudum ben" demek neyin nesi?
    aynı gemideyiz ya uyanın biraz. okul bireyselliği abartmış anlaşılan. zira mezunları;
    "ben şahane okudum da yaşıtlarım ne bok yedi acaba?"
    "burası benim ülkem, herkesin benim gibi bir eğitim almaya hakkı var aslında"
    diye düşüneceğine bir davul çalıp göbek atmadıkları kalıyor
    "nası taktık ama ortaöğretimde size" diye.

    ben en azından benimki kadar bile ingilizce eğitimi alamamış allahın cezası(!) düz liselerde okuyan ezik (!) arkadaşlarıma çevirilerinde falan yardım ediyorum.
    yanlarında ingilizceyi aslında çok da bilmiyormuş gibi yapıyorum.

    zira ortaokula girilen yaş 11-12, bu sağlıklı karar verip "şu okula gireceğim" denilebilecek bir yaş değil. ama robert kolejliler 5 yaşından itibaren taş taşımış kolej parası biriktirmiş, sonra da en bi bilinçli tavırlarıyla onlarca okul içinden roberti seçmiş gibi bunu bir başarı hikayesi olarak sunmuşlar bile.

    ailen bir şekilde harcamalarından kısmış ya da kısmamış göndermiş. göndermese haberin bile olmazdı varlığından 11 yaşında...

    kıskandık çatladık, okulunuz da çok mundar....

  • yıl olmuş 2015, halen osmanlıcılık hayaliyle ve arap hayranlığı ile yaşamaktan kat kat iyi olan eylem.

    edit: yılın 2015 olmasından hareketle ya ortada köy diye bir şey kalmadığını sanmış ya da kendince köy enstitülerinin 2015 yılı itibariyle işlevsiz kalacağını düşünerek birilerine çamur atmayı isteyen garip tiplerin olduğunu görmüş olduk. kafa sorgularken kendi kafasından bihaber olmak böyle bir şey olsa gerek.

  • hani bir sorsalar;

    - sence fetö mü yoksa ibrahim tatlises mi ortadan kaldirilsa turkiye daha yasanilir bir memleket olur?

    diye,

    karar vermeden önce saçımı başımı yolarım. o kadar nefret ettigim bir karakteri var.

  • umudu sonrasında acıya dönüştüren davranışlardır.

    3 sene öncesi. ben yine deli gibi aşığı oynuyorum, karşımda değişmeyen karakter. ölüyorum, eriyorum, sürünüyorum, azalıyorum ama severken. sevmekten ötesi, aşk bu. hangi kitabı görürsem elinde, ertesi gün o kitaba başlıyorum. facebook profilinde izlediğini gördüğüm filmlerin her sahnesini ezber ediyorum. sevdiği şarkıcıların şarkılarına sarılıp uyuyorum. umut işte, bir gün. bir gün olur da beraber izleriz o türkan şoraylı filmi, o salata yaparken ben balıkları kızartırım, beraber mırıldanırız o kadının acıklı şarkılarını. umut. olur mu, olur diyorum.

    neyse. neysesi çok. neysesi ahhhlı, neysesi kırmızı, neysesi bol tuzlu.

    bir gün dersteyiz. kış günü, karın karadenize ayak bastığı ilk gün, unutmam. önümde oturuyor. ya da hayır, ben onun arkasında oturuyorum, kasıtlı istekli. dersin ortasında birden arkasını dönüp ''coşkun sabah'ın aşığım sana doyamıyorum, ne de güzelsin bakamıyorum şarkısının devamı nasıldı yee?'' diye soruyor. söylüyorum, teşekkür edip önüne dönüyor. muhasebe dersinde hesap kitap yerine coşkun sabah mırıldanıyor. içimi karıştırıyorlar.

    ''bana sormuştu. dönüp arkasını bana aşığım sana'nın sözlerini sordu, seviyor işte, o da kocaman seviyor beni, hayat pek bi güzel, derste çok çabuk mu bitti ne, olsun, otobüste tıkış tıkış gitmek de çok güzel, beni seviyor, aşığım sana''

    ahh işte.

    nerden bilirdim, derste sevgilisine aşığım sana'nın sözlerini mesaj olarak attığını. bilsem söyler miydim o şarkının devamını ona?

    söylerdim.

  • 1. ayip
    2. gunah
    3. yasak

    edit: gelen mesaj ve entrilere cevaben; irkci bir yaklasimdan ziyade genel olarak turk sistemi icerisinde buyuyen herhangi birisini kastetmistim. yerel bir baslik olmasi acisindan yoksa her ulkenin gencliginin degisik sorunlari var elbette.

  • istanbul gibi bir şehirde asla eleştiremeyeceğim ailedir. sahile uzak bir yerde oturuyorlarsa bahsettiğiniz o açık hava, deniz kenarı, park gibi alanlara ulaşmak saatlerini alır. arabayla gezseler ayrı dert, toplu taşımayı kullansalar ayrı dert. her hafta her hafta balkonda oturmak da biraz sıkar. dolayısıyla geriye tek bir alternatif kalıyor, o da avm'ler.
    azıcık kafayı çalıştırırsanız, bu aileleri değil bu ailelerin mahkum edildiği alternatifsizliği garip bulursunuz. herkes aptal bir siz akıllı değilsiniz.

  • leonardo dicaprio'nun ödülü aldıktan sonra debe editini basıp araya küresel ısınma ve çevresel duyarlılık konularını da sıkıştırdığı tören.

  • he amk 20 milyon insanı öldürelim demiş. acaba attığınız gol olmasın biraz nüfus kontrolü yapın, 3 çocuk zırvasının peşinden koşmayın yoksa daha beter oluruz demeye getirmiş olabilir mi?

  • gençlere tavsiyem, gurur yapıp ''ben hayatta mail atmam yavşak mıyım? not mot dilenmem'' tribine girmeyin.

    o tribe giren bir abiniz olarak okulu 6 buçuk senede bitirdim. ben gurur yaparken not dileyen yavşaklar da ben mezun olmaya çalışırken işyerlerinde müdürlerine yavşamaya devam ediyorlardı. hayat böyle, yavşaklar hep kazanır maalesef.