hesabın var mı? giriş yap

  • videodaki iki genç sahilde takılırken aniden dev bir parmak izi beliriyor üstünde de yeni çağın başlangıcı yazıyor, ne anlama geliyor olabilir altından ne çıkacak merak ederseniz takipte kalın
    bkz: esrarengiz parmak izi
    edit: altından hangi dizi, hangi olay çıkacak akıllara sorular düşürür.
    edit 2: gökyüzünde bir anda beliren parmak izi ipucu olabilir.
    edit:3 ucu açık olay, ne olduğunu anlamak için takipte kalmak gerek.
    edit 4: soru işaretleri giderek artıyor bu yeni çağ ne zaman başlıyacak acaba?

  • bir bilgelik hikayesi vardır. bu, adı da "ihtiyar bilge" anlamına gelen lao tzu'nun anlatmayı çok sevdiği bir hikaye imiş;

    köyün birinde bir yaşlı adam varmış. çok fakirmiş ama kral bile onu kıskanırmış. öyle dillere destan bir beyaz atı varmış ki, kral bu at için ihtiyara nerdeyse hazinesinin tamamını teklif etmiş ama adam satmaya yanaşmamış. "bu at, bir at değil benim için; bir dost, insan dostunu satar mı" dermiş hep. bir sabah kalkmışlar ki, at yok. köylü ihtiyarın başına toplanmış: "seni ihtiyar bunak, bu atı sana bırakmayacakları, çalacakları belliydi. krala satsaydın, ömrünün sonuna kadar beyler gibi yaşardın. şimdi ne paran var, ne de atın" demişler.
    ihtiyar: "karar vermek için acele etmeyin" demiş. "sadece at kayıp deyin, çünkü gerçek bu. ondan ötesi sizin yorumunuz ve verdiğiniz karar. atımın kaybolması, bir talihsizlik mi, yoksa bir şans mı? bunu henüz bilmiyoruz. çünkü bu olay henüz bir başlangıç. arkasının nasıl geleceğini kimse bilemez."

    köylüler ihtiyara kahkahalarla gülmüşler. aradan 15 gün geçmeden at, bir gece ansızın dönmüş. meğer çalınmamış, dağlara gitmiş kendi kendine. dönerken de, vadideki 12 vahşi atı peşine takıp getirmiş. bunu gören köylüler toplanıp ihtiyardan özür dilemişler. "babalık" demişler, "sen haklı çıktın. atının kaybolması bir talihsizlik değil, adeta bir devlet kuşu oldu senin için, şimdi bir at sürün var."

    "karar vermek için gene acele ediyorsunuz" demiş ihtiyar. "sadece atın geri döndüğünü söyleyin. bilinen gerçek sadece bu. ondan ötesinin ne getireceğini henüz bilmiyoruz. bu daha başlangıç."

    köylüler bu defa açıkça dalga geçmemişler ama içlerinden "bu adamın akli dengesi yerinde değil" diye alay etmişler. bir hafta geçmeden, vahşi atları terbiye etmeye çalışan ihtiyarın tek oğlu attan düşmüş ve ayağını kırmış. evin geçimini temin eden oğul, şimdi uzun zaman yatakta kalacakmış. köylüler gene gelmişler ihtiyara. "bu atlar yüzünden tek oğlun, bacağını uzun süre kullanamayacak. oysa sana bakacak başka kimsen de yok. şimdi eskisinden daha fakir, daha zavallı olacaksın" demişler.

    ihtiyar "siz erken karar verme hastalığına tutulmuşsunuz" diye cevap vermiş. "o kadar acele etmeyin, oğlum bacağını kırdı, gerçek bu, ötesi sizin verdiğiniz karar. hayat böyle küçük parçalar halinde gelir ve ondan sonra neler olacağı size bildirilmez."

