hesabın var mı? giriş yap

  • rte'nin canik mitingindeki son sözleri.
    http://www.hurriyet.com.tr/gundem/26751967.asp

    "sizlerle muhabbete doyum olmaz. fakat tekkeköy'de bekliyorlar, aynı zamanda erzurum bekliyor. erzurum kongresi'ne de yetişeceğiz."

    sevr falan var onlara geç kalma, ordan bir moskova yap, hitler - ribbentrop paktı var, ordan da evine dönerken bi camp david'e uğra, cumhurbaşkanlığı garanti.

  • basın camiasının en çetrefilli konularından biridir. basın kişisini vezir edebileceği gibi, rezil de edebilir. bir sohbet sırasında, bu konuda bir hayli deneyim biriktirildiği anlaşılmıştır. e paylaşalım o zaman.

    off the record'u veren kişi açısından bu herşeyden önce riskli bir adımdır. gazeteci, öncelikle, karşısındaki kişinin bu riskin bilincinde olup olmadığını yoklamalıdır. sonra olaylar gelişir..

    -off the record, açıklayıcı olması için verilen bir bilgiyse off the record'tur.

    yani.. adam sana bir konuda birşey söylüyor. bunun gerçekliğine inanmıyorsun gazeteci olarak, anlamıyorsun ya da tereddütlerin var. çünkü anlamsız görünüyor. adam sana diyor ki. bunları yazamazsın ama şöyle şöyle gelişmeler oldu. bu nedenle o şeyleri söylüyoruz ya da mevzubahis olayın gelişme yönü, senin bilmediğin bu nedenle o yöne gitti. off the record'un çeşitlerinden biri budur.

    -off the record, gazeteciye yön göstermek için verilir.

    efendiciğime, haber kaynağı gazeteciye yol göstermek amacıyla kullanır bu bilgiyi. gazetecinin tek dikkat etmesi gereken, "kullanılıyor muyum" dur. kullanıldığını farkeder ve çıkarına uygunsa bu kullanılma biçimi, hiç takmaz gider o yöne. kullanılma-kullanma olağanüstü riskli bir iş olduğu için zaten haber kaynakları bu konuda aşırı bir dikkat gösterirler. çünkü, olay sadece gazetecinin kullanılması değil, o yazının-haberin çıkacağı gazete-tv olduğu için haber kaynağı başına çetrefilli bir bela alabileceğinin farkındadır. bu türden off the record, gazeteciye iyilik yönünde gelişir çoğunlukla.

    -off the record veren kişinin ne yaptığını bilmesi gerekir.

    yani, "ankara'da suya zehir karıştı 5 bin kişi ölecek ama bu off the record yazma" diyemez kimse.. böyle off the record olmaz..

    gelin şimdi de "off the record" denilen ama gazetecinin de ağzının suyunun aktığı, "olum bunu yazarsam ortalığım mna koyarım" diye damarlarına adrenalin hucum etmesine yolaçan bir bilgi ile karşı karşıyayız ne yaparız ona bakalım.

    1- haber kaynağı seni sınıyor olabilir. (güvenilir mi değil mi diye) kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez..
    2-haber kaynağı seni sınıyor olabilir, (haberden anlıyor mu anlamıyor mu diye) yazmamak aptallık olur.
    3-basın ilişkilerini fazlaca bilmeyen insanlar bu off the record konusunda sık hata yaparlar. yani adam ağzından kaçırmış olabilir.

    zor değil mi?

    yazıp yazamayacağını anlamanın "teknik" bir yolu yok. ruh halinden, adam ile diğer birimler ile ile ilişkilerinin durumundan hareketle, yazıp yazmamaya karar verecen artık.

    kıvırma yollarına gelince;

    1-haberin bir kısmını başkasına verirsin o yazar, "aa çorap söküldü" deyip patlatırsın.

    2-adamı ikna edersin.

    3-haberi kurumunun bir başka servisine verirsin. alakasız gibi görünür.

    4-başka bir adama söyletirsin o aynı şeyi..

    elbette bunlar kural değil.. yaratıcılığa açık bir durum, daha iyi bir kıvırma bulanlar kullanabilir.

    hadi son bir not daha: off the record denilen bir bilgiyi aldın, ağzın sulanıyor, adrenalin tavana vurdu. bu bilgi gidip de şef-editör-müdür artık herneyse o masa kişisine, "bende şöyle bir haber var ama off the record, ne yapayım" denmez. yazamayacağın haber masa kişisine söylenmez. "yaz" derler de yazamazsan, masa kişisi ben olsam ağzına...

    aklınızda, kurbağaların sindirim sistemi bilgisinin yanında köşede bir yerde dursun işte. nebiliym işinize yarar marar.

