hesabın var mı? giriş yap

  • denizde kısmının altını çizerek ortaya attığım iddia. iddiamı tek tek nedenleriyle belgeliyorum:

    adam havuzda yüzüyor. tuzsuz suya alışık. bizim gibi denize değil. biz daha yürüyemezken denizdeymisiz, fotograflarla sabit. yüksek yüzmeye alışkınız. deniz onun için deplasman.

    adam havuzda bile gözlük takıyor. demek ki narin, zora gelemez. denizde gözü yanar. ben gözlüksüz biçimde denizde aşağıda ve yukarıda bir saniye bile kırpmam, su kacirmamayi biliyorum ama agzima, burnuma, kulagima su kactiginda da gik demem. onun gözlük sürtünmesinden dolayı +10 hp (beygir) bana ekle.

    maykıl slip mayo giyiyor. biz şortla yüzmeye alışığız, bu da yavaşlatır. bir gören olmayacaksa maykılın slipten ben de giyeyim 10 hp oradan gelir de gerek yok.

    maykıl bong-ot falan içiyormuş. ben normal sigara bile içmem. alkolüm yoktur. yoktur derken oyle degil, disiplinle: bir yudum, bir nefes dahi içmiyorum. sosyal içici bile değilim, içici değilim, sosyal de değilim. dolayısıyla ciğerler temiz. iyotlu havayı yiyince büyük ihtimal maykılın ağzına 10. kulaçta içtiği tütünden dolayı balgam gelecek, benim en büyük sıkıntım 30 dakika önce yediğim lahmacundan dolayı ağzıma mide özsuyu gelmesi olabilir.

    ondan sonra sakallarım çeneden suya surtup fren yapıp yavaşlatıyor. sakalı da kessem 10 hp de oradan gelir. dikkat edin maykıl ayro-dinamiği sağlamak için sinekkaydı tıraşlı biçimde yarışıyor. öbür türlü suya çenenizin oradan bir sürtme hissediyorsunuz.

    kelebekte falan tabi ki yoruluyorum, hem kurallarına uygun yapmayı bilmem, zaten samimi fikrimi sorarsanız maykıl gibi yarışıp eve ekmek getirmiyorsanız kendinizi gereksiz yere yormaktan başka bir şey değil. ama kulaçlıda ilk 10 metrede çok net tokatlarım. (onlar artistliğine serbest diyor buna. gerçek adı kulaçtır. siz serbestte köpekleme giden adam gördünüz mü amk, fark yersin.)

    ilk 10 metreden sonra geri kalabilirim, profesyonel sporcudur sonuçta. yuzme idmani yapıyor. boyu 193'müş ve kim bilir ortaya çıkmayan ne dopingler vuruyorlar. (şarapova gibi) ama ilk 10 metrede roket gibi fiırlar arayi yarim metre açar salarim ben. sonra o geçtiginde "ben zaten salmıştım" derim.

    hele bir de fırtınalı havada 1 metrelik dalgalara karşı kapışacaksak net 10 metre ayırırım. gerci o havayı tecrube etmediyse yuzebilecegini de sanmiyorum. offroad yuzme teknikleri farkli. buyuk ihtimal "stilim bozulur" fln diyip havuzuna geri doner.

  • bugun biraz texas tarihi ile ilgili yazmak istedim.

    bildiginiz gibi texas'in ilk yerlesik halki amerikan yerlileri. bunlar apache, caddo, comanche, kiowa, cherokee, coushatta, kickapoo, wichita diye gidiyor.

