hesabın var mı? giriş yap

  • deney adı: cam bardak

    çizgi film izlerken cam bardağı vakumlayıp ağızdaki bardağa herhangi bir temasta bulunmadan filmin sonuna kadar düşürmemek mümkün mü?

    cevap: tabiki mümkün fakat 1 hafta boyunca ilkokul koridorlarında "kabasakal" lakabıyla dolaşmak deneyin yan etkisi.

  • kara kafalı, cücük boylu, kalçasız, omuzsuz, göbekli, piknik tip türk erkeğinin bir türlü beğenmediği vicuttur.

  • ben küçük bir çoçukken şehrimizde muz esnafı vardı.

    evet, yanlış duymadınız, muz esnafı.

    bir kişi dükkan kiralar ve orada yalnızca muz satardı. ara sırada bazılarının kivi de sattığı olurdu.

    tıpkı manav gibi, ama yalnızca muz satılırdı.

    o zamanlar muz, kivi falan şimdinin ejder meyvesi, pitahaya denilen nebatatlarından bile daha pahalıydı...

    bu entriyi neden mi yazdım ? öylesine, eski günler aklıma geldi.

    kriz zamanlarıydı o zamanlar. her şey pahalıydı. ama yine de mutluyduk.

    şimdiye bakıyorum; yine her şey pahalı. hem de ateş pahası. dahası, bugün mutlu da değilim.

    ben yeni türkiye'yi hiç sevmedim sözlük. hiç mi hiç sevmedim hem de.

  • simdi bu yabanci kurali bugun aciklandi ya bu konu hakkinda konusmalar soyle olacaktir:

    ertem: tff'nin yeni kuralina gore 14+14 kisi olacaktir. boyle bir kuralin cikmasina yardimci olan cumhurbaskanimiza, basbakanimiza, spor bakanimiza saygilarimizi gonderiyoruz.

    rok: aynen. eski turkiye yoooookkkkkkk artik. bu kohnemis kurallar eski turkiye'de kaldi.

    sinan engin: simdi erto bu yabanci kurali ne oldu tam olarak simdi?

    ertem: 28 kisilik kadroda 14 yabanci olabilecek 11 yabanci ayni anda sahada olacak.

    sinan engin: simdi bu kural. neyse ben ondan bahsetmiyorum bahsettigim baska bir sey benim. turk milli takiminda oynatabiliyor musum bu yabancilari? onemli olan o.

    abdulkerim: 11 yabanci ayni anda oynayabiliyormuymus? ben anlamadim simdi ahmet hocam'a katiliyorum. gerci konusmadi hala ama katiliyorum.

    ahmet cakar: beyler bitti mi?

  • tanrı bir dini bulup benimsemezi isteseydi, bunu bulabilecek ilk insanlar muhtemelen onlardı. hastane koridorlarına sıçan insanlar değil. bu yüzden bence ibret alınacak vaka budur, 1 milyonluk mercedesi iade etmek değil.

  • fazla mesai falan yok bizim şirkette
    lakin beleşe akşam yemeği verilmekte
    toplantı odasında da plazma tv mis gibi
    ne gidecem lan eve yatarım ben ofiste

    müdürün odasında deriden bi kanepe
    gerçi biraz dar ama ederim artık idare
    kahve makinası da olacaktı bi yerde
    ne gidecem lan eve yatarım ben ofiste

  • bir başkadır dizi müzikleri

    fragman

    * canicule – francis lai

    1. bölüm

    * clair de femme – jean musy
    * emmanuel – michel colombier
    * gündüzüm seninle – ferdi özbeğen

    2. bölüm

    * gustavo – cem yılmazer
    * mourir d’aimer – frank pourcel
    * mary’s theme – stelvio cipriani
    * o günler – ferdi özbeğen

    3. bölüm

    * canicule – francis lai
    * mercury falls (a) – west one music group
    * rendezvous (a) – west one music group
    * northbound again (a) – west one music group

    4. bölüm

    hayrunnisanın dinlediği şarkı gelmiştir :)

    * deprem – cahit berkay
    * tytb – cem yılmazer
    * breath of the desert (a) – west one music group
    * hiçbiryer – cem yılmazer
    * dry martini – philippe sarde
    * ödüğümde mezarıma gelir misin – zerrin özer
    * re-shashkin – omar faruk tekbilek
    * bosphore – director maurice pialat

    5. bölüm

    * cembir – cem yılmazer
    * 1 adelfi – stamatis spanoudakis
    * fidayda – naz müzik
    * un homme qui me plait (concerto pour la fin d’un amour) – francis lai