    birkaç hafta sonra, düşmanlar kat kat büyük bir ordu ile saldırmış. kral son bir ümitle eli silah tutan bütün gençleri askere çağırmış. köye gelen görevliler, ihtiyarın kırık bacaklı oğlu dışında bütün gençleri askere almış. köyü matem sarmış. çünkü savaşın kazanılmasına imkân yokmuş, giden gençlerin ya öleceğini, ya da esir düşeceğini herkes biliyormuş. köylüler, gene ihtiyara gelmişler. "gene haklı olduğun kanıtlandı" demişler. "oğlunun bacağı kırık ama, hiç değilse yanında. oysa bizimkiler belki asla geri dönmeyecekler. oğlunun bacağının kırılması, talihsizlik değil, şansmış meğer."

    "siz erken karar vermeye devam edin” demiş, ihtiyar, "oysa ne olacağını kimse bilemez. bilinen bir tek gerçek var, benim oğlum yanımda, sizinkiler askerde. ama bunların hangisinin talih, hangisinin şanssızlık olduğunu sadece allah bilir."

    "acele karar vermeyin. hayatın küçük bir dilimine bakıp, tamamı hakkında karar vermekten kaçının. karar; aklın durması halidir. karar verdiniz mi, akıl düşünmeyi ve gelişmeyi durdurur. buna rağmen akıl, insanı daima karara zorlar ve insanı huzursuz eder. oysa gezi asla sona ermez. bir yol biterken, yenisi başlar. bir kapı kapanırken, başkası açılır. bir hedefe ulaşırsınız ve daha yüksek bir hedefin hemen oracıkta olduğunu görürsünüz."*

    psikolojik ve nörolojik araştırmalar şu konuda hemfikir; gerçekleri ve verileri toplayan, pozitif ve negatif durumları tartan aklın yanı sıra, her birey duyulara dayalı bir karar verme mekanizmasına sahip.
    psikolog maja storch "her insan hem akıl hem duyusal dürtüleri farklı oranlarda karar verme sürecine dahil eder. " diyor. bir tutam akıl, bir çay kaşığı duygu..

    fakat yine de karar verme süreci her insanın kabusudur. bu durumlarda storch "kararım yanlışsa en kötü ne olabilir ?" sorusunu kendine sormak ve sezgilere güvenmek gerektiğini söylüyor. , hollandalı bilim adamı ap dijksterhuis da "sezgilerinize güvenin" diyenlerden. fakat sezgi, önyargı demek değil. her ne olursa, hele karar verirken önyargılı olmamak çok önemli. ölçüp, biçmek, olabildiğince ani ve acele kararlardan kaçınmak, doğru kararlara varmanın reçetesi olabilir. çünkü lao tzu hikayesinde olduğu gibi, hiçbir şey göründüğü gibi değildir.

    kararlar mükemmel olmayabilir; biz mükemmel değiliz. bu nedenle, hayat hep bir öncekini düzeltmekle geçer.
    andre gidé, lao tzu'nun yolundan giderek şöyle demişti; "yaşamın kanunudur: önümüzde bir kapı kapanırsa, bir diğeri açılır. ama kayıplara o kadar üzülürüz ki, yeni açılan kapıya dikkat bile etmeyiz."

  • her ne kadar güzel olsa da mahzun kırmızıgül a.k.a abdullah bazencir ile geçmişte beraberlik yaşadığı için asla celebrity olamayacaktır. angelina jolie izzet altınmeşe ile çıkıyor mu ? heh ondan işte...