  • adam hızır a.s gibi gelmiş.

    yemek bırakmış montunu üstüne örtmüş ve gitmiş.

    yeminle bu dünya bunun gibi adamlar sayesinde dönüyor yoksa çoktan kıyamet kopmuştu

  • maaşlar tüketim falan her şey saçmaladı.
    45 tl'ye tavuk sosisli kumru var 50 tl'ye iskender yiyebiliyorsun.
    sanayide çırak 4.5k başlıyorken mühendis 6 ile başlıyor. yeni avukat asgari ücret bile almıyor. doktorlar zaten herhangi bir meslek erbabının kendilerinden daha fazla kazandığını hala kabul edemez durumda. her duyduğunda sürekli şok olup tivit atıyorlar.
    bir litre su olmuş 5 lira. simit 6 tl. aç bitir salam 6 tl.

    75 liraya geçen gün lokum et yedim. dün kelle eti mi ne eti olduğu belli olmayan kuşbaşılı kaşarlı pideye 50 lira sokmaya çalıştılar.

    tavuk döner 30 lira olmuş. domatesin teki 4-5 tl.

    adam 30 liraya kahve satıyor fıçı bira 30 tl.

    ne nasıl yürüyor kimsenin haberi yok. bişi diyen de yok. kimse itiraz da etmiyor. saçmalık saçmalık üstüne.

    sıkışan zam yapıyor da oğlum öyle bir zam şekli yok. sonumuz hayrolsun.

    edit: bazı arkadaşlar konuyu anlamamış. ne yapsın adam falan diyor. hükümet yeteneksiz bilgisiz olabilir ama serbest piyasaya neredeyse hiç karışmıyor. 100 km yol özel arabayla lpgli 100 tl civarı olabiliyorken nasıl 50 kişiyi taşıyan otobüs kişi başı 100 tl kesebiliyor. minibüs indi bindi nasıl 5 lira yapabiliyor. ben işin burasındayım. yakıt masraflarının ne olduğunu herkes biliyor. dengesizlik değil mi olm bu ?
    mantığı var mı bu işin ? 3 aktarma yapan arkadaş var. geçen gün taksi kullanmış 10 lira fark ediyor toplu taşımayla mantıklı mı bu ? ben mi kafayı yedim ya anlamıyorum. 10 lira iki simit etmiyor ama seni toplu taşımadan kurtarıyor. ee uzaktan bakınca da bir simit 6 tl olmuş oha diyorsun
    ulan ailem yazlıkta kızkardeşim geçen otobüsle gelmeye kalktı 320 lira almış. dedim bu işte yanlışlık var.
    uçak biletine baktık 280 tl dönüşü uçakla yaptı. ulan biri otobüs biri uçak.
    mantıklı mı gerçekten bu iş ?

  • adını vermek istemeyen bir eski sevgili ile sushiciye gitme planları yapılmaktadır.

    avibes: bu bluz nasıl sence? yakası fazla mı açık?
    saruman: bi bakalım. kısa saç, mavi göz, dekolte bir giyim tarzı ve çiğ balık. valla film yıldızı sanıcaklar.
    avibes: kim sanıcaklar be?
    saruman: gollum!

  • ataturk'ün dogdugu evin kundaklandığı haberi üzerine ve gazeteci huseyin cahit yalçın'ın uyan ey ehli vatan başlıklı provokatif yazısıyla galeyana gelen halkın 1955 yılında istanbul'da azınlıklara ait olan ev, işyeri mağaza vb.yi yağmalamasıyla oluşan olaylar ki bunlar türkiye genelinin ve istanbul özelinin azınlıklarımızın güvenini kaybetmesine ve akıllarına gelen ilk işin artık bu diyarlardan göç etmek olmasına yol açmışlardır. bu da tabii ki azınlıkların gündelik yaşama kattığı renkleri soldurmuş, azınlıkların kendilerine has kültürleriyle toplum hayatına getirdiği canlılığı, efendiliği, medeniyeti ve gelenekleri yok etmiş bugünkü maganda, kro arabesk, düşük seviyeli hayatı hak etmemize neden olmuştur