hesabın var mı? giriş yap

  • bir maçta mehmetçik selamı vermedi diye arkadaşını boğazlamıştı. işte o an vatanı kurtarmıştı. altında ferrari'si ile kaza yapıp ölse bile bu saatten sonra şehit sayılmalıdır.

  • evli bir arkadaşa evlilik nasıl ? ben de evlensem mi ki dedim,
    evlen tabii senin benden daha mutlu olmaya hakkın yok dedi...

  • şarkının gerçek hikayesini kimse anlatmamış. çekilin anlatıyorum.

    ancak şarkıyı anlatmadan önce grup üyelerinden kim öldü, kim kaldı bi ona açıklık getirelim.

    paul mccartney - yaşıyor
    ringo starr - yaşıyor
    john lennon - 1980'de öldü
    george harrison - 2001'de öldü

    şarkı 1977'de piyanoda john lennon tarafından demo olarak kaydedildi ve asla piyasaya sürülmedi. grup, yıllar geçtikçe john'un sesini demodan çıkarıp bir şarkı olarak yayınlamayı düşünmüş fakat teknoloji buna yetmemiş. şarkıyı çıkarmaktan vazgeçmişler. demo olarak kalmış. kendi tabirleriyle "dolaba kaldırmışlar".

    ta ki günümüze kadar. çalıştıkları ekip machine learning-yapay zeka teknolojileri ile sesleri enstrümanlardan ayırabilecek seviyeye gelmiş. önce john lennon'un sesini alabilmişler. piyanodan o kadar temiz ayırmışlar ki, stüdyo kaydı kadar tertemiz bir john lennon sesi çıkmış. yine aynı teknolojiyle, george harrison'ın çaldığı gerçek gitar kayıtlarını çekip almışlar. yaşayan paul ve ringo ikilisi yeni kayıtları da ilave edince ortaya 4 beatles üyesinin de katkısı olan son beatles şarkısı çıkmış.

    konuyla ilgili the beatles'ın yayınladığı kısa filme ve şarkıya aşağıdaki linklerden ulaşabilirsiniz.

    short film: https://www.youtube.com/watch?v=apjaqoscwua
    şarkı: https://www.youtube.com/watch?v=opxhh9oh3rg

  • finansal olarak en berbat tercihlerden biri.

    niye? kredi çekerek başka şeyler yapmaktan ne farkı var:

    1. kredi çekip ev, arsa alırsanız... bunlar zaman içinde değerlenen varlıklardır. ödediğiniz faiz, sermaye ve rant getirisi ile beraber düşünüldüğünde önemsiz kalır.

    2. kredi çekip iş kurarsanız... benzer şekilde, işin getirisi ile faiz karşılanabilir.

    ama... yurtdışı gezisi, iphone 8slx veya dodge viper almak için kredi çekerseniz; bunlar finansta "değer kaybeden" varlıklardır ve ödediğiniz faiz bu değer kaybıyla birleşerek mali refahınızı rencide eder.

    özet: çook elzem değilse, araba veya diğer tüketim mallarını krediyle almayın. biriktirin, kendi paranızla alın.

    edit: 2021 sonrası "hiperenflasyon hedeflemesi" sebebiyle bu mantık geçersiz hale gelmiştir. kur zıplamasının öncesini yakalarsanız krediyle araba almak mantıklıdır.

  • tam aksine gidilip, hatta zirve düzenleyip hayvanlar gibi yiyip içtikten sonra, "biz yediklerimizi beğenmedik" denip beş kuruş para vermeden çıkılması gereken mekandır.

    en kısa sürede batasıcalar.

  • aynı zamanda gaz yiyen çocuklar kendilerine maske yapsınlar diye başlarındaki tülbentleri camlardan aşağı atan halktır. en başından beri başörtüsü ile türban arasındaki fark buydu.