  • hiçbir şeyin sonu değil diyen arkadaşlara anlatayım. herkes için bu dediğiniz şey geçerli değil. 25 yaşında okulumu bitirdim. 26sında askere gittim. 27 yaşında iş aradım bulamadım. bulamayınca da 1 sene bütün iş durumlarını kenara atıp sadece kpss'ye odaklandım. dedim ki ben 1 sene bu sıkıntıya katlanıp gerekirse tüm kitapları tarayacağım ve çalışacağım. ortamım değişsin diye de 8 sene yaşadığım erzurum'dan kalkıp izmir'e taşındım. ekim ayında başladığım maratonda sınava kadar pek çok kitabı aldım, her yayından soru çözmeye çalıştım. temmuz ayının 5'ine geldiğimde yaklaşık 35000 soru ve 50'ye yakın deneme çözdüm. son 1 ay her gün dersaneye gidip sabah 8, akşam 5 ders çalıştım. akşam da eve gelip deneme çözmeye veya konu tekrar etmeye çalıştım. benim gibi ders çalıştığını bildiğim türkiye'nin muhtelif yerlerinde en az 10 arkadaşım var. hepimizin tarih neti 15 net civarında.

    demem o ki belki hiçbir şeyin sonu değil ama hiçbir bokun da başlangıcı değil. halbuki ben 1 senelik emeği bir şeylerin başlangıcı olsun diye vermiştim. şu an 1 sene önceye geri döndüm. ösym soru komisyonu zaman makinasını buldu, bilmem kaç bin öğrenciyi 1 sene öncesinin hayattan hiçbir beklentisi olmayan tiplerinde geri döndürdü.

    gerçekten müfredatta ve geçmiş senelerde olduğu gibi sorular olsaydı da yapamasaydım anlardım. yani "buraya çalış" dedikleri yerlerde çalışmadığım ya da gözden kaçırdığım bir yer olsaydı kimseye kızma hakkım olmazdı. şimdi kızma hakkım var ama ben kızdıkça o kurum üste çıkıyor. din, iman bilmem ama insan hakkı diye bir kavram var. onun cezası da bu dünyada çekiliyor. hayatım boyunca hiç beddua etmedim ama şimdi eğer yukarıda biri varsa ve insan hakkını önemsiyorsa umarım bunca insanın emeğini hiçe sayanların cezasını kendi çocuklarından çıkarır. yazık bunca emeğe, paraya, insana.

  • siyaset müthiş bir şey değil mi lan. istediğini söylüyorsun ama yapmak zorunda değilsin. bol keseden salla gitsin aq, sanki git mi diyecekler. bende yarın amerika'ya girecem devlet baba. bakalım yani allah büyük *

  • bir ülkenin cumhurbaşkanı tarafından söylenmiştir. alenen tehdit ifadesidir, külhanbeyi ağzıdır. bu ülkede sağlam muhalefet yok diyemez bir daha kimse. biz oturduğumuz yerden korkuyoruz, muhalefet nasıl korkmasın amk ?

    ama er ya da geç, ettiğiniz her kelimeden, yar-gı-la-na-cak-sı-nız !

  • fuarlarda ingilizce, fransızca vb dillerde tercüman arayan bir firmaya başvurulmuştur. iş görüşmesine gittiğinizde sizinle birlikte mülakata girecek başka biri daha olduğunu görürsünüz. o da sizin gibi üniversite öğrencisi 22 yaşlarında bir erkektir. ikinize de bir form verirler, hangi dili hangi seviyede konuştuğunuz, aldığınız sertifikalar, çalıştığınız şirketler tarzı. ikinizi de mülakata aynı anda alırlar. mülakatı yapan ik biraz gıcıktır. önce sizle yaparlar ardından diğer çocuğa geçerler.

    ik: fransızcayı çok iyi seviyede bildiğinizi yazmışsınız?
    -evet
    ik: fransız lisesinde mi okudunuz?
    - hayır
    ik: fransızca bir üniversitede mi okudunuz?
    - hayır ama
    ik: fransız kültür'de ders mi aldınız
    - hayır ama şey
    ik: sertifikanız var mı fransızcayla ilgili
    - hayır
    ik: tamamen meraktan soruyorum, fransızcayı nerden öğrendiniz?
    - babam öğretti
    ik: babanız? fransızca öğretmeni miydi?
    - hayır ama
    ik: buyrun söyleyin nasıl öğrendiniz, sabahtan beri ama diyorsunuz
    - babam fransız, eğer adıma ya da soyadıma bakmış olsaydınız benim de fransız olduğumu anlardınız.
    ik: adınız?
    - marcel. adı marcel olan pek türk yoktur sanırım.
    .

