hesabın var mı? giriş yap

  • şu adamın etrafına birini koyun işte, belli ki sürekli elini sıkacak birini arıyor adam. kaç oldu bu?
    alın asgari ücretle birini işe, bidenle el sıkışmak olsun görevi. bari adam rezil olmaz.

    koca amerikasın bunu da mı biz söyleyelim amk?

  • sözlüğün önündeki en büyük engel olan ve para hırsıyla ekşiyi donanımhaber forumlarına çeviren vasat bilgisayar tamircisi. çok şey istemiyorum bak 48 saatliğine tüm yetkiyi bana devretsin görsün sözlük nasıl yönetilirmiş. ama olur mu paşamız kaf dağından iner mi kendine yalakalıkta sınır tanımayıp egosunu okşayan adamlar dururken gelir mi bize sıra. çok tutarsız silik bi tip lan yıllarca sansür sansür diye ağlayıp nihat doğan'ı twitterda yazdıklarından dolayı mahkemeye verdi. yine de üzülüyorum la bu adama bi yandan bi kızla tanıştığında hep param için mi sorusu gelecek aklına, zahmet etmesin cevaplayayım evet keke paran için :) tamam bende brad pitt değilim ama tanrıya tazminat davası açsan kazanırsın net.

  • (bkz: #155451204)

    ben satıcıya bütün detayları sordum ev alırken. duvarı, camları, tesisatı, temeli...sordum ama adamın dediklerinden hiçbir şey anlamayacağımı bilerek sordum. bir umut belki bir şey bildiğimi sanır da beni kazıklamaz diye. anlattılar da anlattılar, doğal olarak ben hiçbir şey anlamadım. debe entrisindeki teknik terimleri anlamadığım gibi.
    hayır, araştırsan da öğrenemiyorsun. bir internet sitesinde başka bir şey diyor, diğer sitede başka bir şey. standardı bulmak samanlıkta iğne aramak gibi.

    alıcıyı kazıklamak o kadar kolay ki. bir müteahhit, inşaatında yazarın dediklerini yapmadığı halde ben sorduğumda yapmış gibi anlatsa ben gerçekten yapıp yapmadığını nereden bileceğim? "arada argon gazlı double cam" kullandım dese, falanca izolasyon malzemesi kullandım dese bunu doğrulamak için yapabileceğim hiçbir şey yok ki. projeyi alıp baksam ondan da anlamayacağım.

    satıcı ahlaklı olacak, satıcı. alıcı bilemez. keşke cümlenin burasına bir virgül atıp "bilmesi de gerekmez" de diyebilsem. ama bu ülkede bunu diyemiyorum. kazıklanmamak için her bok hakkında bir miktar bilgimizin olması şart gibi bir şey.

    en basitinden, lastikçiye gidiyorum; "fren balataları bitmiş, teker oluk derinliği bilmem kaç olmuş, değişmesi lazım" diyor. ben şimdi balataların gerçekten bitip bitmediğini nereden bileceğim? tekerlerin değişim zamanın gelip gelmediğini nasıl anlayacağım? lastikçiye giden herkes tekerler, balatalar, jantlar hakkında araştırma yaparak mı gitmeli?

    yazar güzel demiş ama, ahlaksız bir müteahhidin bir alıcıyı kandırması kadar kolay bir şey yok. buna engel olması gereken de devlet.
    devlet, alıcı her halt hakkında bilgi sahibi olmak zorunda kalmasın diye var. standart belirleyecek, denetleyecek, uymayanlara ağır cezalar getirecek. toplumun azımsanmayacak bir kısmının ahlaki ve vicdani yetmezlik yaşadığı bir yerde en ufak detaylara bile standart getirecek. "yalıtımı şu malzemeyle yapacaksın, şu kadar kat izolasyon yapacaksın, boyanın şu özellikleri olacak, temel şöyle olmak zorunda... her aşamasını gelip denetleyeceğim" diyecek.

    devlet bunları demediği için de alıcılar müteahhitlerin insafına kalıyor işte. benimki boş istek biliyorum. bırak evi, daha araba piyasası kara borsacıların elinde. arabaların ikinci elinin, sıfır fiyatını geçtiği ülkede kurduğum hayallere bak benim de.

  • ben 38 yasinda, kimya ögretmeni bir genç bayanim. üç ay kadar önce
    kismetim açildi ve iyi niyetli bir gençle tanistim. geçen hafta da nisanlandik. mutluluktan uçuyordum ki dün laboratuarda korkunç
    bir sey kesfettim.nisanlimin bana aldigi yüzügü denemek için civaya attim ve maalesef yüzdü. halbuki saf altinin özgül agirligi civaninkinden fazla, yüzügün batmasi gerekirdi. demek bana aldigi yüzük saf altin
    degil, öyleyse sevgisi de saf olamaz. simdi ben bu civayi nisanlimin yemegine koyup bu isi bitirmeyi düsünüyorum,
    ne dersiniz?

    güzin abla' nin cevabi :

    arsimet'in hayatiniza her yönüyle vakif oldugu anlasiliyor. yalniz
    yüzey gerilimini hesaba katmamissiniz, civanin yüzey gerilimi
    suyunkinden çokdaha fazladir, böylece kendinden agir cisimleri de, kaldirabilir, çünkü o cisim batarken ortaya çikartacagi yüzey için
    harcamasi gereken enerji, kendi potansiyel enerjisinden fazla olabilir. ayrica civanin saf olmama ihtimali de var, o yüzden ani kararlar vermeyin derim.

    *

  • seçim sandığını sevgiliye olan kavuşma özlemi gibi bekliyoruz ve o gün geldiğinde gavura vurur gibi vuracağız mührü.

  • 2030'dan geldi ise şu anda da yaşıyor olması gereken kişi, şimdiki haliyle yan yana gelsin, inandırsın bizi, yalan detektörü manipüle edilebilen bir cihaz sonuçta.

  • 20 yıl kadar önceydi. internet falan yok, bizim dünyadan haberimiz yok. amerika'da iyi koşullarda yaşayan işi nedeni ile dünya'yı gezen bir arkadaşımız vardı. bir gün bir sohbette türkiye'de sitelerin olmamasının çok güzel bir şey olduğundan falan bahsetti. anlamadık biz ne demek istediğini.

    şöyle açıkladı, toplumda fakirlik arttıkça site yaşamı çoğalıyor. sen insanlar seni görmesin, görüp de kıskanmasın, kıskanıp da sana zarar vermesin diye yüksek duvarların arkasına saklanmak kendini diğerlerinden soyutlamak zorunda kalıyorsun. o parayı son derece legal ya da illegal bir şekilde kazanmış olabilirsin. bu önemli değil önemli olan birileri açlık sınırındayken senin yaşamının onlara batma ihtimali. hindistan, güney afrika gibi örnekler verdi yanlış hatırlamıyorsam. sonra gelişmiş ülkelerden örnekler verdi. ne kadar az site olduğunu insanların cadde binalarında yaşadığını anlattı. bu yüzden de türkiye'nin gelişmiş ülkelere benzediğini bunun da daha kaliteli bir yaşam olduğunu anlattı.

    biz tabi o zaman henüz burnumuzun ucunu görmemiştik. geldiğimiz noktada dedikleri çok daha anlamlı geliyor. her gün yükselen siteler ülkedeki gelirler arasındaki uçurumun göstergelerinden biri aslında. sen ekmeğini hakkınla da kazansan, yoksulluğun artması onlarla arana duvar örmek zorunda bırakıyor.

    ne kadar yoksulluk o kadar duvar.