hesabın var mı? giriş yap

  • bu kadının oyuncu olup bu işten para kazanabildiği dünyada herkes her şey olabilir, bu ne yeteneksizlik arkadaş.
    tanım: gece gündüz sjwlik yapacağına niye kendini geliştirmiyor anlamadığım oyuncumsu, duyar makinesi feminist.

  • daha birinci sınıfın ikinci haftasında önündeki kıza "sevgilim" diyen çocuğu kızın öğretmene şikayet etmesi, öğretmenin öğrenciyi çok feci dövmesi akabinde çocuğun "sevmek günah mı?" diye bağırarak ağlaması.

  • gelecekte sıkça yaşanacak bir sorunun bugünkü tezahürü.

    çocuklukta ve ergenlikte hepimiz salaklıklar yaptık ama hafızalardan silindi. şimdiki çocuk ve ergenlerin tüm salaklıkları internette. kendileri bulup silmedikçe de öyle kalacak. 30 yıl sonranın başbakanı şuanda eski sevgilisine twitter'da laf sokmalı twit atıyor olabilir mesela.

  • askeri anlamdaki kullanımı oldukça kısıtlı kalmıştır ve bence artık biraz yeni terminolojiye ihtiyaç vardır.

    geri tepme bir ateşli silah ateşlendiğinde silahın kendini tekrar atışa hazır hale getirmek için kullandığı atalet kuvvetidir. eğer ateşli silah elektrik ateşlemeli değilse kendini tekrar kurabilmek için hemen hemen her zaman atılan merminin oluşturduğu devasa gaz basıncına dayanmaktadır. ancak çok farklı olan bu kurulma dizaynlarına türkçede çok yanlış bir şekilde hep geri tepme demekteyiz. bunlardan bazıları şunlardır :

    1- gerçek geri tepme : tetiğe bastınız, horoz iğneye vurarak merminin arkasındaki kapsülü patlattı ve mermi kovanının içindeki barut patlayarak mermi çekirdeğini namludan fırlattı. ancak saniyenin yüzde birinde olan bu olay neticesinde halen namluda ciddi miktarda gaz ve gaz basıncı bulunuyor. mermi çekirdeği namludan çıkmadan namlu ve ona kilitlenmiş bir şekilde bulunan mekanizma geriye, merminin aksi istikametine doğru ilerlemeye başladılar. mekanizma ve namlu birlikte kopmadan gidebilecekleri kadar geri gittiler ve son raddeye eriştiklerinde namlu mekanizmadan ayrılarak yuvasına doğru hareket etti. giderken boş kovanı da açıkta bırakarak fırlamasını sağladı. namlu yuvasına girmeden hemen önce mekanizma da namluyu izledi ve namluya gidip kilitlenmeden önce şarjörden bir mermi çekerek önüne kattı ve namluya sokarak kendisini kilitledi. silah atışa hazır hale geldi. bkz diyagram

    bu sistem olabilecek en uzun atış aralıklarını yaratır. günümüzde kullanımı hemen hemen kalmamıştır ve birinci dünya savaşı ve hemen sonrasında kullanıldığı görülmüştür. en meşhur platformu chauchat makineli tüfeğidir. dakikada 245 mermi gibi çok yavaş ancak kontrollü atışlar sağlar. ancak namlu oynayıp durduğu için isabet oranı düşüktür. namlu gibi silahın en ağır elementi de ileri geri gidip geldiği için (reciprocate ettiği için) ayakta atarsanız siz de gidip gelirsiniz. ingilizcesi long recoil olan bu sisteme biz geri tepme diyoruz. aslen uzun geri tepme desek fena olmaz.

    2- kısa geri tepme : bu sistemin yukarıdakinden tek farkı namlunun mekanizma ile yolun sonuna kadar yolculuk etmiyor oluşudur. atışla birlikte namlu ve mekanizma geriye doğru harekete başlamakta ancak ortalara gelindiğinde namlu geriye hareketi bırakıp yuvasına geri dönmekte ve mekanizma en geriye kendi başına gidip gelmektedir. diğer bir açıdan bakarsak mekanizmayı geriye yollayıp kurulmaya zorlayan da namlunun kendi kütlesel ağırlığıdır. kısa geri tepmede namlu falan komple gidip gelmediği için de uzun geri tepmeye göre oldukça hızlıdır. makineli tüfeklerin rağbet ettiği bir mekanik operasyon türüdür. hatta ilk tek namlulu otomatik makineli tüfek olan maxim (ve türevleri mg08 - vickers - m1917) bu sistemi kullanmaktadır. hatta m2 12.7mm uçaksavarlarda bu hala kullanılmaktadır. tabancalarda ise en meşhur kullanımı luger p08'dedir.

