hesabın var mı? giriş yap

  • ekşiciler ülke kursa ne olur

    1. hindistan gibi 5.000 tanrıları falan olur bence. hangi rock grubunu aratsam tanrı diyolar amk
    (fakir bide gurursuz ?, 09.04.2014 11:48)

    2. nutellanın haklarını almaları lazım bir de yoksa ülke ekonomisi batar

    bir de yıkılmayan sandalye

    bir de evi olsun ister

    bir de içmeyen kocası

  • starbucks'a gidip kasadaki çocuğa;

    - çayın taze mi?

    diye sorabilecek bir vizyona sahip olduğum için bana hitap eden harekettir.

    vali kebabı yerken kendimi viyana valisi gibi hissediyorum. aynı hürmeti hayatta bir fast food zincirinde göremezsiniz. mesela fast food zinciri bir dükkana giriyorum;

    - selamın aleyküm.

    dememle birlikte adam;

    - 1 tl farkla es selamın aleyküm almak ister misiniz?

    diyor resmen.

    mesela kebapçıda;

    az çorba, yarım şiş, 1,5 pide gibi farklı porsiyonlar sunulması bile müşteriye saygıdır.

    fast food zincirine girip;

    - bana az cheeseburger!

    veya

    - yarım donut alabilir miyim?

    diyebilir misiniz?

    ha derseniz kasadaki adam güntekin onay'ın suratındaki kakam var ifadesi ile mal mal yüzünüze bakar.

  • bir çeşit baharat ve özellikle et ve salata ile iyi giden bir sos. kendi deneyim ve tercihlerimi yemek severler için aktarayım.

    istanbul dışında hiç görmedim, o yüzden türk hardalı demeyeceğim ama "bekri" tipi hardal vardır. benim en sevdiğim 2 hardaldan birisidir. bunu önceki entrylerde yazıldığı gibi marketten "delizia" markasının ürettiği cam kavanozlarda bulabilirsiniz, veya dışarıdaki mobil sosisçi veya sosisli satan büfelerden de edinebilirsiniz. rica ettiğiniz takdirde size plastik kaba azcık koyup vereceklerdir. aynı zamanda bazı köftecilerde de bulunmaktadır. kadıköy express inegöl köftecide bulabilirsiniz. bu hardal oldukça acıdır, fakat lezzetlidir. ev tipi hardal da diyebiliriz. rengi koyu kahverengidir. yeşil biber acısının tersine hardal acısı hemen hissedilmez ve ağzınızda sürekli kalmaz. önce genzinizde ve burnunuzda yukarı doğru çıkan bir yanma hissedersiniz, sonra da dilinizin iki yanında. çok acıysa yediğiniz hardal, kulaklarınıza kafanızın üstüne doğru gider bu yanma, sinüsleriniz açılır. bu kötü bir şey değildir, korkmayın. :) anlıktır ayrıca.

    diğer sevdiğim hardal colman's english mustard'dır. bu hardal da acı hardal sınıfına girer. rengi sarı-bejdir. diğer raf hardallarına göre pahalıdır. colman'sın tatlı hardalları da vardır. onlar da güzeldir ancak orjinali en iyisidir. toz halinde satılanı da var. şarküterilerde bulabiliyorsunuz. toz halini ister sadece suyla, ister sirke+su+zeytinyağı ile karıştırabilirsiniz. tat olarak bekri tipine göre daha nebati daha saf ve keskin bir tadı vardır. sanırım daha az sirke ve baharat içerdiğinden.

    pek tercih etmediğim ama kesinlikle kötü demeyeceğim önemli bir hardal tipi de "dijon"dur. bu konuda bence tek iyi marka amora'dır. ismini yazmayacağım pek çok türk markasından, yabancı ünlü ketçap markalarına kadar hardal denedim. piyasadaki çoğu hardal dijondur ama sirkeli baharattır. hoşlananı olabilir, ama gerçek hardal bunlar değildir. dijon tipi hardalda içine soğan, sarımsak ve zerdeçal gibi başka otların karışımları bulunur. orta acıdır ve sirkesi daha çoktur. salataya sos yapımı için idealdir. avusturyalıların schnitzelinin yanında gelen patates salatasının üzerine sos olarak iyi gider. tabii öyle direkt koymuyorsunuz, sos haline getirmek için sirke, limon suyu, krema, mayonez bir şeyler eklemeniz gerekiyor.

    bahsetmeden geçemeyeceğim diğer bir hardal türü "tatlı hardal" genellikle hamburgercilerde ballı hardal diye geçer. bunlar jölemsi açık renkli oluyorlar. görünüşü sizi aldatmasın, tadı güzeldir. ancak tek başına yenmez. hamburgere çok yakışır, ancak nefret edeni de çoktur. gerçekten bal katılarak yapılır, ancak şeker veya mayonez de ekleyen vardır. avrupada yapılan bazı domuz sosislerine de iyi gider. onun dışında oldukça tatlı olduğundan her ana yemekle yenmez. yabancı markaların taneli gözüken hardalları da nispeten tatlıdır. koyu renkli hardalın içinde açık renkli ve koyu renkli hardal tohumlarını görürsünüz.