  • malum zihniyet nedir deseler işte tam olarak bu videodakidir.. bu yüzden bu fasistlerden bir an önce kurtulmak gerekiyor..

    tam tersi bir durum olsaydı, malum partinin oyu en az %3 artmisti.. her gün tvde olurdu,şahsım tarafından videolarla yavaş çekimle anlatilirdi.. ama durum bu olunca, normal karşılanacak bu halk tarafından...

  • galiba en guzel tanımını eşkiya da baran yapmıştı.ölümden korkan cumali ye oyle guzel anlatmıştı ki ölümü.

    "çok korkuyorum eşkıya,beni bırakma.çok korkuyorum çok...

    korkma.
    sadece toprağa gideceksin.sonra toprak olacaksın.
    sonra sularla birlikte bir çiçeğin bedenine yürüyeceksin.oradan özüne ulaşacaksın.
    çiçeğin özüne bir arı konacak.
    belki;
    belki o arı ben olacağım... "

    beni bu kadar etkilemesinde erkan ogur un müziklerinin de etkisi yadsınamaz tabiki.

  • sağlık bakanı fahrettin koca, henüz ülkeye gelmeyen aşıdan günde 2 milyon kişinin aşılanacağını söyledi. acaba yanlış mı okudum diye baktım, yooo basbayağı doğru okumuşum. günde 2 milyon kişi demiş. eğer aşılama bu hızla yapılırsa ortalama 2–3 ayda herkes aşılanacak demektir. haber

    peki bizimle hemen hemen aynı nüfusa sahip, ekonomisi ve altyapısı bizden çok çok iyi olan almanya'da aşılama planı nasıl olacak..

    –almanya sadece organizasyon için 2 milyar 700 milyon euro ayırdı.
    –442 aşılama merkezi kurdu.
    –aşılama merkezleri içinde; stadyum, konser salonları, kapalı spor salonları, buz pateni pistleri var.
    –aşılama için; 3 milyon adet şırınga ve 3,5 milyon adet alkol tamponu şimdiden dağıtıldı.
    –aşılar gizli depoda tutuluyor ve ordu koruyor.
    –aşı (pfizer/biontech)ücretsiz olacak
    –nüfusun yüzde 70'nin aşılanması gerekiyor. yani 60 milyon kişi. kişi başı iki doz olacağı için 120 milyon aşı gerekiyor. şimdiden 136 milyon doz alınmış durumda.
    –aşı satın almak için 6 milyar euro ayrılmış durumda.
    –aşı için; yaş, meslek ve sağlık durumlarına göre gruplar oluşturulmuş durumda. herkes sırasını bekleyecek. kesinlikle torpil olmayacak.
    –nüfusunun tamamının aşılanması bir yıl sürecek. günde 150 bin kişi aşılanacak. kaynak

    tüm bu ekonomik güç ve sağlam altyapıya rağmen; ingiltere günde 25 bin, almanya 150 bin kişi aşılamayı planlıyorken ve becerebiliyorken, biz nasıl oluyorda 5 adet maskeyi bile dağıtamamış bir sicile sahipken günde 2 milyon kişiyi aşılayacağız acaba?

  • fiyat/performans olarak muhteşem bir bourbon. bana kalırsa klasik jack daniel's viskiden kat be kat iyi.

    vanilyalı lezzeti yanı sıra denegeli bir meşe koku ve aroması var.

    amerikan viskisi severlerin mutlaka denemesi gereken bir lezzet.

    edit: diğer viski yorumlarım için (bkz: #60703155)