hesabın var mı? giriş yap

  • bu ne lan kabilede mi büyüdünüz aq tokatlanmak falan.

    tanım: regl olan kızın tokatlanması olayı.

    edit: şimdi aklıma geldi. beni de dedem sünnet olurken ağladığımda dövmüştü. sonra dövdü diye ağlamaya başlamıştım.

  • yaptıkları en en önemli işi unutmuşsun dostum. gözüne kestirip gbt ayağına adını soyadını öğrendikleri kadınları instagram veya facebooktan eklemek

  • şu habere göre maltepe coşkun fen lisesi tarafından tübitak liselerarası proje yarışmasına sokulmuş proje. haber kaynağı pek güvenilir olmadığından az saydıracağım:

    - öğrecisine bilimsel metodu öğretmek için bu projeyi destekleyen hocalara bir.
    - bunu proje yarışmasına sokma cesareti bulan okul yönetimine iki.
    - proje diye bunu kabul edilir bulup direk reddetmediyse tübitak'a üç.
    - bunu eğer ola ki sergilenmeye değer bulduysa tübitak'a bir defa daha dört.
    - bunu nazar ispatlandı diye haber yapan kuruma iki kere olmak üzere altı.
    - ülkemin cinlerden elektrik üretme projelerinin desteklendiği ziya ül hak pakistan'ına dönmeye başladığını hissettiğim bu dönemde yaşadığım için kadere yedi.

    öğrencinin suçu yok, böyle bir proje yapmak aklına gelince adam gibi sample size nedir, ne deneyle sınanabilir vs anlatacak hocası yok başında belli ki.

  • yıllardır dikkat ederim piyasadaki tüm biralar arasında bu tombul efes pilsen'e has bir tat var. fakat bu tadın çok da övünülecek bir yanı yok. benzetme yapacak olursak da çocukken balkondan aşağıya bakarken ağzına balkon demiri denk gelmiş herkes anlayacaktır. kesinlikle efes pilsen içtikten sonra ağızda kalan tat işte bu balkon demirinin keskin ve metalik tadı gibi arkadaş.

  • üst edit: bana kiralık ilan gönderenlere çok teşekkür ederim. araştırmaları son 2 haftadır sürdürüyorum. görmediğim pek ilan kalmadı diyebilirim. ancak değerli zamanını ayıran sizler benim canımın ciğerisiniz. hep böyle güzel kalın!

    herkese merhaba,

    iş değişikliği sebebiyle ümraniye'de ev arayışım bulunuyor. 1+1 ve 2+1 olarak ev bakıyorum ancak ne yazık ki uygun bir fiyatta kiralık ev bulamıyorum.

    ev fiyatları;
    dökük olarak 2500 tl'den başlıyor.
    normal olarak 3500 tl'den başlıyor.
    iyi olarak 4500 tl'den başlıyor.

    bu fiyatlara ek olarak, faturalar + yemek + aidat + eşya taksiti, ödemeleri eklenince 5 bin liraya yaklaşıyor hatta fazlasıyla geçiyor. bir insanın tek başına berbat standartlarda bir eve çıkması imkansız gibi duruyor. bu şartlarda eve çıkan birisinin üsküdar'a gideyim de kız kulesine karşı şöyle bakıp döneyim demesi için 40 kere düşünmesi, hesap kitap yapması gerekiyor.

    7000, 10000, 15000 hatta 40000 tl'ye kiralık yerler mevcut buralarda kimler kalıyor.
    250 tl indirim talep ettiğim pazarlıklar oluyor. evlerini boş tutuyorlar yine de 250 tl altına düşmüyorlar. böyle bir şey olabilir mi ya, ev sahipleri veya emlakçılar bu durumu gerçekten düşünmüyor mu?
    işin en garip tarafı bu evler sürekli tutuluyor. eskaza bir ilan yakalasam 2500 tl altında ya kaporası verilmiş ya da ilanı kaldırmayı unutmuşlar.

    arkadaşlar bir insanın normal bir evde yaşaması neden bu kadar zor. son bir ayda 1500 tl olarak açılmış ilanlar yılbaşından sonra 3500 tl olarak güncelleniyor.

    edit: mesaj atan arkadaş, bu şehirde öğrenciler yaşıyor onları da düşünsene. zor bela ailesi okuması için devlet üniversitesine gönderiyor. yurtlarda yer bulamıyorlar. hadi biz çalışıyoruz ucu ucuna yettik. onlar ne yapacaklar!

    edit2: allah aşkına paylaşımlı odalarda nasıl kalacaksın burası türkiye. nasıl güveneceksin, kime güveneceksin?

    edit3: bazı arkadaşlar, elinizi vicdanınıza koyun gerçekten. eğer yoksa bile bir zamanlar nasıldı diye hatırlamaya çalışın. burada bahsettiğimiz konu, sadece dijital bir kırıntı değil. mevzu bahis insanların gerçekten sokakta kalması. üniversite hayaliyle, yeni evli mutlu bir yuva hayaliyle, güzel bir çocuk yetiştirmek hayaliyle, kendi özgürlüğünü tatmak hayaliyle yaşayan insanlar için bu hayallerinin yok olması demek.
    lütfen ama lütfen entry girerken bu noktaya dikkat edin.