  • bana ve asistanım merova'ya en çok sorulan sorunun öznesi. cümle içinde kullanıldığında genellikle başına "hangi" sonuna da "tavsiye" kelimeleri eklenerek gelir. merocuum oynama o portafiltre ile git telefonlara bak, maillere cevap ver, özel mesajlaş, birkaç sözlük yazarını entübe et, ne bileyim asiste gerektiren bişeyler yap, zira bu entryde sana fazla ihtiyacım olmayacak.

    sevgili gözlüklüler, espresso makinesi almanın otomobil yada fotoğraf makinesi almaktan çok da büyük bir farkı yoktur. her ikisinde olduğu gibi espresso makinesinde de ne kadar çok para o kadar çok kaliteli malzeme ve performans alırsınız. elbette bu durum türkiye için geçerli değildir. zira türkiyede binlerce lirayı döküp 3 kuruşluk bir makine alma olasılığınız oldukça yüksektir. fakat buna gelmeden evvel espresso makinesi nedir ve kaç çeşidi bulunur bir öğrenelim derim. zira işte tam da bu kısmı bilmediğimiz için satıcılar bizlere 3 kuruşluk makineleri fahiş fiyatlardan kakalayabilmekteler.

    adı üstünde espresso makinesi espresso ve espresso bazlı içecekleri yapmada kullanılan makinenin ta kendisidir. kendi içinde 3 ana gruba ayrılır.

    a) manuel espresso makineleri
    b) yarı otomatik espresso makineleri
    c) süper otomatik espresso makineleri

    bunların haricinde bir de kapsül (bkz: nespresso) (bkz: cafissimo) ve pod kahve makineleri vardır ki, onları makineden saymadığım için değinmeyeceğim. sizler de burdan illaki bir şeyler çıkarmak isterseniz bana bu makineler ile ilgili boşa soru sormamanız gerektiğini çıkarabilirsiniz. hatta çıkarın lütfen. haa sorsanız cevaplar mıyım? elbette cevaplarım ama karşılıklı üzülürüz. ben sizin bir pod yada kapsul makinesi almış olmanıza yada almak istiyor oluşunuza üzülürüm, siz de vereceğim bilgiler karşısında almak istiyor oluşunuza yada almış oluşunuza üzülürsünüz. bu nedenle pod yada kapsül makinelerinde ısrarcı olan arkadaşlara gidin hazır kahve için daha hesaplı diyor ve kaldığım yerden devam ediyorum.

    a) manuel espresso makineleri: bunların bir diğer adı da lever yada kollu espresso makineleridir. detaylar için (bkz: lever/@kahvedelisi)

    b) yarı otomatik espresso makineleri: bunlar da kendi içinde yarı otomatik ve tam otomatik olmak üzere ikiye ayrılır. ev tipi ve profesyonel makinelerin çoğunluğu da dahil olmak üzre dünya espresso makinesi piyasasının geneline hakim olan grup budur. aslında yarı otomatik bir espresso makinesinde tam otomatik ve yarı otomatik farkı, otomatik shot ve dozaj ayarlaması yapılabiliyor olmasından başka bir şey değildir. yarı otomatik bir makinede kahveyi portafiltre sepetine alır, tamper ile sıkıştırır, çekime hazır hale getirip makineye takarsınız, bundan sonra tek yapmanız gereken düğmeye basıp pompayı devreye sokmaktır. espresso shot alındıktan sonra tekrar aynı düğmeye basılır ve makine durdurulur. arada geçen süre, kahvenin akış hızı vs sizin kontrolünüzdedir. bunun tam otomatik versiyonunda ise aynı işlemi bir kere yaparsınız (tekli yada çiftli espressoya göre) aldığınız shottan memnun kaldığınız andan itibaren makinenin sizin için o parametreleri hafızaya almasını sağlarsınız ve bir sonraki shotta aynı ısı, aynı miktar su kullanarak bir evvelkilerle aynı miktar kahveyi alıp kendisi otomatik olarak durur. yarı otomatik makine kullanan buyuk işletme yada cafeler hem devamlılığı sağlamak için hem de iş akışını hızlandırmak, barista'nin her shot'i başından sonuna izlemesinin önüne geçmek için genelde bu yarı otomatik kategorisi altındaki tam otomatik modelleri tercih eder.