    1519'da ilk avrupa'lilar olan ispanyollar bolgeye variyorlar ve daha sonra nueva españa yani "yeni ispanya" olarak adlandirilacak olan koloniyi kuruyorlar. merkezi mexico city olan bu koloninin buyuklugu gunumuzdeki texas ile sinirli degil, neredeyse abd'nin tamamini kapsayacak bir yuzolcumune sahip ve guneyde guney amerika kitasina kadar iniyor. bu koloni daha sonra yillar icerisinde diger avrupalilarin da kitaya gelmesi ile birlikte savaslar (ozellikle fransa ile) ve bagimsizlik ilanlari ile parcalanacak ve meksika'ya evrilecek.

    ispanyollarin somurgelestirdigi bu topraklarda yasayan amerikan yerli uluslarindan biri de pueblo'lar. pueblo halkinin ozelligi amerikan yerlilerinde pek rastlanmayan bir sekilde, cadirlar yerine adobe kullanilarak yapilmis cok katli ve icerisinde odalari bulunan binalarda yasamalari. ayrica diger yerlilere gore daha gelismis tarim teknikleri kullaniyorlar. pueblo'da ispanyollarin bu halka verdigi isim zira "pueblos" ispanyolca "kasabalar" demek. aslinda ispanyollarin pueblo halki diye tek bir isim altinda topladigi bu halk bes farkli halktan olusuyor ve kendilerine dogal olarak pueblos demiyorlar. kendi dillerindeki isimleri hopi, taos, jimez, zuni and tigua.

    tabii bu halktan durduk yere uzun uzun bahsetmedik. bu halkin texas'in kurulmasindaki onemi 1620'de santa fe de nuevo méxico'da (gunumuzde abd'nin new mexico eyaleti) ispanyollara karsi ayaklanmalari ve 400'e yakin ispanyolu oldurmeleri, geri kalan 2000 tanesini ise gunumuzde el paso, texas sehrinin oldugu bolgeye surmeleri. surulen ispanyollar bu sehri kuruyorlar ve bu sehir, gunumuzdeki texas topraklarinda kurulan ilk ispanyol sehri oluyor. bu olaydan 12 sene sonra ispanyollar geri donup, pueblos katliami yapacak ve sehirlerini tekrar ele gecirecekler fakat konumuz bu degil, donelim texas'a.

    bu arada yil 1625 oluyor. gunumuzde corpus christi sehri yakinlarina fransizlar gelip bir koloni kuruyorlar. maksat ispanyollara killik olsun. yok yok aslinda oyle degil. aslinda missisipi nehrine gitmeye calisirlarken kaybolup orada bir kale kurmaya karar veriyorlar (fort saint louis). bu sanssiz koloni kuzeye illionis'e ulasmaya calisiyor ve bu sanssiz yolculuk boyunca katliamlar, hastaliklar, isyanlarla bogusuyor ve illionois'a ulasamadan hepsi olduruluyorlar. bu arada fransizlarin bolgeye geldigini ogrenen ispanyollar onlari aramaya basliyor cunku kendilerine tehdit olarak goruyolar. bu sayede bolgede yayilmalari hizlaniyor. bir sure sonra fransizlarin terkettigi kaleyi ve toplari buluyorlar. toplari yakip, kaleyi gomuyorlar. daha sonra "lan biz bayagi salagiz galiba, topu gomup kaleyi niye yakmadik ki ? saatlerdir ugrasiyoruz" diyorlar. neyse, kale ve toplar ortadan kalkinca kalintilar uzerine binalar dikiyorlar ve fransizlarin biraktigi o kalintilar 1990'li yillara kadar topragin altinda kaliyor.

    ote yandan kurduklari bu kale daha sonra fransizlar'in bu topraklar uzerinde hak iddia etmesi icin dayanak olusturuyor.

    bundan sonraki bir asir ispanyollarin, bolgenin hemen komsusu olan fransiz bolgesi louisiana'nin olusturdugu tehdite karsi ha babam sehir kurmasi ile geciyor.

    yillar 1821'i gosterdiginde meksika ispanya'ya karsi isyan bayragi acip, bagimsizlik ilan ediyor. tabii ki o yillardaki meksika sinirlari gunumuzdeki meksika'dan cok farkli (cok cok daha buyuk). gunumuzdeki texas da meksika'nin bir parcasi.

