ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
ttnet'in futbolcu anneli milli takım reklamı
-
türk futbol seyircisinde travmatik bir etki yapmasını beklediğim reklam... işte yıllar yılı küfrettiğiniz o anneler... annelerimiz...
utanın ibneler...
kefenimle yola çıktım deyip markete saklanan lider
-
aynı zamanda birilerinin (bas bas haykırdıkları üzere) yıllardır beklediği liderdir. değdi mi lan beklediğinize? bence değmedi.
neyse, bugün soma'da bir süpermarket, yarın umarım malezya'nın ücra bir köşesi.
sobalı evde büyümüş çocuk
-
sobanın üzerine bırakılan tükürüğün kıpraşmasını izlemiş çocuktur.
özgüven sahibi olmak için gerekenler
-
iyi bir aile. aksi takdirde sahip olacağınız şey özgüven değil, özgüven kisvesine bürünmüş aşağılık kompleksidir.
türk dizilerindeki holdingler
-
ne iş yaptığı belli olmasa da sürekli olarak kar eder bunlar. bir plaza içerisinde 4-5 kişiden müteşekkildir. ihracat inşaat işlerinde faaliyet göstermeleri muhtemeldir.
profesyonel yönetici diye bir şey yoktur. tüm aile eşrafı bir şekilde yönetimde söz sahibidir. ama bu adamlar toplanıp bi yerlere gitse de kalan 1-2 kişi şirketi ayakta tutmaya yeter. bu holdinglerdeki yönetim sırrını bulabilirsek tez zamanda amerika'ya rakip olabiliriz bence.
cep telefonu kamerası
-
çoğu zaman yanlış parametrelerle değerlendirilen kameralar.
megapiksel, kamera sayısı gibi parametreler elde edeceğiniz fotoğrafların kalitesini(?) öngörmenizde manalı değerler değil.
son on yılda çıkmış bir telefon alıyorsanız megapiksel sayısını görmezden gelebilirsiniz. kayda değer bir fark olmayacak çünkü. fazla kamera olmasının da bir önemi yok çünkü o kameralar birlikte çalışmıyor(derinlik kamerası hariç ama boşver şimdi bulandırma kafanı). o kameralar farklı çekim modları(normal açı, geniş açı, tele) için özelleşmiş kameralar. yani her kamera bir modda çalışıyor. yani 5 kameralı telefon alayım fotoğraflar daha güzel olsun diye bir şey yok. sadece daha farklı tarzda fotoğraflar çekme zenginliğine erişiyorsunuz.
peki ne önemli? kağıt üstünde değerlendirme yapmak için önemli olacak parametreler diyafram açıklığı, optik görüntü sabitleyici gibi özelliklerin varlığı ve sensör boyutu.
diyafram açıklığı
kamera-insan gözü metaforunu kullanırsak diyafram açıklığı = iris boyutu diyebiliriz. bunun sizin için önemli iki etkisi var: alacağınız telefonun kamerasının diyaframı ne kadar açıksa içeri o kadar ışık giriyor demek. bu da kapalı havalarda, iç mekanlarda yani ışığın daha az olduğu durumlarda daha iyi fotoğraflar elde etmek demek. diğer etkisi dar alan derinliği. alan derinliği ne demek? fotoğrafta net olacak alanın boyutu demek. kameranın diyaframı ne kadar açıksa odaktaki cisim fondan o kadar iyi ayrılır. nereden anlayacağız diyafram açıklığını? f/2.0 şeklinde ifade edilir. f'den sonraki sayı ne kadar küçükse diyafram o kadar açık demektir.
görsel
optik görüntü sabitleyici
video çekerken sarsıntıyı engelleyen bu hede sıradan çinko karbon kullanıcı için ne kadar önemli? ne bileyim len sen söyle sıradan kullanıcı.
ayrıca dolaylı olarak yine ışığın az olduğu çekimleri olumlu yönde eser miktarda etkileyebilir.
(son kullanıcı için gereksiz dolaylı yol açıklaması: el titremesini tolere edeceği için enstantane kazanılabilir )
sensör boyutu da ne kadar büyük olursa o kadar iyi doğal olarak.
peki can alıcı nokta neresi?
yazılım!
kamera fotoğrafı üretirken önce sensördeki tüm veriyi alır. bu veriye raw veri denir. daha sonra kamera yazılımı bu veriyi kendi algoritmasına göre sıkıştırarak jpeg gibi sıkıştırılmış fotoğraf formatlarına çevirir.
bu konuda kullanılan yaygın metafor mermer blok-heykel metaforudur.
kameranız mermer bloktan(raw veri) algoritmasının belirlediği kısımları atarak heykeli(sıkıştırılmış fotoğraf) çıkartır.
görsel
yazılımın iyi olup olmadığını nasıl anlayabiliriz? kullanıcı yorumlarını okuyarak, çekilmiş fotoğrafları inceleyerek.
zengin semtlerin ortak özellikleri
-
çiğ köfteci olmaması. çok net.
reza zarrab'ın her şeyi itiraf etmesi
-
(bkz: ötüyor gönlümün efendisi)
tl'yle burun silen israillinin gözaltına alınması
-
hani lan din kardeşiydik.bizim mallar da filistin için ağlasın alın size filistinli.
bu yavşaklar yeter ki imkan bulmasın bizi diri diri keserler.
yeni nüfus cüzdanları için 18 tl alınması
fenerbahçe'nin 5. yıldız için mahkemeye başvurması
-
konu senelerdir konuşulmasına rağmen galatasaray 4. yıldızı taktıktan 4 gün sonra yapılıyorsa, fenerbahçe yönetiminin acizliğini, vizyonsuzluğunu ve galatasaray kompleksini gösterir.
yaran diyaloglar
-
zaman:2002, yer: roma, interrail sirasinda tanisilan alman bir cocukla -ki adi john boy'du- muhabbet edilmektedir. ingilizce yazmak zorundayim yoksa bir manasi yok.
john: i like doner a lot. so how can i say "i want one doner" in turkish?
ben: you should say "bir doner istiyorum".
john: can you write it here, so i can spell.
(kagida once turkce olarak "bir doner istiyorum" yazarim. cocuk duzgun telaffuz edemeyince, o okunusu veren ingilizce kelimlerle anlatmaya calisirim)
-"beer doner is tea your um"-
john: biir doner iz-tii-yor-um.. that's it?
ben: yep.
john: cool.. but you know, when i go to turkish restaurants in berlin, the turkish guys always use some words like "be" and "ulan". what does "ulan" mean?
ben (hadi buyrun): hmm.. "ulan" is a turkish lingo. it doesn't have an actual meaning but it adds a more serious feel to the sentence. like, "gel" means "come" in turkish; but if you say "gel ulan", it's more serious like "come here right now" or something.
john: hmm ok. what about "be"?
ben: not the same thing but similar.
john (aha burası): ok then.. so when i go to the restaurant, i'm gonna say "ulan biir doner iztiiyorum be"
ben: hahahaha!
john: ??