    hardal tatmak isteyenlere veya farklı hardallar denemek isteyenlere tavsiyem şu; acı sevmiyorsanız bile genelde acı hardallar kaliteli oluyor. neden? çoğu kişi acı yiyemediği için piyasa ve endüstriyel ucuz hardallar az acı veya acısız oluyorlar. bunları hiç tatmayın bile. azıcık hardal tozuna bolca sirke ve koruyucu madde konulmuş oluyor. midenize, tat duyunuza, sosunu buladığınız etinize yazık. acı sevmiyorsanız azıcık koyun ve mutlaka yerken ağızınızın üst kısmına uzak tutarak yiyin. yanma çok anlık olacaktır, sinüslerinizin açılması kötü bir şey değildir. :) ev yapımı hardalı tercih edin, tabii güvendiğiniz yerlerden. pahalı restoranlarda (borsa) olabileceği gibi iskele yanındaki büfelerde de olur. emin olun, o büfenin sosisi çok kaliteli olmayabilir ama hardalı kalitelidir. onun dışında marka olarak delizia, colman's ve amora tercih edin.

    bu hafta kendi hardalımı yapmayı düşünüyorum. zor bir şey değil. önceki entrylerde tarifi bile yapılmış. internetteki pek çok tarif de aşağı yukarı aynı. size tavsiyem, kendi hardalınızı yapın. evet hepimiz çalışıyoruz ama zevkli, sağlıklı ve egzotik. deneyimlerimi sizinle paylaşırım.

  • ilk çıktığı günden af çıktığı güne kadar asla ödemeyi düşünmediğim, fakat devlet "zorunlu" kıldığı için an itibariyle birike birike 1700 küsür tl olmuş zorunluluk.

    sistem o kadar boktan ki...

    sistemi yaratanlar, o kadar beceriksiz, o kadar cahil ki... üstelik bu sistemi yaratanlara, yönetenlerin maaşları benim ödediğim vergilerle, sizlerin ödediği vergilerle ve hatta fanatikçe bunları destekleyenlerin vergileriyle ödeniyor.

    öğrenci kişi 25 yaşına kadar ödemek zorunda değil. doğum gününün ertesi günü borç sokmaya başlıyorlar. hele bir de gelir testi yaptırılmadıysa vah vah vah.

    ben gelir testi de yaptırmıştım, yine de maksimum meblağ'dan geçirdiler. meğer ne gelirli bir aileymişiz. annemin emekli maaşı 4000 tl'ymiş de benim haberim yokmuş. ödemem dedim; ödemeyeceğim dedim. gittim itiraz ettim.

    abi dedim; okul bittikten 1 gün sonra sisteme mezun olduğum haberi düşmüş; çatır çatır geçirmişsiniz. evet geçirmişiz dedi. peki dedim askere gittiğimden haberiniz yok muydu dedim? aaa askere mi gittin? göster bakalım askerlik belgeni dedi, gösterdim. devletin asker olduğumdan haberi yokmuş; sildiler borcu.

    abi dedim; ben askerden döndükten sonra üniversite'ye kaydolmuştum; 25 yaşının da altındaydım, resmi olarak askerliğimin bittiği ay sonundan itibaren çatır çatır geçirmişsiniz. evet geçirmişiz dedi. peki dedim öğrenci olduğumdan haberiniz yok muydu dedim? aaa öğrenci miydin sen? göster bakalım öğrenci belgeni dedi, gösterdim. meğer devletin asker olduğumdan haberi yokmuş; sildiler borcu.

    şimdi yine gidip diyeceğim; "abi ocak 2014'ten beri sigortalı olarak çalışıyorum. aynı sistemde sigorta primlerim çatır çatır 30 gün 30 gün yatıyor. 25 yaşımı doldurduğum gün sistem otomatik olarak bana çakmaya başlamış, işe girdiğimde işe girdiğimi anlayamadınız mı? çatır çatır geçirmişsiniz." o da diyecek ki; evet geçirdik ve açıp bakarsan hala geçirmeye devam ediyoruz; şimdi bizden kurtulacaksın belki ama işsiz kaldığın ilk gün enseyi kapat, devlet baba şamarı geçirebilir.

    devlet'in zorunluluk haline getirip oluşturduğu sistem tescilli olarak geçirmeye programlanmıştır arkadaşlar. bütün geçirilmiş borçları ve faizleri düştüğümde 2012 başından bugüne kadar 550 tl borç çıkıyor.

    25 yaşını geçmiş öğrenciyken, kredi kartının 40 tl'lik asgari ödemesi için 70 yaşındaki insanların eline bakarken sen kimsin ki bana 200 küsür tl borç geçiriyorsun?

    arkadaşlar, ben ne kadar o kelimeyi ağzıma almak istemesem de, bunun adı toplu geçirmedir.

  • (bkz: brawler)

    arasina bol maydanozu ve limonu da basmissam, lahmacunun hamuru da incecik ve citir citir kenarliysa deme keyfime.

    sanki yalida buyuduk mumuna koyim.

  • hic yapmadigim bi eylemdi. gecen ay bi arac oturdugum sitede benim park yerime park etmisti, icimden olabilir dedim herhalde acelesi vardir. fakat arac tam 5 gun orda kaldi. artik canima tak etmisti, kimsenin ortalikta olmadigi bi vakit usulca arabaya yaklastim ve silecegi kaldirmak icin elimi attigimda silecek elimde kaldi?! ben bir panik. yok takamiyorum. bi yandan cevreme bakiyorm bi yandan silecekle sevisiyorum. en sonunda hic bi sey olmamis gibi silecegi caminin uzerine birakip kactim.
    kaldirmayin silecek falan. riskli is bunlar, havadan mevzu cikacakti.