hesabın var mı? giriş yap

  • sosyal açıdan ruh sağlığının bozuk olması şeklinde yorumlanan kendi kendine konuşma ingiltere'de yapılan bir araştırmaya göre yüksek zekaya işaret ediyor.

    araştırmaya katılanların bazılarına kendilerine verilen görev listesini yüksek sesle okumalarını diğerlerine ise sessiz okumaları söylenmiş. araştırmanın sonunda ise yüksek sesle okuyan katılımcıların yaptıkları işe daha iyi konsantre oldukları ve verilen görevlerde daha başarılı sonuç elde ettikleri gözlemlenmiş.

    araştırmacılara göre yüksek sesle kendimizi duymamız hafızamızi, düşüncelerimizi ve planlarımızı daha iyi organize etmemizi sağlıyor, zihnimizi odaklamamiza ve kendimizi motive etmenizde bize yardımcı oluyor.

    nikola tesla ve albert einstein gibi bilimadamlarinin da kendi kendilerine konuştuğu biliniyor.

    wisconsin üniversitesi'nden gary lupyan'in yaptığı araştırmada deneklerin bir kısmından bilgisayar ekranında gördükleri cisimlerin ismini yüksek sesle tekrarlamalari diğerlerinden ise sessizce tekrarlamalari isteniyor. yüksek sesle tekrarlayanlarin cisimlerin yerlerini tespitte daha başarılı oldukları görünüyor.

    psikolog anne wilson schaef hatalarından aynı yöntemi uygulamalarını istemiş. kızgın oldukları konuyu yüksek sesle dile getiren hastaları daha çabuk sakinleşerek sinirlendikleri konularla daha rahat başa çıkmayı başarmışlar.

    michegan universitesi'nden ethan kross 2014 yılında yayınladığı makalesinde kendi kendine konuşmanın ozguveni yükselttiğini ve kişinin daha iyi hissetmesini sağladığını tespit etti.

    hastalar kendileriyle ilgili sorunları hakkında konuşurken "ben" demek yerine adlarını ya da "sen" ve "o" gibi zamirler kullandıklarında ve sorunu sesli dile getirdiklerinde olaya dışarıdan bakabiliyor, kafalarına takılan sorunlara objektif yaklaşıp sorunları daha rahat çözebiliyorlar.

    norosikolog dr. paloma mari-baffo'ya göre kendi kendimize konuşmamız zor görevler esnasında kontrol sağlamamız ve konsantrasyonumuzu yukseltmemizi sağlıyor. kendi kendine konuşma beynin daha iyi ve verimli işlediğinin bir işareti olarak görülebilir.

    kendi kendine konuşma ruh sağlığının bozuk olduğu anlamına değil kişinin daha zeki, kendi duygu ve düşüncelerini daha iyi organize edebilen, kendini motive eden bir birey olduğu anlamına geliyor.

    kendi kendine konuştuğu icin deli diye yaftaladığımız insanlar bizden zihinsel açıdan daha sağlıklı hatta belki de üstün zekalı olabilir.

    http://bigthink.com/…-be-just-what-your-brain-needs

    http://www.bbc.com/…lf-is-the-first-sign-of-success

    http://www.mirror.co.uk/…lf-out-loud-helps-10363142

  • az önce tayyip kürsüde konuşma yapıyordu. konuşması bittikten sonra canımız ciğerimiz yeni göz bebeğimiz kanada'nın gencecik zeki çevik ahlaklı ve yakışıklı başbakanı justin trudeau, tayyip erdoğan ile tokalaşıp kulağına doğru yaklaşarak uzun uzun bir şeyler söyedi. tayyip de gergin bir şekilde kafa sallayıp durdu ve arkasını dönüp hızlı adımlarla uzaklaştı.

    sonra dedim ki kendi kendime; justinciğim, o ingilizce bilmiyor, öyle kulağına kulağına konuşma canım benim <3

  • işten gelen ev arkadaşına "günün nasıl geçti" diye sorulmaz.

    bi kere sormuştum "sevgilin miyim lan ben" demişti. sonra bi aydınlanma falan,bu da bir antlaşma maddesi heralde diyerek olaysız dağılmıştım.

  • yeni türkiye'de normal olan olay. 7 bakanlıktan daha çok harcamış diyanet. içişleri, dışişleri, enerji ve tabii kaynaklar, kültür ve turizm, sanayi ve teknoloji, çevre ve şehircilik ile ticaret bakanlığı.
    bir ülke düşünün, açlıktan insanlar ölürken, diyanet'in yoksulluk fetvası ile millete açlığın sınama olduğunu söylüyor. ama aynı zamandan 7 bakanlıktan daha çok harcıyor.
    kaynak.

    edit: tahmin ettiğim gibi pınar altuğ'un dansı kadar ilgi göremeyecek bir başlıktır. ne diyeyim ki artık.

    edit 2: kaynağı beğenmeyenler olmuş, sabah yazdı da ben mi kaynak olarak koymadım.*

    edit 3 : hâlâ personel maaşı diyen var, insan gerçekten hayret ediyor.

