ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
lütfen pipimi kesmeyin diye ağlayan çocuk
-
abd'deki orta-yuksek gelirli kesimin buyuk cogunlugu sunnetlidir, hijyen amacli.
kaynak: abd'deki orta-yuksek gelirli kesimin buyuk cogunluguna vurdurttum.
spor tarihinin en karizmatik hareketi
yazarların cüzdanlarında taşıdığı garip nesneler
-
durex: henüz ne işe yaradığını öğrenemedim :(
tchibo'da satılan at bakım seti
-
yele tarağı, lastik kaşağı, kök fırça, bakım fırçası, fırça başlıklı nal temizleyicisi ve çıkartılabilir iç parçalı kutu olmak üzere 7 parçadan oluşan mükemmel set.
karşıma ilk kez geçtiğimiz pazar günü beşiktaş'taki tchibo mağazasının önünden geçerken çıktı bu muhteşem ürün.
gerçekten mağazanın pazarlama ekibini tebrik etmek gerek çünkü memlekette o kadar çok at var ki eminim talebi karşılamakta zorlanmışlardır.
ben de küçük bi şımarıklık yaptım ve hemen edindim, her gece fırçalanıyorum. tavsiye ederim.
aldatmalardaki inanılmaz artışın sebepleri
-
başkanlık sisteminin olmaması.
18 mart 2021 biontech aşısının türkiye'ye gelmesi
-
5,000 tane aşı gelmiş adam güzel gelişme diyor.
ülkenin nüfusu suriyelilerle araplar hariç 85,000,000.
bu kadar mi ağır sözelcisiniz.
çocuklarla girilen komik diyaloglar
-
arkadaşımın oğlu kuzey(5) kreşte bir kıza aşık olur ve epey bir süre ''ben kübra'yla evlencem'' diye dolanır. gel zaman git zaman, gönlünü başka bir kıza kaptırır.
kuzey: ben ilayda'yla evlencem
annesi: aa hani kübra'yla evlenicektin?
k: istemiyorum..
a: ama oğlum sen ''kübra'yla evlenicem'' dedin diye, ben çiçek aldım, çikolata aldım, gittim evlerine kübra'yı istedim. şimdi vazgeçemeyiz artık çok ayıp olur
k: yaa anne naaaaaptın seeeen?? her şeyi mahvettiiiin!!! (gerçek sanıp, inanılmaz yıkılmış ve sinirlenmiş bir halde)
a: artık evlenmek zorundasın, yapacak bir şey yok oğlum
k: üff peki ya tamam... napalım o zaman, evleniyim bari... of anne of...
sıfır araba almanın mallık olması
-
ilk arabam bir renoydu. *
1 sene bende kaldı, arkadaştan almıştım, servise göstermiştim, bir şeyi yok denmişti filan....1 senede 17 kez oto sanayi sitesine uğradım.bu sayede esnafla tanıştım, dost edindim. şarj dinamosunun dağıtması, klimanın çalışmaması, teybin bozuk oması ,radyonun çalışmaması, kaloriferin ısıtmaması, yakıt tahliye pompasının patlak olması, karterin delik olması, yağ eksiltmesi (3 ayda 1 litre kadar) gibi ufak tefek sorunlar işte.....keyifli şeyler yani, bozuldukça uzmanlaşıyorsun, ufkun açılıyor, hayatta duymadığın şeyleri öğreniyorsun. en keyiflisi elbette şarj dinamosu. bozulunca ne olur dersen şöyle oluyor, önce farlar söndü gece karayolunda, sonra araç öksürmeye başladı, sonra motor sustu, sonra zar zor çalışan teyp, sonra aracın iç aydınlatması. sonra tak diye durdu.
sağ ön tekerde 2 , sol önde 1 bijonun kesik olmasından bahsetmiyorum. aracın bir de arada bir yanan hararet lambası vardı. o ne güzel bir kırmızıdır.
