hesabın var mı? giriş yap

  • - nerede bu kadın ya bir dakika durmuyor evde.
    + baba komşuya gitti ne yapsın akşama kadar evde mi oturacak?

    on dakika sonra;

    - bak hâlâ gelmedi! çayı bile kendimiz demliyoruz!
    + tamam baba tamam!

    tam çayı içecekken kapı anahtarla açılır ve anne içeri girer ve babam bombayı patlatır:

    - hanım ben de tam diyordum ki anneniz olmayınca çay bile içilmiyor bu evde nerede kaldın yahu?

  • içinde kendisini ısıran 5 tane ite ve videoya çeken it oğlu ite nasıl son nefesine kadar savaşılacağını gösteren gerçek bir bozkurt vardır. özgür yaşadı özgür öldü.

  • iş iyiliğe gelince yaptığı iyiliği 50 milyon defa gösterirler.
    iş vergi kaçırmaya gelince 50 milyon tane inlik cinlik yaparlar.

  • 5 dakikalık iş için 422 lira alan tekelleşmiş firmanın skandalıdır.

    bu ülkede hiçbir sistem doğru olarak çalışmadığı için hukuk önünde hak aramak gerekiyor, ama orası da farklı bir rezalet. artık mahkeme kaç yıl sürer ve ne karar çıkar bilinmez.

    yazar arkadaşa geçmiş olsun.

  • bu tiplerin düşünceleri de, üslubu da beş para etmez. bu yaz itibarıyla kim bunları başımıza musallat ettiyse pipisi kopsun. fenalık geldi artık şunların ergen atışmalarından.

  • minareyi çalanın kılıfı hazırlamasıdır. guilty pleasure artık popüler kültüre ve dilimize (türkçe'ye de "suçlu zevkler" olarak çevirelim) yerleşmiş bir kavramdır ve birilerinin "ıyyy, onları mı dinliyorsun", "öykkk, o diziyi mi seyrediyorsun" çemkirmeleri ve aşağılamaları karşısında kendimizi savunmamıza yarar. "kötü olduğunu ben de biliyorum," dersiniz. "sevmek suçsa, suçluyum hakim bey," diye de eklersiniz. yani bir nevi bile bile kendinizi cezalandırmaktasınızdır. ne bileyim, yazın kumsalda serdar ortaç dinleyip eğlenerek dans etmek gibi. ne bileyim, tüm sezon hiçbir bölümünü kaçırmadan desperate housewives izlemek gibi. ben bu iki eylemden birini öldürseniz yapmam, diğerini yapıyorum. suçluyum. ama zevk alıyorum. yapacak bir şey yok.

  • zaten olması gereken şey budur. bunun büyük bir mucize gibi lanse edilmesi çok yanlış. sanırım bizim toplumdaki ilişkilerin en büyük sorunlarından birisi bu oluyor: olması gereken şeylerin büyük şeyler ya da çok nadir olarak insanın karşısına çıktığını düşünmek. insanlar çoğu şeyi sırf yapmak zorunda oldukları için yapıyorlar ve sonucunda ortaya mutsuz evlilikler, mutsuz ilişkiler çıkıyor.

    ha bana göre her insan kendi gibi birisiyle birlikte olacaktır zaten. daha doğrusu hayatı boyunca belli özeliklere sahip kişileri seçtikleri için evlendiği kişi bu özeliklerden farklı bir özelliğe sahip olmayacaktır. kendi sevgi anlayışına göre sevgisini gösteren, hayata kendisi gibi bakan, en azından görmek istediği ve kendinde var olan özelikleri taşıyan birisi olacaktır. bana göre yapılacak şey bellidir; sizin kendinizle ilgilenmeniz, her daim ileriye gitmeniz, ne istediğinizi iyi bilmeniz, daha azına razı olmamanız ve kendinizi geliştirmeniz.

    gerçekten bilgili, kültürlü, zeki, nerede ne yapacağını bilen birisi olursanız çevrenizde de bu insanlar olacaktır. ha arada çürük elmalar sizi bulabilir tabiki ama sonuçta insan her zaman kazanamaz. eğer tüm bunlara rağmen bir insan yanınızda olmamayı seçiyorsa kurtulduğunuz için hayata her gün teşekkür edin. yok yaptığınız şeyler değer görüyorsa kadir kıymet biliniyorsa zaten o kişiyi buldunuz demektir. bu durumda da gerekeni yapar, mutlu mesut hayata devam edersiniz. en azından ben böyle düşünüyorum.

  • türkiye cumhuriyetine belki de tarihteki en büyük zararı veren, ülkeyi satan aynı zamanda da yakın arkadaşının kocası olan biriyle beraber olmak için bilmem kaç uçak değiştirerek gizlice amerikaya giden bir kadın olmaktan çıkıp mağdur edilen boşanmış bir kadın olmuştur.

    vallahi de helal olsun billahi de helal olsun şu pr çalışmasını kılıçdaroğlu becerse çoktan seçilmişti.

    bizim türk milletine de diyecek bir laf yok. nedir bu boşanmış kadınlara karşı olan koşulsuz acıma duygusu.
    sanki dayak yedi, elinden malı mülkü alındı. bu olaydan sonra o ses türkiye'ye dönerse bu olayı acunun tasarladığına kesinlikle emin olucam.
    mehmet dinçerler de şirkette işleri yoluna koyacak bir kaç iş veya ucuz kredi aldıysa olay tamam.

    debe editi: olayı bilmeyenler varmış sürekli soru geliyor hadise ne yapmış diye.
    (bkz: reza'nın ebru'yu hadise ile aldatması)