    bu arada on uc koloni ayaklanmis ve ingiltere'den bagimsizligini alip abd'yi kurmuslar. meksika hukumeti ulkeyi guclendirmek ve nufusu arttirmak icin bir gocmen programi baslatiyor ve kuzeyden amerikalilarin ulkeye gelmesine izin veriyor. 1819 ekonomik krizi'nden dolayi fakirlikten surunen amerikalilar icin meksikaya yerlesmek cok cazip geliyor cunku meksika hukumeti bu insanlara toprak veriyor. bu ingilizce konusan, cogunlugu protestan gocmenlere anglos deniyor ve 1834 yilina geldigimizde ulkede 8bin ispanyol/amerikan yerlisi kokenli meksikaliya karsin 30bin anglos yasiyor.

    bu sirada meksika hukumetinde "antonio de padua maría severino lópez de santa anna y pérez de lebrón " gucu eline geciriyor. insanlar "oha ! ne kadar da uzun isimli bir adam" diye hayran olup bunu basa getiriyorlar herhalde. kendisi batinin napoleon'u unvanina sahip olan antonio abimiz, giderek saga cekmeye basliyor. ulkeyi baskici, asiri sag, askeri bir hale sokuyor. boyle otoriter bir manyagin dikkatini "azinliklar" cekiyor tabii. "lan daha ulkeyi yeni kurdunuz, ne ara azinlik problemi yarattiniz ?" uyarilarina aldirmadan yaverine "bu anglos'lara cok fena gicik oluyorum" diyor ve sorunu cozmek icin kendince bir cozum buluyor.

    diyor ki [yaverine] "yahu yaver senin adin ne ?" adamcagiz da "efendim benim adim yaver degil, tutturdugunuz bi yaver de yaver... daver benim adim diyor". antonio bu konuya fazla takilmiyor, "tamam uzatma" deyip devam ediyor.

    "arkadas bu tejas [evet tejas, texsas in orjinal ispanyolca ismi tejas] bir eyalet degil mi ? bu eyaletde de lanet olasi anglos cogunluk degil mi ? bu adamlar ulkede azinlikken eyalette nasil cogunluk olabilir, hayatta izin vermem" diyor ve tejas eyaletini ispanyol kokenli meksikalilarin harman yeri olan coahuila eyaleti ile birlestirip coahuila y tejas adinda sacmasapan bir eyalet olarak ilan ederek gerrymandering'in tohumlarini atiyor.

    aslinda antonio oglan, kuzeydeki abd'nin meksika'nin bir parcasi olan teksas'ta hak iddia ederek ele gecireceginden cekiniyor. bu yuzden boyle islere giriyor ama bununla da yetinmiyor. zaten bu konuda toplum destegi varken koleligi kaldirmaya karar veriyor. bu ekonomisi kolelige dayali isgucu gerektiren texas'a buyuk darbe vuruyor. yetiyor mu ? hayir. hemen arkasindan abd'den anglos gocmenlerin gelmesini yasakliyor. yetiyor mu ? hayir. yaninda bu gormus oldugunuz tarak ve gocmenlerin katoliklige gecmesini ve ispanyolca konusmasini zorunlu kiliyor.

    bu bardagi tasiran son damla oluyor ve isyan eden texasli anglolar meksikali komutanlari esir almaya, kaleleri ele gecirmeye basliyorlar (don't mess with texas). antonio bu isyanlarin uzerine bildigin deliriyor ve cok sert bir sekilde bastirmaya basliyor. hatta "esir almak yok, direkt oldurun. vurun, koman" diye emir veriyor. hizini alamayip "yok ulan eyalet filan, kaldiriyorum eyaletleri, uniter devletiz bundan kelli, mexico uber alles" diyor ve badem biyik birakmaya karar veriyor.

    bu artik islerin geri donulmez bir sekilde donustugu nokta oluyor ve 1836'nin nisaninda texas revolution basliyor. antonio "texas'in geri alinmasi benim kisisel meselemdir, seni almadan olmeyecegim" diyor ve hazirladigi dev ordu ile kuzeye yuruyerek saldiriya geciyor. yoluna cikan tum teksas ordularini birer birer bicen antonio nihayetinde gunumuzde san antonio sehrindeki alamo kalesi'ne variyor.