  • geçen yıl aralık ayında bir arkadaşım bana, acil kan aranıyor ilanlarından birini attı. hani hepimizin şu bir yerlerde denk geldiği ve çok da önemsemediği ilanlardan birini. iletişim numarası ve hasta adıyla beraber, çok acil yazısı göze çarpıyor. arıyorum, durumu öğreniyorum. sürekli kana ihtiyaçları varmış. kan bağışı için geleceğimi söylüyorum.

    ertesi gün dersten çıkıp gidiyorum. bu arada protokol numarasını, hasta adını tam olarak öğrenmek ve geldiğimi haber vermek için tekrar arıyorum. babası, bilgileri mesaj atıyor. ama şu an hastanede olmadığını söylüyor. isterseniz bekleyin ben gelince yardımcı olayım diyor. gelmesine gerek olmadığını, bir sorun olursa arayacağımı söylüyorum.

    daha önce kan bağışında bulundum fakat ilk kez belli bir kişiye bağışçı oluyorum. formu doldurup muayeneye giriyorum. kan bağışına engel bir durumum olmadığını öğrenip çıkıyorum. kapının önünde 30'lu yaşlarda biri bekliyor. alperen'in babasıymış. beklerken alperen'in durumunu daha yakından öğreniyorum. 3 yaşında henüz diyor. sürekli kana ihtiyacı var ama bulmakta zorlanıyoruz. sabahtan beri o kadar insanla görüştüm ama kan vermeye gelen sadece siz oldunuz diyor. ne diyeceğimi şaşırıyorum. o esnada sıra bana geliyor, kan vermek için içeri giriyorum. 15-20 dakikadan sonra kan verme işlemi bitiyor. çıkıyorum, babası hala kapıda bekliyor. öyle teşekkür ediyor ki, ne söylesem eksik kalır.

    yurda kadar bırakmayı teklif ediyor, kendim gidebileceğimi söylüyorum. tekrar geçmiş olsun deyip ayrılıyorum hastaneden. ondan sonra tanıdığım tanımadığım kim varsa, sınıftan, fakülteden, arkadaşlarımdan o acil kan aranıyor ilanını gösteriyorum. kan bağışında bulunmaları için konuşuyorum, ikna ediyorum. iki hafta sonunda çabalarım sonuç veriyor ve iki haftada sadece alperen için 10 kişi bağışçı oluyor. birçoğuyla hastaneye ben de gidiyorum. bu arada alperen'in annesiyle ve alperen ile de tanışıyorum. o iki hafta boyunca ne hissettiğimi nasıl tarif edeyim bilmiyorum.

    o günden bu zamana kadar sürekli iletişim halindeyiz. dün itibariyle alperen'in tedavisinde sona gelinmiş. alperen iyileşmiş. artık hastaneye sadece kontrol amaçlı gidecekmiş. babası arayıp haber verdi. nasıl sevindim anlatamam.

    ardından bir video attı. alperen; yüzünde maskesi, gözlerinin içi gülüyor ve gogeziplamakistiyorum ablamı çok seviyorum, özledim diyor. dün geceden beri o videoyu kaç kere izledim bilmiyorum. ne denilir ki, umarım yolun bundan sonra hep iyilik ve güzelliklerle kesişir alperen.

    alperen ile tanışma hikayemiz böyle. biraz uzun oldu ama bir kişinin bile okuyup kan bağışında bulunmasına katkı sağlarsa çok mutlu olurum.

    kan bağışı, organ bağışı, kök hücre bağışı bütün bunlar sizin de bir insanın hayatına dokunmanıza vesile olabilir. bir kişiden ne olur demeyin. lütfen bağışçı olun.

    bunu da aylar önce kan bağışında bulunduğumda yazmışım.
    (bkz: #99311532)

    debe editi: her şey insanları sevmekle başlıyor. içimizdeki iyilik böylece kendine yol buluyor. çok iyi tanıdığınız ya da hiç tanımadığınız biri için bir şeyler yapma, onu mutlu etme isteği böylece baş gösteriyor.

    sevdiği kişiye hediye vermek ve sevdasını haykırmak isteyen seycik'in ricası üzerine paylaşıyorum.

    " seycik'ten muhteşem'e "