    6. bölüm

    * nuit du 17 octobre 2017 (sequence 8) – jean musy
    * la maison est en ruine – claude morgan, michel delpech, jean-michel franck rivat
    * wrecking ball (a) – west one music group
    * jm-sm009 – jean musy
    * pacific bliss (a) – west one music group
    * white lightning – charles berstein
    * seni terk edeceğim – ferdi özbeğen

    7. bölüm

    * tytb – cem yılmazer
    * un homme qui me plait (concerto pour la fin d’un amour) – francis lai
    * dayko – cem yılmazer
    * strange atmosphere – setuniman
    * clair de femme (a5) (theme joue au toregatto) – jean musy
    * arkadaşım – cahit berkay

    8. bölüm

    * clair de femme – jean musy
    * la maison est en ruine – claude morgan, michel delpech, jean-michel franck rivat
    * ceaser & cleopatra theme – russ case
    * l’ultima neve di primavera – franco micalizzi
    * clair de femme (a5) (theme joue au toregatto) – jean musy
    * han sarhoş hancı sarhoş – mahzuni şerif
    * çoban yıldızı – istanbul gelişim orkestrası
    * sürü – yılmaz güney

  • bir gün türkiye'de iç savaş çıkarsa, bu manşet savaşa giden yola döşenmiş taşlardan birisi olarak gösterilecek.

    inatla kışkırtıyorlar, ellerinden geleni yapıyorlar, bu ülkede insanların birbirine düşmesi için.

  • 8 yaşında bir gudik olarak, kokpitte uçmak..

    evet efendim, bu hikayedeki gudik benim.. annem, ablam ve ben bir yaz tatili sonunda, trabzon'dan istanbul'a dönüyorduk.. istanbul havayolları vardı o zamanlar.. alana gittik kontroller yapıldı, uçağa bindik, yerlerimizi bulduk oturduk.. herşey yolundaydı, ta ki ön kapının orada yaşanan kargaşayı farketmemize kadar.. kabin ekibi ve alan çalışanları çaktırmamaya çalışıyorlardı ama bir ellerinde telsiz, diğerinde listeler, hostesler sayım yapıyorlar vs.. dedik bir şey var kesin.. tam o esnada, içlerinden birisi koşar adımlarla bize doğru gelerek :

    - yenge, sizi allah gönderdi!

    diyip, annemin yanına geldi.. babamın arkadaşıymış bu beyefendi, şirketin sorumlularından da biriymiş.. çömeldi koridorda, başladı anlatmaya..

    - yenge, bir problemimiz var.. yanlışlıkla çift bilet basmış arkadaşlar.. 2 kişi ayakta kalıyor bu duruma göre.. şimdi ben sizden rica etsem, siz ve çocuklardan biri kokpitte misafirimiz olsa.. sizden başka kimseye güvenemem bu şartlar altında..

    annemin yanıtını beklemeden, ben hemen kemerimi açtım tabii.. böyle bir fırsat kaçar mıydı hiç? zaten uçak daha havalanmadan korkudan 5 kez tuvalete giden ablamın gözleri iyice büyümüştü o anda, öldürsen gitmezdi kokpite.. hakkını da yemiş olmuyordum yani.. neyse efendim, biz annemle gittik kokpite.. daha önce hep tv'de gördüğüm düğmelerle dolu tavan gözlerimin önünde.. pilot amcaların da her zamanki gibi karizmaları üzerinde.. pilotların arkalarındaki koltuklara kurulduk annemle bir güzel, sohbet başladı akabinde..

    - adın ne senin yavrum?
    - (etrafa şaşkın şaşkın bakarken) a little bird told me..
    - korkuyor musun?
    - (deli misin amca? rüyada gibiyim) yoooo korkmuyorum...
    - aferin sana.. bak şimdi, sana rotamız boyunca hangi şehirlerin üzerinden geçtiğimizi söyleyeceğim..
    - tamam..

    sonra hatırladığım, birkaç ingilizce muhabbet, geçtiğimiz şehirler, otomatik pilotun ne olduğunu bana anlatmaları vs vs.. tek haneli yaşlarımın en eksantrik anısıdır belki de.. ah ulan diyorum bu yaşımda olacaktı ki her ayrıntıyı hatırlayayım, acayip acayip sorular sorayım pilot amcalara.. bir de diyeyim ki mesela, "abi sesiniz çok normal bak burada, şu yolculara yapılan anons esnasında kasmayın bu kadar.. hatta içinizden bazıları o kadar abartıyor ki, insan telefon sapığı uçak kullanıyor, birazdan da üflemeye başlayacak hissine kapılıyor, etmeyin.."