    3- çarpmalı tepme? : terim uyduruyorum, halihazırda kullanımdaki türkçesi bunun yine geri tepme. ingilizcesi blowback. bu sistemde namlu sabit duruyor ve mekanizmayı geri fırlatarak kuran tek güç mermi kovaninin basınçla geri itilişi. gazın tamamı mermi ile aynı noktadan namludan çıkıp gidiyor. giderken de aksi istikamete feci bir baskı yapıyor. bu basınç da gidip mekanizmayı kuruyor. çok komplike bir sistem olmadığı için günümüzde çok yaygın olarak bu tip geri tepmeli silahları görüyoruz. piyade tüfeğimiz g3 de bu geri tepmenin bilyayla yavaşlatılan* bir versiyonunu kullanıyor. mg3 de aynı şekilde çalışıyor. mp40 sten ve uzi makineli tabancalar bu tip geri tepmeyi yavaşlatmadan, mekanizmayı namluya kilitlemeden kullanıyorlar.

    4- gazlı geri tepme : yine terim uyduruyorum aslında bu bir geri tepme değil ama bizde kim uydurduysa öyle yerleşmiş. ingilizcesi gas action. burada namlu atış esnasında yine sabit ama namlu içinde patlama sonrası açığa çıkan gaz basıncının bir kısmı bir tüple gerisin geriye mekanizmaya yollanıyor. bu gaz mekanizmayı ittirerek namludan ayırıyor ve tekrar kuruyor. mekanizma ile namlu arasında belli bir boşluk oluşunca da basıncı azalarak bulabildiği deliklerden kaçarak yok oluyor. ak47 kaleşnikof ve m16/ar15 bu türün bayrak taşıyan önderleri. farkları kaleşnikof serisi silahlarda sıcak gazlar mekanizmaya direkt iletileceği yerde namlunun üzerindeki bir pistonu itekler. icra yayı ile de mekanizma yerine döner. dolayısıyla gazlar mekanizmayı ekstra kirletmez. m16 ise gazı 30 cm bir tüple namlu ağzından gerisin geriye mekanizmaya yolladığı için kirlenmeye falan çok müsaittir. g36 hk416 ve milli piyade tüfeğimiz mpt76 ise bu gazı kısa piston ile hemen dağıtarak tertemiz bir operasyon sağlar (bkz: short stroke piston).

    yani ecnebinin recoil - blowback - gas action diyip ayırdığı tüm değişik çalışma prensiplerini geri tepme adı altında toplayabilen bir sözlük karmaşamız var. askerlere de böyle öğretiyoruz ama öğretirken kanser olmuyor da değiliz.

  • link

    çok rahat bir şekilde bakan tarafından açıklanan rakamdır. sayın bakanım , 12.5 milyar tl ne demek siz biliyor musunuz? hani bilmiyorsanız link yavuz sultan selim köprüsünün maliyetinin 8.5 milyar tl olduğunu görüyoruz.

    hazineyi durduk yere böyle bir zarara uğratmanın amacı nedir ve nereye kadar bu sistemle hazineyi daha fazla borca sokmayı düşünüyorsunuz?

    sonuç olarak , bize zam ve vergi olarak yansıtacağınız 12.5 milyar tl'yi millete faiz olarak dağıtmaktansa, bu meblağın , çiftçiye destek olmakla birlikte bütün tarım sorunlarını çözebileceğiniz bir miktar olduğunun farkına neden varmıyorsunuz?