    yarı otomatikler her ne kadar 2 ana gruba ayrılıyor olsalar da kendi içlerinde boiler'dan tutun, grup başlığına, grup başlığından tutun suyu çeken pompaya kadar pek çok farklılık gösterir, farklı alternetifler sunar. entry'yi içinden çıkılabilir kılmak ve okuyucunun kafasını karıştırmamak adına bu kısımlara girmemeyi tercih ediyorum. kaldı ki bu detaylar belli bir fiyatın üzerindeki ve daha çok profesyonel kategorisinde yer alan makineler için geçerli olup, henüz türkiyede evine pro makine alan insan sayısının 2 elin parmaklarını geçmediği düşünüldüğünde burada uzun uzun yazmak bana işkence olmaktan öteye gitmeyecek. burada anlatılmak istenene örnek olarak (yazının başında da belirttiğim gibi) fotograf makinelerini örnek verebiliriz. iş espresso makinesine geldiğinde, türkiyede evinde espresso makinesi olan kişilerin çoğunluğu kodak kullan at makinelere sahiptir (tabi tek farkla.. hiç değilse kodak kullan at modelleri resim çekebiliyor. bu ev tipi makinelerin çoğu ise düzgün bir espresso çıkarmaktan aciz) geriye kalan azınlığın tercihi ise kodak kullan at ile panasonic dslr-like modeller arasında dolanmakta. yani rahatlıkla diyebiliriz ki, bırakın üst düzey dslr makineleri, türkiyede espresso makinesi ile fotograf makinesi kıyaslaması yapıldığında espresso makinelerinde "giriş seviyesi dslr" sahibi olan insan sayısı cidden parmakla sayılabilecek kadar az.

    c) süper otomatik espresso makineleri: bunlar da kendi içinde birkaç kategoriye ayrılsa da bizi ilgilendiren ev tipi modeller ve profesyonel modeller. bu makinelerin özelliği, sizin hazneyi açıp suyu doldurup, çekirdeği öğütücü kısmına koyup, makinenin daha evvel ayarlanmış yada değiştirilebilir özelliklerini kullanarak tek tuşla, öğütme, filtreye alıp sıkıştırma ve extraction yani özütünü çıkarma yani shot alma işini yapabiliyor olmanız. bu modellerin bir de benim çok güldüğüm "kendini de temizler" özelliği var ki o kısım evlere şenlik. yani düğmeye basıyorsunuz, istediğiniz içecek ne ise, espresso ise espresso, espresso bazlı bir içecek ise espresso bazlı bir içecek, tek düğmeyle önünüze geliyor. ama nasıl geliyor? elbette bir kahvenin espresso olarak tanımlanmasını sağlayan birçok kriteri yarım yamalak yaparak. bu tip makinelerin ev tipi olanları oldukça yuksek fiyatlara satıldığından insanların çoğunun gözünde bu makineler "espresso ve espresso makinesinde son nokta". gerçekten de öyle. alınabilecekler sıralamasında hem fiyat hem performans açısından bence de alınabilecek en son makinelerden bu super auto makineler. ama işte bu makinelere 1000 lira ila 3000 lira arası bir para bayılmış kişileri aksine ikna etmek oldukça zor. en azından şunu söyleyebilirim, illaki alacaksanız 3000 liranın altındaki bir super autodan, bir vending makinesi ayarında içecek bekleyin. o kadar paranız varsa da adam gibi yarı otomatik (yada klasik mi diyelim) bir makine alın. zaten bu makineleri bilinçli olarak alıyorsanız, alış sebebiniz büyük ihtimalle kahve hazırlama süreci ve her seferinde aynı sonucu elde edememe riskine dayalı üşengeçlik olabilir, ki bu durumda söylenebilecek fazla bir şey yok. bazı şeyleri elde edebilmek için başka bazı şeylerden feragat etmek gerekir. ev tipi super autolarda bu feragat edilen tatsal varyasyon ve shot kalitesi oluyor.

