ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
türkiyelilerin iflas eden esnafı çıldırtması
-
bu aralar türkiyeliler deyimi çok moda oldu sözlükte. bence video, milletin adamın iyi niyetini suistimal etmesi iken, başlığın böyle açılması düşündürücü.
bu söylemin paraleli yönde almanyalılar, fransalılar, ingiltereliler vs. diyemiyorsan, böyle zevzekçe başlıklar açmayacaksın.
sıla gençoğlu
-
çıkardığı anlatsam geçer mi adlı şiir kitabında dünya edebiyat tarihine geçecek şiirlere imza atan kişi. yunus günçe ile bu kadar dalga geçilip bu kadının es geçilmesi de tuhaf.
https://pbs.twimg.com/media/dueeuxkw4aarnew.jpg
https://pbs.twimg.com/media/dueevobxkaah2rd.jpg
https://pbs.twimg.com/media/dueeutkwaaactim.jpg
bağdat caddesi'nde yaşanan tecavüz dehşeti
-
bu olay yaşandığından beri düşünüp duruyorum, bir yandan da kandil gibi için için yanıyorum, kendimi bildim bileli devamlı surette tacize uğrayan bir kadın olarak, onun yaşadıklarının binde sadece birini hissetmiş olduğumdan, onun hissetmiş olduklarını tahayyül edince, dehşete kapılıyorum.
bu hikayenin aynısın tıpkısı benim başımdan geçti. ama tecavüze uğramadığım için, şanslı taraftayım bu seferlik.
neden "bu seferlik" derseniz; evet maalesef alkol kullanıyorum, eğlenmeyi seviyorum, dışarı çıkıyorum ve eve geç dönebiliyorum ve utanmadan kadınım. tüm bunlar için özür dilemem gereken bir cinsiyete sahip olduğumu ve bu boktan ülkenizde yaşamak zorunda olduğumu biliyorum.
ben 19 değil ama sanırım 21 yaşındaydım. kadıköyde eğlenmiş, zil zurna sarhoş, sarı minibüslere binmiştim. sahilden giden, kadıköy-bostancı minibüslerine. aynı olaydaki gibi.
saat de, aynı olaydaki gibi, gece 3 civarıydı. kalamış'ta inmem gerekirken, arkada sızdığımdan, bostancıya çok az kala uyanmış ve can havli ile inmiştim.
feneryolu'nda oturuyordum, yürümek için çok uzun bir mesafe idi. cebimde sadece 5tl param kalmıştı. bağdat caddesine yürümüş ve tam karakolun olduğu köşede taksi beklemeye başlamıştım. inanır mısınız, taksi beklediğim o 3-5 dakika içinde, araçlarının içindeki polislerden işittiğim pis lafların haddi hesabı yok, bir yandan da gözümü kör ettiler selektör yaparak. polis'e, güvenmek şöyle dursun, onlardan kaçmanın yollarını aramam gerektiğini bildiğim bir yaştaydım.
neyse ki bir taksi durdu. yaşlıca bir amcaydı, sürücüsü. her nasılsa "ne işin var bu saatte sokakta" demedi, gideceğim yeri sordu, "feneryolu" dedim "ama sadece 5tl param var" dedim. "sorun değil" dedi, beni eve bıraktı ve güvenli bir şekilde yatağıma girdim. ve evde de annem vardı. annemi uyandırıp para isteyebileceğimi söyledim, ama amca kabul etmedi, "uyandırma" dedi.
o günden bugüne kadar, bu az buçuk normal akıl sağlığı ile yaşadığım hayatı meğer o taksici amcaya borçluymuşum.
o gece, beni zerre merak etmeden, horul horul uyuyan annem de, bugün bu haberi duyduğunda, "ne işi varmış o saatte sokakta" dedi!!!
son sözlerimi, mide bulantıları içinde yazıyorum. inanın, böyle düşündüğünüz için, hepinizden nefret ediyorum. başınıza bin türlü bela geldiğini görmek isterim.
19 yaşında bir genç kadın bağdat caddesinde gece saat üçte nereden döner sorusu, yerini; 33 yaşında evli çocuklu bir adam bu saatte bağdat caddesinde neden tecavüz eder sorusuna bırakmadıkça kadına karşı tecavüz de taciz de bitmeyecek.
eril beyninizi siksinler.
tv8 dizüstü bilgisayar desteği
-
"siz yardım edilmiş yoksullar istiyorsunuz, biz ise ortadan kaldırılmış yoksulluk!" victor hugo
edit: imla
edit: victor hugo'ya ait olmayabilir, kiminse güzel söz.
sibel alaş'ın ramazan davulundan rahatsız olması
-
kim olduğunu bilmiyorum, ama haklı olan kadındır.
bu çağda hala geceleri insanları rahatsız eden, uykusundan uyandıran bu gereksiz geleneğin tüm ülkede kaldırılması gerekiyor. ibadetlerinizi insanları rahatsız etmeden de gerçekleştirebilirsiniz. dünya değişiyor, hayat değişiyor artık yaşadığınız çağa ayak uydurmaya çalışın. korkmayın, medeniyet sandığınız kadar kötü bir şey değil.
bu arada ülkenin %98.7’sini müslüman sanan yazar da, konya'nın herhangi bir köyünde yaşıyor sanırım.
yılan hikayesi'nden akılda kalanlar
-
ne zaman erkan diye birisiyle tanışsam içimden ilk geçen "yılanın soyu erkaaan" demek oluyor. evet en aklımda kalan bu cümle.
biri bizi gözetliyor'dan akılda kalanlar
-
doğa bey: "sıfır sıfır bilmem ne... (long pause) biliyorsun bu bir yarışma...(long pause) kazanmak da var kaybetmek de... (hayvan gibi long pause ) sen diskalifiye oldun!.."
reddedilen erkeğin iki gün içinde sevgili yapması
-
"nooldu gücüne mi gitti?" demek gerekir bunun için lagaluga yapan kıza.
ben bunun evlenmelisine sahit oldum. çocuk evlenme teklif etmiş kız kabul etmemiş, sonra kızın çocukluk arkadaşı olan diğer kıza evlenme teklif etmiş kız kabul etmiş.
sonuç;
kız nikahı bastı, bağırdı çağırdı... ama hiç bir şey olmadı. mutlu mesut yaşıyolar... diğeri de kuduruyodur heralde hala...
uğur dündar'ın mutfağını fırıncıların basması
-
bir gün gerçekleşeceği hayaliyle yaşadığım retro-fantazim.
arka planda da muzlara binmiş böcekler filan uçuşacak böyle... bombardıman pilotları gibi...
(bkz: bu şartlarda imalat olmaz)
russell crowe'a istanbul'da verdiğim ayar
-
'sade kahve'den sonrasini okumadim, cunku rasil'i taniyanlar bilir, o sadece ince belli bardakta seylan çayi içer.
10 mayıs 2021 bbc'nin istanbul'da çektiği fotoğraf
-
turist: türko sigara verelim mi?
türk: ver abim, siğala ver.
turist: şu fransıza küfret sana sigara verelim.
6 bin doktorun ortasında kalp krizi geçirmek
-
(bkz: açılın ben hastayım)