ama öğrendiğim en önemli şey ki bu bana büyük ders oldu, aracın hacizli çıkması. yani yakın arkadaştan alıyorsun tescili noteri filan boşveriyorsun. ta ki 3 ay sonra ya ne olur olmaz devrini alayım diye emniyete gittiğinde araç hacizli deyiveriyor ya polisler. donup kalıyorsun.
eskiden ikinci el sahiden ucuzdu da bu gün ikinci el sıfırdan pahalıyken sıfır almak mallıktır diyen adam malın önde gidenidir. adam az önce toyota facebbok sayfasına yazmış ''auris almak için x bayinize gittim. bendeki 2013 auris 1.33 e 44 000 lira verdiniz, bundan sonra benim için bittiniz, toyotanın ikinci el piyasası hani iyiydi ''
mantık bu, elemanın sıfırı 49000 lira liste fiyatlı, pazarlıkla rahat rahat 47 ye bırakılan 2 yaşındaki aracına toyota 44 lira vermiş takasta, dananın zoruna gitmiş. sanıyor ki 47- 48 filan eder benim arabam. çünkü koltuğuna benim çok değerli kıçım şeref verdi. boru mu ?
böyle salak bir piyasada 2.el araç maraç alınmaz. gider daica alırım sıfır alırım.
türk televizyonlarındaki unutulamayan anlar
-
seneler önce bir furya vardı hani, "ünlülerin maç izleyişleri" diye, sanırsam zamane televolesi (ki o zamanlar spor ağırlıklıydı) önemli maçlarda ünlüleri evlerinde, cafelerde vs. maçı seyrederken çekip yayınlardı. böyle boş, böyle anlamsız bir konseptti.
yine bu tür programlardan biri, kameraya alınan kişi ise bu sefer "müslüm gürses"... 3 büyüklerden biri avrupa takımının tekine karşı oynuyor, bir kahvehane dolusu insanla beraber maçı tüm dinginliğiyle müslüm gürses de izliyor.
bizim takım bir noktada atağa kalkıyor, tüm kahvehane ahalisinde heyecan dorukta -müslüm baba sakinliğini koruyor-. atak devam ediyor, millet ayaklanıyor...ve en sonunda gol oluyor.
...herkes çığlık çığlığa, ayakta, birbirine sarılıyor, tezahuratlardı, haralasıydı, güreleseydi... lakin müslüm gürses hala oturuyor.?
neden sonra, golden yaklaşık 1 dakika geçmişken, millet sakinleşip yerine oturmaya başlıyor, ve yüzünde hafif bir gülümsemeyle müslüm gürses o efsanevi repliğini sarfediyor:
"evet, gol..."
dry valleys
-
milyonlarca senedir yağış almayan, dünyanın en kurak bölgesidir. en son 2 milyon yıl önce yağmur yağmıştır.
burada dağlar, doğu antarktika buz tabakasından denize akan buzları ross denizine ulaşmalarını engelleyecek kadar yüksektir. vadiler kıtanın % 0.03'ünü kaplar ve antartika'daki en büyük buzsuz bölgeyi oluşturur. vadi tabanları, içinde buz desenli toprakların görülebildiği gevşek çakıllarla kaplıdır.
kuru vadilerdeki bu benzersiz koşullara katabatik rüzgarlar neden olur; bunlar soğuk olup, yoğun yer çekimi kuvvetiyle yokuş aşağı çekilir. rüzgarlar saatte 320 km hıza ulaşabilir, alçaldıklarında ısınabilir ve tüm suyu, buzu ve karı buharlaştırabilir. nem yok olduğundan yağış da meydana gelmez.
bilim insanları açısından dünyadaki marsa en yakın yer olarak görülmektedir. bu nedenle dünya dışı yaşamın izini sürmek için önemlidir.
kaynak
house of sand and fog
-
her karakterin "hakli" ve "haksiz" oldugu ve bu yonuyle epik metinlere saygilarini sunan, yonetmenin hikaye anlatmadaki ustaligina sapka cikarilan, inanilmaz film. ben methini duymus idim ama bu kadarina pes. ben kingsley filmografisine bagli kalalim, sinemadan istedigimiz her sey orada galiba