    kaleyi savunan herkesi tamamen olduren antonio oglan zafer sarhoslugu icerisindeyken, sam houston liderliginde yeni bir texas ordusu kuruluyor. bu ordu yavasca kuzeye dogru cekilmeye basliyor ve bu cekilme surecinde meksika ordusunun zalimliginden korkan sivil halkin da katilmasi ile giderek buyuyor. cunku manyak antonio artik yoluna cikan sivil anglo'lari da oldurmeye basliyor.

    takvimler 21 nisan'i gosterirken iki ordu nihayet karsilasiyor. bu asamada artik antonio teksas'lilari cok kucumsedigi icin guc sarhoslugu icerisinde. bu karsilasma bagimsiz texas'in kurulmasindaki en onemli savas olan san jacinto olarak tarihe geciyor zira texas'lilar savasi kazandigi gibi antonio oglani da esir aliyorlar.

    bundan sonraki surec antonio'nun hayatina karsi meksika ordusunun rio grande nehrinin guneyine cekilmesi, antonio'nun serbest birakilip geri donmesi fakat buna sinirlenen texas halkinin isyan etmesi, yeni kurulan republic of texas hukumetinin "texas'da yeni bir fransiz devrimi istemiyoruz" demesi, basarisiz bir darbe denemesi gibi olaylarla geciyor. neticede sam houston texas'in ilk baskani olup, houston sehrine adini veriyor.

    sonraki surecte meksika, bagimsiz texas cumhuriyetini tanimayi reddediyor. antonio dondugu ulkesinde ozellikle de texas'a karsi giristigi savasta isledigi suclardan dolayi gozden dusuyor. meksika hukumeti abd'yi texas'i kiskirtmakla suclamasina ve abd texas'i bagimsiz ulke olarak tanimasina karsin, parcasi ilan etmeyi reddediyor.

    ote yandan fransa kendisi icin yeni bir ticaret partneri olacagini dusundugu ulkeyi hemen taniyor. meksika ile iyi iliskiler icerisinde bulunan ingiltere ise 1840 yilina kadar bekleyip, meksika'nin geri alamadigini gorunce ulkeyi tanimaya karar veriyor.

    yil 1845 oldugunda, hedefleri abd ile birlesmek olan texas hukumeti abd ile anlasiyor ve abd texas'i annex etmeye karar veriyor. bunun uzerine meksika "tamam ulan, annex etme bagimsiz ulke olarak tanicam ben dur !" diyor ama artik is isten gecmis oluyor. birlesme yonunde oylama yapan texas, abd'ye katilmaya karar veriyor ve bu karar mexican-american war'a yol aciyor.

    texas'in abd ile birlesmesine cildiran meksika abd'ye savas aciyor ve savasin sonucunda topraklarinin %55'ini kaybediyor ve texas ile beraber, new mexico, arizona ve california'yi da abd'ye vermeyi kabul ediyor.

    ve bu olaylar texas halkinin yari deli, silah duskunu karakterini sekillendirip bugune getiriyor.

  • muhtemelen türkiye'ye yapılacak geri göndermedir.

    yalnız isveç devletinden ricam, düzgün mültecileri değil de,
    seçebilirlerse, hırsız, tecavüzcü, barbar tipleri bize göndersinler.

    biz de kırmızı halılı devlet töreni ile karşılarız.
    çünküm bu tarz insanları halkımız baştacı etmeyi çok sever ve onlar da bizden birisi gibi olacağı için rahatça kaynaşırız.