  • gorevine son verilmesini uzun vadede yanlis bir karar olarak goruyorum fakat bu karari alanlari da anlayabiliyorum.

    efes sezon basinda caylak bir koca giderek gorece risk almis gibi gorunebilir ancak unutulmamali ki efes yonetimi xavi pascual and pablo laso gibi elit koclarla da gorustu ama onlari ikna edemedi. daha iki sene once sampiyon olmus ve o cekirdekten bazi onemli oyunculari hala kadroda olan takimin bu koclari heyecanlandiramamis olmasi asil kritik nokta. kaldi ki efes organizasyon olarak da avrupa'nin en rahat kuluplerinden birisi. butun bu artilara ragmen, pablo laso bayern gibi daha alt seviyede olan bir kulubu insa etmeyi uygun buldu. bence bunun sebebi bu kadronun uyumlu olmadiginin ve kisa vadede basarili olmasinin zor oldugunun cok acik olmasi. uyumdan kastim clyburn'un takimdaki rolu ve sezon basindaki sikintili uzun rotasyonu. kaldi ki yonetimin orta vadede butceyi azaltmak istedigi de biliniyor. butun bu verilerle birlikte erdem can bence dogru bir hamleydi. fakat yazin kampta yasanan olaydan sonra uzerine anlamsiz bir baski kuruldu. bu tarz baskilari asmanin yolu sahada kazanmaktir. malesef orada da onune sakatliklar ve uyumsuz kadronun getirdigi zorluklari cikti. bunlari mazeret olarak soylemiyorum, ben efes taraftariyim ve benim icin onemli olan isimler degil takimim. fakat ben gercekten de kocun sanssiz oldugunu dusunuyorum.

    az once bahsettigim butun negatif olaylara ragmen bir de sporun ve rekabetin getirdigi gercekler var. efes'in kadrosu ne olursa olsun onemli yildizlarla dolu ve avrupa'nin en pahali takimlari arasinda. ben bir taraftar olarak sezon basinda play off yapmanin yeterli olacagini, play in yapamamanin ise kabul edilemez oldugunu dusundugumu yazmistim. efes su anda lig tablosunda sadece alba ve asvel'in onunde ki bu takimlarin euroleague'deki konumlari ve algilari ortada. bu tablo tek basina sakatliklarla ve takim uyumsuzluguyla aciklanamaz, o kadar da degil malesef.

    iceride kazanilan virtus ve barcelona maclarindan sonra erdem can bundan sonra her mac bizim icin artik final demisti. monaco maci bence bu surecte en can yakan maclardan biri oldu ama en azindan son topa kaldi. fakat dun aksam kaunas'ta takimin maca basladigi konsantrasyon hic de finale cikan bir takim goruntusunde degildi. kolay top kayiplari, fiziksellikten uzak hemen sinen bir hucum ve defans ile maca basladi efes. bu durum da dogal olarak koca yaziyor. dun aksam maci salonda takip ettim. mac oncesinde konustugum litvanyali taraftarlar macin 50-50 oldugunu, saha avantajindan dolayi zalgiris'in belki 51-49 onde oldugunu soyluyorlardu. salonda olan hic kimse macin ilk bes dakikasinda olanlara inanamadi. hatta bir ara oyle bir noktaya geldi ki maci kahkaha atarak izlediler.

    erdem can zor ve riskli bir gorevi kabul etti sezon basinda ama bence kendisini euroleague seviyesinde kanitlamasi icin de olabilecek en dogru yerdeydi. ve malesef basarisiz oldu. ben hala iyi bir koc oldugunu, en azindan potansiyelinin yuksek oldugunu dusunuyorum fakat bazen isler istediginiz gibi gitmez. yolu acik olsun, her seye ragmen ben koctan raziyim. uzun vadede kendi kadrosunu ve felsefesini kurabildigi bir efes'i izlemeyi gercekten cok isterdim. umarim tekrar bu seviyede bir sans daha bulabilir. ve belki bir gun bizler de biraz daha sabirli olmayi ogrenip, kendi ulkemizin degerlerini bu kadar cabuk yok etmek arzusunu yenebiliriz.

  • 'o değil de nihat gizem'e ne yürüdü be' dediğim program. yalnız iyi yürüdü.

    edit: lütfen daha fazla beğenmeyin arkadaşlar en beğenilen entrym bu olsun istemiyorum gerçekten. ne yazdım ki yürüdü yazdım sadece valla başka bir şey yazmadım çok saçma yani yapmayın.

    edit 2: allah belanızı vermesin ne diyim yani.

    debe editi : vay anasını.

  • bi sakatlık yaşamamasını umduğum atlama. ki kendi dediğine göre " yoğk "

    toprakta yavaşlatıp, ters perendeler atarak durdu ehheh. ben en çok adam dan dun giderken " la yavaş oğlum nidiğon lağn " diyen kişiye güldüm. lan ne etmesi mi var, adam düşüyo işte patates çuvalı gibi.