    edit4: bir arkadaş mesaj kutuma şu garip şeyi iletmiş. "1+1 bakiyorum yazmissin 1 bak o zaman. tek oda mutfak."
    allah razı olsun parkta yat dememiş :(

    edit5: çeşitli arkadaşlar avrupa yakasına (beylikdüzü, bahçelievler) yerleşmemi öneriyorlar.
    iş ümraniye'de taş mı yiyelim?

    edit6: arkadaşlar bir mal o fiyattan piyasaya sunulmus olsa bile takas gerçekleşmediği sürece onun gerçek değeri olmaz.
    bu işin kontrolü basit, bir şekilde o muhitte son 10 tutulan evlerin özellikleri ve fiyatlarını vereceksin. araya bir makas belirleyip ev sahibinin ilan sınırını çizmek gerekiyor.
    madem serbest piyasa bir dökün bakalım verileri, arz - talep diyip kaçmak kolay.

  • ben geldim!
    var mı içerde biri?
    duyuyorsan beni başını salla sadece...
    acaba var mı biri evde?

    hadi... yapma ama böyle!
    duydum ki keyfin değilmiş yerinde...
    acını hafifletebilirim istersen,
    ayaklarını bastırabilirim tekrar yere...

    sakinleşsene!
    biraz bilgiye ihtiyacım var öncelikle,
    sadece basit gerçeklere:
    acıyan neresi göstersene...

    aslında acımıyor hiçbir yerim...
    ama sen kaçırıyorsun dumanını ufukta kaybolan geminin
    artık sadece dalgalarla boğuşarak kurtulabilirsin!
    dudakların kıpırdasa da duyamıyorum ne dediğini...
    çocukluğumda... bir gece ansızın fırlamıştı ateşim...
    ellerim büyümüş, büyümüş... ve taşlaşmıştı sanki!
    aynı duyguyu yine hissediyorum şimdi...
    açıklayamam, açıklasam da sen anlayamazsın nedenini
    hem zaten ben hep böyle değildim ki...
    son zamanlarda halinden memnun bir uyuşuk oluverdim...

    tamam... peki!
    sadece ufacık bir iğne deliği,
    ve sonra geçecek hepsi!
    ahhhhhh!
    ama kendini biraz kötü hissedebilirsin...

    ayağa kalkabilecek misin?
    sanırım işe yaradı. iyi!!
    bu sağlayacak gösteriyi devam ettirmeni.
    hadi ama... gitme vaktimiz geldi!

    aslında acımıyor hiçbir yerim...
    ama sen kaçırıyorsun dumanını ufukta kaybolan geminin
    artık sadece dalgalarla boğuşarak kurtulabilirsin!
    dudakların kıpırdasa da duyamıyorum ne dediğini...
    çocukluğumda... bir bakış yakalamıştım ani,
    gözümün ucuyla bir an için...
    ama tekrar baktığımda o çoktan gitmişti!
    ne olduğunu bile hatırlamıyorum oysa şimdi...
    o çocuk büyüdü... kurduğu hayallerse yitip gitti...
    halinden memnun bir uyuşuk oluverdi şimdi!

  • halk arasında bilinen adı mermi karınca, bilimsel adı da paraponera clavata olan bir karınca türü, mermi nitelendirmesini soktuğunda kişiye verdiği eşi benzeri olmayan, 24 saat süren acıdan alıyor. ayrıca kurşun karıncası olarak da adlandırılıyor. güney amerika'nın kuzeyindeki yağmur ormanlarında yaşamakta olup boyu 2.5 cm'ye kadar ulaşabiliyor. hiyerarşik düzendeki mermi karıncalarında kraliçeden işçiye morfolojik yapıda kaydadeğer bir değişim gözlenmiyor. bu karıncalar, tüylü göğüsleri sayesinde diğer karınca türlerinden ayrılıyor. diğer eklembacaklı türleriyle, nektarla ve bitkilerle besleniyorlar. bu besin ihtiyaçlarını karşılamak için de uzun ağaçların olduğu orman örtüsünü tercih ediyorlar.

    kimi zaman kazayla, kimi zaman kendi kontrolü altında böcek ısırılmalarına maruz kalan bir böcek uzmanı olan, arizona'daki biyoloji enstitüsünde çalışan dr. justin schmidt, maruz kaldığı 150 ısırılma arasından kendisine en acı verenin mermi karıncasının ısırığı olduğunu söylüyor.bir acı endeksi oluşturmak için de kendini arı, karınca, örümcek türlerine ısırtıyor. acı endeksi de 1.0'dan 4.0'a kadar bu şekilde sıralanıyor ve şöyle bir sıralama oluşturuyor:

    1.0, halictidae: kolunuzdaki bir kılı yakan zayıf bir kıvılcım gibi.

    1.2, ateş karıncası: halının üstünde yürümek, statik elektriğe maruz kalmak gibi.

    1.8, akasya karıncası: birisi elinize ya da yanağınıza zımba basmış gibi.