  • uzun yazıcam goygoysa goygoy..

    bu derneğin üyelerinin geçmişinde dersanelerde, etütlerde akşam vakti florasana maruz kalma depresyonu geçirmiş olma ihtimali yüksektir. yok teğet kiriş, yok iç açı, huop burdan hayali çizgi çekiyoruz, aha ikizkenar üşgen çıkıyor..

    hava kararmış beşte.. saat olmuş yedi.. tepede beyaz lamba, ortada beyaz tahta, duvarlar beyaz, hocanın önlüğü beyaz, öndeki melisin sütyeni beyaz.. ulan sanki ariel ultra reklamı çekiyoz ak..

    o yüzden üniversitede beyaz ışık zaafımı bildiğimden sarı ışığa yöneldim. ibne de olabilirdim. hafif atlattık yani. hep ergenliğin bokları bunlar.. velhasıl ders çalışma ortamı geniş olacak bi kere, ben final zamanları salona el koyardım. ayrıca ışık faktörü çok önemli. kuvvetli sarı ışık benim tercihimdi, bursa gazcılar caddesindeki elektrikçilerde 200w akkor lamba gördüm geçerken, dedim aha bu işte.. dükkandaki çırak abi camiye mi alıyosun dediydi.. bi de manavlar takıyomuş bunlardan tezgaha. he he dedim 3 tane aldım evdeki avizeye. linktekiler:

    http://turkish.alibaba.com/…nt-bulb-1163582438.html

    eve gelince uyandım ki ya bu ampuller diğerlerin iki misli boyutta, bildiğin ayı taşşağı kadar.. tavandaki avizeye bıraktım takmayı, ucu bile girmiyor. neyse taşları sök avizenin demirleri kes, valideden bi araba laf ye.. ama kararlı olmak ve yapmak esastır. gören sanki ali sami yen'e ışıklandırma kuruyor zanneder..

    salon 6x5.5 ebatlarında büyük değil, 3x200 lük lambaları da takınca ağır mı gelecek diye merak ediyordum. o ilk deneme anını hatırlıyorum hala .. ikili anahtarı aynı anda basınca tuhaf bir şey oldu, tarif etmek zor. her yer böyle yanıyor gibi, koltuklar, halılar.. acayip bir cayır cayır hissi yani.. (bkz: yanıyosun fuat abi)

    o lambaları vize-final dönemi gelince takıp, bitince çıkarmak artık ritüel mi desem, totem mi desem saçma salak şeyler hakkaten. ama kendini iyi hissediyorsun önemli olan bu. o üç lamba adamı fakülte birincisi* yapıyor icabında.. isteyen denesin.. elektrik faturası yaz okulu parasından az gelir, ha yoksa aynı dersten beraber kalıp manitayı boş eve atacaksan, o zaman da bu lambayı duvara yansıtacaksın bir sistemle.. artık masa lambasını mı ters tutarsın, ikea dan mı bulursun o sana kalmış. sıfır gölge, güçlü yansıma..
    bebek gibi ciltler.. 5 bira atsan o şekil hatunu göremezsin. yani içkiden de tasarruf ettiriyor..

    hani yiğit buluta ampülü savun deseler benim burda yaptığım kadar yapamaz. valla bu ampul başka diyelim. laf salatasını keselim.

  • dini ahlakı ile örnek gösterilen şarkıcı idi. kimle ne yaptığı bizi ilgilendirmez de nedense allah,din, kuran, islamiyet kelimelerini ağzından düşürmeyen insanlarda böyle şeyler görünce daha da tiksiniyor insan. muhafazakar bir tanıdığım bu zatı çok severdi, konserinden önce kulisine girdiğinde parmağında zikirmatik görmüş bir kere daha gurur duyduğunu anlatır dururdu. şimdi ne düşünüyor bilemem. sosyal medyada kendine cecelist diyen insanlar, fotoğrafların photoshop olduğunu iddia ediyor ama hayırlısı:)

    yalnız daha tuhaf iddia, ahmed hulusi nin tarikatına yeni sevgilisi ile dahil olduğu yönünde. ilk defa duydum bir tarikat daha varmış.
    https://www.instagram.com/…/?taken-by=gazetemagazin

  • ''kavga ettiğim arkadaşlarımı telefonuma "yalv" diye kaydediyorum. aradıklarında "yalv arıyor" u görünce dayanamayıp affediyorum.

    yaratıcılıkta son nokta''