    super autoların hiç mi işe yarayanları yok? olmaz olur mu var tabi. işini çok düzgün yapan super autolar da var fakat fiyatlar sıfır otomobil fiyatları ile hemen hemen aynı. mesela starbucks türkiye de, dünya genelindeki diğer starbuckslarla beraber ilk başlarda kullandığı la marzocco yarı otomatik makineler (yarı otomatik kategorisindeki tam otomatik modelleri kullanmaktaydılar) zamanla yerlerini super autolara bırakmaya başladı. bu sayede devamlılığı, yani her gidişinizde aynı içeceği aynı tatta bulabiliyor olmanız ile ünlü starbucks, hem ekstra adam çalıştırma yükünden kurtulmuş oldu hem de cidden her içecek bir evvelkinin aynı. fakat öte yandan birbirinden farklı içecekler de neredeyse birbirinin aynı olmaya başladı. allahtan ufak farklar yaratabilmek adına starbucks'in elinde şişeler dolusu sos ve şurup var da, baz olarak kullandıkları içeceğin her üründe aynı tada sahip oldugunu pek çaktırmıyorlar. yani evet, ortada işe yarar ve işini düzgün yapan super autolar var, yok değil. fakat bunları efektif kullanmayı bilenler pek yok. bugün herhangi bir super auto kullanan kahveciye gidin, bir cappuccino yanında da bir latte isteyin. şeker dahil ekstra bir şey koydurtmayın. hangi boy alırsanız alın farketmez, ikisinin tadının birbirinin aynı olduğunu goreceksiniz. cappa ve latte gibi hem hazırlanış oranları hem de doğal olarak tatları farklı olması gereken iki içeceğin tatsal açıdan birbirinin aynı olması, o super auto'yu kalibre eden şirketin yada kişinin ardından hiçbir değişiklik yapılmadığını, kullanan kişinin de bir düğmeye basmaktan fazla bir şey bilmediğini gösterir.

    sevgili gözlüklüler, böylece bir uzun entrynin daha dibini boğulmadan görmüş oluyoruz. bir sonraki entrymizde yeterli bütçemiz olmadığı halde, müzayedede sezercik'in eşeğini almaya çalışan çocuğun babasını yenmenin yollarını anlatacağız. şimdi izninizle az evvel 1 kiloluk pirinç üzeri krom kaplı portafiltreyi ayağına düşüren, an itibari ile sakar, yarından sonra seker olacak şeker asistanım merova'yı acilen acile yetiştirmem gerekiyor. merocuum 10'a kadar sayıyorum koşmaya başla canım.

  • büyükşehirlerden birinin ilçesinde filyasyon yapan bir sağlık çalışanıyım. umreden gelen zorunlu karantinaya alınmayan sadece karantina formu imzalatılıp eve gönderilen umreden gelen vatandaşlar pozitifleşmeye başladı. pozitifleşmesi sıkıntı değil ama malesef çoğu yalan söylüyor. kim kaldı evinizde diyorsun kimseyi söylemiyor, harfi harfine uyduk diyorlar kurallara. sonra bi öğreniyorsun 40 kişi gelmiş öpüşülmüş koklaşılmış beraber aynı evde kalınmış. biz bunu nasıl öğreniyoruz. temas ettiği kişilerin testleri pozitif çıkıyor ve temaslıları umreden dönen şunu ziyarete gitmiştik diyorlar. velhasıl yalan söylemeyin ey müslümanlar bir başkası sizin yüzünüzden hasta olur ve ölürse katil olursunuz. artık alıştık umreden dönenlerin yakınlarını çapraz sorguya çekiyoruz. misal umreden dönen kaynanaysa geline odaklanıyoruz. taktik geliştirmek zorunda kaldık yahu.