    2.0, kel yüzlü eşek arısı: elinizi döner kapıya kaptırmak gibi.

    2.0, sarı ceket: dilinizin üstünde sigara söndürmek gibi.

    2.0+, bal arısı: derinizin üstüne yanan bir kibrit yerleştirmek gibi.

    3.0, kırmızı ekin karıncası: içe doğru uzamış ayak tırnağınızı çıkartmak için matkap kullanmak gibi

    3.0, kağıt yaban arısı: kağıt kesiğine bir bardak hidroklorik asit dökmek gibi

    4.0, pepsis: dolu küvetinize çalışan bir saç kurutma makinesi düşürmek gibi.

    4.0+, mermi karıncası: topuğunuza saplı 2.5 cm boyunda paslı bir çiviyle cayır cayır yanan kömürlerin üzerinde yürümek gibi.

    listenin başında olan mermi karıncasının verdiği acının yoğunluğunu ayrıca parmağınızı 240 voltluk elektrik prizine sokmaya benzetiyor. tarantula yiyen dişi yaban arısının zehrinin acısının da etkili olduğunu söylüyor ama acı kralı mermi karıncasına göre daha kısa tesirli olduğunu belirtiyor.

    şu videoda da mermi karıncası ısırığına maruz kalmış birinin çektiği acıyı, titremelerini görüyoruz. öldürmeyip süründürür dedikleri cinsten:

    mermi karıncası ısırığı

  • oturup ciddi ciddi üzerinde çalışılması gereken eğlenceli, eğlenceli olduğu kadar derin woody allen filmi. woody allen a hayran olmak için gerekli ve yeterli sebep. yaşamayı beceremeyen bir adamın sevilme isteği üzerine bol bol aforizma diyoruz ya hani onlardan içeren woody allen filmi. ve daha hakkında bin ton tanım yapılabilinecek şukela film.amma velakin son sözü harry* kendisi söylemiş zaten:

    "there are women. we don't know if there is a god, but there are women....and some of them shop victoria's secret."

  • davranış alanında yapılan çalışmalar, insan zihnindeki faaliyetlerin dahi genetik kodlardan geliyor olabileceğini söylemekte. mesela, etik sorunların olmadığı dönemlerde yapılan çalışmalarda, bebeklerin de örümcek ve yılan gibi hayvanların görsellerinden korktuklarını kanıtlayan çalışmalar olduğunu anımsıyorum. yani buna göre ilkel amigdalamızda dahi kendini savunan ve nesilden nesle aktarılan bir bilgi olabilir.

    ama gelin görün, bebeklikte yaşadıklarımızı asla anımsayamıyoruz. hatta parça parça da ya da nadir imajlar olarak dahi hatırlayamıyoruz. yapılan araştırmalar en eski hatıralarımızın ortalama 3,5 yaş dönemine ait olduğunu göstermiş.

    öyleyse hafızayı başlatan ne? neden bebeklik anılarımızı hatırlayamıyoruz? eğer bebeklik anılarımız flu izler* olarak zihnimizde bulunuyorsa, bunların hatıralara dönüşebilmesi ve kalıcı bir hal alması da ne demek?! belki de renklerin kategorilerini anladıkça, kelimeler kalıcı hale gelip beynimizin sağ yarım küresinden, sol yarım küresine geçmesiyle artık hatırlamaya başlıyoruz. sanırım bir dili düşünmek bir yaşam formunu düşünmektir ve bu yüzden aslanlar konuşabilseydi onları anlayamazdık. çünkü, ludwig wittgenstein'ın dediği gibi: bir dili hayal etmek bir yaşam biçimini hayal etmektir.

    bebeklik anılarımızı hatırlayamıyoruz, çünkü o zaman algımız ve algımıza biçim veren dilimiz katı form almamıştı. tıpkı kemiklerimizin sertleşmesi gibi algımız da sertleşti ve hafızaya olanak tanıdı. sanırım şunu anlamamız gerekiyor: bizim insan olarak tek numaramız; yaşadığımız dünya hakkında örüntüler* uydurabilmemizdir.

  • ısrarla anlamıyorsunuz arkadaşlar. devletin serbest piyasaya müdahalesi sadece sandığınız gibi fiyat kontrolüyle kalmaz, hayatınızın her yerine girerler, anlamazsınız.

    piyasadaki abartı fiyatların en büyük sorumlusu devlet zaten, aracın bedelinden fazla vergi alıyor. çözüme çok yanlış yerden yaklaşıyorsunuz, sıfır araba fiyatları bu kadar artmasa ikinci elde de kimse öyle fiyatlar çekemez. ülkede doğru düzgün bir ekonomi yönetimi olsa, paramız bu kadar değersiz olmasa zaten bunları yaşamayacağız. böyle bir iktidar altında en son ihtiyacımız olan şey bir de sitelerin kapatılması, devletin olaya müdahale etmesi. o yola girersek birkaç ay içinde kendimizi akp’li tanıdığı olmayanın site bile açamadığı, devletin ikinci elden bile komisyon aldığı bir noktada buluruz.